ANTALYA -Ailesel Akdeniz Ateşi'nin tekrarlayan ateş ve karın, akciğer, kalp zarı yangıları, eklem ağrı veya şişmeleri ve deri lezyonları ile seyreden kalıtsal bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Serdar Akça, Ailesel Akdeniz Ateşi'nin sıklıkla 'Akdeniz anemisi' olarak adlandırılan kan hastalığı ile karıştırıldığını söyledi. Doç. Dr. Akça, hastalığa Ailesel Akdeniz Ateşi adı verilmesinin sebebinin ise hastalığın daha sık olarak Yahudiler, Ermeniler, Türkler ve Araplar gibi Akdeniz ve Orta Doğu kökenli halklarda görülmesi ve kalıtsal geçiş göstermesi olduğunu bildirdi. Ateş ve karın ağrısının genel olarak 1 ila 4 gün sürdüğünü, hastanın atağın başlayacağını hissettiğini kaydeden Doç. Dr. Akça, duygusal stres, aşırı yorgunluk, soğuk, uzun süre açlık, mensturasyon ve yağdan zengin diyetlerin atakları tetikleyebildiğini ifade etti. "Tipik atakların yanı sıra göğüs ağrıları, eklem ağrıları, cilt döküntüleri de ateşe eşlik edebilir" diyen Doç. Dr. Akça, "Hastaların yüzde 90'ından fazlasında bulgular 20 yaşından önce ortaya çıkarken, bazen ilk ataklar daha ileri yaşlarda da görülebilmektedir" dedi.
HASTALIĞIN TANISI 7 YILDA KONULABİLİYOR
Daha önceki yıllarda aile öyküsünün varlığı, tipik klinik bulgular ve verilen ilaca yanıt vermesi ile tanı konulurken, gelişen tıbbı bilgiler sayesinde bu hastalıktaki genetik bozukluğun tanımlandığını kaydeden Doç. Dr. Akça, "Gereken durumlarda genetik analizle de hastalığın tanısı konulabilmektedir. Türk FMF çalışma grubunun 2005 yılında yayınladığı çalışmaya göre, hastalık bulgularının ortaya çıkışı ile tanı konulması arasında ortalama 7 yıllık bir süre olduğu bildirilmiştir. Toplumun hastalık hakkında bilgi sahibi olması, tanının erken konulmasını sağlayarak hastalığın komplikasyonlarını engelleyecektir" diye konuştu.
Tanı konulamaz ve gerekli tedavi verilmezse organlarda devam eden yangının amiloid adı verilen ve organ çalışmasını bozan bir madde birikimine neden olduğunu söyleyen Doç. Dr. Akça, "Amiloid özellikle böbreklere zarar vermektedir. Amiloid böbrekler dışında gastrointestinal sistem, karaciğer, dalak, kalp, böbrek üstü bezler, tiroid, akciğer ve testisleri de tutabilir. İlaç tedavisi ile hastalık kontrol altına alınmaktadır" şeklinde konuştu.