Medimagazin logo

Anoreksiya hastaları tedavi sürecinde neden yemek yemeye başlayamaz?

Nihal Candan'ın medyaya yansıyan görüntüleri üzerine birçok sosyal medya kullanıcısı fenomenin neden aniden normal şekilde beslenmeye başlamadığını sorguluyor.
Kaynak: tr.euronews.com
Anoreksiya hastaları tedavi sürecinde neden yemek yemeye başlayamaz?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Anoreksiya nervoza nedeniyle yaklaşık 25 kiloya düşen ve hastanede tedavi gören sosyal medya fenomeni Nihal Candan'ın tedavi sürecinde iki kez kalbinin durduğu ve kalp masajıyla yeniden hayata döndüğü öğrenildi.

Dolandırıcılık ve kara para aklama suçlamalarıyla bu yıl tutuklanan Candan'ın, uzun süredir anoreksiya nervoza ile mücadele ettiği öğrenilmiş ve giderek tehlikeli derecede zayıflayan genç kadın sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine tahliye edilmişti.

Candan'ın medyaya yansıyan görüntüleri üzerine birçok sosyal medya kullanıcısı fenomenin neden aniden normal şekilde beslenmeye başlamadığını sorguluyor. Ancak anoreksiya hastalarında bu mümkün değil.

Anoreksiya nervoza nedir?

ABD'nin saygın sağlık kurumlarından Cleveland Clinic, anoreksiya nervozayı şöyle tanımlıyor: "Bireyin kalori alımını aşırı şekilde kısıtladığı, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan son derece ciddi sonuçlara yol açabilen bir yeme bozukluğu. Kişi, vücut ağırlığını olabildiğince düşük tutmak için yoğun diyet yapar, bu da genellikle ileri derecede zayıflık ve beslenme yetersizliğiyle sonuçlanır."

“Anoreksiya” terimi yemek istememe anlamına gelirken, “nervoza” kelimesi eklendiğinde durum bir ruhsal rahatsızlık kategorisine giriyor. Bu bozukluk, bireyin yeme, kilo ve beden algısı üzerine geliştirdiği olumsuz düşüncelerle başlıyor ve zamanla yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürüyor. Tedavi edilmediğinde ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.

İki temel türü var

Anoreksiyanın iki temel tipi bulunuyor. Kısıtlayıcı tipte birey, kalori alımını mümkün olduğunca sınırlıyor. Tıkınırcasına yeme ve ardından kusma ya da müshil kullanımı gibi davranışlarla devam eden diğer tip ise bulimiaya benzerlik gösteriyor.

Ayrıca, bazı kişilerde “atipik anoreksiya” gelişebiliyor; bu durumda kişi aşırı zayıf olmasa da anoreksiya davranışları sergiliyor ve bu nedenle hastalık teşhis edilmekte zorlanabiliyor.

Anoreksiyanın belirtileri hem fiziksel hem de psikolojik düzeyde kendini gösteriyor. Kilo kaybı, yetersiz beslenme, yemeğe takıntılı şekilde odaklanma, yoğun egzersiz yapma, ilaçların kötüye kullanımı ve beden algısında bozulmalar dikkat çekiyor. İleri düzey vakalarda kalp ritim bozuklukları, bayılmalar, adet düzensizlikleri, saç dökülmesi ve uzuvlarda şişlik gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Tedavi edilmediği takdirde anoreksiya, kemik erimesi, organ hasarı, kalp yetmezliği, kısırlık, ergenlikte gelişim bozuklukları ve hatta intihara kadar varabilen sonuçlar doğurabilir. Yeme bozuklukları, ölüm oranı en yüksek ruhsal hastalıklar arasında yer alıyor.

Nedeni ne?

Uzmanlara göre bu bozukluğun nedeni tek bir faktöre indirgenemiyor. Beyin kimyasındaki farklılıklar, genetik yatkınlık, aile içi dinamikler, toplumsal ve mesleki baskılarla düşük benlik saygısı gibi psikolojik etkenler anoreksiyanın gelişiminde rol oynayabiliyor. Erken yaşta yaşanan travmalar ve duygudurum bozuklukları da bu süreci tetikleyebilir.

Anoreksiyanın tamamen önlenmesi her zaman mümkün olmasa da, çocuklara sağlıklı yeme alışkanlıklarının kazandırılması, beden olumlama bilinci verilmesi ve akran zorbalığına karşı bilinçli ebeveyn tutumları, hastalığın gelişmesini engelleyebilir.

Cleveland Clinic, "Anoreksiya nervoza yalnızca bir 'zayıflama hastalığı' değil, derin psikolojik kökenleri olan, hayatı tehdit eden ciddi bir sağlık sorunudur. Utanmak, saklamak ya da geçiştirmek yerine, profesyonel destek almak en doğru adım olacaktır. Uygun tedavi ve anlayışlı bir çevreyle, anoreksiyadan iyileşmek mümkündür" uyarısıında bulunuyor.

Nasıl tedavi edilir?

Tanı süreci, genellikle kişinin düşük kiloda olması, kilo alma korkusu yaşaması ve beden algısının bozuk olması gibi üç temel kritere dayanıyor. Tanı koyan sağlık profesyoneli, fiziksel muayene yapıyor, tıbbi geçmişi sorguluyor ve gerekli kan, idrar, EKG, kemik yoğunluğu gibi testleri uyguluyor.

Anoreksiya tedavisi kişiye özel olarak planlanıyor. Beslenmeyi düzenleme, kilo kaybını durdurma, sağlıksız yeme davranışlarını ortadan kaldırma ve ruhsal nedenleri ele alma hedefiyle uygulanan tedavinin en zor aşaması ise kişinin hastalığını kabul etmesi. Pek çok birey, ciddi sağlık sorunları yaşayana kadar yardım arayışına girmese de erken teşhis hayati öneme sahip.

Tedavi sürecinde beslenme terapileri, ilaç kullanımı ve psikoterapiler birlikte uygulanıyor. Psikoterapi yöntemleri arasında bilişsel davranışçı terapi, aile terapisi, kabul ve kararlılık terapisi, psikodinamik terapi gibi yaklaşımlar yer alıyor. İyileşme süreci ise kişiden kişiye değişiyor.

'Reefeding' sendromu: Anoreksiya öldürür mü?

Anoreksiya nervoza, tüm psikiyatrik hastalıklar arasında en yüksek ölüm oranına sahip olanlardan biri. Güncel bilimsel verilere göre anoreksiya nervozalı bireylerde ölüm oranı yüzde 5 ila 10. Uzun süreli takiplerde (örneğin 20 yıl içinde), ölüm oranı %15’e kadar çıkabiliyor. Bu ölümlerin bir kısmı aşırı beslenme yetersizliği ve organ yetmezliği nedeniyle, diğer kısmı ise intihar nedeniyle meydana geliyor.

Tedavide dikkat edilmesi gereken en önemli risklerden biri de “refeeding sendromu”. Uzun süreli açlıktan sonra yeniden beslenmeye başlayan bireylerde, vücut elektrolit dengesinin bozulması hayati komplikasyonlara yol açabiliyor. Bu yüzden de anoreksiya nedeniyle ciddi kilo kaybı olan kişiler aniden yeniden beslenmeye başlayamıyor.

Bu süreçte yeterli besin alamayan vücut, enerjisini yağlardan ve proteinlerden elde etmeye başlıyor. Bunun sonucunda vücuttaki insülin düzeyi düşüyor ve kan elektrolitleri (özellikle fosfat, potasyum, magnezyum) azalıyor. Ancak bu elektrolitler hücre dışına çıktıkları için kandaki düzeyleri nispeten normal kalıyor.

Kişi yeniden karbonhidrat almaya başladığında ise insülin salımı artıyor. Böylelikle hücreler glikozu almaya başlayınca kandaki fosfat, potasyum ve magnezyum da hücre içine çekiliyor. Kanda bu elektrolitlerin hızla düşmesi organları çalışamaz hale getirebiliyor.

Refeeding sendromunda bu süreç nedeniyle kalp ritmi bozuklukları, solunum kaslarında zayıflık (nefes darlığı), tansiyon düşmesi, kramplar, bilinç bulanıklığı ve ciddi vakalarda ani kalp durması yaşanabiliyor.

Beslenmeye çok yavaş başlanıyor

Hastanede tedavi gören bireylerde bu sendromdan kaçınmak için genellikle beslenmeye çok yavaş başlanıyor. Bu esnada hastanın değerlerine göre fosfat, potasyum, magnezyum ve tiamin takviyesi yapılıyor ve günde birkaç kez hastanın elektrolit dengesi izleniyor.

Ciddi vakalar hastanede doktor gözetiminde bile olsa refeeding sendromu yaşayabiliyor. Özellikle vücut ağırlığının yüzde 15’inden fazlasını kaybetmiş bireylerde ve vücut kitle endeksi 16’nın altında olan kişilerde tedavi süreçleri çok hassas biçimde yürütülüyor.

anoreksiya nervoza
nihal candan
anoreksiya
beslenme
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir