GAZİMAGOSA - Yunancada ‘ayırma veya alıp atma’ anlamına gelen aferez, ayrıştırılan kandan istenmeyen maddelerin uzaklaştırılması ya da yararlı maddeler eklenen kanın tekrar hastaya verilmesi şeklinde özetleniyor.
Kök hücre ayrıştırmak ve toplamak için de kullanılan ve 1990’lı yıllardan beri uygulanan yöntem özellikle hematolojik kanserlerde şifa şansını artırıyor.
KKTC’de düzenlenen 6.Ulusal Aferez Kongresi’nde konuşan Aferez Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Fevzi Altuntaş, aferez teknolojilerinin kansere bağlı erken ölümleri azalttığını söyledi. Doç. Altuntaş, “Bu nedenle aferez, kanser tedavisinde bir umuttur. Aferez kök hücre toplanmasında ana yöntemdir, periferik kandan kök hücreleri toplayıp nakil yapıyoruz. Diğer kök hücre kaynaklarını da bu yöntemle elde ediyoruz. Yani kanser dışında tedavisi olmayan hastalıklara çare bulunması için de bir umut olabilir” dedi.
LÖSEMİDE HAYAT KURTARIYOR
Aferez tedavisinin kemoterapiye yardımcı bir tedavi şekli olduğunu belirten Doç. Altuntaş, “Aferez uygulamaları ile erken dönemde lösemi hücreleri vücuttan uzaklaştırılarak ölüm oranı düşürülüyor. Yöntem, lösemide hayat kurtarırken, kemik iliği kanserlerinde ise hastanın yaşam kalitesini artırıyor" diye konuştu.
DİĞER HASTALIKLARDA DA BAŞARI ORANI YÜKSEK
Aferez sadece kanserde değil, birçok hastalık tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar veriyor. Doç. Altuntaş, ''Soba, mantar ve doğalgaz gibi zehirlenmelerde, ilaç tedavilerine bağlı toksik ajanların vücuttan uzaklaştırılmasında hayat kurtarabiliriz. Ayrıca diyabete bağlı ayak yaralanmalarında da başarılı sonuçlar alıyoruz'' ifadesini kullandı.
İstenmeyen kan bileşeninin vücuttan atılmasını sağlayarak kanı temizleyen yöntemin uygulandığı alanlardan biri de son yıllarda sıkça karşılaştığımız kene ısırmasına bağlı gelişen KKKA hastalığı. Ancak aferez her hastaya hemen yapılmıyor.
HER HASTAYA DEĞİL, SADECE SEÇİLMİŞ HASTALARA
Hangi hastaya ne kadar aferez yapılacağına dair yakında bir düzenlemeye gidileceğini belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman İlhan, ”Her hastaya değil, seçilmiş hastalara aferez yapılır” dedi.
Sağlık Bakanlığı ile çalışmaların sürdüğünü belirten İlhan, “Doktor afereze uygun gördüğü hasta için heyet raporuyla komisyona başvuruyor, vaka komisyon onayından geçerse SGK geri ödemeyi yapıyor. Örneğin kene ısırığında her hastaya değil, durumu kritik, virüsü belli seviyede olan ve karaciğer bozukluğu gelişen hastalara yapılıyor. Bu da hıfzıssıhha enstitüsünden alınan belgeye göre yapılacak. Veya diyabet hastasının ayağındaki yara tüm tedavilere rağmen iyileşmemiş ve kangren aşamasına gelmişse aferez uygulanır. Bunlar için de geri ödeme prosedürleri hazırlanıyor” diye konuştu.
TÜRKİYE'DEKİ AFEREZ MERKEZLERİ YETERLİ Mİ?
Aferez merkezleri sadece hematolojiye değil, nöroloji, nefroloji, yoğun bakım, dermatoloji gibi tıbbın birçok alanına hizmet veriyor. Peki, çok sayıda hastalık tedavisinde önemli yer tutan merkezler açısından Türkiye hangi noktada?
Prof. İlhan, Türkiye’de 49 aferez merkezi bulunduğunu, 24 yeni merkezin açılmasının planlandığını belirtti. Aferez Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Ünal, “Büyük üniversitelerin hemen hepsinde ve hematoloji kliniği bulunan hastanelerde terapötik aferez merkezi var” derken, Doç. Dr. Fevzi Altuntaş, “Aferez merkez sayısı yeterli değil ama altyapı oluşmadan yeni merkezlerin açılması da doğru değil. Sayının arttırılması için Sağlık Bakanlığı’nın ciddi çalışmaları var ve kısa sürede merkez sayısı artacaktır” açıklamasını yaptı.
DONÖR AFEREZİ YETERSİZ
Sıklıkla trombosit bağışı için kullanılan ve sağlıklı vericilerle gerçekleşen donör aferezinde de durum aynı. Donör aferezinin de Türkiye’de yeterli düzeyde olmadığını söyleyen Doç. Altuntaş, “Bağışçıların kaydedildiği bir sistem yok.
Mevcut sistemde herkes kendi hastasına verici buluyor. Umarız önümüzdeki dönemlerde kanda olduğu gibi donör aferezinde de örnekleri Kızılay gibi bir merkezi otorite alır, kendi veri tabanının oluşturur ve ihtiyacı olan hastaya ulaştırır” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE AB’YE GİREMEDİ AMA…
Kök hücre ayrıştırılmasında ana yöntem olan aferezle ilgili bu değerlendirmeleri yapan uzmanlar, kök hücre tedavisi açısından önemli bir adım olan ve ulusal kordon kanı bankası kurulmasını amaçlayan Türkkök Projesi’ne de değindi.
Kemik iliği naklinde dünya standartlarına ulaşan Türkiye'nin bu alanda sağlık turizmine de hazır olduğunu belirten Prof. İlhan, merkezlerin AB'den sertifikalı Türk müfettişler tarafından denetlendiğini söyledi ve ''Türkiye'de 19 AB müfettişi var. Ülkemiz henüz AB'ye giremedi ama Türk hematolojisi Avrupa'nın göbeğindedir'' dedi.
“DENETLENEN DEĞİL, DENETLEYEN OLDUK”
Türkkök Projesi sayesinde yurt dışından kemik iliği getirilmesine gerek kalmayacağını vurgulayan, Doç. Dr. Fevzi Altuntaş da, Türkiye’nin kök hücre naklinde geldiği noktayı, ‘denetlenen değil, denetleyen konumuna geldik’ sözleriyle özetledi ve şunları söyledi:
“Türkiye bu konuda dünya standartlarında sağlık hizmeti sunuyor. Türk bilim insanlarının gayretleri sonucunda Türkiye artık Avrupa’yı denetleyecek hale geldi. Yani artık denetlenen değil, denetleyen pozisyondayız. Türkiye’de kök hücre nakli birçok hastalık için umuttur, bunda da sivil toplum örgütlerinin, derneklerin ve sağlık otoritelerinin büyük katkıları vardır. Yaklaşık 45 merkez var ve nakil sayısı 2000’e yaklaştı ki bu önemli bir rakamdır. 5 yıl içinde iyi bir gelişme yaşadık ama hala istenen noktada değiliz. Çünkü ihtiyaç 4000, geldiğimiz nokta 2000. Bunun için Türkkök Projesi’nin bir an önce hayata geçirilmesi çok önemli.”
BAŞKALARININ HAYATI SİZİN ELİNİZDE OLABİLİR!
Türkiye’de kordon kanının çöpe atıldığını söyleyen Prof. Osman İlhan, kordon kanı saklamanın sadece kişinin gelecekteki hastalıkları açısından değil, başka insanların sağlığı açısından önemli olduğunu anımsattı.
İlhan, “Kordon kanı bankacılığı kişinin kendisi için hayat kurtarıcı değildir. Dünyada saklanan 300 bin kordon kanının sadece 2 tanesi kullanılmıştır” dedi. Türkiye’de kordon kanının bazı özel merkezlerde ücret karşılığında saklandığını söyleyen Doç. Altuntaş ise uygulamanın kişisel olmaması gerektiğine vurgu yaptı ve “Otolog amaçlı değil allojenik amaçlı, yani sadece kişinin kendisine değil, kimin ihtiyacı varsa ona yararlı olur. Amacımız insanlığa hizmetse, ‘kordon kanını toplayalım ve kimin ihtiyacı olursa o kullansın’ diyoruz” şeklinde konuştu.
TIP DÜNYASININ YENİ UMUDU: YAPAY KAN
Aferez uzmanlarının değindiği noktalardan biri de Fransa’da kök hücreden alyuvar üretilmesinin tıp camiası açısından taşıdığı anlamdı. Prof. Dr. Ali Ünal, “Kök hücreden her şey üretebiliyoruz, on yıl içinde bütün hücreleri üretebileceğiz" derken, Doç. Dr. Fevzi Altuntaş, “Laboratuarda yapılanın pratiğe uygulanması farklı olabiliyor. Fransa'daki çalışmada da teoride başarılı sonuç alınmıştır ama klinik uygulama henüz başarılı değildir. Ancak gelecekte yapay kan da umut olacaktır” değerlendirmesini yaptı.