Medimagazin logo

Doktorun Çilesi....

Kaynak: MEDİMAGAZİN OKUYUCU KÖŞESİ
Doktorun Çilesi....
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

 Madalyonun iki yüzü

 Hayatımızın önemli bir bölümü tüm canlılarda olduğu gibi biz insanlarda da mücadeleyle geçmektedir. En basit canlıların yaşam mücadelesindeki amaç neyse insanlarda da aşağı yukarı aynıdır:Hayatımızı idame ettirebilmek ve konumumuzu içinde yaşadığımız toplum standardının altına düşürmemek, mümkün olduğunca da üst seviyelerde bulunmak.

 

 Bütün bunları sağlamak için insanlar toplum içinde belli görevler üstlenmişlerdir.İşin önemi ve daha bir çok etkenlere göre meslekler belli oranlarda nemalandırılmışlardır.Bu maddi kazançlar çokta hakkaniyetle paylaşılamasa da  insanlar zekası ve emeğiyle belli yerlere gelebilir.İnsanın İçinde yaşadığı toplumun gelişmişliği,demokratik oluşu ve bazı değer yargılarına göre bu paylaşım değişebilmektedir.Meslekleri icra edenlerin yaşadıkları zorluklar vardır.Bu zorluklar yapılan mesleğe ve de toplumun mesleğe bakış açısına göre değişmektedir.Kendi mesleğimizle ilgili herkesin ve de hepimizin şunu bilmesi gerekmektedir:kutsallık,zorluk vs özellikler bir yana, biz bu işi diğer tüm insanlar hatta canlılar gibi, hayatta kalabilmek için yapıyoruz. Yani inşaat işçisi,subay,öğretmen ne için çalışıyorsa bizlerde aynı amaç için çalışıyoruz:hayatımızı idame ettirebilmek.   

 

Hekimlik gerek  meşakkatinden, gerekse de insanın en değerli varlığı olan canıyla ilgili olmasından dolayı en önemli mesleklerden biridir, tarih boyunca da böyle olmuştur  ve  her medeniyette gerekli önem verilmiştir.Bu mesleği icra edenlerde  hak ettikleri saygıyı fazlasıyla görmüşlerdir.Maalesef kapitalizm ,son birkaç yüz yılda bir çok şey de olduğu gibi ahlaki değer yozlaşmasını bu kutsal meslekte de göstermiştir.Özellikle insanların maddi çıkarlarının diğer insanların canından daha önemli görülmesi, bu durumun gerek toplumlarda, gerekse de bu toplumları yönetenlerde çokta yadırganmaması, hatta normal karşılanması, sorunların altta yatan nedeni gibi görünmektedir.Materyalist ve yozlaşmış düzene, bu toplumun bireyleri olan biz hekimlerin de birazcık ayak uydurması , işleri içinden çıkılamaz hale sokan  sebeplerden biri olmuştur.Bu nedenle yasalar, yasa koyucular ve meslek örgütlerinin gayretleri sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadırlar.Bunlardan dolayı bizlerden nefret edilmekte, hatta taciz ve canımıza kastetmeye kadar varan olumsuz  durumlarla karşılaşmaktayız.

 

Madalyonun diğer yüzü uğraştığımız mesleğin edilgen kesimi , yani hastalardan oluşmaktadır. Hastalık canlıların en sıkıntılı hallerinden biridir. Normal dışı bir durumda bireyler  normal davranış sergileyemeyebilirler.Hastalığı yaşamayan hasta yakınları da psikolojik durumlarından dolayı anormal davranışta bulunabilirler. Belli ölçülere kadar bunlara hoşgörüyle bakılabilir. Uğraştığımız materyal ve kumaş bu. İnsanı kumaş olarak kabul edecek olursak hastalar da bu kumaşın defolu halidir.Bütün bunlara cahillik  ve ön yargı da ilave olunca kumaşımızın kalitesi iyice düşmektedir. İşte bu kumaştan en iyi elbiseyi dikmemiz isteniyor ve çoğunlukla da bu zor işi başarıyoruz. Neyin karşılığında: tabii ki özveri, aşırı sabır, diğer meslektekilerden birazcık üst kalite araba, birkaç çift fazla ayakkabı, elbise vs.

 

Hastalığı da çeken bilir. Ölüm korkusu, hayat  boyu sakat kalma ihtimalinden dolayı yaşanan panik atak,çocuğunu kaybetme kaygısı,böbrek taşından dolayı yaşanan o dayanılmaz ağrı, bağırsakları dışarı dökülmüş bir hasta vs. bu gibi durumlar canlı bir organizmanın,üstelik ruhta taşıyorsa kolay kolay  üstesinden gelebileceği  şeyler değiller .Hekim olmayan bir çok insanın ,korku filmlerinde bile bakamadığı sahnelere,en acıklı ve duygusal filmlerde ağlayarak seyredebildikleri acılara biz, bizzat şahit oluyoruz, yaşam alanlarımız buralar çünkü.Ömrümüz, acı çeken insanlar içinde geçiyor.Ölüm,acı,kan, dökülen gözyaşları, iş ortamımız bu,tam bir savaş alanı, üstelik düşman belli değil ve hayatımız boyunca devam edecek bir savaş, başka gidecek yerimiz yok.Dost kuvvetken bir anda hasta ve yakınları tarafından düşman saflarında değerlendirilebiliyoruz.Tam bu anda her savaşta olduğu gibi kurşunu yiyebiliyoruz.Elinde çantasıyla tonsillektomi  ameliyatı için gelen dost bir kuvvet, safra kesesi operasyonu için cerrahın ameliyata aldığı gene sağlıklı bir  dost kuvvet, oluşabilecek bir komplikasyonda( ki askerlikte bile eğitim zaiyatı denilen bir şey vardır) anında düşman saflarına geçebilmektedirler. Yani her hasta yaptığımız işin özelliğinden dolayı bizleri potansiyel bir düşman askeri olarak görebilir, çünkü sürekli bir savaş ortamında yaşamaktayız.

 

Hiçbir yasa ve sağlık sistemi kalp krizi geçiren bir kişinin ölüm korkusunu,bağırsakları tıkanan hastanın karın ağrısını,kanser hastasının acısını hafifletemez de dindiremez de.Dolayısıyla uğraştığımız işin gereği yaşadığımız mesleki zorluklarımız kaçınılmaz oluyor. Ancak toplumun ve de bizi yönetenlerinde şunu bilmesi gerekiyor ki: Bizler hiç kimsenin kalp krizinden, bağırsak tıkanmasından, kanser olmasından sorumlu değiliz. Bunları o andaki tıbbı doğrularla tedavi etmeye çalışan kişileriz. Tedavideki aksaklıkların da yüzde sekseninden biz sorumlu değiliz. Bizim istediğimiz mecazi anlamda söylemiyorum, gerçekten çalıştığımız bu savaş ortamının şartlarının düzeltilmesi, en azından bize karşı kullanılan ağır silahlardan temizlenmesi, kendimizi koruma hakkımızın elimizden alınmaması ve savunma silahlarının temin edilmesidir. Hekimlik özlük hakkı derken bunun bu şekilde bilinmesi, bizler tarafından da böyle anlatılması gerekmektedir. Öyle birkaç bin lira maaş artışı falan değil, ölüm kalım savaşı  gerçeğini gözler önüne sermeliyiz. En az aktif savaşan askerler kadar kan ,parçalanmış vücut,acı çeken insan görüyoruz.Üstelik meslek hayatımız boyunca hemen hemen  her gün.Hayati risk derseniz,en riskli meslek gruplarındanız.Her cerrah eline neşteri aldığın yaşadığı o stres ömrünü kısaltıyor , o hastasını kurtardığı için seviniyor bunun karşılığında kendi ömründen gidiyor ,üstelik garibimin bundan haberi yok.Radyasyona bağlı ölümler, enfeksiyon hastalıkları, hepatitler ve bunların neden olduğu siroz vs. Ülkemizde ortalama yaşam süresi 75 e dayandı.Maalesef  hekimlerde bu süre: cerrahlarda 58, dahili branşlarda 62 ‘dir.  Bizi yönetenler ve bizim dışımızdaki,  bize çok imrenen cumhurbaşkanları dahil meslek grupları, bizleri yargılarken bütün bunları göz önünde bulundurmaları gerekir.

 

 

Uzm. Dr YAŞAR GENÇ

Kardiyoloji ve iç hastalıkları

Özel Sevgi Hastanesi BALIKESİR

doktorun
çilesi....
Yorum (9)
hayat
doktorları anlamak zor kimse kimseyi silah zoruyla yamıyor öss de millet kendini parçalıyor tıp kazanacam diye, bizim zamanımızda mühendislikler çok modaydı şimdi de onlar ağlıyor az para kazanıyoruz diye. insanlar için meslek demek para demek olmuş idealizm ölmüş.
1
Cevapla
Op Dr Gokhan Gokce
Ağzına saglik benim güzel kardesim ne de güzel yazmissin. Tam gazoz kapağı olacak türden. Ama anlayana.... Ülkede beklenen yasam süresi 75 e ulaşmisken biz doktorların ortalama ömrü yurdum insanının altında. Biz bu insanların ömrünü uzatabilmek için kelle koltukta çalışalım bu ınsanlarda zaten az olan ömrümüzü azaltmak için çalışsınlar. (saglıkta şiddet...?) zaten ortalamanın altında yasıyoruz , zaten ortalamanın altında kazanıyoruz daha ne istersiniz bizden... Size olan hakları bu hekimler helal etmeyecek sırat köprüsünden geçerken sizi aşağıya itecek çok sayıda beyaz gömlekli görürseniz çok şaşırmayın....emiiiiii.
1
Cevapla
Bedrettin alyamaç
Sevgili meslektaşım çok güzel yazmışsında bunları anlayacak beyin nerde......
1
Cevapla
personel
Mükemmel bir yazı, bir solukta okudum. Duygu ve düşümcelerini o kadar güzel yazıya dökmüş ki, etkilenmemek mümkün değil. Aslında tüm hekimler bu düşünceye sahip ama iş karşı tarafa aktarmaya gelince karışıyor. Tebrikler Yaşar bey!
1
Cevapla
fatih çaylıkoca
bunu hekim dışında bir insana okutmaya çalışsanız çok uzun ben bunu okuyamam diyecektir. yine kendi kendimize konuşmuş olacağız.
1
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir