MEDİMAGAZİN OKUYUCU KÖŞESİ:
okuyucu@medimagazin.com.tr
........................
Sayın Dr.C.E.
Türk Tabipler Birliği ve Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin kısa süre önce Tek Tıp Tek Sağlık Deklerasyonu yayınladığını biliyor musunuz? Dünyada kabul gören bu konseptin ülkemizde meslek taassubu ile yaklaşılarak kabul edilmemesi sizcede anlamsız değil mi? Halk Sağlığının korunması konusunda multidisipliner bir işbirliği şarttır. Bu gün enfeksiyon hastalıklarının% 60 ı hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklardır. Veteriner Hekim olarak hiç birimizin amacı insan muayene etmek değildir. Tabiki herkes görevini yapmalıdır, ama bu görevler içinde sağlıkla ilgili meslekler grubunda yer alan Veteriner Hekimlerin sadece salgın hastalıklarda yardım istenen bir meslek grubu olmaması gerektiği aşikardır. Veteriner Hekimler hayvan sağlığı, gıda güvenliği ve halk sağlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Konu ile ilgili biraz araştırma yaptığınızda bana hak vereceğinizi düşünüyor çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Derviş KARA
Giresun VHO Başkanı
......................
Uzun zamandır, biyokimya uzmanı olarak çalışmaktayım. Üniversite ihtisaslıyım.Çok değişik hastanelerde çalıştım. Laboratuvar tıbbı, araştırma laboratuvarınnın işleyişinden çok farklıdır. Siz araştırma laboratuvarında her kökenden uzmanı istihdam edebilirsiniz. Fakat günümüzde tıbbi laboratuvarda tıp doktoru uzman çalıştırmanız gerekiyor. Diğer branşlardan uzmanlar ile fikir alışverişi yapmak, test önermek için tıbbi eğitim gerekiyor. Tıp dışı uzman isen, diğer branş uzmanı ne derse o oluyor. Bu durum laboratuvar branşları için yüz karasıdır. Ben şöyle iyim, böyle iyiyim diyerek olayı tartışmak bile bana göre düşük zeka göstergesidir. Üniversite seçme sınavında 02 yüzdeyi kazanmış biri olarak, pek zeki olmayan ve bilgi birikimi kulaktan duyma gelişmiş tıp dışı insanlarla aynı mesaiyi paylaşmak istemiyorum.Çünkü heterojenite hizmet kalitesini yükseltmiyor. Çok sevdiğim branşımda yapacağım mesleki tartışmaları, tıbbıyeli meslektaşlarımla yapmak bana birşeyler katıyor, önümü açıyor. Diğer kökenden uzmanlarla yaptığım mesleki tartışmalarda karşı tarafın yetersizliğinden dolayı hep benim dediğim oluyor. Embriyoloji diğer branşlardan biraz farklı, sadece laboratuvarda zigotla uğraşılıyor. İş ilanlarını incelerseniz tercihan tıbbiyeli biyokimya ve mikrobiyoliji uzmanlarının arandığını görürsünüz. Günümüz tıbbında laboratuvar branşlarında artık tıp dışı insanların yeri kalmadı. Saygılarımla..
Dr.U.Tan
.....................
sevgili arkadaşlar
bu tartışmaya girmemek için uzun süre direndim ama bakıyorum ki mümkün değil
veteriner ve biyologlar öyle yorumlar yapıyorlar ki gülsem mi ağlasammı bilemiyorum
neredeyse hekimler laboratuvara girmesin denecek
hekimlerin ne bilimden ne haber oldukları kaldı ne en basit müdaheleri bile yapamadıkları.dr c.e. çok haklı hekimlerin ömrü zaten bu saldırılarla geçiyo alıştık bunlara
ama herşeyinde bi sınırı var lütfen bunu aşıp saygısızlık sınırına gelmeyelim yoksa bu iş komplekslerin yansımasına dönüştüğünü gösterir
1927 de çıkan baytar ve kimyagerlerde laboratuvarda görev alabilir diyen yasa kabul edin o yılların bir gereği bunun değişmesi için çalışmalar başlamış bile geçte olsa .
veteriner ve kimyager ler biyologlar mikrobiyoloji doktorası yapabilmeli buna kesinlikle evet diyorum ama kendi fakültelerinde
yoksa romatizmal hastalıklar hangisi oluyo diye soran çok mikrobiyolog görürsünüz hatta hekim zannedip bu nasıl 6 sene tıp okumuş diye sorarsınız. saygılarımla
dr deniz
........................
Sayın Yorumcular,
Ben tıpta uzman bir veteriner hekimim. Tartışmalarınıza katkıda bulunmak istiyorum. Öncelikle belirtmeliyim ki tıp sadece tıp fakültelerinde icra edilen bir bilim dalı değildir. Şu "tıp dışı" terimi veya "hekim dışı" terimi de kanıma dokunuyor. Doktor terimi bizim için de kullanılan ve bizim de kullandığımız bir terimdir. İnternette araştıracak olursanız dünyanın her yerinde bunun böyle olduğunu görürsünüz. Siz tıp doktoruna doktor/hekim diyeceksiniz ama veteriner hekime veteriner diyeceksiniz, tıp dışı/ hekim dışı diyeceksiniz bu haksızlık.
Geniş düşündüğünüzde göreceksiniz ki tıbbın temeli veteriner tıbbıdır. İnsanlar da biyolojik sistemleri yönünden hayvanlar aleminin bir üyesi kabul edilmektedir. Tıp doktorları da belirli kurallar çerçevesinde hayvanlar üzerinde tıbbi uygulamalar-testler yapabilmektedir. Veteriner fakültelerinde özellikle temel tıp alanında insanı da kapsayan komparatif tıp eğitimi verilmektedir. Sn.İsmet İnönü'nün "veteriner hekimliği ile karşılaştırıldığında, beşeri hekimlik okyanusa karşı bir iç deniz gibidir" sözünün yabana atılmamasını öneriyorum. İhtisasım sırasında, fakültemde almış olduğum temel tıp eğitimimin özellikle pratiği yönünden tıp doktoru arkadaşlarımdan daha iyi olduğunu gördüm. Tıp doktoru profesör olan Hocam bana asistanlığımın sonunda " asistanların içinde en iyi sensin, hata buna uzmanlar da dahil" demiştir. Bunu övünmek için değil, mesleğimizi bilmeden küçümseyen arkadaşlara bilgi olarak söylüyorum. Asla şımarmadım. Bir tesbitim de tıp doktorlarının veteriner hekimlerin aldığı tıp eğitimi konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı idi. Aslında pratisyen olarak karşılaştırıldığında iki meslek grubu da kendi hasta popülasyonu üzerinde benzer nitelikte eğitim almaktadır.
Tüm bilim dallarının ve mesleklerin biribirine karşılıklı saygı duymasının ve işbirliği yapmasının doğru olacağını düşünüyorum. "Doktora"nın değil de "uzmanlığın" tartışılmasının sebebinin tamamen piyasayı kaptırmama kaygısından kaynaklandığına inanıyorum. Mesleki şovenizm ile de kimsenin bir şey kazanamayacağı, lüzumsuz bir gerilime yol açacağı, bunun da kimseye faydasının olmayacağını düşünüyorum. Piyasada çok basit tıbbi müdahaleleri bile yapamayan tıp doktorları bulunduğunu da biliyoruz. Ünvanlarımız bizleri ancak bir yere kadar taşıyacaktır. Ordan ötesi kişilerin bireysel başarısı, bilgisi, tecrübesi ve yeteneği olacaktır. Kaygılar sadece bilimsel kaygılar ise ben bu konuda kendime güveniyorum varım. Gerekirse mesleki köken ayrılmaksızın tek bir test uygulanmasına da varım. Ben TUS sınavında temel tıp bilgileri 2'yi yanıtlarken, o zaman ortak cevap anahtarı kullanılması nedeniyle 2. testte bilemediğim soruları cevaplayabilmek için klinik bilimleri testinin aynı sıradaki sorularını da yanıtladığımı hatırlıyorum. OSYM aynı uygulamayı yeniden başlatacak olursa sanırım bu konudaki hoşnutsuzluk azalacaktır. Değişik kökenlerden gelen adayların uzmanlık eğitimi konusunda defektler var ise elbette düzeltilmelidir. Mecburi hizmet konusundaki ayrımcılığın kaldırılmasını da destekliyorum. Ancak temel tıp alanında tıpta uzmanlık öğrencilerinin seçiminde, gerçekten gerekli tıbbi bilgi düzeyinin ölçülmesine dayalı bir seçme sınavının uygulanmasını, mesleki kökene takılınmamasını öneriyorum. Saygılarımla. Dr.İ.S.
........................
Sayın Füsun Karaarslan,
Ben sevgili meslektaşım Dr. C.E nin üslubunda herhangi bir saygısızlık göremedim Kendisi sorunlarımızı son derece makul bir şekilde anlatmış. Sözü edilen konularda bizlerin yerden göğe kadar haklı olduğunun sanırım siz de farkındasınız. Ama bu size altın tepside sunulmuş olan imkanları kullanmayacağınız anlamına gelmez. Kim olsa aynı şeyi yapar. Bizim isyanımız bu çifte standardı uygulayanlaradır.Bizleri yıllardır korumamış olan derneklerimize ben de hakkımızı helal etmiyorum.
Dr. N.A.
........................
Üniversitelerin biyoloji ve kimya bölümlerinden mezun olan kişiler Tıpta uzmanlık sınavına girerek eğitim ve araştırma hastanelerinde onlar için açılmış olan biyokimya ve mikrobiyoloji kadrolarına giriyorlar ve 4 yıl araştırma görevlisi olarak çalıştıktan sonra biyokimya veya mikrobiyoloji uzmanı ünvanını alıyorlar. Daha sonra ise sağlık bakanlığının açmış olduğu unvan değişikliği kurası ile, uzman TABİPLER için personel dağılım cetveline (PDC) göre kadro açığı bulunan yerlere atanıyorlar. Girdikleri bu sınavda yalnızca temel bilimler sorularını çözüyorlar. Biz doktorlar ise hem temel bilimler hem de klinik bilimler sorularını yanıtlıyoruz. (zaten onlar üniversite eğitimi boyunca dahiliye, kadın doğum v.s gibi dersleri de okumuyorlar.)
Biz ise tıp fakültesini takiben Tıpta uzmanlık sınavına giriyoruz ve yine 4 sene boyunca araştırma görevlisi olarak eğitim gördükten sonra biyokimya veya mikrobiyoloji uzman doktoru olarak aynı PDC’ye göre (uzman TABİPLER için personel dağılım cetveli’ne) mecburi hizmet kurasıyla atanıyoruz.
Biyoloji ve kimya mezunlarına uzmanlık eğitimi sonrasında mecburi hizmet yükümlülüğü yok, biz hastanelerde idari nöbet tutarken onlar tabip olmadıkları için bu nöbeti de tutmuyorlar ayrıca, Tabip olmadıkları halde (Yalnızca biyokimya veya/mikrobiyoloji uzmanlar) nasıl oluyor da sağlık bakanlığı tarafından tabipler için açılan ‘uzman TABİPLER için personel dağılım cetveli’ne’ göre atanırlar.
Eğer bizimle aynı yeti veya yetkilere sahiplerse neden mecburi hizmet ataması kurasıyla atanmıyorlar, nöbet tutmuyorlar? Bu nasıl bir çifte standarttır. Bizim suçumuz, üniversite sınavında çok yüksek puan alıp, uzun meşakkatli ve pahalı Tıp eğitimini okumak mıdır?
Sayın Dr.C.E bu konuya göstermiş olduğunuz ilgiye, hassasiyetinize ve duyarlılığınıza çok çok teşekkür ediyor ve TTB TKB veTMB gibi derneklerin duyarsızlığını kınıyorum ve asla hakkımızı helal etmiyorum.
........................
Yorumları zevkle okuyorum. 15 yıldır, Biyokimya Uzmanı olarak özel, devlet ve üniversite hastanesinde çalıştım. Çok sayıda tıp dışı biyokimya ve mikrobiyoloji uzmanı ile çalışma fırsatım oldu. Klinik yorum, tıp bilgileri çok eksiktir.Meslektaşlarımızdan duydukları kulaktan dolma bilgiler ile mesleği icra etmektedirler.Doktorluk önemli değil ise neden genelde kendilerini doktor olarak tanıtırlar. Yorumlarda bahsedilen tıp dışı olan ve önemli olduğu söylenen kişi ve yazarların sayısı çok azdır. Bunlar dışındaki tıp dışı uzmanların tıbbi bilgisi ve yabancı dili genelde yetersizdir. Wesgard çok önemli bir bilim adamıdır, fakat kuramı istatistikdir. Biz istatistiği veya genel biyokimya konularını bilmiyorsunuz demiyoruz. Biz hastalıkları, hastaya yaklaşımı ve teşhis için gereken tıbbi bilgiyi bilmiyorsunuz diyoruz. Yeni yönetmelikle, laboratuvar uzmanları klinik vizitlere katılacaklar. Tıp dışı uzmanlar bu vizitlerde ne yapacaklar çok merak ediyorum. 80 sene önceki ülkemiz için yazılmış kanun ile ancak bu kadar oluyor. Günümüz laboratuvar ağırlıklı tıbbı, laboratuvar uzmanlarının kalitesinin yükselmesini gerektimekte ve tıp dışı kişilere uzmanlık kapısını kapatmaktadır. Saygılarımla..
Dr.U.Umut
........................
Sevgili Okurlar
Sanıyorum ki Tıp Doktoru meslektaşlarımıza yapılan haksızlıkla ilgili tespitlerim uzmanlık dernekleri dışında herkezin gündemine oturdu.Özellikle hekim dışı uzmanlık eğitimi alan arkadaşların mail bombardımanına tutulduğumu belirtmek isterim. Her zamanki gibi sessizliğini koruyan Uzmanlık derneklerinin ve TTB nin rahatını bir miktar kaçırdıysakta affola....
Değerli Meslektaşlarım öncelikle Ahmet Yıldızı sen sadece topcu yada popcu zannedersin gibi basit ve sadece bunu yazanın kalitesini gösterecek tartışmalara girmeyeceğimi belirtmek istiyorum hele hele Türkiyede reaktif üretilmemesini de Tıp Doktorlarına bağlayan mantığa hiç girmek istemiyorum.Maalesef Türkiyede bir hekimin ömrünün büyük bölümü zaten diğer meslek gruplarının saldırılarıyla uğraşmakla geçmektedir hatta mesleklerini geliştirmek yerine tıp doktorluğu yapmaya hevesli arkadaşların asıl işlerinin bu reaktifleri üretmek olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum..
Değerli arkadaşlarım burada tartışılması gereken konu biyolog yada kimyagerlikle tıp doktorluğunun ne olduğunun ayrımını yapmak ve aynı işli yapmadığının yada yapamayacağının bilinmesidir.Arkadaşın biri doğru yazmış evet Harper ve benzeri kitaplarının yazarlarının bir kısmı kimyager dir bende ilave edeyim okuduğumuz bir çok kitabın yazarıda fizikçidir hatta adli tıp kitaplarınında hukukçu..Şimdi bu mantıkla hukukçularıda adli tıpçı mı yapalım? Allahtan Veteriner Hekimlerin Danıştaya giderken savunuğu 1927 (yanlış okumadınız bindokuzyüzyirmiyedi) yılına ait yasada kimyagerlere laboratuvar yetkisi verilen yasada adli tıpa değinilmemiş.
Evet sevgili meslektaşlarım bu yazdığım yazıdaki eleştiriler zaten kendi meslektaşlarıma,çevremdeki hekim arkadaşlara ve kendimedir.Binde bilmem kaçıncı sıraya girebilip bu zorlu sınavları ve eğitimi geçebilmeyi başaran bizler 1927 yılının hekim sayısına ve ülke şartlarına göre yapılmış yasayı tam 82 yıldır revize etmemişsek kusuru başkasında aramayalım.Bizleri temsil etsin diye seçtiğimiz ana meslek örgütümüz haklarımız dışında herşeyi savunup sürekli de bizler tarafından seçiliyorlarsa sadece aynaya bakalım.Veteriner Hekim Odası gibi meslek örgütü bu durumda haklı olarak bi taraf bunu anlıyorum da peki TTB , TMC , TBD nerde değerli arkadaşlar?1927 den beri bu miladı geçmiş yasanın olumsuzluğunu hiç mi görmediniz?
.1980 yılında hekimlerin devlet memurundan ne üstünlüğü varki deyip tüm haklarını elinden alan zihniyet bugün muaynehane hakkını almaya; anesteziyi teknisyen verebilmeli göz muaynesini optikçilerde yapabilmeli demeye hatta ve hatta bir milletvekilinin dediği gibi ülkenin doktor eksikliği var sağlık memurlarına kurs verip pratisyen hekim yapalım diye demeç vermeye kadar gider sevgili meslektaşlarım....
Sağlıklı Günler Dileklerim ve Saygılarımla
Dr.C.E
........................
Sayın Dr. C.E
Medimagazin internet sayfasında tıp doktorlarının TUS sınavı ile ilgili yönetmelik değişikliği üzerine yazdığınız yazı ile ilgili olarak;
Tıp doktorlarının haklarını korumada gösterdiğiniz duyarlılığa saygı duyuyorum.
Uzun bir eğitimden sonra bu derece hassas olmanızı da doğru buluyorum.
Tek sorun kendi haklarınızı korurken başka bilim dallarından yola çıkarak klinik lab. branşlarında başarı gösteren insanlara saygı duymakta hassas olmadığınızdır.
Elbette tıpla ilgili konular tıp doktorlarını ilgilendirmelidir. Ben hiç tıp dışı(eczacı, veteriner, kimyager, biyolog) eğitime sahip insanların bu ülkede cerrahlık yaptığını da hasta baktığını ve bunun etik ve hukuksal açıdan mümkün olduğunu görmedim.En azından bir kliniğin başına geçtiğini görmedim. Bu zaten imkansızdır.
Gelelim lab.branşlarına (Klinik biyokimya ve Klinik Mikrobiyoloji) bu alanlar temel bilimlere yakındır. Ya da temel bilim bilgilerinin kullanılabileceği alanlardır.
Dolayısıyla tıp dışı temel bilimlerden olan arkadaşlarımız da gerekli eğitimleri aldıktan sonra başarılı olabilirler ve tıp doktorlarına hizmet alanlarında gerekli desteği verebilirler.
Bu zaten yıllardır tanınmış bir hak idi. Ayrıca yurt dışında bunun bir sürü örneği vardır. Size ne denli başarılı; tıp dışı uzmanlığı olan yetkin klinik lab uzmanlarının isimlerini verebilirim.
Çünkü oralarda bulunup bizzat çalıştım.
Temel bilimlerdeki bilgiler paylaşılırsa çok başarılı sonuçlar verebilir.
Bu durum klinikle uğraşan tıp doktorlarına da zaman ve bilgi olarak çok yarar sağlar.
Siz de; tıp alanında lab branşı seçmek istiyor idiyseniz tıp dışı bir alandan eğitim alıp uzmanlık elde edebilir böylece güneydoğu hizmetinden de mahrum olabilirdiniz. Böylece bu serzenişleriniz havada kalmazdı.
Bu konu etik olarak ya da hukuksal olarak tartılışılabilir elbette. Siz üst bir kurulda görev alıp mücadele edebilirsiniz ama yıllardır lab alanlarında hizmet vermiş tıp dışı uzmanları bu derece saygısızca eleştirme hakkını kendinizde bulamazsınız.
Ayrıca bilginiz olsun ki; yurt dışında lab branşlarında yetkin tıp doktorları da birkaç lab.dalında kendilerini eğitmeden yetkin ve imza yetkili olamıyorlar.Biraz incelerseniz anlayabilirsiniz.Klinik patolog olarak adlandırılırlar ve sürüyle yayın yapmış olmaları gereklidir.
Türkiyede tıp dışı uzmanlar sadece kendilerine verilen hakları kullanmışlardır. Güneydoğuda da hizmet istenseydi oraya da seve seve giderdik.
Ayrıca “yıllarca hayvan sağlığı alanında eğitim alan bir insanın insan sağlığı alanında söz sahibi olması düşünülebilir mi? “ diyorsunuz
Unutmayın ki, farmakolojide bütün deneyler hayvanlar üzerinde yapılır ayrıca şu anda tıpta kullanılan tüm lab. testlerinin toksik etkileri fare testleri (İngilizcesi Mouse tested) ile teyit edilir.
Tıp okumuş bir insan olarak bunları göz önünde bulunduramamanız ne üzücü.Sizin mantığınıza göre klinik lab.larda yıllarca deneyim kazanarak testleri doğru yapabilen lab. Teknisyenlerinin de çalıştırılmaması gerekmektedir. Onların da tıp doktoru olmaları gereklidir. Halbuki bu konuda da bilgi ve deneyimlerine güveneceğimiz bir sürü arkadaşımız vardır. Hatta size söyleyebilirim bir hastane lab.ını çok iyi idare edebilirler. Pratikte bunun çok örneği vardır.
Yeni yönetmelik sizi bir derece memnun etmiş olduğuna göre mücadele etmede size başarılar dilerim yalnızca saygı denen kavramı unutmadan.
Kendi haklarımızı korurken başkalarının bilgi, eğitim ve hizmetlerini ve haklarını da göz önünde bulundurarak…Saygılarımla
Biyolog, Klinik Biyokimya Uzmanı,
UYTE UYTE Klinik Embriyolog
Füsun Karaarslan
…………………………….
Yazıyı yazan sevgili meslektaşımızı tebrik ediyorum evet gerçekten çok önemli bir konuya değinmiş, gerçekleri söylemiş ve bizlerin de bu konuyla ilgili söyleyeceklerimiz var.
lütfen yayınlayın...
Temel tıp bilimlerinde ihtisas yapan hekimler ve hekim olmayan kişiler arasında adaletsizliğe neden olan sağlık bakanlığı uygulamaları
1- Hekimler tıp fakültesi mezunu olup klinik bilimleri ders olarak görmektedirler ve bu alanlardaki bilgileri TUS’ta sorgulanmaktadır.
Tıp fakültesi mezunu olmayıp bazı diğer fakülte (biyoloji, kimya, eczacılık, veterinerlik vs.) mezunlarının da tıbbın temel bilimlerinde ihtisas yapma hakkı bulunmaktadır. Bu kişilerin çoğu hiçbir klinik bilgiye sahip değildir. Kısmen sahip olanların bilgisi ise hekimlerle kıyaslanamayacak düzeydedir. Buna rağmen bu kişiler TUS'ta klinik bilimler alanında sorgulanmamakta ve bu alandaki sorulardan muaf tutulmaktadırlar.
Temel tıp bilimlerinde ihtisas yapmak isteyen hekimlerden klinik bilgi istenirken diğer adaylardan istenmemesinin nedeni anlaşılamamaktadır.
Aynı alanda ihtisas hakkı tanınan hekim olan ve hekim olmayan adaylar için ortak sınav yapılması yerine ayrı ayrı soru kitapçıklarının hazırlanması pek çok adaletsizliğe neden olmaktadır.
2. Temel tıp bilimlerinde ihtisas yapan tıp fakültesi mezunu kişiler yani hekimler mecburi hizmet yükümlüsü iken, hekim olmayanların böyle bir yükümlülükleri bulunmamaktadır.
Hekimlerin adeta cezalandırıldığı bu uygulama ortadan kaldırılmalıdır.
3. Mecburi hizmet için açılan kadroları çoğunlukla kırsalda, il merkezi olmayan yerler oluşturmaktadır.
Hekim olmayıp temel tıp bilimlerinde ihtisas yapmış olan diğer kişiler için ise ayrı kura yerleri hazırlanıp, çoğunlukla Batı'da, tatil beldelerinde, il merkezi olan kadrolar açılmaktadır. Üstelik bu kişiler mecburi hizmet yükümlüsü de değillerdir.
Yani hekimler iki kez haksızlığa uğramaktadırlar.
4. Yine temel tıp bilimlerinde ihtisas yapan yapmakta olan hekimler acil servislerde görevlendirilebilmekte ve hastanelerde şef nöbeti tutmaktadırlar.
Aynı alanda hekim olmayan kişiler ise bu şekilde görevlendirilmemektedirler. (bu görevi icra etmeye yetkileri bulunmamaktadır.) Hekim olmadıkları için pekçok görevden muaf olan, hekimlere nazaran sorumlulukları az olan bu kişiler, hekimlerin sahip oldukları tüm haklardan yararlandırılmaktadırlar.
Hekimleri mağdur eden, adeta cezalandıran, çelişkiler ve eşitsizliklerle dolu bu adaletsiz uygulamalara son verilmesini talep ediyoruz.
…………………………….
Farklı eğitimleri alan insanların aynı alanda uzman olabilmesi mantıklı mıdır?
Farklı sınavlara giren insanların aynı alanda uzman olabilmeye hak kazanması mantıklı mıdır? (Sorulan soruların yarısı farklıdır ve görece çok daha kolaydır. Sınavlardan birisi 7 anabilim dalını içerirken diğeri 14 Anabilim dalını içermektedir)
Biyokimya veya Mikrobiyoloji Eğitimi almaya hak kazanan insanların Dahili ve Cerrahi branşlar üzerine (Klinik Branşlar) eğitim almaları gerekli midir değil midir?
Klinik eğitim almamış kişilerin, Klinisyen Hekimlerin hastaların tanısı ve tedavisindeki temel dayanak noktalarını oluşturan tahlil sonuçları üzerinde hüküm verme yetkilerinin olmasında toplum yararı var mıdır?
Hayvanlar üzerine eğitim almış bir Veteriner’in veya Hayvan ve Bitkiler üzerine eğitim almış bir Biyolog’un insan sağlığı üzerine hüküm vermesini ve bu kişiler tarafından doğruluğu onaylanmış tahlil sonuçları üzerinden tanı ve tedavisinin yapılmasını isteyen bir Sağlık Bakanlığı Yetkilisi, bir Hakim, bir Danıştay Yetkilisi var mıdır? (Mevcut acaip düzeni yaratanların bu meslek gruplarından olması nedeniyle:) )
Tıbbi Anabilim dallarından birinde eğitim alabilmek için Tıp Doktorlarının niçin Tıp dışı branşların girdiği sınava girme hakkı yoktur? Oysa Tıp eğitimi almamış kişiler Tıbbi bir bilim dalında uzman olmak için bu sınava girebilmektedir. Tıp dışı branşlardan gelenlerin girdiği sınava Tıp doktorlarının da girme hakkı olsaydı Tıp dışı herhangi bir kişinin bu uzmanlık alanlarını kazanabilme şansı kalır mıydı?
Madem ki bir Biyolog bir Eczacı bir Veteriner bir Kimyager Tıbbi bir alanda Tıp Eğitimi almış bir Pratisyen Hekimden daha uzman olabilmektedir, o zaman bir Tıp doktorunun Veteriner, Eczacı, Kimyager olma hakkı niçin yoktur? Niçin örneğin Hukuk Fakültesi mezunu bir kişi bir sınava girerek değil ki Bilgisayar Mühendisi, Yüksek Bilgisayar Mühendisi olamamaktadır? Eğer buna tek gerekçe Biyokimya Ve Mikrobiyoloji derslerini bu kişilerin de görmesiyse, niçin bir Çevre Sağlık Teknisyeni Çevre Mühendisi olamamaktadır? Bu birbiriyle hiç alakasız iki meslekte de ortak dersler yok mudur?
Aynı anda, aynı alanda, aynı kurumda eğitim alan iki kişiden birisinin acil servis nöbet hizmeti verme zorunluluğu varken diğer kişinin buna yetkisinin dahi olmaması mantıklı mıdır?
Tıp Fakültesinden mezun olmamış kişilerin Döner Sermaye Yönetmeliğinde sadece Tıp Doktorlarına verilen kat sayıdan yararlandırılması hukuki midir?
Aynı hastanede Biyolog olarak çalışan bir kişi, doğal olarak Biyolog katsayısı üzerinden Döner Sermaye alırken, uzmanlık eğitimi alan bir biyologun Tıp Doktoru katsayısından Döner Sermaye alması (Yönetmelikte yazmadığı halde) hukuki midir?
Tabip olmayan bir kişi, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan atamalarda tabip olarak olarak tanımlanabildiğine göre ben bir tabip olarak niçin MAREŞAL olarak tanımlanamamaktayım?(Bakanlığımız eğitim hastanelerinden uzmanlık eğitimi alarak uzman olan ve 3359 sayılı Kanuna tabi devlet hizmet yükümlülüğü kapsamında bulunmayanlardan uzman tabip olarak atanmak isteyenler için Sağlık Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nin değişik 9. maddesi hükümlerine göre 05/05/2009 tarihinde unvan değişikliği kurası yapılacaktır.)
Farklı sınavlarla ve farklı eğitimlerle girilmiş olan iki farklı sınav sonucunda aynı eğitimi almaya hak kazanmış olan iki kişiden birisinin mecburi hizmete gitme zorunluluğu varken diğerinin (daha kolay bir sınavla kazanmış olan, daha az seçilmiş olan (hem TUS sınavı itibariyle hem de ÖYS itibariyle)) bu zorunluluğunun olmaması hukuki midir?
Daha az seçilmiş olan kişinin Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye Gelişmişlik Endeksine göre daha üst sıralardaki yerlere atamaları yapılırken daha çok seçilmiş olanların aynı endekse göre daha az gelişmiş olan yerlere atamalarının yapılması hukuki midir?(http://personel.saglik.gov.tr/unvan_degisikligi_2009/uzman_tabip.htm)
Aynı anda, aynı alanda eğitim veren iki kurumdan bir tanesi (Üniversite) sadece Tıp fakültesinden asistan kabul ediyorken, diğer kurumun (Sağlık Bakanlığı) Tıp dışında daha birçok branştan kişiyi asistanlığa kabul etmesi mantıklı mıdır? Bilimde birden fazla doğru olabilir mi?
…………………………….
Tıp dışı branşlarla ilgili olarak her hafta mutlaka bir doktor arkadaşımız okuyucu mektupları köşesinden devamlı hiç durmadan yazılar yazmakta. Ben Cerrahpaşa tıp fakültesi tıbbi biyolojik bilimler bölümü mezunu 2004 nisan sınavında çok iyi puan alarak ülkemizin en güzide eğitim araştırma hastanelerinden birinin biyokimya ve klinik biyokimya laboratuvarından uzmanlığını almış biyokimya uzmanıyım.
Öncelikle her mektupta yer alan biz farklı sınavlara giriyoruz diğer grup farklı bir sınava giriyor meselesine değinmek istiyorum. Türkiye'de tıpta uzmanlık sınavı verilerine bakan herkes görecektir ki temel bilimler de net oranı her zaman klinik bilimleri net ortalamalarından çok daha düşük olmuştur. Bu ne demektir? Demek ki temel bilimler sınav soruları daha zor bu nedenle yapılma ihtimali daha zor sorular. Bizde Temel tıp bilimleri çözdüğümüzden demek ki kimse bizi kara kaşımızın yada kara gözümüzün hayrına almıyor bu eğitim programlarına (emeğe,ç alışmaya lütfen saygı gösterilim.)
İkinci olarak bilgi eksikliği mi desem yoksa kasıtlı çıkarılan bir söylenti mi desem, işte tıp dışı branşlar (ki ben bu terime kendi adıma kesinlikle karşıyım, bakınız okuduğum bölümün adı) istedikleri hastanede istedikleri yerlere tayin çıkarılıyor v.s,bu bilgi kirliliğini çıkaran arkadaşı kınıyorum. Sadece bakmanız gereken ünvan değişikliği sınavının münhal kadroları (şimdiye kadar iki kez yapıldı,1.kurada doğu ve güneydoğu anadolu bölgesi,2.kurada daha iyi yerler,bakınız ve istediğimiz hastaneye gidemediğimizi görünüz.) Hem bu kuraya katılan kişi sayısı her iki kurada toplam 15-16 kişidir ve bu kuralar 3 yılda 2 kez yapılmıştır,son üç yılda ise yaklaşık 16-17 mecburi hizmet kurası yapılmıştır.Ben uzman olduktan sonra 1 yıl atama bekledim,asistan maaşına ve dönerine talim ettim,kaybımı buna karşı çıkan arkadaşların hesaplamasını rica ediyorum).Yani koskaca Türkiye’de bu konuda uzmanlık almış bir elin parmaklarını geçmeyen insanlara karşı oluşturulan bu baskı nedir? Hem zaten artık daha mutlu olabilirsiniz,uzmanlık yapma hakkımız elimizden alınmıştır.52-53 puana artık herkes biyokimya- mikrobiyoloji uzmanı olabileceklerdir.
Ayrıca beni çok rencide eden Dr.C.E adlı arkadaşımızın şu sözü olmuştur;Yaptığı testin ne olduğunu bilmeyen klinik korelasyonunda haberi olmayan laboratuvar uzmanı yetişmesi 2010 yılına dayandığımız bu günlerde düşünülebilir mi?Bu sözün tekrar düşünlmesi gerekir çünkü bu,bu konuda uzman olarak yetişmiş (dikkatinizi çekerim bu konuda uzman olarak yetişmiş) bir insana yapılmış en büyük hakarettir. Dediğim gibi eğer insanlar mutlu olacaklarsa herkesin huzurunda alnımın teriyle aldığım biyokimya ve klinik biyokimya uzmanlık diplomamı gönül rahatlığıyla yırtabilirim. (Her kongrede her toplantı da her platformda bu konu gündeme getiriliyor ve artık kabak tadı verdi.) Yani ülke olarak neden laboratuvar konusun da bu kadar yetersiziz,kendi ürettiğimiz bir reaktifimiz yok,neden ülke içi sağlam bir external kalite kontrol programı oluşturamadık (ki şu an bir uzmanlık derneği yapıyor,var gücümle destekliyorum), Polonya bile reaktif üretirken biz nerelerdeyiz gibi çok önemli sorunları masaya yatıracağına,varsa yoksa tıp içi-tıp dışı tartışmaları,bilim adamlarına sesleniyorum,ayıp olmuyor mu?
Ve sonuç olarak Türkiye'de ki tüm laboratuvar uzmanları (biyokimya, mikrobiyoloji, enfeksiyon uzmanları) kendi laboratuvarların da westgard kurallarını kullanır.Bu kuralları bilmeyen uzman olmaz, westgard şu an laboratuvar tıbbında en çok saygı duyulan biyokimyacıdır. Kendisi kimya mezunudur. O zaman bu kuralları kullanmayınız...
Teşekkürler.
……………………………….
Bir uzman hekim olarak çok yalnış yoldayız bilim olarak Avrupa-ABD gibi değil Ortadoğu-Afrika gibi düşünüyoruz, nedenmi "Harper" diye kaynak biyokimya kitabı tüm tıp fakültelerinde (ABD- Almanya- Japonya- İtalya- Yunanistan vs.) ders kitabı olarak okutulmaktadır bizim fakültelerimizde de hem okutulur hemde kaynak kitap olarak gösterilir. Bu kitabın yazarları 4 kişidir(1 tıp-2kimyacı-1veteriner) dir. Ayrıca fakültelerimizde okutulan ve herkesin bildiği Lipincot un 3 yazarı tıp kökenli değildir, Biyolog-eczacı-kimya-veteriner arkadaşların tıp alanına, katkıları ne yazıkki sadece parayı düşünen biz tıpçılardan çok fazladır dahada fazla olacağına inanıyorum. Dr.C.E denilen arakadaşa şunu sormak istesem Ahmet Yıldız diye birisini duydunmu desem bana hayır öyle poçu yada öyle bir topçu duymadım diyecektir. Çünkü bu arkadaş Türkiyenin ABD ye kaptırdığı beyindir hemde fizikçi olmasına rağmen tıp alanındaki başarısıyla 2005 Sience (tron sience tüm doktorların yaptığı bilimsel çalışmalarını yayınlatmak için can attığı bilimsel bir dergidir futbol takımı değil) ödülünü alan en genç bilim adamıdır, yaptığı çalışmanının alıntısını vereceğim, ha bu arkadaşa sen tıpçı değilsin diye burada bilimsel çalışma imkanı vermemişler tron gibi aklı gözüne inmiş birtakım banal materyalist düşünen meslektaşlarım yüzünden.
“26 Yaşındaki Dr. Ahmet Yıldız, dünyanın en saygın bilim gedrisi Science tarafından "2005'in Genç Bilim Adamı" seçilmişti. Yıldız'ın kapısını ne TÜBİTAK ne YÖK bir kere bile çalmamış.
İnsan hücresindeki motor proteinlerin hareketini açıkayan araştırması nedeniyle saygın bilim dergisi Science tarafından, "2005'in Genç Bilim Adamı" seçilen Dr. Yıldız, "Buluşum felç ve kanser hastaları için hayati öneme sahip" dedi.
İnsan hücresindeki motor proteinlerin nasıl yürüdüğünü ortaya çıkaran buluşu nedeniyle, Amerikan bilim dergisi Science tarafından, "Dünyada 2005 Yılının Genç Bilim Adamı" seçilen 26 yaşındaki Dr. Ahmet Yıldız, yaptığı çalışmaların felç ve kanser hastaları için umut ışığı olacağını söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nden mezun olduktan sonra, kazandığı bursla ABD'ye giderek, California Üniversitesi'nde, "insan hücresindeki motor proteinlerin nasıl yürüdüğü' konusunda doktora tezi hazırlayan Yıldız, yaptığı çalışmayla, hem doktor unvanı aldı, hem de Science tarafından "Dünyada 2005 yılının en genç bilim adamı" seçildi.
PROTEİN İNSAN GİBİ YÜRÜYOR
Dr. Yıldız, bilimsel çalışmasının felç, alzheimer, kanser, sağırlık ve körlük gibi hastalıkların tedavisi için hayati önem taşıdığını kaydederek, şöyle konuştu: "Benim keşfettiğim protein hareketi üzerinde çok kişi çalıştı, ancak teknik yetersizlikten dolayı bulunamıyordu. Teknik yetersizliği şöyle anlatabilirim; bu proteinler hücrenin içinde metrenin milyarda bir boyu kadar adım atıyorlar. Bu boyutu ölçecek teknik imkan sayısı bir ya da iki yerde var. Bu teknikler bizim çalışmalarımıza uygun değildi. Proteinlerin hücrede yürüdüğünü biliyorduk. Ancak iki ayaklı olan bu proteinlerin nasıl yürüdüğünü, nasıl adım attıklarını bilmiyorduk. Biz de yeni bir teknik geliştirerek bir bacağına bir boya sürdük, diğer bacağına farklı bir renkte boya sürdük. Proteinin ayaklarının birbirini geçerek, aynı insanlardaki gibi arkadaki ayak öne geçecek şekilde, birbiri ardına adımlar atarak yürüdüğünü gördük."
FELCE KARŞI ARAŞTIRMA YAPIYOR
Proteinlerle ilgili çalışmalarını sürdüreceğini ifade eden Dr. Yıldız, "Bu çalışmam bittikten sonra felç üzerine çalışmalar yapmak istiyorum. Bazı proteinler felce sebep oluyor. Felç olmuş bir solucanı yürütmeye çalışacağım" diye konuştu. Şu anda "Dainin" proteini ile ilgili çalışma yaptığını belirten Dr. Yıldız, bu proteinin hücre bölünmesinde çok önem taşıdığını, hücre bölünmesinin de kanser hastalığıyla ilgisi olduğunu söyledi.
Türkiye'de çalışmak isterdim ama...
Türkiye'deki bilimsel olanakların yetersizliği nedeniyle yurtdışında eğitim gördüğünü belirten Dr. Yıldız, "Yaptığım araştırmayı buradaki imkanlarla sonuçlandıramazdım. Üniversitelerimiz bu tekniğe sahip olmadıkları için öğrenciler yurtdışını tercih ediyorlar. Ancak bu başarıma rağmen Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK ) ve Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu'ndan (TÜBİTAK) bir kez bile aranmadım. Ama imkanların yeterli olduğuna inandığım an döneceğim. Türkiye dokuz nesildir beyin göçünü geri getirememiş. En azından bundan sonra beyin göçünün yüzde 40'ı geriye getirilebilmeli. Çünkü bu kişiler oradaki teknolojiyi de getirmiş olacak. "”
…………………………….
Sevgili Medimagazin okuyucuları; Sevgili Meslektaşlarım
Geçen ay itibariyle çıkan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uzmanlık alanları ve yan dallar açısından birçok yenilik getirmekle beraber yeni tüzüğün sonuçları tıp camiasında maalesef yeterince tartışılmamış ve meslek örgütleri ve dernekler görüşlerini açıklamamışlardır.
2009 TUS klavuzunda TUS a başvurmak için başvuru tarihi itibariyle 'tıp doktoru' olma zorunluluğu getirilmiş ve böylece kimyager v.b. tıp dışı adayların tıbbi biyokimya ve mikrobiyoloji gibi dallara başvuru yapması önlenmiş bulunmaktadır. Bu uygulama hem yıllardır haksız ve adil olmayan bir biçimde bu zorlu sınava hazırlanan tıp doktoru meslektaşlarımız açısından ; hemde tıp bilimi açısından bir kazanımdır.
Sevgili meslektaşlarım Tıp bir bütündür ve tıbbın her alanı tıp doktorları tarafından icra edilmelidir. Nasıl bir genel cerrahın; dahiliye uzmanının tıp doktoru olmayan biri tarafından icra edilmesi düşünülemeyecekse bir laboratuvar uzmanınının da tıp doktoru olmaması düşünülemez.Yaptığı testin ne olduğunu bilmeyen klinik korelasyonunda haberi olmayan laboratuvar uzmanı yetişmesi 2010 yılına dayandığımız bu günlerde düşünülebilir mi? Veteriner hekimler yada kimyagerler bu dallarda daha fazla eğitim almak istiyorlarsa kendi fakültelerinde bu dallarda doktora eğitimi alabilirler bu eğitimler kendi fakültelerinde mevcuttur, ama yıllarca hayvan sağlığı alanında eğitim alan bir insanın insan sağlığı alanında söz sahibi olması düşünülebilir mi? Bir kimyagerin yada veteriner hekimin gebelikte avidite değerlendirmesi yapması sizin aklınıza uyan bir şeymidir?
Tıp doktoru meslektaşlarımız infeksiyon hastalıkları , çocuk sağlığı ,nükleer tıp , dahiliye rotasyonu yaparken bir kimyager bu rotasyonlarda ne yapmaktadır acaba? Evet yurtdışında bu dallarda doktora yapan tıp dışı kişiler vardır ama bir bakın hangi hastanenin laboratuvar sorumluluğu bu kişilere verilmiştir? Yurtdışında imza yetkisi ve sorumluluk sadece tıp doktoruna verilmektedir.
Sevgili meslektaşlarım bu uygulama aynı zamanda TUS sınavında meslektaşlarımız açısından adil olmayan bir duruma yol açmaktadır. Mezuniyet sonrası zorunlu hizmete başlayan bir meslektaşımız 200 sorudan oluşan temel ve klinik bilimlerden oluşan sorularla bu sınavda yarışırken, diğer aday sadece temel tıptan oluşan başka sorularla bu kadrolara kolaylıkla yerleşebilmektedir.
Uzmanlık bitimi ise başlı başına daha vahim bir durumdur. Meslektaşımız yine zorunlu hizmetle Güneydoğuda bir hastaneye gönderilirken diğer arkadaşlar zorunlu hizmete tabi olmamaktadırlar.Yani istedikleri ilde istedikleri hastanede görev yapmaktadırlar.
Sevgili meslektaşlarım durum böyle iken ve bu durumu geçen hafta sayın sağlık eğitimi genel müdürü de kabul etmişken Dün Veteriner Hekimler Odası bu durumun iptali için dava açtı. Peki Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti ve Biyokimya derneği yada TTB buna karşı sizce ne yaptı? Bu cevabı hepinizin çok iyi bildiğini biliyorum..
Son bir not, bu derneklerin YÖK e tıp dışı insanların bu dallarda eğitim vermesinin önü açılmalı diye başvurduğunu biliyor musunuz?
Saygılarımla....
Dr.C.E