Medimagazin logo

Bir Asistan Hekimin Günlüğü

Bir Asistan Hekimin Günlüğü
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

   Çalışarak, didinerek, azimle, kararlılıkla, mücadeleyle geçen bir gençlik öyküsüdür asistanlık. Sürünerek bir dağa tırmanma mücadelesidir bu yaşananlar. İlkoğretim lise eğitim ve öğretiminde sınıfta parmakla gösterilen başarılı öğrencilerden biri olarak kariyerimiz başlar. Herkes bizlerden çok şey bekler. Üniversite sınavları kapıya dayanır ve çalışarak uğraşarak bileğimizin hakkıyla yüksek puanlar alarak tıp fakültesi hayatımız başlar ama mücadele bitmez. Uykusuz geçen sınav akşamları yüzlerce sayfalık notlar sayısız sınavlar sözlüler sürer de sürer.6 sene tamamlanır yeminimi ettim diplomamı aldım ve ben artık hekim oldum deriz gururla ama önümüzde dağ gibi duran TUS mevcuttur. Mezun olduğumuza bile sevinemeyiz. TUS ile mücadele başlar. Binlerce sayfalık TUS notlarını okumak ezberlemek uykumuzdan hayatımızdan gençliğimizden fedarkarlık yaparak deliler gibi çalışırsın belki ilkinde belki ikincisi veya üçüncüsü belki daha fazla girişte sınavı kazanırsın. Sınav öncesi zorla giitiğin mecburi hizmet kurası, istifa, geçici görev ,pratisyen diye horlanmalar bunları saymıyorum. Tus u kazandım dersin artık mutlusun çünkü azimle mücadele ederek alınımız teriyle başarılı olduk ve işte asistanlık başlar…

(bu yaşananlar bir cerrahi branşta bir çok kişinin yaşadığı eksiği olan fazlası olmayan bir asistan hekimin hayat siklusudur.)

 

Saat 6:30 telefonumun alarmı çalıyor. Bir asistan doktor odasında uykumun son demleri bir önceki gün nöbetçiydim gece 3 saat uyuyabilmiştim. Nöbet çok kötü geçti. Ameliyat olmuş bir iki hastam beni bir hayli yordu ama durumları gayet iyi.Aman Allah ım  gözlerim açılmayacak gibi kendimi çok yorgun hissediyorum.Hastaların pansumanları var kalkmam gerekiyor.Gözlerimi pencereye doğrulttum dışarısı alacakaranlık bir gayretle kalkabildim.Pansuman arabasını alıp koridora çıktım koridorun sessizliğini pansuman arabam bozuyor.Hasta hasta pansuman yapmaya başladım. Kendimi mutsuz gergin ve sinirli hissediyorum. Hele ki hastaların çayım soğuyacak pansumanımı sonra yapın demesi beni sinirlendiriyor çünkü hastanın çayı daha önemli çünkü ben bir otelde oda servisi görevlisiyim hastanın memnuniyeti çok önemli ama içime atıp yapmacık bir kibarlıkla şimdi yapılması gerektiğini söyleyerek hastayı ikna edip pansuman devam ediyorum. Saat 7:30 pansumanlar bitti.Asistan viziti başlayacak. Aldığım notları sabah vizitinde hasta başında konuşmaya başlıyoruz. Saat 8:00 asistan viziti bitti. Bir bardak çay ve simit zaman geldi Bu durum beni birazda olsun mutlu ediyor. Çayımdan bir yudum simidimden bir ısırık alıyorum ve bir hasta yakını odaya giriyor. “Hastanın ağrısı var bi bakabilir misiniz” Tabi bakalım. Durum değerlendiriliyor ve hemşire hanıma gerekli order veriliyor. Neyse çay ve simide devam diyecekken uzman hekimlerimizin hadi vizit yapalım demesiyle notlarımı tekrardan alıyorum ve vizit başlıyor.

Dr.Ahmet B.

bir
asistan
hekimin
günlüğü
Yorum (4)
cafer mutlu
sevgili asistan kardeşim. senin şimdi geçtiğin yollardan ben 19 yıl önce geçtim. bir subay hastam bana nasıl yani? sizin yıpranma payınız yok mu? diyerek hayret etmişti.
8
Cevapla
As. Dr ünsal
şimdi asistan bır hekım olarka bu durumu yaşaşan çok ses tekyurek eylemıne katılan bır doktor olarak basın yayın kuruluşlarına sıtemım var paylaşamk ıstedım : bir manken gece yarısı sarhoş olsun dagıtsın kendını boy boy resımlerını ceker koyarsınız gazetelerınıze 20bın doktor sıhhıye meydanını doldurur bu mılletın saglığı ıcın eylem yapar ana haber bultenınızde 1 dk bıle ayırmassınız neden seçım yakllaşıyor neden patronlarınız prımlerını tam aldı o bellı yerlerden. bu ulkede ne hukuka nede medyaya guven kalmadı . Alın o kameralarınızı da alın o kalemlerınızide .... bi yerinize ! not bu duygularımı hıc uyumadan çıktıgım 36 saatlık bır nobetten sonra yazdım sıkıysa doktrların dertlerını hıc uyumadan 36 saat boyunca yazın sıkıysa 36 saat boyunnca sırtınızda kamerayla dertlerımızı yaşam şeklımızı belgeleyın tabı o patronlarınız yayınlamanıza ızın verırse nede olsa secım yaklaşıyor dımı
2
Cevapla
dr beder
6 Yıllık tıp eğitimimiz süresince genel anlamda kendimizi yaşamdan soyutlamak zorunda kaldık. Kimi zaman kabuğumuzdan dışarı çıktığımızda bocaladık, yalpaladık, insanları anlamadık ve de kendimizi anlatamadık. Sorunun esası budur. Gerçi bizi dinleyecek kişide bulamadık. Poliklinikte sırasını bekleyen derdim çözülsün de alem yansa bana ne diyen insanlarla çevriliydik. Bu süreç hekimleri değişmeye yönlendirdi. defansif tıp, ücretli tıp.... mesafeli tıp... her gelen hastanın kendinden bir şey aldığını bilen tıp... Süreç özetle şöyle işliyor elinde can veren hastaya ağlayan özverili hüzünlü adamdan, sırtını döner dönmez iyi bu sefer ucuz yırttım hastalar beni (bizi) darp etmedi diyen korkaklara döndük. 2005 yılında mezun oldum. Maddi durumu pek de parlak olmayan ailemden dolayı hemen iş aradım. (mecburi hizmetten bir hafta il muaf tutulmuştum) İyi kötü bir semt polikliniğinde işe başladım. Bir yandan da TUS'a hazırlanıyordum. Öyle ya uzman olmak lazımdı. Çünkü herkesten daha fazla okul sıralarında beklemek okumak gençliğimizden günler bırakmak zorunda olan bizler her an sınanıyorduk. "ne doktorusun". Hem bir yandan iş bir yandan ailevi problemler sınavı beceremedim olmadı. Askere gittim. Askerlik dönüşü tekrark iş bul devlet atamasına başvur derken eşimle tanıştım. 1 yıl sonra evlendim. Gerek hala içimde ukde olan uzmanlaşma isteği, gerek eşimin " bir gün çocuklarına soracaklar babanız ne iş yapıyor diye" itici güç oluşturması üzerine TUS dershanesine kaydoldum. Hafta içleri Sabah mesai hafatada 2 gün nöbet (toplamda hafta da 75saat), hafta sonu kursta sabah 8 gece 22 arası (haftalık 28-30 saat) ders dinleyerek evden uzaklaştım. Eşim o sırada oğluma gebe idi. Ve ben derste iken kanamaları olduğunda kafası dağılmasın dersi bölünmesin diye arayamamıştı. Eşim çok sonraları şu an 2 yaşında olan oğlum için şimdi olduğu karnımda iken de sensiz büyüdü demişti. Sınava hazırlık süreci böyle geçti. Anakaraya sınava gittik. Sınav salonuna cep telefonu almak yasak. Aklım evde eşimde. Sınav sorumlusuna durumu anlattım. Telefonumu verdim. Sadece eşim ya da babası ararsa beni sınav salonundan çıkarmasını istedim.Sınava birlikte geldiğim dört arkadaşımla Konyaya dönerken yolda eşimi aradım kendisinin iyi olduğunu ancak bebeğin hareketlerini hissetmediğini söyledi.Bu sırada korku….endişe… Konyaya vardığımda eşimi hastaneye götürdük pozisyonel olduğunu düşündüğü durum sonrası halk tabiriyle kordon dolanması olduğu söylendi. Sabaha kadar gözlendikten sonra sezeryan endikasyonu doğması üzerine eşim sezeryana alındı. Muhtemel bir çok komplikasyon anında ben eşimin yanında değildim… Sınav açıklandı. Çok istediğim bir cerrahi branşa başlayacağımı öğrendim bu hem mutluluk verici bir olay hem de yorucu bir sürecin başlayacağının habercisiydi. Bir yıl boyunca gün aşırı nöbet, nöbet tutmadığım günlerde de icapçı olarak çalıştım. Bu arada çocuğum büyümüş dillenmeye başlamıştı. Dedesine baba diyordu. Ve inanın insanın içini en çok bu acıtıyordu. Şimdilerde 12 nöbete düştüm. Nöbet dediysem 12 gece hastanede kalıp sabahına eve git yat değil. Sabah 07:30 hastaneye geliş. Ertesi gün 18:30 gibi hastaneden çıkış. Nöbet sonrası mesaiye devam. Bulduğum her vakti eşim ve çocuğumla geçirmeye çalışıyorum. Hemşire olan eşimin kim zaman yorgunluğunu bahane ederek, kimi zaman oğlumu özledim diyerek sırf çocuğumla vakit geçirebilmek adına geceleri uyandığında salladığım, sütünü içirdiğim çok oldu. Ya da sırf uyansın diye beklediğim… İşimi severek yapıyorum ama bazen düşünmüyor değilim bunlara değer mi. Ne bileyim 9-5 çalışan her hangi bir meslek grubunda çalışsam daha iyi değil miydi? Nasılsa maddi olarak çok fark etmiyor. Ayda 480 saat çalıştığım zaman elime geçen para maaş+döner+nöbet ücreti 1400+750+600=2750 liraydı. Ayda 160 saat çalışan bir öğretmenin 1700 lira aldığı bir ülkede boşuna mı bu kadar yoruluyordum…. Oğlum beni bazen görüyor. Ayda 3 hafta sonu hastanede geçiyor. O bir hafta sonu Pazar kahvaltılarında babası olduğumu öğrendi. Eşim gönderdiğim SMS’lerle mutlu olmayı öğrendi. Bakanım maaşımın 6900 TL olacağını söylemeyi öğrendi. Bakanım zaten “yanlış” söylemeyi biliyordu. Halkım paragöz olduğumu öğrendi. Ben ise şimdi 30 yaşında bunca sancılı sürecin arasında hiçbir şeyin buna değmediğini öğrendim.
11
Cevapla
Kerim can
Dr.beder bey,öğretmen şu an 1 saat boğaz patlatarak 11 TL alıyor sizin saatte özel muayene den bin TL'ye kadar kazandığınız zamanları biliyoruz,nedir bu öğretmenler den alıp veremediğiniz!?tatili bol öğretmenlerin evet ama Dr lar ise 9.30 da lütfen gelip milleti bir an önce. Bitireyim diye savusturup 11.30 da çıkıp 14 00 da ikinci raund ve 16 finish zamanlarinizi biliyoruz..valla ne diyim meslek secerken biraz dusunseydiniz...böyle istemeden dr Luk yapanlar işte hastayı mahveden Dr lar...biraz işinizi sevin şu an Dr lar öğretmenden en az 4 kat fazla kazanıyor bu kadar ağlamayın....tek doğru var oda tıp eğitiminin çok zorlu süreç olduğu...bunu bilerek secin
9
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir