Medimagazin logo

TTB'den Adalet Bakanına ziyaret

TTB Merkez Konseyi Dr. Ali Çerkezoğlu ve Dr. Feride Aksu Tanık tarafından oluşturulan bir heyetle 10.09.2009 tarihinde “Cezaevleri ve Sağlık” gündemi ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i ziyaret etti
TTB'den Adalet Bakanına ziyaret
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

TTB Merkez Konseyi Dr. Ali Çerkezoğlu ve Dr. Feride Aksu Tanık tarafından oluşturulan bir heyetle 10.09.2009 tarihinde “Cezaevleri ve Sağlık” gündemi ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i ziyaret etti.

Ceza ve tutukevlerinde kalan çok sayıda tutuklu ve hükümlüden; yaşam koşulları, cezaevinde sağlık hizmetlerine erişim, hastaneye sevkler, hastanelerde ayaktan ve yataklı tedavi hizmetleri sırasında yaşanan zorluklar, ağır, ölümcül, terminal dönem hastaların yaşadıkları sorunlar ve TMK kapsamında yargılanmakta olan çocukların durumuna ilişkin dilekçeler gelmektedir. Bu başvurulardan elde edilen veriler ışığında cezaevlerinde sağlık alanında yaşanılan sorunlar, görülen eksiklikler, dile getirilen kötü uygulamalar ve talepler Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin’e iletildi. TMK kapsamında yargılanan ve kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak adlandırılan çocukların durumu, ağır, ölümcül, terminal dönem hastalığı olan tutuklu ve hükümlülerin infazlarının tehiri, cezaevi sağlık ortamı ve hekimlik uygulamaları, sevkler sırasında yaşanan sorunlar hakkında TTB’nin önerileri dile getirildi. Olumlu bir atmosferde geçen görüşmede Adalet Bakanı başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere demokratik kurumlarla iletişime ve özellikle ağır ve ölümcül hastalığı olanların durumu ile ilgili öneri ve değerlendirmelere açık olduğunu iletti.

CEZAEVLERİNDE YAŞAM KOŞULLARI
Tutuklu ve hükümlüler tarafından TTB’ne iletilen yakınmalar
Cezaevi idarecilerinin baskıcı tutumları
Suyun sağlıksız ve yetersiz oluşu
Genel hijyen koşullarının yetersizliği
Temizlik, banyo olanaklarının yetersizliği
Havalandırma, aydınlanma ile ilgili sorunlar
Cezaevi yemeklerinin sağlıksız- kötü- hijyenik olmayışı nedeniyle gıda zehirlenmeleri, ishal salgınları
Cezaevi fiziki koşullarının soğuk ve kötü oluşu
Gardiyanın boğma girişimi (kadın tutukluya)
Yoğun idari baskılar, tecrit cezaları, ortak alana çıkma hakkının engellenmesi
Gardiyan dayağı
Ceza ve tutukevlerinde barınan tutuklu ve hükümlülerin evrensel hukuk çerçevesinde ve en temel insan hakları temel alınarak yaşam koşullarının düzenlenmesi, şiddet v.b. uygulamalardan korunmaları gereklidir. Yukarıda dile getirilen yakınmaların faillerine yönelik soruşturma yapılması gereklidir. İhtiyaç duyulduğunda tarafımıza iletilmiş olan şikâyetlerin somut verileri tarafınıza iletilebilecektir.

CEZAEVLERİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİM:
Cezaevinde Ayaktan Bakım
Tutuklu ve hükümlüler tarafından TTB’ne iletilen yakınmalar
Cezaevlerinde sürekli görev yapan cezaevi hekimlerinin olmayışı,
Cezaevi sağlık birimlerinin ve donanımının yetersizliği,
Cezaevi sağlık personeli yetkinliğinin, sayısının ve vardiyasının yetersizliği,
Genel sağlık hizmetlerine erişimde yetersizlik,
Sağlık bakımının sağlanması ve sağlığa erişim hakkının engellenmesi,
Ağız ve diş sağlığı hizmetlerine erişimde yaşanan ekonomik zorluklar ve engeller,
Uluslar arası standartlara göre olması gerekenler

Her tutuklu, hükümlü için kapsamlı giriş muayenelerinin yapılması,
Düzenli sağlık kayıtlarının tutulması
Her tutuklu ve hükümlünün gereksinim duyduğunda 24 saat içinde hekim ya da hemşireye erişebilmesi
Haftada en az 5 gün poliklinik hizmetinin verilmesi
Acil gereksinimi olan hastaların 24 saat süreyle hizmete erişiminin sağlanması
Diş sağlığı hizmetlerinin kolay erişilebilir olması için kurum içinde örgütlenmesi
Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı arasında imzalanan protokol 5000’den az tutuklu ve hükümlü barındıran Ceza İnfaz Kurumlarında hizmetin sürekliliği konusunda kaygı uyandırmaktadır. Aile Hekimliğine geçilen illerde Aile Hekimlerine “mobil” hizmet kapsamında görevlendirme yapılması sakıncalıdır. Özellikle 1000’den az tutuklu ve hükümlü bulunan kurumlarda haftanın beş günü poliklinik yapılması gerekliliği evrensel ilkesi çiğnenmektedir. Aile Hekimliğine geçilmeyen illerde ise yine geçici görevlendirmelerle hizmet sürdürülmeye çalışılacaktır.

Cezaevi sağlık hizmetleri özellikli, süreklilik gerektiren, hepsinden önemlisi bağımsız çalışma koşullarının sağlanmasını gerektiren bir sağlık hizmet türüdür. Ceza ve tutukevlerinin gereksinimlerini, psikolojisini ve çalışma ortamını göz önünde bulundurmaksızın taşeronlaştırma, geçici görevlendirme v.b. yaklaşımlarla sorunlar çözümlenemez.

Sevkler
Tutuklu ve hükümlüler tarafından TTB’ne iletilen yakınmalar
Hastaneye sevklerde yaşanan zorluklar, gecikmeler
Sevkler sırasında yaşanan jandarma dayakları, tacizler
Soğuk-sıcak- havasız cezaevi araçlarında uzun süre bekletilme,
Uluslar arası standartlara göre olması gerekenler

İk inci basamağa sevk edilen hasta bekletilmeksizin en kısa zamanda ilgili kuruma erişebilmelidir
Sevk sırasında hastaların sağlık koşullarını olumsuz etkileyecek aşırı sıcak, soğuk, havasız araçlar kullanılmamalıdır
Sevkler sırasında baskı ve şiddet uygulamaları kesinlikle engellenmelidir
Hastanede Ayaktan Bakım
Tutuklu ve hükümlüler tarafından TTB’ne iletilen yakınmalar
Hastanelerde tutuklu- hükümlü bekleme odası bulunmaması nedeniyle cezaevi araçlarında uzun süre bekletilme
Kelepçeli halde muayene ve tedavi uygulaması,
Kelepçeli halde diş çekimi
Muayene ortamında güvenlik güçlerinin bulunması ve hasta mahremiyetinin gözetilmemesi,
Kadın tutuklu ve hükümlülerin meme muayenesi, jinekolojik muayene sırasında jandarma bulunması dayatması nedeniyle muayene hakkının engellenmesi,
Hekimlerin etik olmayan tutumları,
Uluslar arası standartlara göre olması gerekenler

Muayeneler hasta mahremiyetine saygı çerçevesinde gerçekleştirilmelidir
Muayene ve tetkikler sırasında güvenlik güçleri muayene odasında bulunmamalıdır
Hastanede Yatarak Tedavi
Tutuklu ve hükümlüler tarafından TTB’ne iletilen yakınmalar
Hastanelerde mahkûm koğuşu eksikliği ve bekletme odalarının olmayışı,
Hastanelerde tutuklu- hükümlü koğuşu olmadığı gerekçesi ile tedavi olamama,
El ve ayaklar zincirli halde hasta yatağında tutulma ve ameliyata alınma
Hastane mahkûm koğuşlarının evrensel tıbbi standartlara kavuşturulması ve verilen hizmetin insani gereksinimlerden yola çıkması gereklidir. Bu koğuşların morgların yanında yer alması kabul edilemez.

KRONİK, AĞIR, TERMİNAL DÖNEM HASTALARIN TEDAVİLERİ
Tutuklu ve hükümlüler tarafından TTB’ne iletilen yakınmalar
Kanser, kalp hastalığı ve benzeri kronik hastaların tanı, tedavi, izlem ve tahliyesinde yaşanan çifte standartlar
TTB’ne iletilen kronik, ağır ve terminal dönem hastalar

Güler Zere: Çene kanseri
Erol Zavar : mesane kanseri
Avni Uçar: böbrek tümörü
Naci Akyol: akciğer kanseri
A. Samet Çelik: Kan kanseri
Gülezar Akın: Hipofiz tümörü
Halil Güneş: kemik kanseri
Aynur Epli: Bağırsak kanseri
Taylan Çintay: Mesane kanseri
Latif Badur: Akciğer kanseri
Nizamettin Akar: Larinks kanseri
Divali Kaya: Sağ kaburgada kitle
İsmet Demir: Boğazda kitle
Deniz Selçuk : Kriptojenik makronodüler karaciğer sirozu
Memduh Kılıç : Siroz
İnayet Mete : Siroz
Görgün Oktar : Pnömotoraks
Ziya Ergezen: Diyabet
Lokman Akbaba : Motor nöron hastalığı,
Cengiz Kahraman : Wernicke Korsakoff
Mustafa Gök : Wernicke Korsakoff
M.A.Çelebi : Wernicke Korsakoff
Kemal Özelmalı : Wernicke Korsakoff
İsmet Ayaz : Çölyak
Nesimi Kalkan : Çölyak
Sibel Kurt : Kalp hastası
Mesut Deniz : Şizofreni
Süleyman Erol : Tecrit, İntihar girişimi
Hasan Tahsin Akgün : Tecrit sonucu psikolojik sorunlar
Ersin Vural: oryantasyon bozukluğu, paranoya
Behçet Yılmaz : Astım
Hasan Alkış: Kalp-hipertansiyon, Behçet
Yusuf Kaplan: Felç, Kalp yetmezliği
Remzi Aydın: Felç
Emrah Alişan: Felç
Gazi Dağ: Felç
İzzet Turan: Ankilozan Spondilit
Hulki Güneş: Ankilozan Spondilit
Sedat kartal: Romatoid Artrit
Mehmet Yeşiltepe : Hidrosefali
Resmiye Vatansever: Hepatit B
Bu listedeki hastaların sadece TTB’ne başvuran ve durumlarını iletebilenler oldukları düşünüldüğünde ceza ve tutukevlerinde benzer durumda çok daha fazla sayıda hastanın olabileceği aşikârdır. Bu hastaların erken tanı alması, tedavi süreçlerinin aksamaması, tedavi edilmemenin bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaması, düzenli olarak izlenmeleri, yakınlarıyla görüşmeleri konusunda insani bir yaklaşımın esas alınması önemlidir. Hastalıkları son aşamaya gelen ve kaçınılmaz olarak ölümle sonuçlanacağı beklenen “terminal dönem” hastaların infazlarının ertelenmesi uygulamaları için ölümlerinin beklenmemesi öncelikle dikkat edilmesi gereken hususlardır. Son fiili uygulamalarda görülmüştür ki gerek 5275 Sayılı ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkındaki Kanunun ilgili maddesi, gerekse bu maddenin uygulanmasında temel dayanağı oluşturan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun yoruma dayalı raporları bu sorunu algılamaktan uzaktır. Gerek evrensel hukuk ilkeleri, gerek en temel insani duyarlılıklar, gerekse kamu vicdanı öncelikle bu yasa maddesinde değişikliğe gidilerek ölümcül hastalığa yakalananlar konusunda daha açık ve daha az yoruma yer bırakacak bir yasal düzenlemenin yapılmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu gerçekleşinceye dek tıbbi olarak tanısı kesin konmuş, ağır, ölümcül kanser v.b. olgularda tedavi ve kalan yaşam süreçlerinin hastanelerin mahkûm koğuşlarında geçirilmesinin mahkûmlar için “yaşamsal bir tehlike” oluşturacağı bilinmelidir. Burada yaşamsal tehlike kavramının çok daha geniş bir boyutta değerlendirilmesi gereklidir. Terminal dönem hastaların psikosomatik durumlarını bozacak, kötü beslenmelerine neden olacak, vücut dirençlerini zayıflatacak, yakınlarıyla son dönem temaslarını sınırlayacak bu uygulamaların nesnel olarak bu olgularda “yaşamsal tehlike” arz edeceği unutulmamalıdır.

TTB’ne iletilen tedavi hakkı engellendiği için yaşamını yitiren hastalar

Ali Çekin
Hasan Kert
Beşir Özer
Kuddusi Okkır
İsmet Ablak
Adı geçen tutuklu ve hükümlülerin ölüm süreçlerine ilişkin idari sorumluluğu olan tüm personel hakkında soruşturma açılmalı ve sorumluluğu olanların cezalandırılması sağlanmalıdır. Bu süreçlerde yer alan hekimlerin mesleki yönden soruşturulabilmesi için, TTB Yüksek Onur Kurulunca talep edilecek gerek adli dosyaları, gerek cezaevi belgeleri, gerek tıbbi dokümanları temin etme konusunda yardımcı olunmalıdır.

TMK KAPSAMINDA YARGILANAN ÇOCUKLARIN DURUMU
TMK kapsamında yargılanması süren çocukların büyüme gelişmelerini sağlıklı sürdürebilmeleri için öncelikle tutuksuz yargılanmaları gereklidir. Bu sağlanana dek TTB “Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumunda Alıkonulan Çocukları İzleme Raporu”nda da belirtildiği gibi ivedilikle çocukların barınma ve yaşam koşullarını iyileştirecek düzenlemelerin yapılması yaşamsaldır.

Yukarıda değinilen raporun öneriler bölümü aşağıdadır.

A. Cezaevi ortamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çocukların gelişimi, eğitimi açısından engelleyici ve örseleyici olduğu kadar topluma yeniden kazandırılmaları yönünde istenen hedeflere ulaşmaktan uzaktır. Çocuklarla yapılan görüşmelerde bu duruma dair veriler saptanmıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesinde belirtilen “Çocukların yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamayacakları; bir çocuğun tutuklanmasının, alıkonulmasının veya hapsinin yasa gereği olması gerektiğine ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulması” ilkesinin, yargılama sürecinin uzunluğu ve belirsizliğinin çocuklar üzerinde ek bir örselenme oluşturacak nitelikte olması nedeniyle bir kez daha vurgulanması gerektiği düşünülmektedir.

Koğuşların havalandırma koşullarının iyileştirilmesi kaçınılmazdır. Bu amaçla daha büyük pencerelere gereksinim vardır. Ergenlik çağındaki (10-19 yaş) çocuklarda kemik gelişiminin hızlanması nedeni ile D vitamini gereksinimi belirgin olarak artar. Bu nedenle çocukların güneşten mahrum yaşaması kabul edilemez.
Her koğuşa mutlaka bir yangın söndürme cihazı konmalıdır.
Kesintisiz su verilmesinin sağlanması ve içme kullanma suyunun düzenli ve sürekli biçimde bakteriyolojik, fiziksel ve kimyasal açıdan değerlendirilmesi gereklidir.
Bulaşık yıkanacak yerlerin yeniden düzenlenmesi ve sağlıklı hale getirilmesi gereklidir.
Eski, çizik, çok kullanılmış melamin tabaklar tümüyle kaldırılmalıdır. Sağlığa uygun, kimyasal içermeyen maddelerden yapılmış, bakteri üremesine zemin oluşturmayacak tabaklar kullanılmalıdır.
Yıkanma koşullarının iyileştirilmesi, koğuşlarda daha sık arayla ve daha uzun süre sıcak su bulundurulması gereklidir. Yıkanma koşullarının zorlaştırılması ve sıcak su vermeme bir cezalandırma aracı olarak kullanılmamalıdır.
Çocuklar giysilerini kendileri elde yıkadıkları için yeterince temiz yıkayamamaktadırlar. Eve gönderilen giysiler kuruma kabul edilmemektedir. Kurumda merkezi bir çamaşırhane yapılması ve makineler konması, koğuşların sırayla bu makineleri kullanarak çamaşırlarını yıkamaları daha insanca bir temizlik ve hijyen olanağı sağlayacaktır. Bu tedbirler alınmadığı takdirde yeterli havalandırmanın yapılamadığı ve nem oranının yüksek olduğu ortamlarda enfeksiyon etkenleri çok kolay üreyecek ve çocukların sağlığını kısa ve uzun vadede tehdit edecek tüberküloz ve mantar enfeksiyonları başta olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açacaktır.
B. Çocuk Hakları Sözleşmesinde belirtilen “özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri gözönünde tutularak davranılması; özgürlüğünden yoksun olan her çocuğun, kendi yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden ayrı tutulması ve olağanüstü durumlar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla ilişki kurma hakkına sahip olması gerektiği” ilkesi doğrultusunda çocukların yetişkinlerden ayrı tutulmaları ve aileleri ile görüşmelerinde, cezaevinde akranları ile birlikte sosyal etkinliklerde ve eğitimlerde yer almaları sağlanmalıdır.

C. Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Küçüklerin Korunması İçin Kurallar kapsamında Kural 38’de; “Zorunlu okul çağındaki her küçüğün ihtiyaçlarına ve kabiliyetlerine uygun ve kendisini topluma dönmüşe hazırlamak için tasarlanmış bir eğitim almaya hakkı vardır. Küçüklerin bu tür eğitimi, mümkün olduğu takdirde ıslahevi dışındaki kamu okullarında almaları sağlanır; bu eğitim, küçüğün salıverildikten sonra güçlük çekmeden eğitime devam edebilmesini sağlamak amacıyla, ülkenin genel eğitim sistemi ile bütünleşmiş bir okulda ve nitelikli öğretmenler tarafından verilir” denmektedir. Kural 39’da ise “yukarıda sözü edilen zorunlu okul çağındaki küçüklerden eğitimlerini daha sonra sürdürmek isteyenlere gerekli izin verilir ve kendileri buna teşvik edilir; ayrıca bu küçüklerin kendilerine uygun okullara gitmeleri için çaba gösterilir” denmektedir.

Çocukların yeniden topluma kazandırılmaları çok önemlidir. Çocukların okullarındaki sınavlarına girebilmeleri ve eğitimlerinin aksamaması için düzenlemeler yapılmalıdır. Ders çalışmak isteyen çocuklara etüt benzeri bir olanak sağlanması, bu çocukların yeniden topluma kazanılmaları açısından yararlı olacaktır. Koğuşların aydınlanma koşullarının kitap okumaya uygun biçimde düzenlenmesi gereklidir.
D. Çocukların sağlık hakkı ve kötü muameleye tabi tutulmamaları hususlarına özen gösterilmeli, bu yöndeki yakınmaları ve değerlendirme talepleri dikkate alınmalıdır. Gözaltında ve yakalanma koşullarında travmatik süreçler yaşadıkları anlaşılan, anlatımlarında işkence ve kötü muamele gördüklerine dair şikayetleri bulunan çocukların İstanbul Protokolü çerçevesinde uluslararası ve ulusal mevzuat ve standartlarla ilgili etik değer ve kurallara uygun şekilde adli tıbbi muayeneleri yapılarak değerlendirmeleri içeren raporlar düzenlenmeli ve gerekiyorsa rehabilitasyon sağlanmalıdır.

Büyüme, gelişme çağındaki çocukların gereksinimlerinin karşılanabilmesi günde 2 bardak süt içmeleri, 3 ana öğün yemek yemeleri gerekir. Büyüme çağında ara öğünlerde de süt, ayran, meyve suyu, peynirli ekmek vb. besinlerin tüketilmesi uygundur. Bu gereksinimlerin kısıtlı miktarda verilen ve bir diyetisyen tarafından hazırlanmayan, ara öğünleri içermeyen bir beslenme programı ile karşılanması mümkün değildir. Kantinde erişilen ürünler de besleyici değeri yüksek ürünler değildir. Kantinde her gün meyve sebze bulunması, çocuklara ara öğünler verilmesi ve beslenmenin mutlaka diyetisyen tarafından düzenlenmesi uygundur.
Büyüme ve gelişme çağındaki çocukların beslenme gereksinimlerinin karşılanması için ailelerin yiyecek içecek meyve gibi besinleri getirmelerine izin verilmelidir.
Fiziksel sağlık açısından gençlerin spor yapmaları çok önemlidir. Spor yapma olanağının cezalandırma amaçlı kısıtlanması kabul edilemez, çocukların her gün ortalama bir saat düzenli ve sürekli spor yapmaları için olanak sağlanmalıdır.
Çok sayıda Tutuklu, Hükümlü ve Cezaevi personelinin bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevinde kadrolu bir Doktorun bulunmaması, ikame hekimlikle yürütülmesi cezaevinde yaşayanlar için ciddi bir sağlık tehdidi teşkil etmektedir. Kurumda sürekli ve düzenli sağlık hizmeti verecek bir sağlık ekibi bulunmalıdır. Bu ekipte var olan sağlık personeline ek olarak mutlaka bir hekim, bir hemşire de yer almalıdır. Sağlık hizmetine erişimin engellenmesi cezalandırmanın bir biçimi olmamalıdır. Kuruma kabul muayenelerinin mutlaka yapılması, reçete edilen ilaçlara erişimin kolaylaştırılması ve hızlandırılması, ergenlerin eksik aşılarının Hepatit B ve Tetanos başta olmak üzere mutlaka tamamlanması gerekir.
Cezaevinde çalışan hekimler ve tüm sağlık personelinin çalışma koşulları düzeltilmelidir. Emekliliğe yansıyan insanca yaşayabileceği uygun bir ücretle çalıştırılarak sağlık hizmetlerinin aksamaksızın, sürekliliği sağlanmalıdır.
Yetersiz sağlık biriminin koşulları düzeltilmelidir. Teknik ve tıbbi donanımı yeniden gözden geçirilmeli, yenilenmeli ve modernleştirilmelidir.
Uluslar arası Mevzuat ve Ulusal Mevzuatlara uygun olarak tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkı önündeki engelleri kaldıracak yapılanmalar ve düzenlemeler yaşama geçirilmelidir.
Ceza İnfaz Kurumu’ndan Sağlık Kurumları’na yapılan sevk işlemlerinde gecikmelerin nedenlerine yönelik çözümler geliştirilmelidir.
Ceza İnfaz Kurumları’ndan hastanelere yapılan sevklerde kullanılan belgelerde alıkonulanların iddia edilen suçlarının belirtilmesi, “dikkat kaçar, kaçırılabilir” ibarelerinin kullanılması, hekim ve sağlık personeli üzerinde olumsuz ve önyargılı etki bırakabilmektedir. Bu uygulamaya son verilmelidir.
Ruh sağlığını da kapsayacak biçimde tüm sağlık sorunlarında iyi yapılandırılmış bir hasta sevk mekanizması oluşturulmalıdır.
Mehmet Salih Tagil isimli çocuk kan kustuğunu, dilekçe verdiğini ancak tedavi olmadığını iletmiştir. Durumu tıbben acilen değerlendirilmelidir. Lise 4’te okuduğunu sınavlara giremediği için ÖSS’ye de giremeyeceğini iletmiştir.
Adli koğuşlarda kalan çocukların bazılarının uyuşturucu madde kullandığı ve kuryelik yaptığı göz önüne alındığında, dışarı çıkınca tekrar bu kötü alışkanlıklarından uzaklaşmaları için gerekli tedbirlerin alınmadığı ve tedavilerin sağlanmadığı görülmüştür. Bunun için acil önlemler alınmalıdır.
Ağız diş sağlığı ve tedavi için gerekli tüm araç ve gereçler sağlanmalı, yeni bir modern diş üniti alınmalıdır.
Tıbbi kayıt ve arşiv sistemi düzenli ve uygun şekilde oluşturulmalıdır.
Görevli bulunan personelin çocuklara yaklaşımı yönünden periyodik eğitimlerden geçirilmesi gerekmektedir.
Her tutuklu ve hükümlü olası ruhsal bozukluklar ve uygun, o şartlarda uygulanabilir tedavi yöntemleri için hızlıca değerlendirilmelidir.
İşinde ehil ruh sağlığı uzmanlarınca hazırlanan tedavi planına cezaevlerinde çalışan personel dâhil edilmeli, mümkünse mevcut tedavi aksatılmamalı, akut psikiyatrik belirtiler yine uzmanlaşmış bir ruh sağlığı çalışanınca denetlenmeli veya hastane gibi bir ortamda uygulanabilmelidir. Ayrıca mahkemelerin ve ilgili diğer disiplinlerin de tedavi planı ve ruhsal değerlendirme açısından bilgilendirilmeleri gereklidir.
İlaç tedavileri belirtileri tedavi etmek amaçlı bilimsel kanıtlar ve profesyonel standartlarla uyumlu olmalıdır; sadece davranışı kontrol etmeye yönelik olmamalıdır.
Hizmet verilen tesis öz kıyımı önlemeye yönelik olmalıdır.
Bu gençlerle çalışmakta olan ruh sağlığı personellerine uygulamada standardizasyonu sağlamaya yönelik hizmet içi eğitim verilmeli ; olgu yönetimi, madde bağımlılığı ve diğer psikiyatrik bozukluklar başta olmak üzere Bilişsel Davranışçı Tedavi yöntemleri , motivasyonel görüşme teknikleri öğretilmelidir.
Genç topluma serbest bırakıldıktan sonra da tedavi sürekliliği açısından olgunun izlemi ve raporlandırılması önemlidir.
Ruh sağlığı ve genel sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik cezaevi yöntemleri ile zorlanmaktadır. Literatürde alternatif yöntemlerin de suçu önleyici ve tedavi edici özellikleri olabileceği belirtilmektedir. Bu yöntemler arasında en çok üzerinde durulan ve deneyimlenen programlar; tümüyle serbestlik, denetimli serbestlik; ev tutukluluğu (gencin tamamlama ihtimali yüksek suç tekrarlama olasılığı düşük) , monitorizasyon, yoğun süpervizyon, günlük rapor merkezleri, beceri eğitim programları olarak sıralanabilir.



Sonuç
Ülkemizin yıllardan bu yana kanayan yaralarından birini oluşturan “Cezaevleri ve Sağlık” konusu son dönemde Cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlü sayısındaki artışla birlikte değerlendirildiğinde önemli bir toplumsal sorun haline dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Türk Tabipleri Birliği olarak yıllardır bizlere iletilen şikâyet ve talep dilekçelerinin sayısındaki artış bu gözlemimizi doğrular niteliktedir.

Ceza ve tutukevlerinde barınan tutuklu ve hükümlülerin evrensel hukuk çerçevesinde ve en temel insan hakları temel alınarak yaşam koşullarının düzenlenmesi, şiddet v.b. uygulamalardan korunmalarının sağlanmalıdır.
Cezaevlerindeki sağlık koşullarının, tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetlerine erişimlerinin izlenebilmesi ve tespit edilen aksaklıkların raporlandırılabilmesi amacıyla Bakanlığınızın izin ve işbirliği sağlanarak uzman hekimlerden oluşturacağımız heyetlerle periyodik olarak cezaevi ziyaretlerinin yapılmalıdır.
Her tutuklu ve hükümlünün gereksinim duyduğunda 24 saat içinde hekim ya da hemşireye erişebilmesi, haftada en az 5 gün poliklinik hizmetinin verilmesi, acil gereksinimi olan hastaların 24 saat süreyle hizmete erişiminin sağlanmalıdır.
Sevk sırasında hastaların sağlık koşullarını olumsuz etkileyecek aşırı sıcak, soğuk, havasız araçlar kullanılmaması, sevkler sırasında baskı ve şiddet uygulamaları kesinlikle engellenmelidir.
Hastane mahkûm koğuşlarının evrensel tıbbi standartlara kavuşturulması ve verilen hizmetin insani gereksinimlerden yola çıkmalıdır.
Bu hastaların erken tanı alması, tedavi süreçlerinin aksamaması, tedavi edilmemenin bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaması, düzenli olarak izlenmeleri, yakınlarıyla görüşmeleri konusunda insani bir yaklaşımın esas alınması önemlidir. Hastalıkları son aşamaya gelen ve kaçınılmaz olarak ölümle sonuçlanacağı beklenen “terminal dönem” hastaların infazlarının ertelenmesi uygulamaları için ölümlerinin beklenmemesine öncelikle dikkat edilmelidir.
Son dönem kamuoyunun gündeminde önemli yer tutan kronik hastalığı olan, hastalığı ağırlaşan, ölümcül hastalığı olan ve terminal dönemdeki kanser v.b. hastaların durumlarının değerlendirilmesine yönelik uzman heyetlerinin oluşturulması,
Halen bu konuda oluşturduğumuz bilimsel heyet raporlarının dikkate alınmasının sağlanmalıdır.
Cezaevinde tedavi gecikmesine ve infaz tehirinin yapılmamasına bağlı olarak yaşamını yitiren tutuklu ve hükümlülerin ölüm süreçlerine ilişkin idari sorumluluğu olan tüm personel hakkında soruşturma açılmalı ve sorumluluğu olanların cezalandırılması sağlanmalıdır.
Bu süreçlerde yer alan hekimlerin mesleki yönden soruşturulabilmesi için, TTB Yüksek Onur Kurulunca talep edilecek gerek adli dosyaları, gerek cezaevi belgeleri, gerek tıbbi dokümanları temin etme konusunda yardımcı olunması sağlanmalıdır.
TMK kapsamında yargılanması süren çocukların büyüme gelişmelerini sağlıklı sürdürebilmeleri için öncelikle tutuksuz yargılanmaları sağlanmalıdır.
Bu sağlanana dek TTB “Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumunda Alıkonulan Çocukları İzleme Raporu”nda da belirtildiği gibi ivedilikle çocukların barınma ve yaşam koşullarını iyileştirecek düzenlemelerin yapılması gereklidir.
Tüm bu nedenlerle yukarıda belirttiğimiz noktaların Bakanlığınızca dikkate alınacağı ve gerekli girişimlerin yapılacağını umuyoruz. Saygılarımızla.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

ttb'den
adalet
bakanına
ziyaret
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir