ERSİN TOKGÖZ-Radikal
Tıbba etik fazla geldi. Belki dediler ki pratikte en zayıf halkaysa teorisine gerek yok, belki de sadece tıpta değil medyadan siyasete içi her zaman ve her yerde en çok boşaltılan ve ne kadar boşaltılıyorsa o kadar tok ses çıkarmaya matuf bir balon olduğu için Sağlık Bakanlığı’nın bir bilenleri doktorların uzmanlık yapacakları dalları tespit ederken, yan dallarla birlikte 81 tane uzmanlık dalını kabul edip bir tek ‘Tıbbi Etik Uzmanlığı’nı kaldırdı.
Şaka değil, aynen böyle. Çok yakında yürürlüğe girecek taslak Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık Eğitimi Genel Müdürü tarafından açıklandı. Mealen dendi ki; “Uygulamada zaten ‘Tıbbi atık’ kadar değeri varsa ‘tıbbi etiğin...’ kaldıralım gitsin.” Ve kaldırdılar. Tabii henüz taslaktan bahsediyoruz ve erken bir teşhis bu. Ama uygulamaya baktığımızda gerçeğe toslamayacak bir taslak. Yürürlüğe girecektir.
Yurttaş inisiyatifinde ‘hasta’ olduğumuz bu topraklarda ‘Hipokrat’a Fatiha’ okumanın bile nasıl bir mesleki birleşme yarattığını yakından gördüm. Doktorlar yanlış yapmazdı. Cefakâr meslek mensupları varsa memlekette, işte onlar doktorlardı. Ben biliyor muydum neler çektiklerini? Hem kapak olsundu bana; Sağlık Bakanlığı müfettişleri Serhan Şeşen’in ölümü ile ilgili yaptıkları incelemede sıfır doktor/hastane hatasını rapor etmişlerdi. Şeşen, doktor/hastane hatasından değil, ölesi geldiği için ölmüştü. Doktorlara laf eden ben, özürlerden özür beğenmeliydim. Dilemeliydim. Diliyorum.
Ama işte doktor kontrolünden ve resmi raporlamalardan azade zihnim karıncalanıyor yine de. Üşüşen karıncalar, ısırıyor beni. O Sağlık Bakanlığı’nın müfettişleri, göğsüne üç kurşun yiyen medya patronunun yeğeninin kalp krizinden öldüğünü raporlamamışlar mıydı zamanında? Çıplak gerçekle resmi raporun her zaman (ve çoğu zaman) kesişmediğini benzer onca örnekten bilmiyor muyduk?
Ama hayır... Resmi dil, hep gerçeğin sesiydi. Devlet asla yalan söylemezdi. Hiç söylememişti. Hemen inanmalıydık Serhan’ın ecel ölümüne. Doktorların hepsi inandı. Yetmedi, benim de inanmam gerekiyordu. İnandım ben de. Korktum fena.
Ama bu arada;
Yine sökün etti o karıncala(ma)lar. Dediler ki; Ankara’da Zekai Tahir Burak Hastanesi’nde 15 günde 27 bebek öldü. Ne çabuk unuttun? Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun ‘Ön inceleme raporu’ hastaneyi ‘sorumlu’ bul(a)madı. Eh, koskoca Sağlık Bakanlığı böyle buyurduysa Valilik ne yapsın? Ne savcılığın harekete geçmesine izin verdi, ne de doktorlara bir soruşturmacık mesafe alabildi.
Resmi akıl, budur.
O 27 can... Daha cenin döneminde bile can değeri alıp etiğe konu olan yaşamların aksine ceninden öte, doğmuş olmaları, kutsal sağlık-devlet omertasını delecek kadar kayda değmedi. Değemedi. Nasıl değsindi ki? Bakın, isimlerini yazamıyorum ben de. Çünkü devletin kayıtlarına isim olarak geçememişlerdi. O kadar kayıtsız ölümler işte. Eğer temel dayanağımız tıbbın etiği değil de gözüken resimse, o ölümlere kayıtsız kalabilirdik. Kaldık.
Bunu resmi aklın bir yerlerine, zorlamasak da koyabiliriz. Çok kolay. Ama aklın, vicdanın, resmi raporlardan öte meslek ahlakının, içimizin en derinlerindeki yerin neresine koyacağız? Tıp eğitiminden etiği çıkararak sızıdan kurtulabilecek miyiz?
Yoksa tıbbi etik, aslında tıbbi atık mı? Hani o kendine has kamyonlarıyla bildiğimiz çöp objesi... Etiğin yeri tıpta bu mudur?
Serhan’ın ölümü, diyelim ki ünlü tutulmasına yakalandık da bizi yanılttı. Doktorlar fena haklı. Ama karton kutularda çıkartılan bebeklerin cesetlerini görüp tıbbi atık kamyonlarını anımsayıp bir de ne hastanede ne de doktorlarda kusur bulamayan müfettişleri/raporları bir araya getirdiğimizde etik hep atığı çağrıştırmayacak mı?
Bu sefer doktorlara soruyorum: Belki o dersi artık almayacaksınız, belki aldıklarınızı unuttunuz. Ama babasınız, annesiniz. Vicdanınızın temellerini döşeyen etik olmadan mümkün mü? Tepkilerinizi tahmin etmek zor değil ama kendinize şunu sorun lütfen: 27 ölü çocuğu ‘Zaten bebek ölüm oranı çok fazla’ diyerek normalleştirip meslektaşlarınızı, kurumlarınızı aklayan resmi raporu nerenize koydunuz?
Soru şu: 27 bebeğin ya da Serhan’ın ölümü mesleki dayanışma yanında ne değer ifade eder? Size. Asıl size. Ne anlatıyor bunlar? Eğer bir şey anlatmıyorsa, eğer bu sözler sadece bir toplu tepki nesnesiyse tekrar müjdeliyorum: Tıp uzmanlığı listesinden tıbbi etik konu başlığı çıkarıldı. Yol, daha açık.
Ama bunlardan bir şeyler anlayanlardansanız endişelenin... Bakın, Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği ve Türkiye Biyoetik Derneği üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş diyor ki; “Tıbbi etik uzmanlığı ‘hekimin ahlakı ve vicdanını’ kazandırır.”
Resmi söyleme bu kadar bağlıyken, mesleki vicdanınız okulda öğrendikleriniz olurken... Etiksiz bir öğreti vicdanınızı nereye koyacak? Asıl siz? O vicdanı nereye koyacaksınız?
Yoksa bu sefer sözde tepkilerinizi bana boca etmek yerine, o tasarıyı katlayıp tasarlayanlara mı postalayacaksınız?
Ben, şaşırmaya hazırım. Haydi, şaşırtın.