Uygulanan sağlık politikası gerçekten liberal mi? Bu soruyu sorması ve hallaç pamuğu gibi atması gereken liberaller susup da aslını astarını bilmedikleri etnik ırkçılık konusuna körlemesine daldıkları için bu sığ popülizm politikası da liberalizme yamandı, kaldı…
Öncelikle liberalizmin hangi sahasından konuştuğumuzu belirlememiz lâzım. Ütopik sayabileceğimiz anarko-liberaller, “Kardeşim, hayatımızda devletin hiç olmaması en iyisidir!” derler. Onlara göre fakirlik de özel teşebüs tarafından gayet güzel çözülebilecek bir sorundur ki aslına bakılırsa mesela Drucker’ın 3. Sektör dediği gönüllü kuruluşlar bu görüşü doğrular gibidir.
Liberteryenler, “ Kardeşim, devletsiz olmuyor işte! O olmazsa yalanı, talanı, ve katliamı engellememiz mümkün değil!” derler… Devlete tahammül edilmesi gereken zaruri bir kötülük olarak bakarlar. Meselâ Ayn Rand… Meselâ Hayek… Meselâ Misses… Bunlar “ Devlet, herkesin her şeyi olmaya kalkarsa müstebit bir sadaka dağıtıcısı haline gelir… ( Bulgur ve kömür ve Ergenekon size bir şey hatırlatıyor mu?) En şanssızları gözetmek dışında, devletin hayatımıza mümkün mertebe karışmaması en iyisidir!” derler…
Neo-liberaller ki kendileri aslında sosyal demokratların ikizidirler, “ Kardeşim gelir adaletsizliğini düzeltmek için devlet mülkiyet hakkını azıcık ihlal etse ne olur?” derler… İnanmanızın zor olduğunu biliyorum ama neoliberalizm bir “Neo-Smithyenizm” değildir! Neoliberalizm, dünyayı saran popülist politikaların, “dağıtım yoluyla oy toplama” tutkusunun, liberal piyasa düşüncesini, sosyalist dağıtımla melezleştirmek garabetinin adıdır… Yani aslında sanıldığı gibi “ Bırakınız yapsınlarcı” falan değil, adamakıllı müdahaleci ve kolektivisttir.
O hale mevcut hükümetin “sağlıkta dönüşüm” dediği şeyin, özde liberal mi sosyalist mi olduğuna bakabiliriz.
Sağlıkta dönüşümde sağlık çalışanları devlete bağlıdır. Yani kendi başlarına çalışamazlar ve işverenleri devlettir. Sözleşmeli de olsalar devletten başka bir işverene çalışma şansları yoktur. Emeğin devletten başka bir yere satılamaması durumuna da liberalizm denmez, sosyalizm denir! Sosyalizm diğer bütün mallar gibi emeğin de devletçe tekelleştirildiği ve kolektifleştirildiği sistemin adıdırDeme ki daha en başından sağlıkta dönüşümün özünde sosyalist olduğunu söyleyebiliriz. Ama devam etmemiz de gerekmektedir.
Yeni sistemde, fiyatlandırmayı devlet yapmaktadır. Gerek hastane gerekse ilaç tedavisi konuları en ince detayına kadar devletin emirleri ve protokolleri ile planlanmaktadır. Devlet özellikle son dört yıldır, ecza depolarının özel kampanyalarını bile yasaklayarak ilaçta fiyatı, kâr marjını, yapılacak iskontoları, keyfi ödeme şartları ile her şeyi, kendi emri altına almıştır. Eczacılar devletin emrettiği fiyatlardan ilacı alıp devletin emrettiği fiyattan kendi risk durumlarına göre satmaya memur edilmiş, müteşebbis mi memur mu oldukları anlaşılamayan bir meslek grubu haline getirilmişlerdir. Daha önceleri mesleki kibirlerinden dolayı hiçbir şeyi umursamayan doktorlar, özel hastanelerin de devlet emrine ve hizmetine alınmasına “sürümden kazanmak” saçmalığı penceresinden, balıklama atlamışlardır. Daha sonra emeklerinin, aynen ilaçta olduğu gibi katı fiyat kontrolü, keyfi ödeme şartları ile hiçe sayıldığını fark etmişlerdir.
Herhangi bir ülkede malların fiyatlarının devlet emriyle belirlenmesi durumuna “kapitalizm/liberalizm” denebilir mi? Sizin malınızın devletin emriyle fiyatlanmasına özgürlük diyebilir misiniz? Böyle bir sistem piyasaya mı sosyalizme mi daha yakındır?
Mesele hizmetleri özel sektörün vermesi değildir! Mesele, özel sektörün, mevzuat kalabalığı ve fiili devlet zor kullanma tekeli ile devletin memuru veya kölesi haline getirilmesidir.
Bugün devlet/hükümet, özel sektörden aldığı hizmetlerin ve malların karşılığını vermemek için sayısız ayrıntılı protokol maddeleri uygulamaktadır. Sizin “Hastaneler neden bu kadar tahlil yapıyor?” diye yakınmanızın sebebi, devletin, aldığı hizmetin karşılığını vermemek, bedavaya getirmek için alabildiğine gönülsüz olmasıdır. “İlâcımı istediğim eczaneden %80 ucuza alıyorum!” sözü size hiç mi tuhaf gelmez? Kimin eczanesinden, kimin ilacını nasıl aldığınızı hiç mi düşünmezsiniz? Devletin, oto pazarında, maaşlı değnekçileriyle size arabanızı kaça satmanız gerektiğini emretmesini ister miydiniz? Peki neden devletin sayısız ayrıntılı mevzuat ve bürokrasi kalabalığı ile doktor ve eczacıların emekleri ve mallarını emir ve komuta ile size sunması garibinize gitmiyor? Sizce böyle bir emir-komuta politikasına “liberal” denebilir mi? Devlet, eski SSK eczanelerinde inanılmaz iskontolarla mal alırken yürütemediği eczacılık işini, özel eczanelerin sırtına yıkarak , eski SSK eczacılığı rezaletini bütün eczanelere bulaştırmıştır, olan budur. Bugün bütün eczaneler, aslında birer eski SSK eczanesidir.
Yapılabilecek yolsuzlukları önlemek artık bir bahane olamaz! Çünkü elektronik iletişimin bu kadar arttığı bir devirde bunun önüne geçmek çocuk oyuncağıdır. Doktorları Medulla sistemine dahil etmemekte ısrar eden devlet, hâlâ eczacıların ilaç bedellerini tırpanlamakta beis görmemektedir. Oysa yapılacak iş, doktorların protokol ekranında reçete yazım işini otomatize etmek ve mevzuatı bu ekranlarda güncellemektir. Bu yapılsaydı hem ilaçta tasarruf sağlanır hem de hastaların ilaç takipleri mükemmelen yapılabilirdi. Bu yapılmamış ama “karekod” denen uygulamayla kulak tersten gösterilmiş ve her kutuyu eşsizleştirmek gibi dahiyane bir buluşla hastaların ilaç alımı işkence haline getirilmiştir.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyarak sağlık çalışanlarının, fiilen devlet çalışanı haline getirildiği, devletin sağlıkta tek ve zoraki işveren haline geldiği, fiyatların devlet emriyle düzenlendiği bir sağlık politikasının liberal olduğunu hâlâ iddia edebilir misiniz? Liberalizm, belli sağlık işletmelerinin devlet eliyle semirtilebileceği bir sistem değildir. Liberalizm, devletin hiçbir işletmeyi kayıramadığı, işletmelerin hayatlarının rekabet güçlerine bağlı olduğu, rekabetteki güçlerini ise onları talep eden müşterilerin belirlediği bir sistemdir.
Dolayısıyla aslında sağlık hizmetleri özelleştirilmiş falan değildir. Aksine özel sağlık hizmetleri, akıl dışı yaygınlaştırılmış sağlık ve sosyal güvenlik sistemi ile fiili bir devlet tekeline esir edilerek kolektifleştirilmiş ve sağlık açıkça sosyalistleştirilmiştir.
O halde doğru şeylerden şikâyet ederken şikâyet ettiğiniz şeyin adını bilmiyorsanız, tedaviniz de yanlış olacaktır. Hastalığınıza yanlış bir ad vermek hastalığı yanlış teşhis etmektir. Yanlış teşhis de insanı maazallah öldürebilir. Umalım ki acizane açıklamalarımız teşhiste yolumuzu aydınlatmış olsun…