Medimagazin logo

Prof. Dr. Halise Devrimci Özgüven: İntihar önlenebilir bir ölüm nedenidir

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Halise Devrimci Özgüven, 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü dolayısıyla Medimagazin'in sorularını yanıtladı. “İntihar eden kişilerin %80’inden fazlası bu düşüncelerini etrafındaki kişilere söylüyor” bilgisini paylaşan Prof. Dr. Halise Devrimci Özgüven, “İntihar önlenebilir bir ölüm nedenidir” dedi.
Kaynak: MEDİMAGAZİN
Prof. Dr. Halise Devrimci Özgüven: İntihar önlenebilir bir ölüm nedenidir
Prof. Dr. Halise Devrimci Özgüven
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

1. Günümüzde intihar, dünya genelinde ve Türkiye’de ne sıklıkta karşımıza çıkıyor, hangi yaş gruplarında ve cinsiyete daha sık görülüyor?

Öncelikle intihar davranışlarının intihar düşüncesi, intihar girişimi ve tamamlanmış yani ölümle sonuçlanmış intiharı kapsadığını söyleyerek başlamak isterim. Çünkü bunların sıklıkları, en çok görüldüğü yaş grupları ve cinsiyet dağılımı birbirinden farklı. İntihar düşünceleri her iki cinsiyette de en çok ergenler, genç erişkinler ve 65 yaş üstü bireylerde görülüyor ve toplum genelinde %5 civarında. İntihar girişimleri ve tamamlanmış intiharların sıklığı ve cinsiyetlere göre dağılımı toplumdan topluma büyük değişkenlik gösteriyor ama dünyada intihar girişimlerinin hızı ortalama % 0.5, tamamlanmış intiharların hızı ortalama yüz binde 10 civarında Gördüğünüz gibi intihar girişimleri tamamlanmış intiharlara göre çok daha sık. Türkiye’de intihar girişimlerinin hızı ile ilgili kapsamlı ve yeterli veri yok ama tamamlanmış intiharlara ilişkin veriler düzenli olarak toplanıyor. Ülkemizde yaşa standardize tamamlanmış intiharların hızı 2022 yılı için yüz binde 6.23. Bu sayı dünya ortalamasının altında olmakla beraber, ülkemizde intihar hızları son 50 yılda sürekli olarak artıyor, oysa dünya genelinde son 25 yılda hafif bir azalma eğilimi var. Dünya genelinde intihar girişimlerinin büyük bölümü ergenlerde ve genç erişkinlerde görülürken, tamamlanmış intiharların büyük bölümü 45 yaş üstü bireylerde ortaya çıkıyor. Ancak Türkiye’de tamamlanmış intiharlarda 15-24 yaş arasında ve 65 yaş üzerinde 2 ayrı pik görüyoruz. İntihar girişimlerinin büyük bölümünü kadınlar, tamamlanmış intiharların büyük bölümünü ise erkekler gerçekleştiriyor. Bu dağılım Türkiye’de de benzer olmakla birlikte, 15-30 yaş arasındaki kadınlarda intihar hızı aynı yaş grubundaki erkeklere oldukça yakın.

2. İntihara yol açan başlıca risk faktörleri nelerdir? Biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenler nasıl rol oynuyor?

İntihar çok kompleks bir davranış; ortaya çıkmasında biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörler birlikte rol oynuyor. İntihar girişimlerinde en önemli risk faktörü yaşam olayları ve krizlerdir; bu vakaların neredeyse yarısında herhangi bir psikiyatrik hastalık bulunmaz, kişi bir çıkmazdadır ve intihar bir yardım çağrısıdır. Tamamlanmış intiharlarda rol oynayan en önemli risk faktörü ise psikiyatrik hastalıklardır diyebiliriz. Depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk, alkol-madde kullanım bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve B kümesi kişilik bozuklukları intihar riskini en çok artıran psikiyatrik hastalıklardır. Elbette bu hastalıklar intihar girişimi riskini de artırır. Yine tamamlanmış intiharlarda çok önemli bir diğer risk faktörü kişinin daha önce intihar girişiminde bulunmuş olmasıdır; daha önce intihar girişiminde bulunmuş ve depresyonu olan bir kişi ile karşılaşıldığında çok dikkatli olunmalıdır. İntihar davranışında genetik faktörlerin de çok önemli bir rolü vardır; intihar davranışı ailesel gibi görünmektedir.  Kronik ve ölümcül hastalıklar, şiddetli ve sürekli ağrılar, kişinin sosyal desteklerinin yetersiz olması, yoğun ekonomik sorunlar, düşük eğitim düzeyi, göçmen olmak, dürtüsel ve öfkeli bir yapı, sorun çözme becerilerinin yetersiz olması ve katı düşünme stilleri gibi çok çeşitli sosyal ve psikolojik faktörler de intihar davranışı riskini artırır.

3. İntihar girişiminde bulunan bireylerin erken dönemde tespit edilmesi için hangi belirtilere dikkat edilmeli?

Depresyonu olan, ümitsizlik ve karamsarlık içinde olan, kendini öldürmekten,  ölmesinin herkes için daha iyi olacağından söz eden ya da bunu ima eden, yakınlarından uzaklaşan, içine kapanan, hayata ilgisini kaybeden, eskiden hoşlandığı şeyleri yapmaktan artık zevk alamayan, gelecekle ilgili plan yapmamaya, gelecekten konuşmamaya başlayan, yemek ve uyku düzeni bozulmuş, kendine bakımı azalmış, ölüme hazırlık için ölüm sonrası düzenlemeler yapmaya başlayan, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımında artış olan, kendisini yaşama bağlayan hiçbir şey olmadığını belirten ve daha önce intihar girişiminde bulunmuş kişilere karşı dikkatli olunmalıdır. 

4. Toplumda intihar hakkında yaygın olan yanlış inanışlar veya damgalayıcı tutumlar nelerdir? Bunların önlenmesi için nasıl bir iletişim dili kullanılmalı?

Toplumda “İntihar edecek insana kimse engel olamaz” düşüncesi çok yaygındır, ancak bu doğru değil. İntihar önlenebilir bir ölüm nedenidir. İntihar düşünceleri kalıcı düşünceler değildir, genellikle artıp azalır ve en ağır hastalarda bile sürekli değildir. İntiharı en ciddi şekilde düşünen hastalar bile ölmek konusunda ambivalandır ve bir yanlarıyla yaşama tutunur. Önemli olan o kişiyi intihar isteğinin çok yoğunlaştığı periyodlarda koruyabilmek ve zamanında müdahale edebilmektir.  Toplumda yaygın bir başka düşünce “Gerçekten intihar edecek kişi bundan kimseye söz etmez” düşüncesidir. Oysa intihar eden kişilerin % 80’inden fazlası bu düşüncelerini etraflarındaki kişilere söylüyor ya da ima ediyor. Bu tür söylem ve imaları duymazdan gelmemek ve her zaman ciddiye almak gereklidir. Bir başka yanlış inanış ise bir kişiyle intihar hakkında konuşmanın onu intihara yönlendirebileceği düşüncesidir. Bu da tamamen yanlış bir düşüncedir; bir kişiye intiharı düşünüp düşünmediğini sorarak onu intihardan ancak koruyabilirsiniz.

Toplumda intihar davranışına karşı damgalayıcı tutumlar da var ne yazık ki; bunların başında da intihar davranışının dikkat çekmek için yapıldığı, numara olduğu ya da zayıflık olduğu düşünceleri. İntihar davranışı zayıflık değil bir hastalık belirtisi ya da yardım çağrısıdır. En önemsiz gibi görünen intihar davranışları bile ciddiye alınmalıdır; herkesin dikkate gereksinimi vardır ama bu gereksinimi intihar davranışı ile sergilemek hiçbir zaman normal değildir ve bugün intihar girişimi ile karşımıza gelen bir kişi için gelecekte intihar ile ölme riski ciddi şekilde artmaktadır.

5. Sağlık çalışanlarının intihar riskini belirleme ve müdahale süreçlerinde dikkat etmesi gereken temel noktalar nelerdir?

Hekimler depresyon ile başvuran her hastada mutlaka intihar düşüncelerini soruşturmalıdır. Hastaya intihar düşüncesi olup olmadığı, bu düşüncelerin ne zamandır var olduğu, bu düşüncelerden herhangi bir kişiye söz edip etmediği, nasıl intihar edeceğine dair planının olup olmadığı, ölüm sonrası için herhangi bir hazırlık yapıp yapmadığı (borçlarını ödemek, eşyalarını dağıtmak, vasiyet yazmak, intihar notu yazmak vb.) ve daha önce intihar girişiminde bulunup bulunmadığı açıkça sorulmalıdır. Hekim bütün bunları hastanın dosyasına kaydetmelidir. İntihar riski olan bir hastayla görüşürken yargılayıcı olmamak, hastayla intihar konusunda felsefi-dini tartışmalara girmemek, nasihat vermemek ya da kışkırtıcı olmamak (örneğin, sen bunu yapamazsın, yapacak olsan yapardın gibi sözler) çok önemlidir. Hastayı anlamaya çalışmak, destekleyici olmak ve ölümden başka alternatifler de olabileceğini vurgulamak yeterlidir. Çok önemli bir diğer konu da intihar riski söz konusu olduğunda, bunun hasta ile hekim arasında sır olarak saklanamayacağı gerçeğidir. Hasta ile bu konu açıkça konuşulmalı, onun da onayladığı bir hasta yakınına bu konuda bilgi verilerek alınacak önlemler birlikte belirlenmelidir.

6. Son yıllarda intiharı önleme konusunda dünyada ve Türkiye’de öne çıkan yeni yaklaşımlar veya projeler hangileridir?

Çeşitli ülkeler geniş kapsamlı intiharı önleme programları uyguladılar ve olumlu sonuçlar da alındı. Dünya genelinde son 25 yılda intihar hızlarındaki düşüş bu programlarla ilişkilendiriliyor. Bu programların temelinde depresyon hastalığının tedavisi, intiharı düşünen kişilerin hemen başvurabileceği telefon hatları ve merkezler oluşturulması, intihar araçlarına (ilaç, zehir, silah vb.) ulaşımın önlenmesi, intihar amacıyla sık kullanılan belirli yerlere ulaşımın önlenmesi, medyadaki intihar haberlerinin kontrol altına alınması gibi başlıklar var.  Türkiye’de çeşitli kurumlar intiharların önlenmesine yönelik münferit çabalar gösteriyor ama açıkçası kapsamlı bir intiharı önleme programı bulunmuyor.

7. Dijital platformlar ve sosyal medyanın intihar riski üzerindeki etkileri nelerdir? Olumsuz etkiler nasıl azaltılabilir?

Bu soruya tüm medyayı işin içine katarak yanıt vermek isterim. Goethe’nin ünlü eseri Genç Werther’in Acıları’nın 1774 yılında yayınlanmasının hemen ardından Avrupa’da romanın kahramanı ile aynı şekilde intihar eden çok sayıda kişi oldu ve kitap ‘intihar salgını’na yol açtığı için yasaklandı. İntiharın bulaşıcı bir davranış olduğunu o zamandan beri biliyoruz. İntihar davranışına tanık olmak ya da medyada görmek duyarlı kişilerde, ki bu duyarlı kişiler ergenleri ve psikiyatrik bakımdan hasta kişileri kapsıyor, intihar riskini artırıyor. Bu nedenle medyada intihar haberlerinin mümkün olduğu kadar yer almamasını, yer alması şartsa haberin fotoğrafsız, ayrıntıya girilmeden, intihar davranışı normalize edilmeden ve romantize edilmeden sunulmasını öneriyoruz. Bu haberlerde intiharı düşünen bir kişinin doktora başvurması önerilmeli ve nerelere başvurulabileceği konusunda bilgi de verilmeli. Ne yazık ki ne yazılı basında ne televizyonda ne de dijital medyada bu kurallara uyulmuyor. Sosyal medya ise çoğunlukla intihar davranışının ya damgalandığı ya özendirildiği ya da intihar mesajlarının yayınlandığı bir platform; tamamen denetimsiz ve intihar davranışı açısından tehlike yaratıyor. Medya çalışanlarının bu konuda bilgilendirilmesi ve caydırıcı cezalar uygulanması yararlı olabilir. Sosyal medyada ise uygunsuz yayınlara erişim engeli getirilmesi gerekli diye düşünüyorum.

8. Dünya İntiharı Önleme Günü vesilesiyle hem bireylere hem de sağlık profesyonellerine vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?

İntihar çok trajik ama önlenebilir bir ölüm nedenidir. Hiçbir kimse bir yakınını ve hiçbir hekim bir hastasını intihar ile kaybetmek istemez. Gerçekten intihar ile ölen bir kişinin ardından ortalama 5 kişinin ağır biçimde etkilendiği ve o kişilerin de psikiyatrik hastalıklara aday haline geldiği tahmin ediliyor. Yakınımızdaki bir kişide ya da hastamızda ölüme ya da intihara dair bir ima ya da söylem gördüğümüzde görmezden gelmeyelim. Bütün intiharları önleyemeyiz ama ciddi bir fark yaratabiliriz.

prof dr halise devrimci ozguven
10 eylul dunya intihari onleme gunu
intihar
psikiyatri
Yorum (1)
DrHakan
obezit de önlenebilir bir ölüm nedenidir
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir