Takım arkadaşları Puerta'nın boğulmasını önlemek için dilini dışarı çıkardı. İlk yardım görevlilerinin müdahalesiyle kendine gelen Puerta sahayı yürüyerek terk etti.
Fakat kulüp doktorlarının söylediğine göre soyunma odasında bir veya birden fazla kalp krizi daha geçirdi ve kaldırıldığı hastanede üç gün sonra hayatını kaybetti.
Bundan üç yıl önce de Portekiz ekibi Benfica'nın 24 yaşındaki Macar oyuncusu Miklos Feher hayatını kaybetmişti.
Bu iki olay, FIFA ve UEFA'nın büyük turnuvalar öncesinde solunum ve kardiyovasküler testleri zorunlu kılmasına yol açtı.
Futbol sahalarındakiler kadar görünür olmasa da, 20'li yaşlarında veya 30'larının başında insanların, fiziksel olarak zorlayıcı bir şey yapmadıkları halde ani ve beklenmedik kalp krizinden hayatını kaybettiği pek çok vaka var.
Kalp krizi vakalarının artıp artmadığını, artıyorsa bunun arkasında neler olabileceğini uzmanlara sorduk ve bazı şaşırtıcı yanıtlar aldık.
Vakalarda 'endişe verici artış'
Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki Dubai kentinde bulunan King's College Hospital London'dan kalp cerrahı James Aitchison, kalp-damar rahatsızlıklarını etkilediği bilinen faktörlerde yüzde 20 artışa işaret eden veriler olduğunu görünce şaşırdığını söylüyor.
Lübnan'daki Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde kardiyoloji profesörü olan Samir Alam da son 10 yılda gençlerde kalp krizi ve inme vakalarında sert bir artış gördüğünü, ölüm oranlarının da "endişe verici bir şekilde arttığını" belirtiyor.
ABD'de yapılan bir araştırma da 30-45 yaş arası kişilerde kalp rahatsızlıklarının son 15 yılda yüzde 50 arttığını ortaya koymuştu.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre (WHO) kalp-damar rahatsızlıkları dünyadaki birinci ölüm sebebi.
2019'da dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 32'sini oluşturan 17,9 milyon kişinin ölümünden kardiyovasküler hastalıklar sorumluydu. Bunların yüzde 85'ine de iki şey yol açıyordu: Kalp krizi ve inme.
Bunun genellikle erkekleri etkileyen bir sorun olduğu düşüncesi yaygın olsa da bu doğru değil: Kardiyovasküler hastalıklar hem erkekler hem kadın arasında birincil ölüm nedeni.
"Ölümcül karışım"
İki doktor da bu artışın potansiyel nedenleri olarak, kalp damarlarını olumsuz etkileyen bazı faktörlere işaret ediyor: Hayat tarzındaki değişimler, televizyon karşısında veya elde cep telefonu ile uzun süre oturmak, sağlıksız ve yağlı fast food tüketmek…
Aitchison günümüzde gençlerin daha az hareket ettiğini, örneğin bazılarının işe gitmek için bile yürümediğini söylüyor.
Genel tavsiye ise her hafta en az üç gün 30'ar dakika hareketli egzersizler yapmak. Hareketli egzersizden kasıt, terleme kalp atışında hızlanma ve sonrasında bir miktar yorgunluğa yol açan türden egzersizler.
İki doktor da artan obezite, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, diyabet ve tütün tüketiminin gençler arasındaki kalp sorunlarının artışının ana aktörleri olduğu görüşünde.
Aitchison gençler arasında elektronik sigaranın tütüne kıyasla daha güvenli olduğuna yönelik bir inanış olduğunu hatırlattıktan sonra "Evet, elektronik sigara içerken uyuyakalırsanız eviniz yanmaz ama nikotin oranları sıradan sigaralardan daha fazla olabilir ve bu da kalp damarlarınızı tıkayıp kalp krizi geçirmenize yol açabilir" diyor.
Çoğu e-sigara herhangi bir düzenlemeye tabi olmadan üretiliyor ve kalp hastalıklarına ek olarak "popcorn akciğeri" veya ciddi alerjik reaksiyonlar gibi ölümcül olabilecek sorunlara da yol açabiliyor.
Aitchison "20'li yaşlarında akciğer nakline ihtiyaç duyan veya e-sigaralardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle ölen gençler görüyorum" diyor ve ekliyor:
"Sigara içmeyin. E-sigara kullanmayın. Nargile tüttürmeyin."
Prof. Samir Alam pasif içiciliğin de kalp krizi riskini artırdığına dikkat çekiyor.
Buna ek olarak Covid-19'un da kalp damarlarına olumsuz etkilerinin olduğunu söylüyor.
Bazı araştırmalar Covid-19'u kalp krizi, inme ve erken ölümle ilişkilendirmişti – üstelik hastalığı geçirdikten üç yıl sonra bile bu risk yüksekti.
Çok mu stresliyiz?
Bazılarına göre modern hayatın kronik stresi de kardiyovasküler rahatsızlıkların arkasında olabilir.
Prof. Samir Alam, stres ve kalp sorunları arasında doğrudan bağlantı olduğunu gösteren bilimsel araştırmaları hatırlattıktan sonra "stresin etkisi büyük ve önemli" diyor:
"Psikolojik stresin doğrudan etkisi var. Beynin stres altında vücuda gönderdiği sinyaller damarların sertleşmesine yol açıyor.
"Stres sadece doğrudan kalp krizine yol açmıyor, aynı zamanda uzun vadede kalp krizini tetikleyebilecek sorunlara da yol açabiliyor.
"Stres her zaman hayatımızda olacak bir şey. Fakat herkes stresten kurtulmanın veya onunla en az zarar verecek şekilde başa çıkmanın kendine göre bir yolunu bulmalı."
Aitchison ise stresin kalp krizinde bir etken olduğunu kabul ederken, bunun esas neden olmadığını söylüyor:
"Buradaki faktörlerin yarısı ebeveynlerimizden gelen genlerden, diğer yarısı ise hayat tarzımızdan kaynaklanıyor.
"Ama iş veya günlük hayatın sorunlarından kaynaklanan stres kalp sorunlarını artırabiliyor.
"İşlerini kaybetmekten endişe edenlerin kalp sorunu yaşama ihtimali yüzde 20 daha fazla.
"Ayrıca bekar kişilerin de evlilere kıyasla daha fazla kalp sorunu yaşama ihtimali var.
"Fakat bu fark evliliğin kendisinden değil, hayatınızı paylaştığınız ve sizi önemseyen biri olmasından kaynaklanıyor."
Vücutlarımız strese girdiğinde kortizol adlı bir hormon salgılıyor. Araştırmalar, uzun süre boyunca stres nedeniyle yüksek olan kortizol seviyelerinin kolesterol, diyabet ve tansiyon gibi sorunlara yol açabildiğini gösteriyor ve bu sorunlar da kalp rahatsızlıklarında önemli birer faktör.
Kronik stres damarlardaki kalsiyum seviyesini de artırabiliyor ve bunlar damarlarda birikmesi durumunda tıkanıklığa ve ölümcül kalp krizine neden olabiliyor.
Kent gürültüsünün görünmeyen etkisi
Prof. Samir Alam, kalp krizlerinin artmasına yol açan "ölümcül karışımı" bileşenlerine ayırmaya devam ederken küresel ısınma ve kirliliğin de rolü olduğunu söylüyor:
"Kirlilik dediğimizde sadece toz, duman veya hava kirliliğini değil, aynı zamanda gürültü kirliliğini ve onun uykuya etkisini de kastediyoruz.
"Bazı araştırmalar kent gürültüsünün gençlerde kalp krizi riskini ciddi oranda artırabileceğini gösteriyor - geleneksel risk faktörleri düşük olan gençlerde bile."
Bu faktörlerin bizim kontrolümüzde olmadığına da dikkat çekiyor:
"Eskiden biri 40'lı yaşlarında kalp krizinden öldüğünde sorumlusu genellikle genetik faktörler olarak görülürdü. Bugün ise durum farklı."
Nasıl korunabiliriz?
Prof. Asamir Alam bireylerin sağlığının sadece doktorlarının sorumluluğunda olmadığını, bunun bireyler, doktorları ve sağlık kurumları arasında paylaşılması gereken bir sorumluluk olduğunu söylüyor.
İlk tavsiyesi "sigarayı bırakıp yediklerimize dikkat etmek için 50 yaşımıza gelmeyi beklememiz lazım" oluyor:
"Anneler çocuklarına verdikleri gıda ve sütün kalitesine dikkat etmeli. Çocukluktaki bazı faktörler ilerleyen yaşlarda kalp rahatsızlığı riskini artırabiliyor. Hastalık önleme, beşikten mezara kadar devam eden bir süreç."
Alam, sağlık kontrollerinin çok önemli olduğunu vurgularken, herkesin maddi durumunun buna elvermediğini da kabul ediyor, "Bu yüzden önleyici faaliyetler kontrollerden daha önemli" diyor.
Erkeklere 40 yaşından itibaren, kadınlara da 45'ten itibaren düzenli kalp kontrolü öneriyor.
Dünya genelinde en yaygın ölüm nedenlerinin kalp krizi ve kanser olduğunu hatırlatan Prof. Alam, kalp sağlığı için yapacağımız şeylerin çoğunun kanser riskini de azalttığına dikkat çekiyor ve ekliyor:
"Bilim net. Bugün net olmayan tek şey, bireylerin ve toplumların buna ne kadar uyacağı.
"Bir sorun ortaya çıkana kadar sağlığınızı ihmal edip ondan sonra doktora gitmek mantıksızdır."