1850'li yıllarda verilen söz ve yıllar sonra bağışlanan servet! Manisa bugün iki hastane birleştirildiği için ABD'deki milyar dolarlık fonu kaybetmek üzere... Morris Şinasi'nin hikayesi ve Manisa'ya bıraktığı müthiş servetin öyküsü:
Morris Şinasinin vasiyeti şimdi ne olacak?
Morris Şinasi adını daha önce duymadıysanız, o halde arkanıza yaslanın ve bu ilginç hikayeyi okumaya başlayın.
Geçenlerde Manhattan’daki ofisime heyecanla giren arkadaşım beni Op.Dr. Fahrettin Er ile tanıştırdı. Op.Dr. Er, Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi’nde üroloji uzmanı olarak çalışan araştırmacı ruha sahip bir doktor.
Hayatını Manisa tarihini, kültürünü ve geçmişini araştırmaya adamış desek yeridir. Araştırdığı konulardan birisi de Moris Şinasi’nin çok ilginç hayat hikayesi. Nereden çıktı şimdi bu hikaye diyeceksiniz? Ama eğer yazıyı sonuna kadar okuma sabrını gösterebilirseniz, bu konuyu neden yazdığımı anlayacaksınız.
Asıl adı Mouse (Musa) Aşkenazi olan Moris 9-10 yaşlarında kuş palazı hastalığına yakalanır, Manisa’daki yüzlerce çocuk gibi. Yıl 1864’tür. O tarihte çocukların gidebileceği tek bir hastane vardır Manisa’da. O da Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi, Yavuz Sultan Selim’in karısı, Kırım Hanı Meng’li Giray’ın kızı olan Hafsa Sultan’ın yaptırdığı Manisa Sultan Camii Darüşşifası’dır.
Küçük Mouse günlerce hastanede kalır. Sonunda iyileşir ve taburcu olma vakti gelir. Küçük Mouse’in babası tedirgin ve mahcup bir edayla, hiç parası olmadığını söyler hastanenin Başhekimi ve aynı zamanda küçük Mouse’nin de doktoru olan Şinasi Bey’e. Bunun üzerine Doktor, ‘üzülmeyin, burası vakıf hastanesidir, parası olmayanlardan para alınmaz’ der.
Bu konuşmayı odasında sessizce dinleyen küçük Mouse işte orada, o dakikada, bir gün zengin olursa eğer, doğup büyüdüğü bu beldeye bir hastane yaptıracağı sözünü verir kendi kendine. İşte Morris Şinasi’nin inanılmaz öyküsü böyle başlar.
15 yaşında, önce fakir ailesine destek sağlamak için Yahudi mezarlığında bekçi olarak işe girer.
Okuma bilmediğinden bir aileye mezar yeri gösteremeyince işinden olur. 1870 yılında Mısır’da bir tütün tüccarının yanında çalışmaya başlar.
Kısa zamanda patronunun gözüne girer ve 1892 yılında patronundan aldığı 25 bin dolarla ABD'ye gider.
Gümrükten geçerken Mouse olan adını Morris diye, Aşkenaz olan soyadını ise bir vefa örneği olan hayatına silinmez izler bırakan onu ücretsiz tedavi eden doktoru Şinasi Bey’in adı ile değiştirir. Morris Şinasi adıyla yeni hayatına devam eder.
Yıll 1903’tür. Osmanlı ile ABD arasındaki tütün anlaşması Morris'in önünü açar. Ege tütününü iyi tanımaktadır. Erkek kardeşi Solomon'u da Manisa'dan getirterek işlerini iyice büyütür.
Kurduğu fabrikada Türk tütünü kullanılmaktadır. Kısa zamanda üne kavuşur. Türkiye'den özellikle Manisa ve Akhisar civarından aldığı tütünleri yine bu bölgeden götürdüğü usta ve kalifiye işçilerle işler.
1903 yılında Selanik'te iş arkadaşı olan Jozef Ben Rubi'nin kızı Laurette ile tanışıp evlenir. Victoria, Juliette ve Altina isimli üç kızı ile Leon isimli bir erkek çocuğu olur. Artık çok zengindir. Yunan Yahudisi eşi için o döneme göre oldukça gösterişli bir malikane yaptırır.
Morris Şinasi Yunanistan'daki bir basın toplantısında kendisine uzatılan kağıdı yanındakine verir ve ‘Ben okuma bilmem sen oku’ der.
Bir gazetecinin ‘okuma yazma bilmeden bu kadar zengin oldunuz, bir de tahsilli olsanız kim bilir ne olurdunuz?’ diye sorunca Morris ‘İyi bir mezar bekçisi olurdum.’ cevabı verir.
SERVETİNİN DÖRTTE BİRİNİ HASTANEYE BAĞIŞLAR
1916 yılında şirketinin tüm haklarını Amerikan Tabacco Company'e satar. Ve iş hayatından çekilir.
Morris Şinasi hayatını 1929 yılında kaybeder. Şinasi, 9 yaşındayken verdiği sözü tutmuştur. Ölümünün ardından vasiyeti açıklanır. Ve Ameirka’yı kasıp kavuran o büyük buhran döneminde tüm birikiminin neredeyse 4’te birini Manisa’da hastane yapılması için bağışladığı ortaya çıkar.
‘Vasiyeti doğrultusunda vakfedilen bir milyon dolarlık bağışın 180 bin doları hastanenin inşaatına ve gerekli donanımın alınmasına, bakiye 820.000.- doların ise menkul kıymetlere yatırılıp bu yatırımdan elde edilecek gelirin, her yıl hastaneye gönderilmesine karar verilir. Chemical Bank temsilcisi Huntington Turner, Ankara'ya gidip Dr. Refik Saydam ve başvekil İsmet İnönü ile görüşür ve 27 Mayıs 1930 tarihinde Ankara'dan ayrılır.
Ayrılmasından hemen sonra Dr. Refik Saydam, Chemical Bank and Trust Co.'nun gönderdiği yazıda hastanenin inşaası için nakden ödenecek olan 180 bin dolarlık tutarla kırk yataklık bir hastanenin inşa edilebileceğini bildirir. Turner'a, kendisinin teklif ettiği gibi, vakfedilen 820.000.- dolarlık kısmın menkul kıymetlere yatırılmasından elde edilecek yıllık yaklaşık otuzüç-bin dolar gelirin her yıl hastaneye bağışlanmak üzere T.C. Ziraat Bankası A.Ş.'ye havale edilmesinin uygun olduğunu söyler.’ *
Ardından Hastane’nin kurulması çalışmalarına başlanır.
‘1932 yılında doların Türk lirası karşılığı ortalama değeri 2,1193 liradır. Dolayısıyla yıllık toplam 28.560.- lira tutarındaki personel maaşları yaklaşık 13.500.- dolara tekabül etmekte olup vakfedilen 820.000.- doların yıllık menkul sermaye geliri hem personel hem de diğer hastane giderlerini rahatça karşılayabilmektedir.
Morris Şinasi'nin vakfettiği 820.000.- dolar yatırıldığı menkul kıymet fonu Chemical Bank tarafından yönetilmeye devam eder. Chemical Bank 31 Mart 1996 tarihinde ‘The Chase Manhattan Bank’ ile birleşir ve fon The Chase Manhattan tarafından devralınır. Fon banka tarafından başarılı bir şekilde yönetildiğinden 1933 yılından beri her yıl düzenli bir şekilde yıllık getirişi Morris Şinasi Hastanesi'ne bağışlanmaya devam eder.’*
Bu yardımın devamı da Moris Şinasi isminin hastanede hastane olarak muhafaza edilmesi şartına bağlanmıştır.
Ne var şimdi burada diyeceksiniz elbette değil mi?
ŞİMDİ PARAYI ELİMİZİN TERSİYLE İTİYORUZ
Şimdi sıkı durun.
Dr. Fahrettin Er’den aldığımız bilgiye göre, Hastane’nin adı bir süre önce değiştirilmiş. Hastanenin yeni adı birleştirildiği Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi olmuş. Ancak Morris Şinasi adı hastanenin duvarlarında kalacakmış. Yani Morris Şinasi Milletlerarası Çocuk Hasatanesi poliklinik hizmet binaları olarak kalacak. Ancak 820 000 dolarlık fonu 80 yıldır yöneten ilgili Amerikan bankasının yöneticileri bunu kabul etmek istemiyor görünüyorlar. Kısacası 80 yıl önce geliri Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bir hastaneye tahsis edilen bu fonu ve gelirini Türkiye’ye yollamak taraftarı değiller.
Peki 1929 yılında kıymetlendirilmeye başlanan 820.000 doların bileşik faiziyle birlikte bugün ulaşmış olduğu meblağı tahmin edebiliyor musunuz?
Sağlık Bakanlığı acaba bu konunun farkında mı?
Uzman bir arkadaşıma göre inanılmaz büyük bir rakam bu. Şu an teyit ettiremediğim için yazamıyorum. Ama çok büyük bir meblağ bu. Türkiye’nin mutlaka bir adım atmasını gerektiren bir durum!
Ayrıca merak ettiğim bir şey var?
SAĞLIK BAKANLIĞI NE KADARINI BİLİYOR?
Sağlık Bakanlığı acaba bu uygulamadan ne boyutta haberdardır? Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulmuş olabilir?
Hadi, parayı bir kenara bırakalım. Bu kadar kıymetli bir tarihi hadiseye nasıl bu denli kayıtsız kalınabilir?
Açılımdan sözedilen bir dönemde, böyle bir uygulama doğru mudur?
Yahudi asıllı bir Osmanlı Vatandaşı, Osmanlı’yı vatan bilmiş, tüm birikiminin neredeyse 4’te birini bu topraklara vakfetmiş? Osmanlı’yı bundan daha güzel ne anlatabilir?
Şu kadarını söyleyeyim Dr. Fahrettin Er’i tamamen bir tevafuk sonucu ilgili bankanın fon yöneticisiyle görüşmeye ben götürdüm ve bu inanılmaz hikayeyi öğrenmiş oldum.
Anti siyonist özelliği ile bilinen ikinci Abdülhamid’in Dördüncü Dereceden Osmanlı nişanı ile Morris Şinasi’yi ödüllendirdiğini de aklımızın bir kenarında tutalım.
Bankanın fon yöneticisi Hastanenin adının değişmesi nedeniyle söz konusu fonun artık sona erdiğini ifade ediyor. Aldığım bilgiler, söz konusu bankanın bu fonu bir süredir devralmak istediği ve bu konuda da çeşitli girişimlerde bulunmuş olabileceği yönünde.
Dr. Fahrettin Er, Morris Şinasi’nin torunlarıyla da görüşebilmeyi umuyordu. Ama bu olmadı. Bankanın ilgili fon yöneticileri Dr. Er’e ailenin hayatta olan üyeleri ile ilgili bilgileri vermedi.
Sağlık Bakanlığı’nı bu konuyu enine boyuna araştırmaya ve Manisalı olması dolayısıyla Başbakan yardımcısı sayın Bülent Arınç’ı da konuyla ilgilenmeye davet ediyorum.
*Musa'nın Evlatları Cumhuriyet'in Yurttaşları Rıfat N.Benli Sayfa:83-101 İletişim Yayınları İstanbul 2003
Aydoğan VATANDAŞ / Haber 7