MEDİMAGAZİN - Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Göğüs Cerrahisi ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya, Akademik Akıl'da kaleme aldığı yazısında, geçmişten bugüne Türkiye'de kadın doktorların maruz kaldığı cinsiyetçi baskıları vurgulayarak, kadınların tıp alanındaki fırsat eşitliği konusunda karşılaştıkları zorluklara değindi.
Prof. Dr. Yalçınkaya yazısında şunları kaydetti:
"Geçen gün hastanede anestezi uzmanı bir bayan meslektaşımla ayak üstü sohbet ederken kendisi gibi hekim olan kızının kadın doğum ihtisasını bitirdiğini ve mecburi hizmete gideceğini söyledi. Kendisini tebrik ettiğim gibi kızına da tebrik ve teşekkürlerimi iletmesini rica ettim. Tebrik tamam da teşekkür de neyi nesi diyenlere cevap yazının içinde mevcuttur.
"Cerrah yerine erkek kelimesinin kullanıldığını gördüm"
Meslektaşıma laf arasında bu ülkede bir zamanlar değil kadın doğum uzmanı, cerrahi branşların çoğunda hatta hepsinde kadın doktor bulabilmenin çok ama çok zor olduğunu söyledim. Hatta İmparatorluğun son ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında bile hekimlerin hepsi erkekti. Kadınlara açılan ve uygun görülen alan ise ebelik, hemşirelik ve hasta bakıcılığı idi. İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Türkiye’nin ilk Türk kadın doktoru Safiye Ali olup “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve 1867’de eğitime başlayan sivil tıp okulu Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye kız öğrencileri kabul etmemiş ve bu sebepten dolayı oluşan boşluğu da yabancılar doldurmuştur. Doktorluk kadınların ulaşamadığı bir meslektir ve tıp eğitimi almak isteyen kadınlar için Avrupa’da eğitim görmekten başka yol kalmamıştır. Safiye Ali de böyle bir dönemde yurt dışında tıp eğitimi almak için Almanya’ya gitmeyi tercih etmiştir”. 1927’de yedi kız öğrenci fakülteyi bitirerek doktor olmuşlardır. İlk resmi görev ise 1930’da verilmiştir. (1) Cumhuriyet döneminde bu olumlu gelişmelere rağmen uzun yıllar hekimlik ve özellikle cerrahlık çoğunlukla erkeklere mahsus bir alan olarak kaldı. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yalnız bize has bir durum olmayıp ABD’de de bile farklı değildi. Geçen yıl klinikteki asistanlara “Göğüs Cerrahisi ve Gelecek” konulu bir seminer hazırlarken okuduğum makalelerin birinde yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde bile cerrah yerine erkek kelimesinin kullanıldığını gördüm.
Tamamen erkeklerden müteşekkil bir tıp dünyasından her ne kadar Osmanlı’nın son dönemlerinde ve özellikle Türkiye’de kadınlar lehine birçok olumlu değişim ve gelişmeler kaydedilse bile, ne yazık ki ilk kadın doktorumuz Safiye Ayla “mesleğini yaparken çeşitli suçlamalar ve engellemeler ile karşılaşmış, ülkesi için yapabileceği daha fazla çalışma varken cinsiyetçi baskılardan dolayı istifa etmek zorunda kalmıştır”. Devlet anlayışında ve yasalarda kadınlar lehine eşitsizlikler giderilmeye ve fırsat eşitliği oluşturulmaya çalışılsa da siyasi, toplumsal, akademik, kültürel ve geleneksel karşılığı maalesef aynı hız ve oranda gerçekleşmemektedir."
...
"İyi cerrah olmanın bilgi, yetenek, çalışma ile ilgisi vardır"
"Hangi yıldı hatırlamıyorum bir kongrede klinik şefliği de yapmış bir profesör göğüs cerrahisi uzmanı erkek meslektaşımız bayan asistan, uzman ve akademisyen meslektaşlarımızın da bulunduğu bir ortamda onlara hitaben dedi ki; “Ben bayanlardan iyi göğüs cerrahisi uzmanı olabileceğine inanmıyorum”. Bu düşünceye ciddi ve sert bir karşılık vermek varken muhtemelen hocaya saygısızlık yapmayalım ya da polemiğe girip de başımızı ağrıtmayalım kabilinden düşüncelerle sadece cılız bir iki itiraz geldi. Ne mutlu ki bayanların cerrah olmasına itirazdan, iyi cerrah olamazlar seviyesine gelmek de bu erkek cinsiyetçi bakış açısından yine de olumlu bir gelişme ve aşama sayılırdı. Aradan epey zaman geçtiği için bu bilimsel ve etik olmayan, buram buram cinsiyet ayrımcılığı kokan iddiaya ne cevap verdim hatırlamıyorum. Fakat cerrah olmanın ya da iyi cerrah olmanın bilgi, yetenek, istek, çalışma ve daha birçok şeyle ilgisi vardır ama cinsiyetle hiçbir ilgisi yoktur. Erkeğin yapabildiği ama kadının yapamayacağı hiçbir şey yokken, kadının yapıp da erkeğin yapamayacağı şeyler (örneğin doğurmak ve emzirmek gibi) olduğunu söyleyebilirim. "