Türkiye’de üçüncü basamak merkezlerde antikoagülan tedaviye uyum Avrupa’dan bildirilen değerler ile uyumlu olmasına rağmen hastaların 1 yıllık takipleri sonunda yaşam kalitelerinin kötüleştiği, özellikle kanama geçiren hastalarda çeşitli komplikasyonlar oluştuğu ve bu durumun da zaman içerisinde yaşam kalitesini düşürdüğü görüldü.
Atriyal fibrilasyon (AF), klinik uygulamada en sık görülen, sürekli kardiyak ritim bozukluğudur. AF hastasının en sık şikayet ettiği belirti çarpıntıdır. AF hastalarında inme, sistemik emboli, konjestif kalp yetersizliği hatta kardiyomiyopati gibi komplikasyonlar görülebildiği gibi ölüm riskinde de artış söz konusudur.
İnme riski AF hastalarında sağlıklı kişilere göre 4-5 kat daha fazladır. Görülen tüm inmelerin %15’den fazlası AF’ye bağlıdır ve çok daha ağır seyreder. Bu bağlamda AF hastalarında görülen inmelerde, ölüm %70 daha yüksek, hastanede yatış süresi %20 daha uzun ve aktif yaşamda olma oranı %40 daha azdır. Bütün bu komplikasyonlar sonrasında yapılacak tedaviler uzun süreli ve yüksek maliyetlidir.
Türkiye’de AF görülme sıklığı ile ilgili veriler bulunmamakla birlikte bu konuda en güvenilir değerlendirme TRAF (Türk Atriyal Fibrilasyon Çalışması) tan gelmektedir. Türkiye’deki hastaların %75’i non-valvüler atriyal fibrilasyon grubuna girmektedir ve 18 yaş üzeri popülasyonda atriyal fibrilasyon prevalansı %0.8 bulunmuştur. 2008-2012 yılları arasında yıllık AF görülme sıklığında sürekli artış gözlenmiştir. Diğer toplumlardan farklı olarak ülkemizde AF kadınlarda daha sık bulunmuştur. Tanı aldıktan sonra hastaların %31.2 si 5 yıl içinde AF ile ilgili nedenlerden hastaneye yatmıştır. AF tanısı aldıktan sonraki beş yıl içinde tüm nedenlere bağlı ölümler %32.6 olarak bulunmuştur.6
AF’de sonrası inmenin önlenmesi için eskiden beri kullanılan tedavi şekilleri antikoagülan tedavi (yakın zamana kadar sadece K vitamini antagonistleri – VKA) ve antirombosit tedavisi olan aspirindir (ASA). Halen, gerçek dünyada VKA’lar AF’da inmenin önlenmesi için en sık kullanılan oral antikoagülandır.
VKA’lerinin inmenin önlenmesindeki etkinlikleri birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Gerçekten VKA’lar AF hastalarında %64 oranında inmede azalma sağlayabilmektedirler. Ancak VKA’lar yüksek kanama oranları (özellikle beyin kanaması), ilaç-ilaç ve besin etkileşimleri ve takip güçlükleri nedeniyle hem hekim hem de hasta için kullanılması zor ilaçlardır. Bu ilaçları kullanan hastalarda antikoagülan etki düzenli olarak kontrol edilmelidir. Pek çok risk altındaki AF hastasında, yaşam boyu düzenli antikoagulan etki monitorizasyonu (INR) , farmakodinamik etkisini beklenmedik şekilde değiştirebilecek gıda ve ilaç etkileşimleri veya kanama riskini artırabilecek ek ilaç kullanımı gereksinimi nedeniyle ya VKA almamakta ya da yetersiz dozda almaktadır.
Yakında sonuçlanan ve kısa adı TREQ-AF olan bir gözlemsel çalışmada Türkiye’de üçüncü basamak sağlık hizmeti veren 12 kurumda non-valvüler atriyal fibrilasyon (NVAF) tanısı almış 18 yaş ve üstü 210 hastanın tedaviye uyumları, tedavi alırken gelişen kanama komplikasyonları ve yaşam kaliteleri belirlenmiştir.
Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 65 olup, %57’sini erkek hastalar oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan hastaların tedavi ile ilişkili takipleri 6. ve 12. aylarda yapılmıştır. Hastaların çalışmaya katıldıkları anda %84,ünün, 6. ayda %96’sının, 12. ayda %97’sinin antitrombotik tedavi aldığı görülmüştür. Antitrombotik tedavi alan hastaların 6. ayda %22’sinde ve 12. ayda % 44’ünde INR (uluslararası normalleştirilmiş oran) değerlerinin sınır dışında olması sebebiyle ilaç değişikliği yapıldığı gözlenmiştir. Hastaların takip edildikleri 12 aylık süre içinde sadece 8,7 ay (TTR=%73) boyunca INR değerlerinin terapötik düzeyde olduğu belirlenmiştir. Bu durum Türkiye’de üçüncü basamak merkezlerde antikoagülan tedaviye uyumun Avrupa’dan bildirilen TTR (tedavi değerleri içerisinde kalınan süre) değerleri ile uyumlu olduğunu göstermektedir. HAS-BLED skorlarından bağımsız olarak hastaların 6. ayda %22’sinde, 12. ayda %25’inde kanama olduğu gözlemlenmiştir.
Hastaların 1 yıllık takipleri sonunda yaşam kalitelerinin kötüleştiği, özellikle kanama geçiren hastalarda çeşitli komplikasyonlar oluştuğu ve bu durumun da zaman içerisinde yaşam kalitesini düşürdüğü görülmüştür.
Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Ali Oto araştırma sonuçları hakkında şunları söyledi:
“TREQ AF çalışması Türkiye’de atriyal fibrilasyonlu hastaların üçüncü basamak sağlık kurumlarında nasıl değerlendirilip izlendiklerini ortaya koyan bir çalışmadır. Böylece gerçek yaşamda uygulamadan bir kesit fotografı alınmıştır. Inme açısından yüksek riskli hastaların çoğunluğuna oral antikoagülan tedavi verilmiş ve oral antikoagülan (warfarin) alan hastaların yaşam kalitesinde 1 yıl sonundan önemli düşme gözlenmiş ; bu düşüş eğer kanama komplikasyonu varsa daha belirgin olmuştur. Hastaların izlemi TTR oranlarına bakılarak ( % 73) başarılı olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte ilginç olarak kanıt olmamasına karşın hala önemli bir gurup hastanın inmenin önlenmesi için antiagregan tedavi aldığı gözlenmiştir. Bütün bu sonuçlar atriyal fibrilasyonlu hastaların değerlendirme ve izleminde güncel kılavuz önerilerinin uygulamaya tam olarak girebilmesi için farkındalık artırma ve bilgilendirme çabalarının yoğunlaştırılarak sürdürülmesi gereğini vurgulamaktadır.”