Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Lösemi Lenfoma Miyelom Derneği (LLM) Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, Medimagazin'e lenfoma hastalığına yönelik önemli bilgiler verdi.
1. Lenfoma nedir? Hangi hücrelerden kaynaklanır ve kaç farklı tipi vardır?
Lenfoma, bağışıklık sistemimizin temel taşlarından olan lenfositlerin (B ve T hücreleri) kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kanser türüdür. Bu hücreler normalde bizi enfeksiyonlara karşı korurken, lenfomada görevlerini unutur ve çoğalarak sağlıklı dokulara zarar verir. Hastalık oldukça yaygındır. Dünya genelinde her gün yaklaşık 1.000 yeni lenfoma vakası tanısı konmaktadır. En sık görülen kanserler arasında 6. sırada yer alır. Hodgkin lenfoma (HL) ve Hodgkin dışı lenfoma (HDL) olmak üzere iki ana tipi vardır. HL Reed-Sternberg hücrelerinin varlığı ile tanınır ve lenfomaların yaklaşık %10’unu oluşturur. Genç erişkinlerde daha sık görülür. HDL, HL dışındaki tüm lenfoma türlerini kapsar ve 60'tan fazla alt tipi vardır. En yaygınları arasında diffüz büyük B hücreli lenfoma (DBBHL), foliküler lenfoma, mantle hücreli lenfoma ve kronik lenfositik lösemi (KLL) yer almaktadır. Bu çeşitlilik, lenfomanın hem tanı hem de tedavi açısından ne kadar karmaşık ve bireye özgü bir hastalık olduğunu göstermektedir. Bağışıklık yetmezlikleri (HIV enfeksiyonu, organ nakli sonrası dönem), çeşitli viral enfeksiyonlar (EBV, HTLV-1, vb.), obezite, bazı çevresel etkenler (pestisitler ve radyasyon) ve ileri yaş lenfoma için genel risk faktörleri arasında sayılabilir. Coğrafi dağılım açısından, yüksek sosyodemografik gelişmişliğe sahip bölgelerde (Kuzey Amerika, Batı Avrupa) tanı ve tedavi yöntemlerine erişim daha iyiyken, düşük sosyodemografik gelişmişliğe sahip bölgelerde (Sahra Altı Afrika, Güney Asya) hastalığa bağlı ölümler ve sakatlık oranları daha yüksektir.
2. Lenfomanın en sık görülen belirtileri nelerdir? Hangi durumlarda uzmana başvurulmalıdır?
Lenfoma belirtileri genellikle sinsi başlar ve çoğu zaman başka hastalıklarla karışabilir. Ancak bazı işaretler alarm zili gibidir: ağrısız lenf bezi büyümesi (boyun, koltukaltı, kasık bölgeleri, vb.), açıklanamayan ateş ve gece terlemeleri, istemsiz kilo kaybı, sürekli halsizlik ve kaşıntı, göğüs veya karın ağrısı, öksürük, nefes darlığı. Bu belirtiler birkaç haftadan uzun sürüyorsa veya giderek şiddetleniyorsa, vakit kaybetmeden bir hematoloji uzmanına başvurulmalıdır.
3. Lenfoma tanısında kullanılan başlıca yöntemler nelerdir?
Tanı sürecinde ilk olarak hastanın öyküsü ve fizik muayene bulguları, ardından kan testleri ile organ işlevleri ve bazı biyobelirteçler değerlendirilir. Görüntüleme yöntemleri (bilgisayarlı tomografi- BT, PET ve bazen de manyetik rezonans görüntüleme) ile hastalığın yayılımı görülür. Biyopsi kesin tanı için gereklidir ve bu amaçla lenf nodu veya etkilenen dokudan örnek alınır. Kemik iliği biyopsisi bazı gerekli durumlarda yapılabilir. Patoloji ve moleküler analizler hastalık alt tipinin belirlenmesi ve tedavi planlamasında kritik rol oynar. Tanı süreci, hastalığın biyolojik özelliklerini ve yayılımını anlamamızı sağlar. Böylece en uygun tedavi stratejisi belirlenebilir.
4. Hodgkin ve Hodgkin dışı lenfoma türleri arasındaki farklar tedavi ve seyir açısından ne anlama gelir?
HL daha nadir görülür ve genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar. Tedaviye iyi yanıt verir ve sağ kalım oranı daha yüksektir. HDL daha yaygındır ve genellikle daha yaşlı bireylerde görülür. Alt tiplerine göre seyri değişkenlik gösterir. HL kemoterapi (örn.; ABVD protokolü), radyoterapi ve bazı olgularda immünoterapi (brentuksimab vedotin ve immün kontrol noktası inhibitörleri) ve kök hücre nakli ile tedavi edilir. HDL tedavi seçenekleri alt tipe, evreye ve hastanın durumuna göre değişmektedir. Kemoterapi (örn.; R-CHOP), monoklonal antikorlar (örn.; rituksimab), hedefe yönelik ilaçlar (örn; BTK inhibitörleri, vb.), bispesifik antikorlar ve hücre tabanlı tedavileri içermektedir. Bu farklar, aynı zamanda hastalığın bireyselleştirilmiş tedavi gerektirdiğine işaret eder. Her hasta, kendi lenfoma hikayesini yazar.
5. Son yıllarda lenfoma tedavisinde öne çıkan yenilikçi yaklaşımlar nelerdir?
Lenfoma tedavisinde son yıllarda adeta bir devrim yaşanmaktadır. Kemoterapisiz stratejiler üzerinde daha sık çalışılmakta olup bazı HL alt tiplerinde immünoterapilerle şifa olasılığı artmaktadır. Yeni geliştirilen immünoterapiler ile nüks eden veya tedaviye yanıt vermeyen HDL vakalarında %40‑50 oranında uzun süreli hastalıksız sağ kalım oranları elde edilebilmektedir. Bu yenilikler sadece hücre tabanlı (CAR-T ve kök hücre nakli gibi) tedavileri değil, bir dizi hücresel olmayan immünoterapiyi de kapsamaktadır:
- Monoklonal antikorlar ve antikor-ilaç konjugatları: Rituksimab (anti-CD20) B hücreli HDL'de temel taştır. Brentuksimab vedotin (anti-CD30), HL ve bazı T hücreli lenfomalarda, polatuzumab vedotin (anti-CD79b) DBBHL'de etkilidir. Örneğin, POLARIX çalışmasında, yeni tanı DBBHL'de Pola-R-CHP rejimi, standart tedavi olan R-CHOP'a kıyasla hastalıksız sağ kalımı anlamlı şekilde artırmıştır. ECHELON-1 çalışmasında, ileri evre HL'de brentuksimab vedotin + AVD (BV-AVD), standart tedavi kabul edilen ABVD'ye üstünlük göstermiştir.
- İmmün kontrol noktası inhibitörleri: PD-1/PD-L1 inhibitörleri (nivolumab, pembrolizumab), özellikle HL'de çığır açmıştır. Reed-Sternberg hücrelerinde 9p24.1 kromozom anomalisine bağlı PD-L1/PD-L2 aşırı ifadesi, HL'yi bu tedaviye son derece duyarlı hale getirmektedir.
- Bispesifik antikorlar ve T hücre bağlayıcıları (BiTE): CD20xCD3 veya CD19xCD3 gibi yapılar, T hücrelerini doğrudan tümör hücrelerine bağlayarak hedefe yönelik öldürmeyi tetiklemektedir.
- Küçük moleküllü immünomodülatörler: Bruton tirozin kinaz (BTK) inhibitörleri (örn.; ibrutinib, akalabrutinib) ve immünmodülatör ilaçlar (İMiDler) hücre içi sinyal yollarını hedef alarak etki göstermektedir.
- Tümör mikro çevresinin düzenlenmesi: Lenalidomid gibi ilaçlar T hücre ve NK hücre fonksiyonunu artırmaktadır. CD47 blokajı (örn.; magrolimab) "beni yeme" sinyalini kaldırarak makrofaj aracılı fagositozu teşvik etmektedir.
Bu gelişmeler, lenfomada tedavi başarısını artırmaktadır.
6. Tedaviye yanıtı etkileyen faktörler nelerdir? Erken tanı ve bireyselleştirilmiş tedavinin önemi nedir?
Tedavi başarısını etkileyen faktörler; lenfomanın tipi ve alt tipi, hastalığın evresi, hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve eşlik eden hastalıkları ve genetik ve biyolojik belirteçleri kapsamaktadır. Doğru zamanda teşhis edilen hastalarda tedavi başarı oranı ve sağkalım anlamlı şekilde yüksektir. Bireyselleştirilmiş tedaviler (hedefe yönelik ilaçlar ve CAR‑T gibi), hastaya özel en etkili ve en az toksik yaklaşımı sunmaktadır. Sonuç olarak yaşam kalitesi ve uzun vadeli sonuçlar iyileşmektedir.
7. Dünya Lenfoma Farkındalık Günü için mesajınız nedir?
Lenfoma, dünya genelinde oldukça sık görülen ama farkındalığı düşük olan bir kanser grubudur. Dünya Lenfoma Farkındalık Günü, lenf bezlerimizin sessizce verdiği sinyalleri fark etmenin, belirtileri tanımanın ve gecikmeden tıbbi destek almanın yaşam kurtarıcı olduğunu vurgulamak için bir fırsattır. Çünkü doğru zamanda doğru tedavi başarının anahtarıdır. Hedefe yönelik tedaviler, immünoterapiler, CAR‑T gibi yaklaşımları içeren yeni tedaviler umut verici olsa da bunların verimini artırmak bireye özel stratejilerin geliştirilmesi, eğitim ve destekle mümkün olabilir. Hastalar ve toplum bilgilenmeli, hekime ulaşmalı, destekleyici sistemlerle güçlenmelidir. Çünkü bilgi güçtür. Doğru bilgi ve farkındalık hayat kurtarır.