Medimagazin logo

İstanbul Üniversitesi'nde sıkıyönetim bitti!

İstanbul Üniversitesi'nde yeni bir dönem başladı. Yıllardır baskıcı yönetim, öğrenci kavgaları, öğretim üyesi istifaları ve yolsuzluklarla gündeme gelen üniversitede yeni rektör Yunus Söylet ile 'özgürlük' sesleri yükseliyor.
İstanbul Üniversitesi'nde sıkıyönetim bitti!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
İstanbul Üniversitesi'nde yeni bir dönem başladı. Yıllardır baskıcı yönetim, öğrenci kavgaları, öğretim üyesi istifaları ve yolsuzluklarla gündeme gelen üniversitede yeni rektör Yunus Söylet ile 'özgürlük' sesleri yükseliyor.

‘Sınıfımızın yıllardır değişmez mümessili sevgili Yunus’umuz için ne yazılsa azdır. Sınıfta kimin bir derdi olsa, ilk koşacağı kişi Yunus’tur. Fedakârlığının ve yürekliliğinin derecesini, bir gün sayın hocamız Nurettin Topçu’dan sözlü yapmamasını rica ederek de göstermiş, sınıfın bir kere daha takdirini kazanmıştır. Bütün sınıf arkadaşları okul yılları süresince, gülerken de ağlarken de hep Yunus’u aramışlardı. Bundan sonra da ağlarken ve gülerken hep Yunus’u arayacaklar.’

Yukarıdaki satırlar İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü görevine başlayan Prof. Dr. Yunus Söylet için İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olduğu 1974’teki okul yıllığına yazılmış. Söylet, geçen hafta Prof. Dr. Mesut Parlak’tan 2013’e kadar rektörlük görevini devraldı. İlk iş olarak rektör yardımcılıklarına kendi ekibinden Prof. Dr. Nurkan Yağız dışında ülkücü kökenli Prof. Dr. Ahmet Gökçen ve sosyal demokrat gelenekten Prof. Dr. Zeynep Çiğdem Kayacan’ı atayan Söylet, üniversiteyi çatışma ve kamplaşmalardan kurtarmak ve farklı eğilimleri kucaklaştırmak istiyor. Başbakan Erdoğan ile belediye başkanlığı döneminde tanışarak Sıcak Yuva Vakfı’nı kuran, 30 bin civarında sokak çocuğuna iş ve meslek imkânı sağlayan Söylet, sosyal kişiliği ile tanınıyor. 2004’te sol görüşlü listeyi delerek İstanbul Tabip Odası yönetimine girmeyi başaran ve burada farklı görüşteki insanlarla uyumlu çalışabilen Söylet, umutlu konuşuyor. Rektörlük seçim sürecinde eski rektör Mesut Parlak’ın bile zehir zemberek açıklamalarla eleştirdiği Söylet, üniversitede 28 yıldır yapılmayan devir teslim törenini gerçekleştirerek Parlak’ı alkışlarla uğurladı. Söylet, rektörlük görevine başladıktan sonra ilk röportajını Aksiyon’a verdi.

-Şu sıralar bol bol tebrik alıyorsunuzdur. Farklı kesimlerden veya eski rektörlerden tebrik eden oldu mu?

Kemal Alemdaroğlu hoca aradı, tebrik etti. Bana bir gün uğrayacağını söyledi. Erdoğan Teziç aradı, tebrik etti. CHP milletvekili Nur Serter aradı. Yine CHP milletvekili Esfender Korkmaz hocam geldi, Süleymaniye ile ilgili daha önce onun rektör adayı olduğu dönemdeki projesini konuştuk, hayata geçireceğiz.

-Mesut Parlak ayrılırken size bir kasa anahtarı bırakmıştı. Kasadan ne çıktı? Epey para var mı?

O anahtarlara iki gözüm gibi bakıyorum (gülüyor). Ama vallahi henüz kasayı açmadım.

-Hiç merak etmediniz mi?

Çok önemli bir şey olduğunu sanmıyorum. Önemli bir şey olsa beni mutlaka biri uyarırdı.

-Ekibinizi seçerken farklı kesimleri temsil eden kişileri rektör yardımcısı yaptınız.

Buna sadece İstanbul Üniversitesi’nin değil, tüm Türkiye’nin ihtiyacı var. Belki bu uygulama Türkiye’ye örnek olur. İstanbul Üniversitesi o kadar köklü bir kurum ki bütün projektörlerin üzerimde olduğunu biliyorum. Atacağımız her adımın üniversiteyle birlikte tüm Türkiye’de görüleceğini düşünerek herkesi kucaklamak amacıyla yaptım.

-Sürekli ‘Özgür Üniversite’ vurgusu yaptınız. Bildirgenizde yayınladığınız karikatürlerle üniversiteyi etrafı tel örgülerle çevrilmiş hapishaneye benzettiniz.

Dünyanın her yerinde modern, çağdaş üniversiteden beklenen temel özellikler vardır. Birçok şeyin yanı sıra üniversitenin halkla, yerel ve merkezî yönetimle, sivil toplum örgütleriyle, sanayi ve endüstri ile, yani toplumdaki diğer paydaşlarla bütünleşmesi ya da bir partner gibi davranması beklenir. Madem ki bizden bu bekleniyor. Biz de üniversitenin etrafındaki telleri azaltmalıyız.

-Herhâlde ilk, güvenlik noktalarından başlayacaksınız. Aşırı güvenlikten, kameralardan, öğrencilerin bile fakülteler arası giriş çıkışlarının yasaklanmasından herkes rahatsız.

Güvenlik olmadan, güvenliği sağlam temellere oturtmadan öğretimi sürdürmek mümkün değil. 100 kişilik marjinal bir grup 10 bin kişinin eğitimini engelleyebiliyor. Güvenliği özel olarak değerlendirmek ve ciddiye almak zorundayız. İlk yaptığımız icraatlardan biri de sizin söylediğiniz şikâyetlerle ilgili şu oldu: Güvenlik konseptini değiştirebilir miyiz, diye düşündük. Devlet görevlilerine, emniyete konuyu ilettik. Bir de bu konuda danışmanlık hizmeti alabilir miyiz diye araştırıyoruz. İnsanları daha özgür kılabilecek bir alternatif var mı araştırıyoruz.

-Hocam size “Başkaban’ın aile doktoru” diyorlar. Siz çocuk cerrahısınız. Gerçekten Başbakan’ın aile doktoru musunuz? Tanışıklığınız nereden geliyor?

Bu konuda bugüne kadar sesimi çıkarmadım. Doğrusu Başbakan’ın aile doktoru olmayı gurur verici bir şey olarak görürüm; ama değilim. Beni böyle bir göreve yakıştıranlara teşekkür ediyorum; ama böyle bir iddia sahibi değilim. Ayrıca olmayı da isterdim. Onu da söyleyeyim. Sayın Başbakan’la tanışıklığımız doktor olmam nedeniyledir. Ben işini iyi yapan bir hekim olduğum için zaman zaman insanlara bir faydam oluyor. Böyle bir sebepten dolayı tanıştık. 14 yıldır tanışıyoruz. O, belediye başkanı iken tanıştık. Belki 5-6 kez kendi sorunları ile ilgi -omuz problemi vardı biliyorsunuz- belki fikrimi sormuş olabilir. Zaman zaman köylerde kasabalarda karşılaştığı hastalar için benden yardım istemiş olabilir.

-Eşiniz ve kızınız başörtülü. Geçen yıl, başörtülü öğrencilerin üniversiteye özgürce girebilmesi için hazırlanan destek bildirgesine imza atan 297 akademisyenden birisisiniz. Eşiniz ve kızınız üniversitede sizi ziyaret etmek istese veya sosyal tesislerde öğle yemeği yemek istese üniversiteye girebilecek mi?

Balta Limanı Sosyal Tesisleri’nde zaten başörtüsü yasağı diye bir şey yok. Eskiden varmış; ama şimdi yok. Ben daha 2 ay önce bir düğün vesilesi ile gittiğimde çok sayıda başörtülü hanımın orada olduğunu gördüm. Onun için böyle bir yasağın olmadığını söyleyebilirim. Eşim ve kızımın beni ziyaret edememesi diye bir problem görmüyorum. Biliyorsunuz başörtüsü konusundaki yargı kararı başörtüsü ile öğrenim görmeme konusundadır. Biz buna uyacağız tabii ki. Yargı kararının karşısında durmak gibi bir düşüncemiz hiçbir zaman olmadı. Kaldı ki böylesine önemli kurumların başındaki insanlar kendi inanç ve ideolojilerine göre davranamazlar. Ama ben üniversite kampüsüne girmeme konusunda bir yargı kararı olduğunu zannetmiyorum. Ayrıca var mı yok mu diye hukukçulara da sorarım; ama ben böyle bir şey duymadım.

-Halk üniversite bahçesine girip itfaiye kulesine çıkabilecek mi?

İtfaiye kulesine çıkma konusunu konuştum ama kulenin merdivenleri tahta ve nefes almayı güçleştirecek kadar dar. Onun için çok üzgünüm, orayı halka açamayacağız. Teknik olarak mümkün gözükmüyor. Ama üniversitenin bahçesini, tarihî binayı ve kampüsümüzü tabii ki halka ve turizme açmayı isteriz. Ama bunu ideolojik amaçla değil, herkesin kabul edeceği ve beğeneceği bir projeyle yapmayı istiyoruz.

-Şu sıralar kamuoyunda Ergenekon Terör Örgütü tartışılıyor. Bu örgütün üniversite yapılanmasından, öğretim üyelerini fişlemesinden bahsediliyor. Bu tür yapıların üniversiteden uzaklaşması için bir gayretiniz olacak mı?

Devam eden bir süreç bu. Sonuçlandığında neyin ne kadar geçerli olduğunu hep beraber göreceğiz. Biz hep birlikte özgür bir üniversite için çaba sarf edersek, bu felsefeyi içselleştirirsek tahmin ediyorum gizli örgütlere üye olmak gibi bir arzu daha da azalacaktır. Yapılması gereken daha fazla demokratikleşmek ve daha fazla özgür olmaktır.

-Mesut Parlak ayrılırken ‘Size kutsal emaneti bırakıyorum’ dedi. Rektörlük kutsal emanet mi? Rektörün yetkilerini aşırı bulanlardan mısınız? Yetki devri düşünür müsünüz?

Kanunlar çerçevesinde yetkilerimin devredilebilecek olanlarının tümünü devretmek isterim. Ama kanunlar buna müsaade etmiyor. Birçok maddi konuda, çok büyük meblağların altına anlamadığım hâlde imza atmak zorundayım. Özellikle idari ve mali konularda yetkilerimin önemli bir kısmını bu işin uzmanlarına devretmeyi çok isterim. Tabii akademik anlamda da rektör, yetki sahibi, yol gösteren, vizyon sahibi olmak zorundadır. Rektörlüğe kutsallık atfedemem ama çok gurur verici bir görev olduğunu söyleyebilirim.

-Rektör oldunuz. Bundan sonra ameliyatlara girecek misiniz?

Ameliyatı asla bırakmayacağım. Hafta sonlarında ameliyatlara gireceğim. Bunu yapan başarılı rektörler var. Ben bu konuda Hacettepe Üniversitesi Rektörü Tunçalp Özgen hocayı örnek alıyorum.

Aksiyon
i̇stanbul
üniversitesi'nde
sıkıyönetim
bitti!
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir