Hangi birisini düzelteyim ki bilemiyorum? Alınan ve ele geçen net ve brüt rakamları mı? Bahse konu olan, uzmanlar ile aile hekimleri arasındaki farklar ve benzerlikleri mi? Acilde görev yapmak durumunda kalan ve yetkileri ile yetenekleri birbirine karıştırılmış hekimlerin pozisyonlarını mı? Nostaljik olarak pratisyenin adının ve kendisinin olmadığı ve uzmanların hükümranlığının sürdürüldüğü dokunulmazlık günlerindeki, saltanat sefahatlerinin günah kurbağası konumunda görülen hilkat garibesi acil pratisyen hekiminin, yokluğunda kıymetinin anlaşılması misali, yere göğe sığdırılamayışlarını mı? Vatandaşlarımızın kendilerine ve sevdiklerine bir halel gelmesi durumunda asla ve kat'a sorumlu olmayacaklarını çığlıklar ve haykırışlar ile hem vatandaşlarımıza ve hem-i de STK ve yazar-yazan-çizen entel-dantel takımına duyurmak ve bundan kelli hedef gösterilmemelerini isteyerek, bilhassa kendileri dışında tüm 1. basamak hekimlerini hedef göstermek isteyişlerini mi?
Sözde, biz aile hekimlerinin iki kat azaltılmış iş yükü hafifliği ve sorumluluk seviyesi ve sözde kendilerine nazaran iki kat arttırılmış, nasıl icat edildiği ve kesinleştirildiği belirsiz ücretlendirilme seviyelerimiz ile uzmanlarımızın acillerde bu hesaba göre, yine sözde, bizden 2 x 2 = 4 kez daha fazla mağdur olduklarının ortaya çıkması ile sızlanma katsayılarının da o oranlarda artış göstermeye başladığının su yüzüne vurulmasının istenmelerini mi? Salt uzman oldukları konular ile uğraşmak istemelerinden dem vurarak, sanki üroloji uzmanına acilde kardiyak arrest ile gelen bir hastaya neden hastanın aort anevrizmasının teşhis ve tespit edilemeyerek, açık kalp ve abdomen cerrahisi ile rüptürün onarımının yapılamamasının hesapları soruluyormuşçasına, bir paranoid hezeyan yüklemli ruh hallerinin içine girmek için çabalanmalarını mı?
Hangi birisini çözmeye ve çözüm bulmaya çalışabiliriz bu sorunsallarının bilemiyorum ki! Veya nereden başlasam acaba? 1992 yılında Yalova Devlet Hastanesi Acil servisinde görevli iken, yaz döneminde yüzlerce tatilci hasta ile cebelleşir iken, akciğer ödemi ile gelen mixt metabolik ve kardiyak komplikasyonlar ile yüklü obezik senilitik bir hastaya naçizane ressüsitasyon yapmaya çalışıyor iken, tek hekimliğin çaresizliği ile o gece görevli hastanenin nöbetçi şefi konumundaki ulu manitu göz mütehassısı abimize bir kardeşi olarak, acil hemşire hanımı vasıtasıyla üst kattaki odasına telefon açtırarak, bir işin ucundan da onun tutmasını istemek ve telefonla kendisiyle konuşamayacak kadar bile yoğun olduğumu anlamasına rağmen, telefonu açan hemşire hanıma hitaben ve bana yönelik olarak, eğer hastaların bir gözlerinden aciliyetleri yok ise gelemeyeceğini, benim de gözlerimden öptüğünü ve gelse bile zaten benden veya hemşire hanımdan fazla bir şey yapamayacağını söyleyerek, beni tüm Yalova’nın ve periferinin sayfiyelerindeki ve son gelen acil ve hatta tüm trafik kazalarının rutin müdahaleleri ile el ele baş başa bırakan ve hatta ertesi günün pazar günü olması hasebiyle, yerime İstanbul’dan nöbeti devralmaya gelecek pratisyen acilci arkadaşımızın nöbetini almaya gelmemesi üzerine, bir pazar gününün daha 24 saati ile birlikte toplam bilfiil tek hekim olarak 48 saat acil ve tüm hastane servisler nöbetini tutmamı sağlayan, o günkü ve ertesi günkü tüm acilden ve hastaneden sorumlu-sorumsuz-sorunlu pratisyen ve uzmanlarını, ilahi adaletin görülmeye başlayan emareleri ile havale edişimin 20. sene-i devriyesinde, 25 yıllık meslek arkadaşları olarak, yine de kendilerini her şeylerine rağmen sevdiğimizi ve birbirimizi suçlayarak asılsız ithamlarla gücendirmek yerine siyasetin güdümüne girmiş ülkemin, büyük çoğunluğu uzmanlarımızdan müteşekkil yegane Tabipler Birliğinin, ülke tarafsız hekimler-sağlıkta güç birliğini ve sinerjisini yaratmak adına, revizyonel realitik ve anti-paralitik atılımlar ile uğraş vermelerimizin daha akli-selim bir seçenek olduğunun hatırlatılmasından mı başlasak acaba? İyisi mi bırakalım da dağınık kalsın! Sular bulanmadan durulmazmış...
Dr. İlhan Korkmaz-Ataevler
ASM Nilüfer/Bursa