MEDİMAGAZİN - Kanser tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en büyük sağlık sorunlarından birisi olmaya devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütüne bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Kuruluşu – IARC verilerine göre her yıl yaklaşık 233 bin kişi kanser tanısı alıyor ve bunların 126 bini kansere bağlı nedenlerle hayatını kaybediyor.
Kanser tedavisi gördükten sonra yaşamı boyunca kanser ve tedavisinin yarattığı sorunlarla boğuşan yüz binlerce kişi bulunuyor.
Kanser tanı ve tedavisi ise Türkiye ekonomisi ve sağlık bütçesini giderek daha fazla zorluyor.
DSÖ kanser kontrol programı öneriyor
Dünya Sağlık Örgütü kanser ile etkili mücadele için her ülkenin bir kanser kontrol programı oluşturmasını tavsiye ediyor.
Kanser kayıt, kanser taraması, tanı ve tedavi olanaklarını da içeren bu programla kanserlerin kayıt altına alınması, tarama programları ile erken saptanabilen kanser türleri için radyolojik ve moleküler tanı olanaklarının yaygınlaştırılması ve bir plana oturtulması, kanserde ana tedavi yöntemleri olan cerrahi, kemoterapi ve radyoterapinin olabilecek en verimli şekilde kullanılmasına yönelik planlar oluşturulması, tedavisi tamamlanan hastaların uzun dönem izlemi ve rehabilitasyonu ile toplum yaşamına aktif katılımlarının sağlanması da bu planın hedefleri arasında yer alıyor.
DSÖ’nün önerisi doğrultusunda Türkiye de birkaç yıllık aralıklarla kanser kontrol programı oluşturuyor. Yeni programın hazırlanmasında önceki programların gözden geçirilmesi, hedeflere ne kadar ulaşıldığının değerlendirilmesi, yeni bilimsel veriler eşliğinde tarama, tanı, tedavi ve izlemde yeni hedefler oluşturulması gerekiyor.
"Katkı beklenmedi, öneri ve görüş alınmadı"
Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu yeni kanser kontrol programının 2021 yılının Aralık ayında yayınlandığını ifade eden Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Anacak, programın kanser tanı ve tedavisi ile uğraşan merkezlerle ve kamuoyu ile paylaşılmadığını söyledi.
Programın hazırlanmasında büyük eksiklikler bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavuz Anacak, “Programın hazırlanması sırasında da Türkiye’nin önde gelen kanser araştırma kurumları, tanı ve tedavi merkezlerinden bir katkı beklenmedi, öneri ve görüş alınmadı." dedi.
Sürecin yıllardır herhangi bir değişikliğe uğramadığını ifade eden Prof. Dr. Anacak, programın kısıtlı bir çevrede hazırlandığı ve kimseye gönderilmeden web sitesinde yayınlandığını söyledi.
Prof. Dr. Anacak; Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Birliği, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı gibi kanserle ilgili kuruluşlarla yapılan projeler için zorunluluk olan programın çoğunlukla uygulanmadığını da sözlerine ekledi.
Sağlık Bakanlığının 2010 yılında yayımladığı “2010-2023 Onkoloji Hizmetleri Yeniden yapılanma Programını” örnek gösteren Prof. Dr. Yavuz Anacak, şunları kaydetti:
“Bu programa göre kanser tanı ve tedavisinde rol oynayan sağlık kurumları doğru bir şekilde basamaklandırıldı, personel ve ekipman tanımları ve gereksinimleri belirlendi, eksikleri olmasına rağmen sonuçta elle tutulur gözle görülür bir program vardı ortada. Sonra ne oldu, birkaç yıl içinde bir anda “şehir hastaneleri” adı altında daha önce hiç konuşulmamış, hiçbir plan ve projenin içinde yer almayan bir yapılanma “icat” edildi ve içinde bulunduğumuz 2022 yılında halen yürürlükte olması gereken “2010-2023 Onkoloji Hizmetleri Yeniden Yapılanma Programı” bir anda ortadan kayboldu.
Sağlık Bakanlığı yetkililerine sorarsanız program halen yürürlükte, kağıt üzerinde elbette, kaldı ki o bile meçhul çünkü Sağlık Bakanlığı’na bağlı herhangi bir web sitesinde dahi yer almıyor.”
"Programda sayfalarca çok da ilgisi olmayan konular var"
2021 yılında yayınlanan Türkiye Kanser Kontrol Programı’nın 511 sayfadan oluşan büyük bir doküman olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yavuz Anacak buna karşılık önemli konulara çok az yer verildiğini;
“Bir kanser kontrol planının içeriğinde ülkedeki mevcut durum ortaya konulduktan ve önceki planlar gözden geçirildikten sonra kayıt, tarama, tanı ve tedavide öncelikler, atılacak adımlar ve alınacak önlemlerin belirli biz zaman çizelgesi içerisinde verilmesi beklenir.
Elbette ki tüm bu planlamaların belirli sayısal verilere, istatistik bilgilere ve planlamaların da bilimsel araştırmalara dayanması gerekir. Oysaki ulusal planımızda sayfalar boyunca bir “textbook” kıvamında bugüne dek Türkiye’nin kanserle mücadelede aldığı yol, çeşitli kanserlerin tanı ve tedavi yöntemleri, kanser kayıtçılığının ya da mamografinin metodolojisi, gibi program ile çok da ilgisi olmayan konular var. Bu kalın kitapta 2021 kanser kontrol programının ilkeleri sadece 1,5 sayfada verilmiş.
Programın asıl unsuru kanser eylem planı ise sadece 5 sayfada yer alan 5 tablo ile aktarılmış, metin içerisinde bu tablolar hakkında hiçbir açıklama yok, programın son sayfalarında yer alan tablolardan sonra herhangi bir kapanış ya da sonuç bölüm de yer almayan doküman bu 5 tabloyla sona eriyor.” sözleriyle eleştirdi.
"İlk kanser kongresini 100 yıl önce yapmış bir ülkeye yakışmıyor"
Programda, daha önceden yürütülen projelerin devam etmesinin hedeflendiğini, programın önsözünde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Faz III Kanser Kontrol Programının daha önce hazırlanmış olan Faz I ve Faz II Kanser Kontrol Programlarındaki çalışmaların değerlendirilmesi, sonuçlarının raporlanması ve hizmetin devamlılığının sağlanması için hazırlandığının açıkça belirtildiğini ifade eden Prof. Dr. Anacak “Kanser ile ilgili bilgi birikiminin inanılmaz hızla arttığı, neredeyse her gün yeni tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirildiği bir dönemde 2021-2026 programına yeni hiç bir şey koymamak, 2016 yılındaki programı hiçbir değişiklik yapmadan devam ettirmek ilk kanser kongresini 100 yıl önce yapmış, altyapısı güçlü, kanserle uğraşan binlerce uzmanı olan bir ülkeye yakışmıyor.” sözlerini kullandı.
Eylem planında tanı ve tedavi ile ilgili hiçbir konunun yer almamasını anlayamadığını söyleyen Prof. Dr. Anacak, “Programın adı “Kanser Kontrol Programı” olduğuna göre tanı ve tedavi bu programın dışında olmamalı, mevcut belge olsa olsa “Kanser Tarama Programı” olarak adlandırılabilir görüşündeyim. Radyodiyagnostik, nükleer tıp, radyoterapi, kemoterapi ve kanser cerrahisi bu programın dışında olduğuna göre ülkemizin bu konulardaki planlarını Sağlık Bakanlığı’nın hangi birimi hazırlıyor? Örneğin hangi verilere göre radyoterapi merkezi sayısı, MR cihazı sayısı, tıbbi onkolog sayısı belirleniyor?
Programdaki hayal kırıklıkları bunlarla da sınırlı değil, kanser kayıt merkezlerinden gelen veriler ile hazırlanan kanser istatistikleri 2017 yılına ait. Türkiye’nin tüm illerinden verilerin anında merkezi bilgisayarlara aktarıldığı dijital çağda Sağlık Bakanlığı 2017 yılındaki kanser istatistiklerine dayanarak mı önümüzdeki 5 yılı planlıyor? Kanser sayısının her yıl hızla arttığı bir dönemde en azından güncel istatistikleri bilmek hakkımız değil mi?” sorularını yöneltti.
"Aralık 2023’ü beklemeden yeni plan hazırlanmalı"
Dokümanda bu programın kaç yıl süreceğinin belirtilmediğin, kanser eylem planındaki tablolara göre projelerin Aralık 2023’te tamamlanacağını bu bağlamda da planın 2 yıl için hazırlanmış olarak gözüktüğünü ifade eden Prof. Dr. Yavuz Anacak 2 yıl sürecek bir ulusal kanser kontrol programı olmaması gerektiği görüşünü paylaştı.
İyi bir kanser kontrol programının geçmiş programların sonuçlarını, kanser kayıt, tarama, erken tanı ve tedavi konularının tamamını kapsayan; kısa, orta ve uzun dönem hedeflerin belirlendiği, Sağlık Bakanlığı ile ülkedeki tüm sağlık kuruluşlarının kılavuzluğunda yapılanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yavuz Anacak, Aralık 2023’ü beklemeden yeni planın hazırlanması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.