Türkiye’de tıp fakültesi öğrencileri, pratik beceri kazanmaları ve genel hasta profiliyle karşılaşmaları için hala Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kuruluşlarından yararlanamıyor
Afiliasyon nedir?
Afiliasyon latince köken itibarı ile evlat edinme anlamına gelirken, günümüzde kurumlar arası işbirliği için kullanılıyor. Bir kurumda insan kaynağı yeterliliği, diğer kurumda ise fiziki ve malzeme yeterliliği olduğu durumlarda, ilk kuruma mensup kişilerin, ikinci kuruma giderek orada hizmet vermesi, eğitim alması işlemi anlamı taşıyor.
Birçok Batı ülkesinde üniversiteler ile hastaneler arasında bu tür bir işbirliği yapılıyor. Üniversiteler, tıp fakültelerinde sadece eğitim ve araştırma kadrosu bulundurarak, klinik eğitimlerini genellikle devlet, vakıf ya da özel bir kuruma ait hastanede yaptırıyor. Bu sayede yönetim ve işletme, eğitim ve araştırma kadrolarının yükü azaltılıyor.
Hem üniversite öğretim üyeleri hem de Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hekimler, tıp fakültesi öğrencilerinin pratik uygulama eksikliğini kapatmak için, Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerden faydalanması gerektiğini düşünüyor. Eğiticiler, tıp öğrencilerin eğitim amacıyla Sağlık Bakanlığı hastanelerine gitmesinin, iki taraf için de yararlı olacağına dikkat çekiyor. Mezuniyet öncesi tıp öğrencileri için uygulanacak bir afiliasyon programının, öğrenciler için çalışma ortamının görülmesi, pratik beceri kazanma; bakanlık hastanelerindeki eğiticiler için de bilgilerini tazeleme anlamına geldiğini dile getiren öğretim üyeleri, bakanlık hastanelerinin buna uygun yapılanması gerektiğini ifade ediyor.
“Eğitici eğitimi başlamalı”
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinin üniversitelerle afiliye edilmesinin yıllardır gündemde olduğunu söyledi. Bunun önündeki en büyük engelin “standardizasyonu sağlayamamak” olduğunu kaydeden Aktan, tıp fakültelerinde olduğu gibi Bakanlık hastanelerinde de eğitici eğitimlerinin başlaması gerektiğini ifade etti. Aktan, “Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki eğiticilerin eğitimleri sağlanırsa, tıp fakültesi öğrencilerinin oraya gitmesi mümkün olacak. Buralarda çalışan hekimlerin, gelecek öğrencilerin eğitimine katkı sağlaması gerekir. Oradaki eğitici kadrolarının buna hazırlanması, bu eğitimin önemine inanması, gerekli tecrübe ve yeteneğe kavuşturulması şart” dedi.
Angarya olarak görüldüler
Bu işi YÖK’ün sahiplenmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Özdemir Aktan, Sağlık Bakanlığı hastanelerine öğrenci gönderen tıp fakültelerinin, bundan memnun kalmadıklarına dikkat çekti. Aktan, “Zaman zaman fiziki imkanların yetersiz olduğu durumlarda, tıp fakülteleri öğrencilerini oralara gönderdi. Ama hiçbiri de bundan memnun kalmadı. Çünkü insanlar oraya giden öğrencileri angarya olarak gördüler. Bakanlıktaki hekimler, görev tanımlarının içinde böyle bir şey olmadığı için öğrencilerle ilgilenme gereği duymadılar. Oraya giden öğrenciler eğitim alamadan, gezinip geldiler. Ama eğitim ayrı bir şey. Bu, sadece göstermelik olursa eğitime katkısı da bulunmaz” diye konuştu.
Öğrenciler pratik yapamıyor
Öğrenci sayısının giderek artmasından dolayı, öğrencilere pratik eğitim yaptırmakta zorlandıklarını kaydeden Aktan, “Böyle bir yayılma, pratik eğitimin daha iyi yapılmasını sağlayabilir ki bu çok yerinde olur” dedi.
Sürekli tıp eğitimine katkı
İTO Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Sağlık Bakanlığı’na eğitim ve araştırma hastanelerinin de tıpkı tıp fakülteleri gibi birinci işinin eğitim olduğunu söyledi. Son dönemlerde Sağlık Bakanlığı hastanelerinde hizmetin daha ön plana çıkarıldığını bildiren Aktan, şunları dile getirdi:
“Bunun da değişmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinin birinci işinin eğitim olacak şekilde yeniden düzenlenmesi lazım. 1970’lerde tıp bilgisinin yarılanma ömrü 24 yıldı. 1974’te genel cerrahi uzmanı olan bir hekim, hiçbir şey okumazsa 24 yıl sonra 1998 yılında bildiklerinin yarısını unutuyordu. Ama 2000’li yıllara geldikten sonra, tıp bilgisinin yarılanma ömrü 4 yıla düştü. Bugün uzman olan birinin, eğer hiçbir şey okumazsa unuttukları ve değişen bilgilerle birlikte, 4 sene sonra bildiklerinin yarısı gitmiş olacak. Bu, sürekli tıp eğitiminin önemini artırdı. Sağlık Bakanlığı eğitim hastaneleri kendilerini bilgi açısından bir miktar koruyor ama, ikinci basamak hastaneleri bu yenilemeyi yapamıyor. Eğer tıp fakültesi öğrencileri Sağlık Bakanlığı hastanelerinden yararlanmaya başlarsa, çalışan hekimlere de sürekli tıp eğitimi kapsamında faydası dokunacak.”
“2000 yılından bu yana uygulanıyor”
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ergün Erdem, 7-8 senedir bu yöntemi uyguladıklarını söyledi. 2000 yılından beri aktif eğitim uygulamaya başladıklarını anlatan Erdem, “Bütün tıp fakülteleri, intern öğrencilerini Sağlık Bakanlığı hastanelerine gönderiyor. Biz birinci, ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerini alan çalışması adı altında sağlık ocağı, dispanser, ana çocuk sağlığı merkezi, devlet hastanesi gibi Denizli’deki kurumlara gönderiyoruz” dedi. Erdem, öğrencilerin alan çalışmalarının haftada ortalama 2-4 saat arasında olduğunu, öğrencilerin bazılarının o kurumları tanımak, bazılarının da hem mevzuatı hem de işin tıbbi yönünü öğrenmek için Sağlık Bakanlığı kurumlarına gittiğini kaydetti.
Ziyaret sonunda sınav var
Prof. Dr. Ergün Erdem, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak, Sağlık Bakanlığı’nın Denizli’deki sağlık kuruluşlarıyla eğitim anlamında işbirliği içinde olduklarını ifade etti. Öğrencilerin bu kurumlara sadece ziyarette bulunmadığını, sınava da tabi tutulduğunu vurgulayan Erdem, “Öğrenciler fakülteden bir uzman sorumluluğunda diğer kurumlara gidiyor. Eğer uzman gitmezse, Sağlık Bakanlığı’ndaki sorumlu kişi bizim hazırladığımız programa uyuyor” diye konuştu.
Erdem, kendi fakültelerinin 300 yataklı donanımlı bir hastanesi olduğunu ancak, öğrencilerin sağlık kurumlarının gerçekte nasıl çalıştığını görebilmesi için böyle bir uygulamayı tercih ettiklerini söyledi. Erdem, “ Öğrencilerimiz nasıl bir ortamda çalışacaklarını, ülkenin sağlık sorunlarını görebiliyor. Hekimlik bir insan ilişkisidir. Öğrenci birinci sınıftan itibaren hastayla karşılaştığı için, sosyal anlamda gelişme şansı bulabiliyor” dedi.
Uygun yapılanma gerekli
Sağlık Bakanlığı hastaneleriyle işbirliği yapılabilmesi için kurumlarının buna uygun yapılandırılması gerektiğini ifade eden Erdem, “Öğrenci gönderirken kendi öğretim üyemiz denetiminde gönderiyoruz. Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışan meslektaşlarımız akademisyenlik yolunu tercih etmedikleri için veya çoğunun bu alanda fazla birikimi olmadığı için öğrenciye verebilecekleri sınırlı. Sağlık Bakanlığı, öğrenci eğitiminde işbirliği yapacak kurumlarını yapılandırırsa daha yararlı olur. Örneğin cerrahiye giden bir öğrenci, oradaki hekimlerin muayenehanelerine gitmeleri durumunda yarım gün eğitim alamayacak. Denizli’de bu gibi durumlarla pek karşılaşmıyoruz, meslektaşlarımızla yüz yüze görüştüğümüz için aksaklıkların önüne geçebiliyoruz. Ama farklı şehirlerde bu tür sorunlar olabilir” diye konuştu.
“Şartlar protokolle belirlenmeli”
Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Alper Cihan da tıp fakültelerinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı hastaneleriyle işbirliği yapması gerektiğini dile getirdi. Bakanlık hastanelerinin özellikle klinik çalışmalarda faydalı olabileceğine dikkat çeken Cihan, “Ama bunun şartlarının ve müfredatının kurumlar arasında bir afiliyasyonla belirlenmesi lazım. Öğrenciler bu kurumlara gönderildiğinde ne yapmaları isteniyor, hangi kurallara tabi olmaları gerekiyor, bunların bir protokolle belirlenmesi gerekir” diye konuştu. Tıp fakültesinde öğrenciyken kendisinin de bir Sağlık Bakanlığı hastanesine karnesini bıraktığını, iki ay sonunda da gidip karnesini aldığını anlatan Cihan, “Bakanlık hastanesine giden arkadaşlarımız da bir şey yapmıyordu. Çünkü o kurumun öğrenciye vermesi gereken zorunlu bir protokol yoktu” dedi.
Hasta potansiyeli önemli
Doç. Dr. Alper Cihan, tıp fakültelerindeki araştırma ve eğitim faaliyetlerinden dolayı hasta potansiyelinin düşük olduğunu, buraya gelenler de seçilmiş hasta oldukları için öğrencilerin mezun olunca genel hasta profiliyle karşılaştıklarında bocaladığını kaydetti.
Usta-çırak ilişkisi
Sağlık Bakanlığı hastanelerinin, afiliyasyondan dolayı üniversitelerin bazı eğitim uygulamalarından olumlu yönde etkileneceklerini dile getiren Cihan, şunları söyledi:
“Eğitim hastanelerinde zaten asistan eğitimi yürütülüyor. Öğrenci eğitimi nedeniyle tıp fakültesiyle afiliye olmaktan dolayı gelecek eğitim işbirliğinden, Bakanlık hastanelerinin kazançları olur. Kliniklerin çoğunda haftalık bakım toplantısı, aylık seminer toplantıları, makale toplantıları oluyor. Ama üniversiteye afiliye olunduğunda, bu uygulamaları yapmayan klinikler de yapmak zorunda kalacak. Bu eğitimler sırasında o öğrenci alması gereken bilgiyi alacak. Öğrenci gelmesi Sağlık Bakanlığı sağlık kurumlarındaki hizmeti aksatmaz. Çünkü gelecek öğrenciler, usta-çırak ilişkileriyle eğitilecekleri için, bir şef veya hekimin yanına verilir. Hatta o hekimin pansuman yapmasına, dosyayı incelemesine, ameliyata girmesine yardımcı olarak yedek eleman görevi üstlenebilirler.”
Doç. Dr. Cihan, bu programın Bakanlık hastanelerindeki performans uygulamasını engellemeyeceğini, çünkü öğrencilerin ek iş yükü getirmeyeceğini söyledi. Performans uygulamasında kişinin eğitim faaliyetine de puan verildiğine dikkat çeken Cihan, “Ama kişilerin biraz daha bir şeyler okuyup, anlatmasını sağlayacağı için, kişisel performansı zorlayabilir” dedi.
“Entegrasyon geliştirilmesi lazım”
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Terzi, pek çok Batı Avrupa ülkesinde ve ABD’de, uygulanan afiliyasyon programlarıyla, o bölgedeki üniversite hastaneleriyle bakanlığın eğitim hastaneleri entegre edildiğini kaydetti. Bununla, ikinci basamağın eğitimde etkin olarak kullanılması ve öğrencilerin her türlü hastayı görmesinin amaçlandığını belirten Terzi, “Bizim ülkemizde de buna şiddetle ihtiyaç var. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin, YÖK’le bir anlaşma yapıp hem mezuniyet öncesi hem mezuniyet sonrası için entegrasyon geliştirmesi lazım” dedi. Terzi, bizde entegrasyon-afiliyasyon dendiği zaman herkesin “ödünün koptuğunu”, ama insanları rahatsız etmeyecek özgün bir model yaratılabileceğini söyledi. İdari birleşmeyi kapsamadan, eğitim konusunda bir kontrat imzalanabileceğini dile getiren Terzi, “Böylece o rahatsızlık hissi ortadan kalkar” diye konuştu.
“Dünyadaki eğilim, tek bir eğitim ortamı yaratmak”
Prof. Dr. Cem Terzi, dünyadaki eğilimin, birinci, ikinci basamak sağlık kuruluşları ve eğitim hastanelerinin hepsini tek bir eğitim ortamı haline getirebilmek, oradaki insan gücünü de eğitici potansiyel olarak kullanmak olduğunu ifade etti.
Tıp fakültesi öğrencilerinin Bakanlık hastanelerinden yararlanmasıyla, oradaki kültürel ortamı bilimsellik ve araştırma anlamında yükselteceğini belirten Terzi, şunları söyledi:
“Öğrenci girdiği her yeri yenileştirir, güzelleştirir. Oradaki insanlar eğitici haline gelecekleri için başka bir formasyona dönüşürler. Bir sıçrama olur. Ayrıca Bakanlık hastanelerinde hizmetin niteliği değişir. Hastalara bilgi verilmesi, öğrencilerin polikliniğe alınması bir kültürel değişime yol açar. Bazı işlerin yavaşlaması ve eğitime daha çok zaman ayrılması nedeniyle daha çok insan gücüne ihtiyaç olabilir ama bu sonuca değer.”
“Afiliye hastane olmaması eksiklik”
Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu’nun hazırladığı bir raporda, klinik eğitimin geliştirilmesi için afiliye sağlık kuruluşlarıyla birlikte çalışılması gerektiği bildirildi
WFME’nin (Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu) 2002 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yaptığı ziyaret sonucu hazırladığı raporda, klinik eğitim için başka klinik eğitim imkanlarının sağlanmamış olması eleştiriliyor. Raporda, kütüphane, bilgisayar ve laboratuvar olanaklarının yeterli olduğu, fakat klinik eğitim için daha başka imkanların sağlanmamış olmasının önemli bir eksiklik olduğu vurgulanıyor. Klinik eğitimin geliştirilmesi için önerilerde bulunan WFME raporunda şunlar dile getiriliyor:
“Zorlukların farkındayız. Ancak klinik eğitimin daha da gelişmesi için mezunlarınızın gelecekte birinci basamak sağlık sistemi içerisinde yer alan kliniklerde ve diğer hastanelerde (afiliye hastane) diğer hasta gruplarıyla çalışması gereklidir.
Bu bağlamda, 1998’de belirtildiği üzere diğer bir WFME önerisi tıp eğitiminin amaçları ve içeriği açısından şöyledir: ‘Tıp eğitimi hastalık spekturumdaki, nüfus hareketindeki ve sağlık hizmetindeki değişikliklere uyum sağlamalıdır. Müfredatın bir bölümü birinci basamak sağlık hizmetleri içerisinde gerçekleştirilmelidir.”
ABD’de klinik staj afiliye hastanelerde
ABD’de 3. ve 4. yıllardaki klinik stajlar, tıp fakültesi hastanesinde veya fakültenin resmi olarak anlaşmalı olduğu afiliye hastanelerde yapılabiliyor
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) birçok tıp fakültesinde uygulanan afiliasyon programlarının afiliye merkez yöneticileri, bu sistemin geleceğin hekimleri için çok yararlı olacağını düşünüyor. Yöneticiler, öğrencilerin böylece daha kapsamlı bir eğitim aldığını, daha farklı klinik tecrübelerden yararlandığını ve yine faklı hastanelere başvuran farklı hasta profillerini tanıma olanağı bulduklarını kaydediyor. Bunun yanı sıra, bir üniversite hastanesi ile afiliye olmak ve öğrenci eğitimi vermek bu hastanelerde de bilimselliği artırıyor, daha dikkatli ve kaliteli hizmet verilmesine öncü oluyor. Yöneticiler, bunun da hastalarına çok faydalı olduğunu belirtiyor.
ABD'de klinik stajlar afiliye hastanelerde
ABD’de afiliasyon sistemi şöyle işliyor:
Tıp eğitiminin ilk 2 yılında (ilk yıl 38, ikinci yıl 37 hafta olmak üzere) temel tıp bilimleri (anatomi, biyokimya, fizyoloji, farmakoloji, mikrobiyoloji ve immunoloji, davranış bilimleri) yer alıyor. İzleyen 2 yılda (3. yıl 47 hafta, 4. yıl 35 hafta olmak üzere) klinik stajlar (dahiliye, aile hekimliği, nöroloji, kadın hastalıkları ve doğum, cerrahi, çocuk hastalıkları) bulunuyor. Klinik stajlar tıp fakültesi hastanesinde veya fakültenin resmi olarak anlaşmalı olduğu afiliye hastanelerde yapılabiliyor.
Tıp fakülteleri ile klinik afiliye hastaneler arasında yazılı bir anlaşma imzalanıyor. Bu anlaşma ile tıp öğrencilerinin eğitim programına uygun olarak bu hastanelerin sorumlulukları belirleniyor.
Afiliasyon anlaşmaları minimum olarak şu maddeleri içeriyor: * Afiliye klinikler ile oluşturulan anlaşmadaki eğitim programı tıp fakültesi dekanlığının kontrolü altında olmalı.
* Tıp fakültesi öğrencisinin uygun kaynaklara ulaşımı sağlanmalı.
* Tıp fakültesi önceliği ve öğrenci eğitimi akademik ilişkilerden önde tutulmalı.
* Tıp fakültesi öğretim üyeleri ile afiliye hastanelerin klinik şeflerinin öğrenci eğitimindeki sorumlulukları belirlenmeli.
* Öğrencilerin infeksiyöz veya çevresel zararlara maruz kalması durumunda veya mesleksel yaralanmalarda takip ve tedavisinin sorumluluğunu taşımalı.
* Klinik afiliye merkezlerdeki hasta bakımı ve tedavisi, tıp fakültesi öğrencilerinin hasta bakımı ile ilgili görev ve eğitim sürecini aksatmamalı.
* Öğrencinin değerlendirmesinden klinik şefleri veya tıp fakültesi başkanlıkları sorumludur.
Fakülteler birden çok kuruluşla afiliye
Cornell Üniversitesi Weill Tıp Fakültesi New York Presbyterian Hastanesi ile 1927 yılından beri afiliye olarak çalışıyor. Bu fakülte aynı zamanda Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi ve Hospital for Special Surgery ile de afiliye. Albert Einstein Tıp Fakültesi de North Shore Hastanesi ve Long Island Tıp Merkezi ile afiliye olarak çalışıyor. Long Island Tıp Merkezi 1988’den beri Albert Einstein Tıp Fakültesi’nin Long Island kampusü olarak çalışıyor ve yıllık 180 öğrenci eğitim alıyor.
1998-1999 yıllarında, Toronto Hastanesi ve divizyonları Üniversite Sağlık Ağı adı altında toplandı. Bu ağ, Toronto General Hospital, the Toronto Western Hospital, ve the Princess Margaret Hospital hastanesini kapsıyor. Fakülte 11 eğitim hastanesi ve 5 devlet hastanesi ile afiliye olarak çalışıyor.
Tamamen afiliye hastaneler ise şunlar:
Baycrest Centre for Geriatric Care, Bloorview MacMillan Children’s Centre, Centre for Addiction and Mental Health, Hospital For Sick Children, Mount Sinai Hospital, St. Michael’s Hospital, Sunnybrook Health Sciences Centre, Women’s College Hospital, Toronto Rehabilitation Institute, University Health Network.