Mevcut şartlar altında Tam Gün için bir çözüm önerisi
Tamgün Yasası ve onu takip eden zorunlu yasal düzenlemelerle hekimlerin eş zamanlı olarak kamuda ve özelde çalışmalarını önleyici ya da bu bağlantıyı minimize edici yönde yasal düzenlemeler yapılmıştır. Getirilen yapay kotasyonlarla hekimler (ve diğer sağlık personeli) tek bir yerde çalışmaya zorlanmış, böylece zaten eksik olan insan gücünden tam ve verimli olarak istifade edebilme yolları kapatılmıştır. Bu düzenlemeler sonucunda ne hastalar, ne hekimler ne de sağlık kuruluşları tam olarak memnun edilebilmiştir. Getirilen performans sistemine ragmen hekimlerin tamamı kamuda tutulamamıştır. Kamuda tutulabilenler memnun edilememiştir. Ayrılan hekimlere ihtiyaç duyan hastalar bu hekimleri bulamaz hale gelmişler, bulduklarında ise gereğinden fazla bedel ödemek zorunda kalmışlardır. Sonuçta, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla hiç uyum sağlamayan, tüm paydaşları huzursuz eden, hakkaniyet duygusunu zedeleyen bir tablo ortaya çıkmıştır.
Sağlık Bakanının “sağlık personelinden azami ölçüde istifade etmek zorundayız” şeklindeki görüşü bir ülke gerçeğidir. Bugüne kadar yaşananlardan elde edilen tecrübeler, yargı organlarının kararları, paydaşların beklentileri, ülke ihtiyaçları ve siyasi iradenin tercihleri isabetli bir şekilde analiz edildiği takdirde kalıcı bir çözüme ulaşmanın büyük ölçüde mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bunu, hem kurumları hem hekimleri hem de hastaları memnun edecek bir şekilde hayata geçirmemiz gerekmektedir.Aşağıda bütün bunları mümkün olduğunca birarada çözümlemeyi hedefleyen bir öneri sunuyoruz.
Tamgün konusu yeniden masaya yatırılırken en önemli sorunun öğretim üyeleriyle ilgili olduğu yönünde bir görüş ortaya konulmuş ve çözüm arayışları bu kesim üzerine odaklanmıştır. Bu görüşe katılmamakla birlikte, biz de öğretim üyeleri üzerinden önerilerimizi somutlaştıracağız. Devlet yükseköğretim kurumları dışındaki kamu kurumlarında çalışan hekimler için de paralel düzenlemelerin pekala yapılabileceği kanaatindeyiz.
Çözüm Önerisine Genel Bakış
|
Öğretim elemanlarının mesai dışı çalışma çizelgesi (1) |
|||
|
HIZMET SÜRESI (2) |
|||
|
4 yıla kadar olanlar |
4 yıldan fazla, 8 yıldan az olanlar |
8 yıldan fazla, 12 yıldan az olanlar |
12 yıldan fazla olanlar |
Kendi Kurumunda (3) |
- |
Çalışabilir |
Çalışabilir |
Çalışabilir |
Diğer Kurumlarda (4) |
- |
- |
Çalışabilir |
Çalışabilir |
Serbest Meslek (5) |
- |
- |
- |
Çalışabilir |
Çizelgede parantez içerisinde verilen numaralarla ilgili açıklama ve görüşler (ilgili Anayasa Mahkemesi hükümleri aynen alınmıştır):
(1) Mesai dışı çalışabilecek öğretim elemanları:
· Öğretim elemanlarının yükseköğretim kurumlarında tam gün ve kadrolu olarak çalışmaları esastır.
(İlgili AYM hükmü: “Yasakoyucu bu kural ile kamuda çalışan tüm memurlarda olduğu gibi öğretim elemanlarının da devamlı statüde görev yapacaklarını belirlemiştir. Ayrıca, yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapma, bilgi ve teknoloji üretme,bilim verilerini yayma, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olma,yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilimdünyasının seçkin bir üyesi haline gelme gibi yükseköğretimin temelamaçlarının gerçekleştirilmesinin de üniversitelerde devamlı statüde çalışmayı gerekli kılabilir. Bu nedenle, kamu görevlisi olmaları nedeniyle öğretim elemanlarının da hangi statüde çalışacaklarının belirlenmesi yasakoyucunun takdir yetkisi içinde kalmaktadır”)
· Mesai dışında çalışma hakkı belirli bir akademik olgunluğa sahip olan Profesör ve Doçentlere verilmiştir. Profesör veya doçentler ise tabloda gösterilen esaslar dahilinde çalışabilirler.
(İlgili AYM hükmü:“….ayrıca, üniversitelerde görev yapan öğretim görevlileri, okutmanlar, öğretim yardımcıları ile akademik olarak belirli bir yetkinliğe sahip öğretim üyeleri arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın mesai sonrası ücretsiz de olsa resmi veya özel herhangi bir iş yapmalarının yasaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumun Anayasa’nın 130. maddesi ile bağdaşmadığı açıktır.”)
· Profesör ve doçentlerin mesai dışında çalışma hakları öğretim üyesi olarak geçirdikleri süreler esas alınarak kademelendirilmiştir. Kademelendirme yapılırken öncelik kendi kurumunda mesai dışında çalışabilmeye verilmiştir. Böylece “kurum hakkı” gözetilmiştir. İkinci kademe olarak başka kurumlarda çalışma hakkı verilmiş ve böylece kamu yararı gözetilmiştir. Üçüncü kademe olarak serbest meslek icrası hakkı verilmiş ve böylece ancak kendi kurumuna ve kamuya yeterince hizmet vermiş olanlara kendi hesabına çalışabilme imkanı getirilmiştir.
(İlgili AYM hükmü:“Yasakoyucu, yükseköğretimin Anayasa’da belirtilen ilkeler doğrultusunda geliştirilmesi, bu bağlamda sağlık sorunlarının çözüme kavuşturulması için öğretim elemanlarının unvan ve statülerine uygun bazı sınırlamalar getirerek çalışma koşullarını belirleyebilir.”)
(2) Hizmet Süresi:
· Hizmet süresinin hesaplanmasında yardımcı doçentlikten itibaren yükseköğretim kurumlarında kadrolu olarak geçirilen fiili süreler dikkate alınır. Yıllık izinler ve akademik faaliyetler için verilen izinler buna dahildir.
·
· Yapılan kademelendirme sonucunda; öğretim üyeliğinde geçirdiği toplam sure dört yıldan kısa olduğu için mesai dışında çalışamayacak profesörler olabileceği gibi, 12 yıldan uzun sure öğretim üyeliği yaptığı için muayenehane açabilecek doçentler olabilecektir. Böylece aynı unvanı çok farklı şekillerde elde edenler arasında ortaya çıkabilecek polemikler, hiç olmazsa mesai dışında çalışma hakkı yönünden bir hakkaniyet sağlanarak azaltılmış olacaktır.
·
· Unvan ve hizmet süresine prim veren bu yöntem, öğretim üyesi olmayı ve uzun süreler bu pozisyonda kalmayı teşvik eden bir uygulamadır. Öğretim üyeliğini kısa yoldan rant elde etmenin bir aracı olmaktan uzak tutmaktadır. Geçirilen süreler, yeni çalışma alanları yaratılarak ödüllendirilmektedir. Yetişen öğretim üyelerinden tüm hizmet alanlarında istifade edilebilmesi sağlanmaktadır.
·
· Tamgün sürecinde üniversitelerden ayrılmak durumunda kalan hocaların büyük bir kısmı geri döndükleri taktirde muayenehane açma hakkını kullanabilecek durumda olacaklardır. Öte yandan, unvan sahibi olan fakat meslek ve sanatını serbest olarak icra edebilmek için öğretim üyeliği süresi yönünden yetersiz kalanların bu düzenlemeden hoşnut kalmamaları mümkündür. Dönmelerinde gerçekten yarar beklenmesi gerekenler bunlardan ziyade tecrübeli hocalar olmalıdır.
(3) Mesai dışında kendi kurumunda çalışma:
· Bu çalışmalardan kast edilen, mesai dışı gün ve saatlerde olmak kaydıyla, görev yaptığı kurumun belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde, o kurumun hizmet olanakları kullanılarak yapılan gelir getirici tüm çalışmalardır. Mesai dışı faaliyetler bağlamında akademik ve bilimsel faaliyetler kast edilmemektedir. Çünkü bu faaliyetler mesai mefhumu gözetilmeksizin her öğretim üyesinin tabii hakkıdır.
(İlgili AYM hükmü:Ancak getirilen bu sınırlamalar, üniversitelerdeki bilim özgürlüğü ve bilimsel özerkliğin gereği olan her türlü bilimsel faaliyeti engelleyici nitelikte olamaz. İptali istenen düzenleme ile üniversitelerin bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişime ve kalkınmaya destek olmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek gibi görevlerini yerine getirmesinin engellendiği,… anlaşılmaktadır. Bu durumun Anayasa’nın 130. maddesi ile bağdaşmadığı açıktır.”)
· Bu faaliyetlerin bedeli hasta (ya da özel sigortası) tarafından ödenecektir. Fiyatlandırma, Türk Tabipler Birliği Asgari Fiyat Tarifesi gibi bir tarife üzerinden yapılabilir. Elde edilen gelir kurumun döner sermaye işletmesi hesabına aktarılır. Kurumun sağladığı olanaklar, iş ve işlemler için gereken kesintiler yapılır. Kalan miktar, ilgili hekime bir ay içinde ödenir.
·
· Bu öğretim üyelerinin bu faaliyetten elde edecekleri gelir, hiç bir şekilde mesai içi döner sermaye gelirinden fazla olamaz. Fazla olduğu takdirde artan kısım hazine hesabına irat kaydedilir. (Bu kural, mesai içinde halledilebilecek işlerin mesai dışına kaydırılmasını, yönlendirilmesini ve böylece hizmet alanların mağdur edilmesini önlemek için getirilen önemli bir kuraldır. Fazla gelir için kurum döner sermayesi yerine Hazine hesabının getirilmesi, kurumun bu duruma göz yumması ihtimaline karşı bir tedbirdir.
·
· Mesai dışında çok kazanmak isteyenlerin öncelikle mesai içinde çok kazanmaları gerekecektir. Böylece mesai verimi artacak, mesai içinde çok çalışanlar, hem çok kazanacaklar hem de mesai dışı gelir potansiyellerini yükseltmiş olacaklardır.
(4) Mesai dışında başka kurumlarda çalışma:
· Diğer kurumlardan kast edilen şey tüm kamu, özel sektör ve vakıflara ait sağlık kurum ve kuruluşlarıdır.
·
· Aynı anda birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda çalışmak mümkündür. Böylece, öğretim üyesi sayısının az olduğu branşlarda bu öğretim üyelerinden en fazla ölçüde yararlanma imkanı doğar. Hali hazırda özel sektörde mesai sonrası çalışmakta olanların durumu korunur. İhtiyaç duyan diğer kurum, hastane ve vakıf üniversitelerininin bu ihtiyaçlarına cevap verilebilir hale gelinir.
·
(İlgili AYM hükmü:''Ayrıca bazı dallarda uzman olan hekimlerin sayıca az olması ve kamunun yanında özel sağlık kuruluşlarının da bu dallarda uzman hekimlere ihtiyaç duyması, bu hekimlerin mesleğini mesai saatleriyle sınırlı olmaksızın yaygın bir şekilde icra etmelerini gerekli kılabilir. Hekimlerin insan sağlığının gelişmesi ve yaşam haklarının korunması ile doğrudan ilgili olan bu konumları dikkate alınmaksızın çalışma koşullarının kuralda belirtildiği şekilde sınırlandırılması bireylerin yaşam hakkını zedeleyici nitelik taşımaktadır.”)
· Bu hakka sahip öğretim üyeleri isterlerse aynı zamanda kendi kurumlarında da mesai dışında çalışabilirler. Bu durumda, madde (3) çerçevesinde hareket edilir.
·
· Bu hakka sahip öğretim üyelerine kendi kurumunun ihtiyacı varsa “haftada en az 2 gün ve toplam 10 saat gibi bir süre” veya “mesai dışında kendi kurumunda belirli miktarda hizmet vermiş olma gibi bir şart” konulabilir. Böylece, o kurumda hizmet almak isteyip de bu öğretim üyelerinden mesai saatleri içerisinde istifade edemeyen ya da belirli bir öğretim üyesinden o kurumda özel olarak hizmet almak isteyenlerin ihtiyaçları karşılanmış olur.
·
· Bu öğretim üyeleri çalışacakları diğer kurumlarla o kurumların ihtiyaçları çerçevesinde sözleşme yaparlar. Yapılan sözleşmeler, öğretim üyesinin bağlı bulunduğu kurum tarafından onaylanarak geçerlilik kazanır.
·
· Bu öğretim üyelerinin diğer kurumlarda çalışarak elde ettikleri toplam gelirin %15'i kendi kurumlarının döner sermaye işletmesi hesabına “kurum hakkı” olarak aktarılır.
·
· Öğretim üyesinin diğer kurumlardaki çalışmalarından elde ettiği gelir, kendi kurumundaki mesai içi ve mesai dışı döner sermaye gelirleri toplamından fazla olamaz. Fazla olduğu takdirde artan kısım artan kısım hazine hesabına irat kaydedilir. Bu kural, mesai içinde halledilebilecek işlerin mesai dışına ve başka kurumlara kaydırılmasını, yönlendirilmesini ve böylece kendi kurumlarının ve buralardan hizmet almak isteyenlerin mağdur edilmesini önlemek için önemli bir kuraldır. Fazla gelir için kurum döner sermayesi yerine Hazine hesabının getirilmesi, kurumun %15 pay alma beklentisiyle bu duruma göz yummasını önlemek içindir.
·
· Diğer kurumlardan daha yüksek gelir elde etmek isteyenler bunu öncelikle kendi kurumlarında daha çok çalışarak ve dolayısıyla kazanarak sağlayabileceklerdir. Bundan hem kendileri hem de kurumları kazançlı çıkacaktır. Öğretim üyesinin artan mesai dışı gelir potansiyeli sayesinde, çalışacakları diğer kurumların o öğretim üyesinden daha fazla hizmet satın alabilmeleri de mümkün olacaktır.
·
· Unvanı ve hizmet süresi itibarıyla bu şekilde çalışma hakkına sahip olan öğretim üyelerine kurumları tarafından bu imkan sağlanmaz ya da mücbir nedenlerle (örneğin çalışılabilecek başka bir kurumun hiç olmaması, yasal çerçevenin imkan vermemesi vb) sağlanamazsa bu öğretim üyelerinin mağduriyeti tazminat yoluyla giderilmelidir. Bu tazminat, bu şekilde çalışabilen eşdeğer öğretim üyelerinin ortalama gelirleri de göz önüne alınarak belirlenmeli; öğretim üyesinin gözünün dışarıda olmasını engelleyecek, kendi kurumunda kalmasını sağlayacak bir düzeyde olmalıdır. Bunun finansmanı için, gelir getiren öğretim üyelerinden yapılacak kurum kesintilerinin bir kısmı kullanılabilir.
(5) Meslek ve sanatın serbest olarak icra edilmesi:
· Serbest meslek icrası hekim öğretim üyeleri için muayenehane açabilmek anlamına gelir. Diğer öğretim üyeleri içinse meslek ve sanatlarını kendi işyerlerinde yapabilmek anlamına gelir. 30’lu yaşlarda öğretim üyeliğine başlamış, 12 yıl süreyle kendi kurumunda ve başka kurumlarda hizmetler vermiş, 45-50’li yaşlara gelmiş öğretim üyeleri için bu makul bir hak olarak kabul edilmelidir. Ancak sağlanan bu imkanın, bilindik! yöntemlerle suistimal edilmesini önlemek için gereken tedbirler alınmalıdır.
·
· Bu hakka sahip öğretim üyeleri isterlerse aynı zamanda kendi kurumlarında ve başka kurumlarda da mesai dışında çalışabilirler. Hatta kendi kurumunun ya da başka kurumların ihtiyacı varsa, kurum hakkı ve kamu yararı gözetilerek; “haftada en az 2'şer gün ve toplam 10'ar saat gibi bir sure” veya “belirli miktarda hizmet vermiş olma gibi bir şart” da konulabilir. Böylece, sayıları az olan öğretim üyelerinin niteliklerinden en fazla ölçüde yararlanma imkanı doğar. Bu öğretim üyelerine ihtiyaç duyanlar için muayenehane dışında bir seçenek de sağlanmış olur. Bu durum Anayasa Mahkemesi kararına da uygun düşer.
·
· Bu öğretim üyelerinin kendi kurumlarında ve / veya başka kurumlarda çalışmaları halinde madde (3) ve madde (4) çerçevesinde hareket edilir.
·
· Meslek ve sanatını serbest olarak icra eden öğretim üyelerine kendi kurumlarında ve diğer kurumlarda hiç bir şekilde idarecilik, yöneticilik gibi görevler verilemez. Seçilme ya da atanma pozisyonunda bulunanlar, bu gerçekleştiği taktirde serbest meslek icra edemeyeceklerini fakat bunun tazmin edileceğini bilirler ve buna gore hareket ederler. Üniversite organlarına seçme ve seçilme hakları yoktur. Akademik yükselme ve atanmalarda jüri üyesi olarak görev alamazlar. Tıpta uzmanlık tezi gibi bitirme tezlerinde jüri üyesi olamazlar. Bu düzenleme ile söz konusu öğretim üyelerinin idarecilik, yöneticilik ve akademik pozisyonlarını kullanarak çeşitli şekillerde suistimallerde bulunmaları ihtimaline karşı önlenmiş alınmış olacaktır. Çok önemli bir düzenlemedir. Meslek ve sanatını serbest olarak icra etmeyi isteyen öğretim üyeleri, bunun karşılığında akademik ve idari yönden sahip oldukları bazı haklardan feragat etmek ve sıkı control altında çalışmak zorunda olacaklardır.
·
· Meslek ve sanatını serbest olarak icra eden öğretim üyeleri, bu faaliyetlerinden elde ettikleri gelirin %15’ini kendi kurumlarının döner sermaye işletmesi hesabına “kurum hakkı” olarak aktarırlar. Beyan edilen serbest meslek geliri, o öğretim üyesinin mesai içi ve mesai dışı diğer çalışmaları nedeniyle kendisine ödenen gelirlerin toplamından daha az olamaz. Kurum, gerek gördüğü takdirde, bu oranı üç katına kadar arttırabilir, öğretim üyesinin serbest meslek faaliyetini ve gelir-giderlerini denetleyecek önlemler alabilir. Kuruma böyle bir yetki verilmesi çok yüksek geliri olanlarla düşük geliri olanlar arasında bir ayırım yapılması, serbest meslek faaliyetinden sağlanan gelirin doğru beyan edilmesi ve hizmet alanların mağduriyetlerinin önlenmesi konularında idareye yardımcı olabilir.
·
· Unvanı ve hizmet süresi itibarıyla mesai dışında meslek ve sanatını serbest olarak icra etme hakkına sahip olan öğretim üyelerine kurumları tarafından bu imkan sağlanmaz ya da herhangi bir nedenle sağlanamazsa o öğretim üyelerinin mağduriyeti sabit bir tazminat ödenerek telafi edilmelidir. Bu tazminat belirlenirken, söz konusu öğretim üyesinin mesai içi faaliyetlerinden elde ettiği döner sermaye geliri; çalışamadığı kademe veya kademeler ve bu kademelerde çalışabilen eşdeğer diğer öğretim üyelerinin elde ettiği ortalama aylık gelir göz önüne alınmalıdır. Bunun finansmanı için, gelir getiren öğretim üyelerinden yapılacak kurum kesintilerinin bir kısmı kullanılabilir. Verilecek tazminat, öğretim üyesinin gözünün dışarıda olmasını engelleyecek, kendi kurumunda kalmasını sağlayacak bir düzeyde olmalıdır.
·
Diğer Hususlar:
· Unvanı ve hizmet süresi itibarıyla mesai dışında çalışma hakkına sahip olan öğretim üyelerinin yıllık akademik ve bilimsel faaliyet puanları ve topluma hizmet faaliyetleri, o birimde ve / veya kurumda sadece tam gün çalışan diğer öğretim üyelerinin ortalamasından az olamaz. Yıllık olarak yapılan değerlendirmelerde, mesai dışında çalışmakta iken iki kez ortalamanın altında kalan öğretim üyelerinin bu hakları her defasında iki yıl süreyle askıya alınır. Aynı şekilde, mesai dışında çalışmaları sırasında uymakla yükümlü oldukları çalışma usul ve esaslarına uymadıkları tespit edilenlerin bu hakları her defasında iki yıl süreyle askıya alınır.
·
· Unvan ve hizmet süresini esas alan bu öneri, sadece devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim üyeleri akılda tutularak yapılmamıştır. Özel üniversiteler, vakıf üniversiteleri ve GATA gibi diğer yükseköğretim kurumları için de bu önerilerin istisna yaratılmadan uygulanması mümkündür ve bu gereklidir. Meslek ve sanatını serbest olarak icra eden öğretim üyelerine yönelik olarak madde (5-D)’de önerilen seçme, seçilme, görevlendirme sınırlamaları çok önemlidir ve tüm kurumlar için istisnasız olarak geçerli olmalıdır. Zira, bu yapılmadığı takdirde o öğretim üyelerinin içinde bulunduğu birimlerdeki hizmetlerin etik, verimli ve düzenli bir şekilde sürdürülmeleri her zaman risk altında olacaktır. Tecrübeler, insanın olduğu yerde bundan kaçınmanın mümkün olamadığını göstermiştir.
·
· Bu düzenlemeler, güncel odaklanma nedeniyle sadece kadrolu Profesör ve Doçentleri için yapılmıştır. Ancak istendiği takdirde, yardımcı doçentler ve hatta tüm öğretim elemanları için uygulanması mümkündür.
·
· Yine istenildiği takdirde, üniversiteler dışında kalan kamu personeli için (Örneğin, Sağlık Bakanlığına bağlı Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde görevli Eğitim Görevlileri başta olmak üzere tüm uzman tabipler) paralel düzenlemeler yapılabilir. Kanaatimizce, sağlık sisteminin bu hekimlerden azami ölçülerde istifade edebilmesi sağlanmalıdır. Uzman tabipler için paralel bir düzenleme yapıldığı takdirde belki “asgari hizmet süreleri”nin makul bir oranda daha uzun tutulması düşünülebilir.
(İlgili AYM hükmü: “Kişinin sahip olduğu hak ve hürriyetler önem dereceleri göz önünde bulundurularak Anayasa’da yer almıştır. Bu bağlamda hekimlik, Anayasanın 17. maddesinde yer alan ve bireyin en önemli hakkı olan yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile doğrudan ilgili bir meslektir. Kişilerin maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmelerinin mutlu ve huzurlu olabilmelerinin başlıca şartı, ihtiyaç duydukları anda sağlık hizmetlerine ulaşıp bu hizmetlerden yararlanabilmeleridir. Devlet için bir görev ve kişiler için de bir hak olan bu amacın gerçekleştirilmesine bu haktan yararlanmayı zorlaştırıcı ya da zayıflatıcı düzenlemeler Anayasa’ya aykırı düşer.
Sağlık hizmetleri doğrudan yaşam hakkı ile ilgili olması nedeniyle diğer kamu hizmetlerinden farklıdır. Sağlık hizmetinin temel hedefi olan insan sağlığı, mahiyeti itibarıyla ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe sahiptir. İnsanın en temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkı ile bu yaşamın sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimin statüsünün de bu çerçevede değerlendirilerek diğer kamu görevlileri ile bu yönden farklılığının gözetilmesi gerekir.”)
· Devlet kadrolarından ayrılıp da geri dönmek isteyen öğretim üyeleri için, yeni YÖK Yasası taslağında yapıldığı üzere, bir defaya mahsus dönme hakkı getirilmelidir. Bu imkan GATA ya da Vakıf kadrolarından ayrılanlar için statülerinin elverdiği kurumlar nezdinde sağlanmalıdır.
·
· Yüksek öğretim kurumlarına dönmek istemeyenler ya da bundan sonra ayrılmak isteyenler için aynı taslakta yer verilen “sözleşmeli öğretim üyesi” önerisi uygundur. Sözleşmeli öğretim üyesi bile olmak istemeyen ancak benzersiz niteliklere sahip olanlar için, bu niteliklere ihtiyaç duyulan hallerde o ihtiyacın olduğu birimin teklifi ile davet yapılmalı ve bu davete icap etmek zorunlu tutulmalıdır. İlgili öğretim üyesinin mağdur olmaması için, yaptığı işin karşılığı Türk Tabipler Birliği Fiyat Tarifesi gibi bir tarife üzerinden derhal ödenmelidir.
·
· Halen özel sağlık kuruluşları nezdinde uygulanmakta olan kadro kotasyonları, hekimlerden (ve hatta tüm sağlık personelinden) “en fazla şekilde istifade etmek” gerekliliğine tamamen ters düşmektedir. Bu kotasyonlar, mesai dışında başka kurumlarda çalışma hakkı olanlar için uygulanmamalıdır.
·
· Sağlık personelinden en fazla şekilde istifade etmek gerekliliği sadece hekimler bakımından geçerli değildir. Sağlık hizmetleri bir ekip işidir. Bu ekibin içerisinde hemşiresinden teknisyenine, diyetisyeninden psikoloğuna varana kadar pek çok elemanın rolü vardır. Sağlık sisteminin bu elemanlara sadece çalıştıkları kurumlarda değil her yerde ihtiyacı vardır. Yetiştirilmeleri onyılları alacak bu elemanların bugün hemen daha fazla çalışmaya teşvik edilmeleri, gönüllendirilmeleri, bunun hukuki yollarının açık edilmesi gereklidir. Her bir sağlık personelinin her bir niteliğinden istifade etmeye çalışılmalıdır. Doktora öğrenciliği yapmakta olan bir pratisyen hekim, eğer çalışmak istiyorsa, doktora eğitiminin dışında kalan zamanlarda yani mesai sonrası saat ve günlerde zaten sahip olduğu pratisyen hekimlik vasfını sağlık sisteminin istifadesine sunabilmelidir. Bu yoklukta, böyle bir sağlık personelinin iki veya dört yıl süreyle hekimlik yapmasının yasaklanması akılcı bir düzenleme değildir. İhtiyaç varsa ve kişi kendisi isterse akşam saatlerinde ya da hafta sonunda doktora eğitimini aksatmayacak ölçüde bir hastanenin acil servisinde nöbet tutabilir. Böylece hem mesleki bilgi ve becerilerini canlı tutar, hem kendisine ek gelir yaratır hem de eleman açığının kapatılmasına katkıda bulunmuş olur. Böyle bir uygulamadan herkez kazançlı çıkacaktır.
·
· Tüm hekimlerin aktif çalıştıkları sürece iyi kazanmaları mümkündür. Ancak bu insanlar bir gün elden ayaktan düştüklerinde kendileri ve aileleri; öldüklerinde geride bıraktıkları mağdur olmamalıdır. Bunu sağlamak için devletin illa ki bir ayrıcalık yaratması gerekmemektedir. Benzer düzeydeki diğer kamu görevlileri için halen sağlanabilmiş olanaklar ortadadır. Çalışmakta olan öğretim üyelerine (ve tüm sağlık personeline) bunlardan aşağıda kalmayacak olanaklar sağlanmalıdır (aylık, gösterge, ek gösterge, iş güçlüğü ve eleman temininde güçlük, fiili hizmet zammı, daha uzun yıllık izin vb gibi pek çok kalemde yapılabilecek maddi ya da manevi düzeltmeler vardır; yeter ki yapılmak istensin.) Emekli ikramiyeleri ve aylıkları için de yine benzer düzeydeki diğer kamu görevlileri için halen sağlanabilmiş olanaklar sağlanmalıdır. Bu yapıldığı taktirde devlet bütçesi için elbette ki yeni bir yük yaratılacaktır, ancak sağlık hizmetlerinin temel direği olan hekimlerin rahatlatılması ve performans baskısı altında gereksiz işlemler yapmaktan uzak durmaları dikkate alındığında bu göründüğü kadar büyük bir yük olmayacaktır.
Yukarıda sunmaya gayret ettiğim çözüm önerilerimin “eksiksiz” olduğu iddiasında hiç değilim. Tüm paydaşları memnun etme hedefinden sapılmadığı dürece önerdiğim tüm rakamlar ve ölçütler tartışılabilir. Teknik ya da hukuki uzmanlık gerektiren hususlarda düzeltmelere ihtiyaç olabilir. Ancak dikkatle incelendiğinde, bugün önümüzde olan pek çok soruna akılcı, hakkaniyetli, somut çözümler getirdiğini; beklentisi olan tüm paydaşlara eşit mesafede yaklaştığını; artık hukuki yolları tükenmiş olan fakat mutlaka kazanılması gereken kamu hekimlerine değinildiğini; siyasi iradenin tercihlerine saygı duyulduğunu göreceksiniz.
Şu anda içinde bulunduğumuz şartlar altında bu önerilerim size ikna edici gelmediyse unutunuz gitsin. Eğer daha olgun hale getirilebileceğini ve gerçekten işe yarayabileceğini düşünürseniz katkılarınızı almaktan mutluluk duyarım. Lütfen editöre iletiniz.
Saygılarımla…
Doç.Dr.SG