Doç. Dr. Ayperi Öztürk, akciğer kanserinin dünyada ve Türkiye'de kansere bağlı ölümlerde ilk sırada yer aldığını söyledi.
Doç. Dr. Öztürk, "2022 yılı verilerine göre dünyada yaklaşık 2,5 milyon yeni akciğer kanseri tanısı konulmuş olup, bunların 1,8 milyon kadarı akciğer kanserine bağlı ölüm olarak bildirilmiştir. Bu oldukça yüksek bir rakam. Ülkemizde ise son 1 yılda Sağlık Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 31 bin kişi yeni akciğer kanseri tanısı almış. Yine ölümlere baktığımızda ise 25 bine yakın akciğer kanserine bağlı ölüm bildirilmiştir" dedi.
Doç. Dr. Öztürk, sigaranın akciğer kanseri için en önemli risk faktörü olduğunu söyleyerek, "Ancak sadece sigarayla sınırlı kalmadığını, tütün ve tütün ürünlerini kapsadığını söylemek daha doğru olacaktır. Sigaranın dışında nargile, özellikle elektronik sigaralar yine bu maruziyetin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Aslında sadece sigara içenler değil, içmeyenler de etkilenmektedir. Mesela bebeklerde, sigara içen annenin ya da içen babanın yanında yaşamak, anne aracılığıyla tensel temas nedeniyle de sigara içerisindeki nikotin ve benzeri yabancı maddeler ya da kanserojen maddelerden geçmektedir" diye konuştu.
Akciğer kanserinde bir başka önemli noktanın elektronik sigara kullanımı olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Öztürk, "Son dönemde özellikle gençler arasında popüler olarak 'Sigara içmiyorum ama ben elektronik sigara içiyorum' gibi bir algı yaratılmış durumda. Halbuki elektronik sigara içerisinde, sigaranın içinde olan nikotinin dışındaki kimyasal maddeler kadar zararlı kanserojen ve kimyasal maddeler bulunmaktadır. Gençler arasında sık tercih ediliyor ancak oldukça yanlıştır. Kesinlikle bu tür tütün ve tütün ürünlerini asla kullanmamak gerekir. Bir başka çevresel faktör de aslında hava kirliliği, radon gazı, asbest gibi tozsal maruziyetler. Özellikle deprem bölgesinde depremden sonra ortaya çıkan asbest tozları da ileriki yıllarda kanserojen madde olarak çıkabilecektir" ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Öztürk, akciğer kanserinin erken dönemde şikayet ya da belirti vermeyebileceğini ifade ederek, "Bu nedenle yavaş seyreder ve geç dönemde genellikle hastalarımız tanı almaktadır. Erken teşhis konulduğunda önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık, yaklaşık yüzde 70 oranında sağ kalım mevcuttur. Hatta bunu çok erken tanı dediğimiz; enstitü aşamasında yakaladığımızda yüzde 100 olmakta. Hastalığın tedavisi için yeni tedavilerden, immünoterapi ve hedefe yönelik tedavilerden bahsedebiliriz. Aslında halk arasındaki başka bir deyişle aşı tedavileri ve akıllı ilaçlar bu gruba dahil olmaktadır" dedi.