Bilindiği üzere tüm Türkiye'de aile hekimliği adı altında bir sisteme son 6-7yıl içinde geçilmiştir. Bu işin son halkası olarak kalan illerden biri olan Malatya'da da 18 ay önce sisteme dahil edilerek eylem tamamlanmıştır.
Sistem hekimler açısından ücret boyutu ile bakıldığında eskiye oranla daha avantajlı görülmektedir. (Hali hazırda Devlet Hastanesine çalışan bir uzman hekimin eline geçen toplam ücret 3500-4000 TL iken , aile hekimliği yapan pratisyen hekimin eline geçen ücret 7000-8000 TL'dir) Fakat aile hekimliğine geçen hekimler 657 sayılı devlet memuru statüsüden sözleşmeli personel statüsüne geçmişlerdir. Sözleşmeler yıllık yinelenmektedir.
Hal böyle olunca Devlet Hastanelerinin acil servislerinde pratisyen hekim kalmadı, tamama yakını aile hekimliğine geçtiler, çünkü daha az çalışma ve stresten uzak ortamda iki katı ücret almaktadırlar. Hastane idareleri bu açığı kapatıp hizmeti sürdürebilmek ve de yaptıkları yanlış politikalardan dolayı ortaya çıkan uygulamaları örtmek için uzman hekimleri (Acil uzmanları haricindeki uzman hekimleri) acil servislerde nöbet tutmaya zorlamaktadırlar.
Aslına bakılacak olursa Acil uzmanlığı ,diğer branş uzmanlıkları gibi kendi başına müstakil bir uzmanlık alanıdır. Yasa gereği acil serviste çalışan pratisyen hekimler , Acil Servis uzmanlarının denetim ve gözetiminde faaliyet gösterirler. Takdir edileceği üzere hekimlik mesleği usta çırak ilişkisi ve tecrübe ile olgunlaşır. Ciddi birikim ve donanıma sahip olan acilde çalışan pratisyen hekimler ,aile hekimliğine geçince sistemde onarılması çok zor ve zaman alacak bir açığın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Oluşan bu açık hiçbir acil servis tecrübesi ve pratisyen hekim olarak sahada çalışma tecrübesi olmayan, çoğunlukla fakülteyi bitirir bitirmez uzmanlık eğitimine başlayıp eğitimin bitiminden sonra yalnızca branşı ile ilgili çalışan uzman hekimlerin omuzlarına yüklenmiştir.
Halen hastane idarelerince tehdit , döner sermayeden pay verme gibi rüşvet tarzı girişimler ve değişik türden baskılar uygulayarak acil servis hizmetleri acil dışı uzman hekimlerin sırtına yüklenmektedir. Yasal olarak uzman hekimler branşları dışında çalıştırılmak üzere görevlendirilemez. Uzman hekimler için yaşana gelen bu uygulama ciddi sıkıntıları da birlikte barındırmaktadır.
Bunlardan birincisi, hekimin bilgisi ve tecrübesi olmadığı bir alan olan acil serviste faaliyet sürdürmekten dolayı hastaya zara verme endişesidir, bu hususla bağlantılı olarak bir diğer konu ise uzman hekimler yalnızca kendi faaliyet alanı olan uzmanlık dalında ürettikleri hizmetlerden dolayı oluşabilecek olumsuzluklara karşı ''Tıbbi Kötü Uygulamalara Karşı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası'' kapsamındadır. Kısacası uzman hekimlerin branşları dışındaki diğer ( Acil servis hekimliği vs) faaliyetler nedeni ile oluşacak tazminatlar sigorta poliçesi kapsamına girmemektedir. Bir başka boyutu ise kapsam dışı yetkisiz faaliyetten dolayı oluşabilecek cezai sorumluluklar mevcuttur.
Yukarıda kısaca bahsetmiş olduğum durumlar dolayısı ile vatandaşlar acil servislerde ehil olmayan, tecrübesiz ve ehliyetsiz hekimler tarafından muayene ve tedavi edilmektedir. Asıl önemli olan ve geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan tıbbi hatalara muhatap olan hasta vatandaşlarımızın durumudur . Fakat mevcut durum kamuoyu tarafında detaylı olarak bilinmemektedir. Bir örnek vermek gerekirse hekim olarak benim çocuğum rahatsızlanınca ''çocuk hastalıkları'' uzmanına başvurmaktayım veya kalp krizi geçirirsem ''kardiyoloji uzmanı'' tarafında tedavi edilmekteyim. Fakat işlergenin nasıl olduğunu bilmeyen zavallı vatandaşımız acil bir hastalık nedeniyle acil servise başvurduğu vakit ,artık şansına hangi uzman ile karşılaşırsa ( cildiye,fizik tedavi, cerrahi, psikiyatri vs) hayatını onun ellerine teslim etmektedir. Bu hal geri dönüşü olmayan birçok olumsuzlukların doğmasına sebep olmaktadır.
Biz uzman hekimler halkımızı ve hastalarımızı çok seviyor ve onlara zara vermek istemiyoruz. Yalnızca bildiğimiz alanda zarar vermeden mesleğimizi icra etmek istiyoruz. Aynı zamanda bizler hekimler olarak bir gelecek planı, ailesi ve çocukları olan insanlar olarak ''maddi ve manevi tazminat'', ''cezai sorumluluk'' ve ''vicdani rahatsızlık'' altında ezilmek istemiyoruz. Bu sistemi bizler bu hale getirmedik. Mevcut politikaların sorumlusu da bizler değiliz, fakat maalesef sistem ''günah keçisini'' çoktan belirlemiş bile.
Bu manifestomuz tüm sorumluluk hisseden, halkını seven, yaptırım gücü olabilecek tüm aydınlara, yazarlara, sivil toplum örgütlerine ve yetki sahibi yöneticilerimizedir.
Yaptıkları uygulamalar ile sağlık hizmetinin kalitesini düşürüp, yalnızca kantitatif artışı amaçlar görünen ve yaptıkları hatları göremeyecek kadar hırs ve bilinç körlüğüne kapılmış olan ''Sağlık Bakanlığı Merkez ve Taşra Yöneticilerini '' bu derin hipnozdan uyandırmaya ve vazgeçirmeye hekimler olarak bizlerin gücü yetmemektedir.
Sevdiklerini ve sağlığını kaybedenlerin çığlıkları göğü yırtmadan, hekimlerin haykırışına kulak verin.
Gelin hep beraber '' testi kırılmadan'' önlemini alalım. Kırıldıktan sonra ''GEÇMİŞ OLSUN'' demekten başka çok fazla yapılacak şey yoktur.
Saygılarımızla
Malatya Devlet Hastanesi Uzmanları