MEDİMAGAZİN - Ülkemizde kadın hastalıkları ve doğum branşında gittikçe artan isteksizlik, tatminsizlik, eşitsiz asistanlık eğitimi, uzun ve yorucu çalışma saatleri, asistan hekimlerin eğitimlerine öncelik verilmemesi gibi sorunlar her geçen gün artış gösteriyor.
Sağlık sektörünün bir hizmet sektörü haline getirilmesine bağlı sonucu can kaybına kadar yol açan insani olmayan çalışma koşulları, bu durumların farkındalığının gün geçtikçe daha da artması sonucu tıp fakültesinden mezun hekimlerin kadın hastalıkları ve doğum branşını tercih etmemesine sebep oluyor.
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Genç Uzman ve Asistan Birliği, Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisas eğitiminin klinikler arası eşitlenmesi ve iyileştirilmesi için farkındalığı arttırmak amacı ile bir anket çalışması hazırladı. Anket çalışması kadın hastalıkları ve doğum asistanları ile gerçekleştirildi ve anket sonuçları paylaşıldı.
Kadın hastalıkları ve doğum asistanlarına 20-27 Kasım tarihleri arasında 50 sorudan oluşan bir anket whatsapp ve sosyal medya aracılığı ile gönderildi. 500 asistan hekimden 288’i ankete yanıt verdi. Ankete katılanların isimleri gizli tutuldu. Ankete 28 ilden ve 49 kurumda çalışan asistan hekimlerin katılımı sağlandı.
- Katılan asistan hekimlerin asistanlık yıllarının benzer olduğu, yüzde 16.7’si 1.yıl, yüzde 28.5’i 2.yıl, yüzde 28.8’i 3.yıl, yüzde 22.6’sı 4.yıl ve yüzde 3.5’i asistanlık süresini tamamlamış devlet hizmet yükümlülüğü ataması bekleyen hekimlerdi.
- Katılım sağlayan asistanların büyük çoğunluğu (yüzde 70) kadındı. Eğitim alınan kliniklerin yaklaşık yüzde 53’ü eğitim ve araştırma hastanesi, yüzde 46’sı devlet üniversitesi, yaklaşık yüzde 1’den fazlası da vakıf üniversitesinde görev almaktaydı.
- Eğitim alınan kliniklerin yüzde 7.6’sında bir adet öğretim görevlisi, yüzde 7.6’sında iki adet öğretim görevlisi bulunmaktayken yüzde 27.8’inde 10’dan fazla öğretim görevlisi mevcuttu. Avrupa Kadın Hastalıkları ve Doğum Birliği (EBCOG) tarafından bir klinikte bir eğitimcinin en fazla iki asistanın eğitiminden sorumlu olabileceği belirtilmektedir. Ankete cevap veren asistan hekimlerden öğretim üyesi-asistan hekim oranları sorulduğunda yüzde 3.5’i bire bir, yüzde 4.2’si bire iki oranı vermiştir. Yaklaşık yüzde 90’dan fazlası eğitimci-asistan oranını karşılamamaktadır. Ankete katılan hekimlerin yarısından fazlası hocaları ile birebir eğitim yapmadıklarını belirtmiştir.
- Asistan hekimlerin yarısından fazlası kliniklerinde belirli bir asistan hekim eğitim programının mevcut olmadığını bildirmiştir.
- Asistan hekimlerin yaklaşık yüzde 60’ı klinikte haftada bir gün bilimsel bir toplantı yapıldığını, yaklaşık yüzde 10’u da hiç yapılmadığını bildirmiştir.
- Günlük vajinal doğum sayıları 0 ile 60 arasında değişmektedir. Asistan hekimlerin yarısından fazlası makat doğum hiç görmemiştir. Asistan hekimlerin yüzde 77’si operatif vajinal doğum uygulamamış, yaklaşık yüzde 30’u uygulanırken de görmemiş, hatta yüzde 8’i operatif vajinal doğumda kullanılan (vakum eksraktör, forseps vb.) aletleri hiç görmemiştir.
- Poliklinikte çalışan asistanların yüzde 80’i ya tek başına ya da kıdemlileri ile birlikte çalışmaktadır (büyük çoğunluk yalnız çalışmakta). Ameliyatlarda kıdemli asistan, uzman ve öğretim görevlisinin eşlik etme oranlarının benzer olduğu belirtilmiştir.
- Asistan hekimlerin yüzde 67’si asistanlıklarının ilk ayında normal vajinal doğum, yüzde 50’sinden fazlası da ilk 3 ayda sezaryen yapmış olduklarını belirtmiştir. Bu da ülkemizde simülasyon eğitiminin yetersizliğini, hasta üstünde klinik pratik esnasında yapılan eğitimin hala primer eğitim olarak devam ettiğini göstermektedir.
- Toplam sezaryen oranına bakıldığında klinikler arasında orantısız dağılım mevcut. Bazı kurumlarda asistan hekimler toplamda yaklaşık 30 adet sezaryen ameliyat yaparak eğitimini tamamlarken bazı kurumlarda bu sayının 1000’in üzerinde olduğu görülmüştür.
- Yine aynı şekilde normal doğum oranlarında da düzensiz dağılım mevcuttur. Jinekoloji eğitiminde de aynı eşitsizlikler görülmüştür.
- Abdominal histerektomi, vajinal histerektomi ve laparoskopik işlemlerde klinikler ve asistan hekimler arasında dengesiz bir dağılım mevcuttur.
- Yandal branşları olmayan, perinatoloji tanı yöntemlerini görmeden ihtisasın tamamlayan hekimeler mevcuttur.
- Ancak genetik anomaliler ve bu anomalilerin tanıları hakkında hekimlerden ihtisas eğitimde öğrenmediği bu işlemler hakkında hastalarını bilgilendirmesi, onamların alınıp saklanması beklendiği, yoksa medikolegal sorunlarla karşılaşacağı bizlere bildirilmiştir. Ankete katılan 4 asistan hekimin birinin kliniğinde perinatoloji ve jineko-onkoloji kliniği mevcut değildir, yarısından fazlasında da infertilite ve üreme sağlığı merkezi bulunmamaktadır. Ayrıca biliyoruz ki asistan hekimler kendi klinikleri dışında, bu merkezlerin mevcut olduğu diğer eğitim kliniklerinde rotasyona teşvik de edilmemekte, mevcut iş gücü azalacağı için talep edildiğinde bile izin verilmemektedir.
- Avrupa Birliği Parlamentosu'nun 1993 yılında yayınladığı karara göre doktorların haftalık çalışma süresinin 40 saat olduğu ilan edilmiştir. Bu direktif 2003 senesinde 88/EC sayılı direktif ile revize edilmiştir. Buna göre de, haftalık çalışma saati 40 saati aşmayacaktır. Hekimlerin günlük çalışma süresi de 8 saat ile sınırlanacak ve zorunlu durumlarda en çok 10 saate çıkarılabilecektir. Bizim anketimize katılan asistan hekimlerin ise ihtisasa 7-12 nöbet ile başladıkları bildirilmiştir. Değil ki çalışma sürelerinin 8 saat ile sınırlanması, asistan hekimlerin yaklaşık yüzde 80’i nöbet ertesi izin kullanamamaktadır. Bunun da hekimler üzerinde artan sıklıkla can ve mal kaybına sebep olabileceği aşikardır. Ancak 30 yıl sonra da olsa asistan hekimlerin çalışma saatlerinin Avrupa Birliği Çalışma Direktifi’ne (EWTD) göre düzenlenmesini umut etmekteyiz. Ayrıca nöbet ertesini takiben de izin kullandığı için nöbet paralarının kesintiye uğratılması kabul edilemez. Acil branşında, normal mesai saatlerinin dışında çalışan hekimlere değil ki nöbet ertesi izin kullandığı için nöbet ücretlerini kesmek, her meslekte olduğu gibi ek ödeme yapılması gerekmektedir. Uzman kadın hastalıkları ve doğum hekimlerine yapılan bu uygulamanın ortadan kaldırılmak yerine asistan hekimlere de uyarlanmaya düşünülmesi mümkün değildir.
- Kliniklerdeki nöbet listelerinin yüzde 95’i, çalışma planlarının da yüzde 74’ü kıdemli asistan tarafından yapılmaktadır. Asistan hekimlerin yaklaşık yüzde 60’ı bu çalışma koşullarının eşit dağıtılmadığı düşünmektedir. Ayrıca anket sonuçlarına baktığımız zaman asistan hekimlerin yüzde 47’si mobinge uğradığını belirtiyor. Mobinge uğrayanların yaklaşık yüzde 70’i bunun kıdemli asistan hekimlerce uygulandığını belirtiyor.
- Asistan hekimlerin yaklaşık yüzde 80’i eğitimlerinin yetersiz olduğunu düşünüyor, yaklaşık yüzde 60’ı uzman olarak atandığında kendini yetersiz olacağına inanıyor. Asistanların yarısından fazlası tekrar tercih hakkı olsa bulundukları kadın hastalıkları ve doğum kliniğini tercih etmeyeceğini belirtiyor.
Ankete ilişin konuşan ve ülkemizde kadın hastalıkları ve doğum eğitiminde çok büyük farklar bulunduğunu ifade eden TJOD, "Eğitimin standardizasyon sağlanmasının gerektiği, çalışma saatlerinin ve şartlarının iyileştirilmesi gerektiği, kliniklerin kişilere değil belirli standartlara uyarlanması gerektiğini savunmaktayız." dedi.