ANKARA-Astım hastalığı hakkında Medimagazin’e açıklamalar da bulunan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları ABD, İmmünoloji ve Allerji Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Sevim Bavbek, astımı hava yollarının kronik iltihabı sonucu oluşan bir hastalık olarak tanımladı.
Dünya’da yaklaşık 300 milyona yakın astımlı hasta olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sevim Bavbek, Türkiye’de de 3 ila 5 milyon civarında astımlı hasta olduğunu tahmin ettiklerini ifade etti.
Astım hastalığının genellikle genetik bir temel üzerine, sonrada çevresel nedenlerle ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Bavbek, “ Buna sadece tek bir gen değil, bir sürü gen yol açıyor. Genler, alerjik olmasına yol açıyor. Genler hava yollarının aşırı duyarlı olmasına yol açıyor. Bunun dışında beslenme, enfeksiyonlar, aşılamalar, o esnada kullandığı antibiyotikler, kullanmadığı antibiyotikler, enfeksiyonun cinsi, yaşadığı ortam, iç ortam, dış ortam alerjene maruz kalmak kalmamak gibi bir sürü gerekçeyle hayatının herhangi bir döneminden sonra astım ortaya çıkıyor” diye konuştu.
“Bir astım atağı geçirmek diğerini de tetikleyebilir”
Astım atağının hastalarda çok karşılaşılmasını istemedikleri bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bavbek sözlerine şöyle devam etti:
” Çok fazla atak geçirmek hastanın hayatını tehdit edebilir. İkincisi bir astımlı atak geçiriyorsa bundan sonraki ataklarının ortaya çıkışı kolaylaşacaktır. Üçüncüsü de her atakta solunum fonksiyon testi dediğimiz parametrelerinden birazını kaybedebilir. Astımı kontrol altına almanın önemli kriterlerinden biri de ataksız bir hayat sağlamaktır. Hastanın geçirdiği enfeksiyonlar, allerjisi varsa allerjisi olan nedene maruz kalması, egzersiz, hava kirliliği, sigara maruziyeti, parfüm,tahriş edici kötü kokular, bu gibi etkenlere maruz kalması atakları tetikleyebilir. Bunlar tek tek değil bazen birlikte de hareket ederler”
“Astım hastaları da spor yapabilir”
Astım hastaları adına çok fazla hareket etmesinler, minimum hareketle hayatlarını sürdürsünler gibi bir algı olduğunu ve bunun kesinlikle doğru olmadığını ifade eden Dr. Bavbek, “Astımlı hasta muhakkak yapabildiği egzersizi yapmalı. Yapamayacağı bir grup egzersiz var. Örneğin bu hastaların çok derine dalmaları, kayak yapmaları, step gibi çok yüksek tempolu sporlar yapmaları mümkün olmuyor ama yürüyüş yapabilirler, yüzebilirler. Daha düşük tempolu aerobik yapabilirler, bisiklete binebilirler. İki gerekçeyle muhakkak egzersiz yapsınlar. Çünkü hastaların kas gücü yerinde olsun istiyoruz. Ataklar olduğu zaman kas gücü onlar için çok önemli. İkincisi diyaframını zorlayacak kilosu olmamasını istiyoruz. Ne göğüs üzerinde ne karın üzerinde ve kilonun getirdiği yağ dokusunun hastada olmamasını tavsiye ediyoruz. Üçüncüsü de yağ dokusu bronşlardaki inflamasyonu artıran bir durum o nedenle ortadan kaldırılması gereklidir ” şeklinde konuştu.
Astım hastalığı tanısında hastanın geçmiş öyküsünün önemli olduğunu söyleyen Dr. Bavbek, konuyla ilgili şunları söyledi:
”Aile hekimleri hafif orta astımlıları iyi bir öykü aldıktan sonra tanı koyup tedavi edebilirler. Burada uzmanın görmesi gereken noktalar eğer astım olduğundan çok emin değilse ayırıcı tanı için gönderilirler. Ayrıca özellikle ağır astımlılar bir üst basamakta tedavi edilmelidir. Çünkü bunlar zaman zaman hayati risk olabilecek ataklar yaşayabilirler. Bu hastalar için özel tedavi seçenekleri olabilir. Ve onların bu tedavi seçeneği kararını da işin uzmanı hekimler vermelidir”
“Allerjik astımlıların yaşam kalitesi biraz daha zor”
Allerjik astımlı hastaların diğer astımlılara göre yaşam şartlarının daha zor olduğunu söyleyen Dr. Bavbek, “Mesela polen allerjisi olan bir hasta polen mevsimi dışarıya çıkma zorluğu yaşar. Polen allerjisi olmayan birisi için böyle bir sıkıntı yoktur. Polen döneminde çıkabilir yürüyüşler yapabilir. Kedi köpek duyarlıysa evine hayvan almak istiyorsa almama noktasında sıkıntı yaşayabilir. Latex duyarlıysa latex e maruz kalacağı maddeler açısından uzak durması gerekebilir.Mantar duyarlıysa küf mantarı yaşayacağı ortamı ona göre dizayn etmek zorundadır. Bir apartmanın zemin katında yaşamak hastanın astımını kötüleştirir. Daha güneş gören ışık alan ve rutubetin olmadığı bir yerde yaşaması astım için çok olumlu alacaktır. O noktalarda sıkıntıya sokabilir. Onunla nasıl mücadele edeceğini bilirse önemli bir fark yaratmaz” şeklinde ifade etti.
“Her atak hayati bir tehlike”
Tedavi edilmemiş astım hastalarının sık ataklara maruz kalacağını, astımı kontrol altına alınmayan bir astım eşittir, astım atağı geçirecek anlamına gelir diyen Dr. Bavbek, sözlerine şöyle devam etti:
“Her astım atağı geçirmesi eşittir birincisi hayatı tehdit altına girecektir. Daha önemlisi sürekli atak geçirmek için kendini riske ediyordur. Ve belki daha da önemlisi solunum fonksiyonlarını kaybediyordur. Ve gittikçe daha düşük solunum fonksiyonu olan, daha düşük eforu olan, hayatının ileri dönemlerinde yaşam kalitesinin daha da bozulacağı hastalara dönüşebilirler”
“Tek sorun paketi aşmamaya çalışmak”
Mevzuatla ilgili konuşan Prof. Dr. Sevim Bavbek, “Ülkemizde çok etkili astım ilaçları var, raporsuz reçetelerde hastalar hasta katkı payı olarak bir miktar ödeme yapmak durumundalar. Ancak astım gibi kronik hastalıklarda genelde “devamlı ilaç kullanır” raporu veriliyor ve hastalara astım ilaçlarını almakta genelde sorunla karşılaşmıyorlar. Ancak muayene ve tetkikler için SGK’ nın; Göğüs Hastalıkları ve Allerjik hastalıklar bölümleri için 49-55 liralık geri ödeme paketi var ve siz o paketi aşan tetkikleri planlamışsanız o zaman hastayı tekrar çağırmanız gerekiyor. Paketi aşmadan bir şey yapmamız gerekiyor. Bu Ankara’da yaşayan hastalar için çok önemli sorun olmayabiliyor. Ama şehir dışı bir hastaysa tetkikinin birazını ertelemek zorunda kalabiliyorsunuz” şeklinde ifade etti.