MEDİMAGAZİN - Bipolar bozukluk, şizofreni ve majör depresif bozukluk (MDB) gibi diğer psikiyatrik bozukluklarda görülen özelliklerle örtüşen semptomatik heterojenliği ve genetik karmaşıklığı ile karakterize edilir. Önceki aile çalışmaları, bipolar bozukluğun temel semptom alt alanlarının bağımsız olarak aktarıldığını öne sürmüştür.
4 bin kişiyle çalışıldı
Bipolar bozukluğun genetik temellerini daha derinlemesine incelemek için araştırmacılar, DSM-IV kriterlerine göre bipolar bozukluk teşhisi konmuş Avrupa kökenli bireylere odaklanarak Bipolar Bozukluk Araştırma Ağı (BDRN)'dan elde edilen verileri analiz ettiler. Farklı semptom boyutlarını tanımlamak için keşifsel faktör analizi ve doğrulayıcı faktör analizi gibi istatistiksel teknikleri entegre eden birleşik bir modelleme çerçevesi kullandılar.
![](https://cdn.medimagazin.com.tr/cdn/images/medilife/bipolar-bozukluk324.jpg)
Analiz sonucunda üç güvenilir boyut ortaya çıkmıştı: mani, depresyon ve psikoz. Araştırmacılar daha sonra poligenik risk skorlarını (PRS'ler) çoklu gösterge çoklu neden (MIMIC) yapısal denklem modeline dahil ederek bipolar bozukluk, Major Depresif Bozukluk ve şizofreni ile ilişkili poligenik sorumluluğu araştırdı.
Bipolar bozukluğu olan 4.148 bireyin dahil edildiği MIMIC model analizi, bipolar bozukluğun farklı semptom boyutlarının benzersiz poligenik profiller sergilediğini gösterdi. Major Depresif Bozukluk için PRS depresyon boyutuyla güçlü bir ilişki gösterirken, şizofreni için PRS psikoz boyutuyla güçlü bir şekilde bağlantılıydı. Buna karşılık, bipolar bozukluk için PRS mani boyutuyla daha zayıf bir ilişki gösterdi.
Çalışma, mevcut tanı sistemlerine meydan okudu
Bu bulgular, bipolar bozukluktaki farklı belirti boyutlarının kısmen farklı genetik nedenleri olduğunu düşündürdü. Ayrıca çalışma, belirli bir belirti boyutunun, birincil psikiyatrik tanıdan bağımsız olarak benzer genetik temellere sahip olabileceğini gösterdi. Bu durum, semptom boyutlarının hassas psikiyatride potansiyel kullanımını destekleyerek daha hedefe yönelik ve etkili tedavi yaklaşımlarına olanak sağlayabilir.
Çalışma, unipolar ve bipolar depresyon arasında ayrım yapan ve mani ile depresyonu tek bir boyutun zıt uçları olarak kavramsallaştıran mevcut tanı sistemlerine meydan okudu. Araştırmacılar, bipolar bozukluğun boyutsal olarak sınıflandırılmasının mevcut sınıflandırma sistemlerinin hassasiyetini ve özgüllüğünü artırarak tedavi sonuçlarının iyileşmesine yol açabileceğini öne sürdü.
Bu sonuçlar bipolar bozukluğun genetik heterojenliği hakkında değerli bilgiler sunarken, bulguları farklı popülasyonlarda doğrulamak ve durumun klinik heterojenliğine katkıda bulunan ek faktörleri keşfetmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
Çalışma, bipolar bozukluğun karmaşık genetik manzarasının çözülmesinde önemli bir ilerlemeyi temsil etmekte ve bu zorlu akıl hastalığını daha iyi yönetmek için kişiselleştirilmiş müdahalelerin geliştirilmesi için umut vaat ediyor.