İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği'nin (İDSB) düzenlediği basın toplantısının ardından AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Kınık, Suriye'de çalışan sağlık personelinin yarısından fazlasının ülkeyi terk ettiğini, kalan personelin de Suriye halkına yeterli hizmeti veremediğini ifade etti.
Esed yönetiminin, kontrolü elinde tuttuğu bölgelerde yaralanan insanların tedavi edilmesini engellediğini kaydeden Kınık, "Yaralılara yardım etmek isteyen sağlık personeli işkence edilerek öldürülüyor" diye konuştu.
-Şehirlere temiz içme suyu verilemiyor
Suriye'de sağlık sisteminin çökmesi sonucu sağlık hizmetlerinin verilemediğini belirten Kınık, şöyle devam etti:
"2 yıldır yeni doğan çocuklara verem, kızamık gibi gerekli aşılar yapılamıyor. İnsanlar ormanlarda veya mülteci kamplarında hijyenik olmayan şartlarında yaşıyorlar. Halk, kötü hijyen şartları nedeniyle şark çıbanı, tüberküloz ve ishal gibi salgın hastalıklarla mücadele ediyor. Olayların başlangıcında günlük su tüketimi 75 litre iken, şehirlere temiz içme suyu verilemediği için bu rakam 25 litreye düştü. Kanser gibi kronik hastalıkları olanlar ilaç alamadıkları için tedavi olamıyorlar."
Suriye'deki insani dramın uluslararası zeminde hukuki bir çerçeveye oturtulması gerektiğini söyleyen Kınık, "Suriye'de insanlık suçu işleniyor. Kimyasal silahlar ve karadan karaya balistik füzeler kullanılıyor. En son atılan 4 füzeyle 90 çocuk öldürüldü" ifadelerini kullandı.
- "İnsani yardım dokunulmazlığı sağlanmalı"
Kınık, yardımların, muhtaçlara kaçak yollarla ulaştırılabildiğinin altını çizerek, BM'nin, insani yardım dokunulmazlığının sağlanması hususunda tanım getirmesi gerektiğini dile getirdi. Uluslararası toplumun Suriye halkının beklentilerine karşılık vermesi gerektiğini vurgulayan Kınık, "Birbirimizin kardeşi ve akrabasıyız. Bu kardeşlerimizin bizim yardımımıza ihtiyaçları var. Suriye halkından yardım elini çekmememiz gerekiyor" dedi.