Andrew Jack/Financial Times
Bir grup üst düzey ilaç şirketi yöneticisi, geçmişte 19'uncu yüzyılın önde gelen bilimsel sorunlarının sık sık tartışıldığı Londra'daki bir kulüpte, kendileri açısından 21'inci yüzyılın en büyük endişelerinden biri olan konuyu tartışmak üzere finansörler, yasal düzenleyiciler ve siyasetçilerle bir araya geldi.
Adını Pall Mall'daki saygıdeğer kulüpten alan Athenaeum Grubu, rahatsızlık edici bir sorunu çözüme bağlamak üzere tüm dünyada sayıları giderek artan forumlardan biri: İlaçların piyasaya çıkarılmasının maliyetleri 1 milyar doların üzerine çıkarak büyük bir artış gösterirken, piyasaya sürülen yeni ilaç sayısı sürekli düşüyor. Bu kesimlerin beklentisi, tek tek şirketler açısından sorunların çözümü doğrultusunda girişimde bulunularak, meseleye çözüm üretilmesi, rakiplerle işbirliğinin geliştirilmesi, araştırmacılar ve yasal düzenleyiciler arasında daha geniş işbirliğinin oluşturulması.
Forumu düzenleyen Britanya İlaç Sektörü Derneği'nin baş yöneticisi Richard Barker, "Sadece bunun çok masraflı olduğunu söylemekle yetinmekten vazgeçmek çok önemli. Durum böyle giderse, satın almaya paramızın yeteceği ilaç olmayacak," diyor.
Maliyetleri düşürmek
Söz konusu tartışma hiç bu kadar acil olmamıştı. İlaç şirketleri, önümüzdeki birkaç yıl içinde ellerindeki ilaçların patentlerinin süresinin doluyor olmasından dolayı, ayakta kalmalarını sağlayan satışların düşmesi ve gelirlerinde milyarlarca doların yok olmasıyla karşı karşıya kalacak. Bu arada gerek kamu gerekse özel sektör sağlık sistemleri, maliyetleri düşürmenin yollarını arıyor ve yükselen yeni ilaç fiyatlarına ayak diriyor.
Tufts İlaç Geliştirme Araştırmaları Merkezi'nin direktörü olan Kenneth Kaitlin, "sektör bu meseleyi yıllardır konuşuyor, ancak günümüzdeki faktörlerin hiçbiri daha önce söz konusu değildi. Daha önce hiç bu kadar riskin olduğunu sanmıyorum. Şu anda ayakta kalmaya çalışan şirketler var," diyor.
Bunun belirtisi olarak bu yıl gerçekleşen büyük ölçekli şirket devralmalarını, Wyeth'in Pfizer tarafından ve Schering-Plough'un Merck tarafından devralınmasını gösteriyor. Kaitlin, bu devralmaların düşmekte olan araştırma verimliliğine bir çözüm arayışından ziyade, esas olarak süresi dolan patentlerden kaynaklı sorunları ertelemek üzere tasarlandığını ileri sürüyor.
İlaç şirketleri, "geçim kaynaklarının" sorunlarına çare olarak uyguladıkları ilk taktik, iç süreçleri elden geçirmek oluyor. Bir müşavirlik şirketi olan Roland Berger'den Stephan Danner, ilaç geliştirme süreçleri de artık daha önce satışlar gibi operasyonel bölümlere uygulanan maliyet düşürücü önlemlere tabii tutuluyor diyor. "Sektör, daha önce işin ticari yönüne bakmaktaydı, çünkü bu daha kolaydı. Ancak artık Ar-Ge bölümünün kara deliğini göz ardı edemeyeceğinin farkına vardı."
Bu yaklaşımın merkezinde, hastalar üzerinde denenen ilaçlar için gerekli olan klinik denemelerin süresinin hızlandırılması yatıyor. İlaçlar ne kadar hızlı piyasaya sürülebilirse, söz konusu ilaçların patent süreleri dolmadan o kadar çok gelir getirecektir. Aynı yaklaşımla, ilaçların sorunları ne kadar hızlı bir şekilde tanımlanabilir ve geç bir evre olan pahalı test aşamasından önce durdurulursa, geliştirme maliyetlerinin boşa harcanması da o kadar düşük olacaktır.
İşbirliğinin önemi
Bir diğer büyük üretici olan Novartis'te ilaç güvenliğinin başında olan Patrice Matchaba, bunun için ilaç testlerinin sonuçlarının daha fazla otomasyonlaşma ile elde edilmesin bir başlangıç noktası olacağını söylüyor. Şu an itibariyle hala büyük miktarlarda veri, daha uzun bir zaman alacak şekilde kâğıt üzerinde toplanıyor.
Şirketler buluşları güçlendirecek yeni yapıların oluşturulmasına da çabalıyor. Chris Viehbacher, araştırma ve geliştirme süreçlerinde 11 yönetim seviyesine sahibiz. Bu süreçleri yeniden yapılandırmalıyız. Şu anda bazı ayarlar yapıyoruz. İnsanların düşünme yöntemlerini ve birbirleriyle etkileşimlerini değiştirmeliyiz," diyor.
Buluşların desteklenmesine ilişkin bir diğer yaklaşım da, şirketler arasında işbirliğinin artırılması. İlaç şirketlerinin bazı daha radikal girişimleri, kâr amacı gütmeyen örgütlerle işbirliği şeklinde gelişiyor.
Avrupa Birliği'nin yasal düzenleyicisi konumundaki Avrupa Tıp Ajansı'nın başında olan Thomas Lonngren, "ilerlemenin önündeki en büyük engelin bilimin kendisi olduğunu" ileri sürüyor. "İlaç geliştirmede, giderek daha karmaşık hale gelen yeni bir döneme giriyoruz. Bu noktada doğa ana, kozların kendi elinde olduğunu söylüyor."
Referans