Sezen Aksu’nun pankreasında ortaya çıkan kist haberini okuyunca, yıllar önce tiroid rahatsızlığına bağlı olarak kullandığı ilaçların yan etkisi olabileceğini düşündüm. Farmakovijilans deyince çok soyut, bize uzak, sadece uzmanları ilgilendirir bir kavram gibi geliyor ama günlük yaşamda hemen her gün ilaç yan etkisi ile karşı karşıyayız. Kısa sürede çıkan yan etkiler daha çok biliniyor ama bazen de bu etkiler yıllar sonra ortaya çıkıyor. Bizde bu yan etkileri mercek altına alan sistem 2005 yılında kuruldu. Daha önce böyle bir izleme sistemi etkin olsaydı belki de Sezen Aksu bugün böyle bir sorunla karşı karşıya kalmayacaktı. Bugün artık pek çok ilaç ülkemizde de yan etkileri açısından izleniyor, gerekli uyarılar hekimlere ve hastalara iletiliyor. Gerekirse ilaçlar piyasadan çekilebiliyor. İlaç dediğimiz şey iki ucu keskin bıçak. Sezen Aksu’ya geçmiş olsun dileklerimizi iletirken bu vesileyle bir kez daha konuya dikkat çekmiş olmayı umuyorum.
İlaç sektöründe umut verici gelişmeler
İlacı yazan hekimlerin ve kullanan hastaların penceresini aralıyoruz. Bugün de ilacı yapanlara bir göz atmak istedim.
Dün Nezih Barut’un daveti üzerine Abdi İbrahim İlaç Sanayii’nin yeni AR-GE merkezini ziyarete gittim. Gurur verici bir yatırım.
Bizim ilaç sanayiimiz öteden beri üretimde iyi ancak AR-GE yetersizdi. Oysa ilaç, ekonomik pencereden bakınca fikir ve buluş satmaktır. Dünya oyuncusu olmanın olmazsa olmaz ön koşulu, yeni buluşlarla dünyaya açılmaktır. Rakamlarla örnek vereyim: Türkiye’nin tüm ilaç pazarı yıllık yaklaşık 15 milyar USD. Bu rakam binlerce ilacın milyonlarca kutu satışı ile gerçekleşiyor. Abdi İbrahim 300 civarında farklı ilaçla ve yılda 1 milyar USD ciro ile Türk pazarında birinci durumda. Oysa Batı çıkışlı iyi bir orijinal ürünün dünya cirosu yılık 5-6 milyar USD’yi buluyor. Yani binlerce ilaçla Türkiye’de elde edilebilen ciro, dünya oyuncusu 3 orijinal ilaçla gerçekleştirilebiliyor. Dünya oyuncusu bir molekül elde etmenin tek yolu ise AR-GE. Klasik kimyasal ilaçlarda buluşlarda son yıllarda bir duraklama var. Ama biyoteknolojik ilaçların önü çok açık. Son on yıldır benim de aralarında bulunduğum akademisyen, bürokrat, girişimci, Türkiye’den dünya oyuncusu bir molekül çıkması için gerekli enstrümanları geliştirmeye, puzzle’ın parçalarını tamamlamaya çalışıyor. AR-GE yasasının da çıkması ile bir elin parmaklarını geçmeyen yerli ilaç firmaları son yıllarda AR-GE yatırımları ile atağa geçtiler. Böylece yıllardır hayali kurulan araştırma projelerinin hayata geçirilme olasılığı belirdi.
İşte bu duyguyla Abdi İbrahim firmasını AR-GE merkezini gezdim ve ülkem adına gururlandım. Geleceğe dair umudum arttı. Nezih Bey bu noktaya geliş öyküsünü aktarırken çarpıcı bir noktaya temas etti: Şirkette asla kâr dağıtımı yaplmıyor, aile fertleri olan ortaklar, çalışanlar gibi maaş alıyor. Bu da sermaye birikimini ve dolayısıyla uzun vadede dönüşü olabilen yatırımı sağlıyor.
Klinik Araştırmalar Yönetmeliği
AR-GE konusunda tüm bu güzel gelişmeler yaşanırken ilaç araştırmalarını düzenleyen yönetmelik iptal edildi. Bakanlık ile Türk Tabipler Birliği arasında, tamamiyle bireysel çekişmeden kaynaklanan süreç yönetmeliğin iptali ile sonuçlandı. Onlarca projenin, araştırma ilacı kullanan yüzlerce hastanın durumunun ne olacağı belirsiz. Taşın kuyudan bir an önce aklı selim yolla çıkarılmasını diliyoruz. Onca emeğe çok yazık oluyor.