ANTALYA-YÖK Başkanı Özcan Medimagazin Gazetesine verdiği özel ropörtajında TUS’a katılan adayların, uzman sayısı oldukça düşük olan hematolojiye kazandırılmasından, kök hücre, kordon kanı bankacılığı çalışmalarının yanı sıra çok uzun süredir gündemde olan üniversitelerde öğretim üyesi farklarının kaldırılması, performans uygulaması ve tam gün gibi konularda görüşlerini dile getirdi.
Avrasya Kök Hücre ve Aferez Toplantısı’na katılmak üzere buradasınız. İlk olarak toplantıyı içeriği ve böyle bir toplantının yapılmasının önemi açısından değerlendirmenizi almak istiyoruz.
Hematoloji Uzmanlık Derneği’nin organize ettiği bu toplantı bizce fevkalade önemli. Bunun önemi şurada birincisi konusu itibarıyla çok önemli. Toplantıda hematoloji ve kök hücre konuları işlendi. İkincisi de çok önemli bir uluslar arası faaliyet olması. On sekiz farklı, Avrasya ülkeleri dediğimiz ülkelerden akademisyenler katılıyorlar. Türk hocalarımızın bilgi ve birikimlerinden faydalanıyorlar. Bu değeri bilinirse kendileri için gerçekten çok büyük bir bilimsel yardım. Bu Türkiye’de ilk kez yapılan, dünyada da ender yapılan bir toplantıdır. Bilgiyi paylaşabilirsiniz bu başka bir konu ancak bir konuyu bilmeyen insanlara öğretmeye yönelik bir faaliyet yaparsanız o daha da ayrı bir önem kazanıyor. İşte bizim Türk akademisyenlerimiz, bilgi birikimi açısından bizden biraz daha az bilgiye sahip olan dost ve akraba ülkelerden gelen akademisyenlere kendi bilgilerini aktarıyorlar. Bu toplantı bence bu açıdan da fevkalade önemli.
Bu benim Hemaferez Uzmanlık Derneği’nin katıldığım ikinci faaliyeti. Daha önce de Azerbaycan’da bir toplantılarına katılmıştım. O da oldukça güzel bir olaydı. Zaten orada yapılması bile başlı başına güzel bir olaydı. Ama bunu ülkemizde yapmak, gelen insanlara ülkemizi tanıtmış olmak, daha sonra kullanabileceğimiz networkleri geliştirmek, YÖK açısından da daha sonra akademisyen değişimi ve oradaki öğrencilerin buraya gelip yüksek lisan ve doktora yapması veya lisans öğretimi yapmalarına da yol açan bir faaliyet olması açısından bu tür toplantıları fevkalade önemli görüyorum. Bu nedenle toplantının gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere teşekkür borçluyuz. Bunu bir defa daha ifade etmek isterim.
Kök hücre ve kordon kanı bankacılığı Türkiye için henüz tam olarak rayına oturtulamamış, sıkıntılı bir sürecin yaşandığı konu olarak uzun süredir gündemde. Bu konuda zaman zaman tartışmalar yükselse de henüz pek yol alamamış durumdayız. Bu konuda üniversitelerin çalışmaları, bununla ilgili bir hazırlıkları var mı?
Birkaç üniversitemizin bu konuda cılız birkaç teşebbüsü var. Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir teşebbüsü var. Ancak bunlar istediğimiz ölçüde faaliyetler değil. İnşallah Hükümetimiz bu konuya bir el atarsa belki onun vereceği ivmeyle konunun daha iyi bir yere gelebileceğini düşünüyorum. Fevkalade önemli bir konu olmasına rağmen gerek idarecilerimiz, gerekse halk tarafından bilinmiyor. Eğer onlarda da bu bilinci yükseltebilirsek, kök hücrenin başta kanser olmak üzere pek çok hastalığın tedavisinde kullanılabileceğini anlata bilirsek belki daha başarılı olabiliriz diye düşünüyorum.
Kök hücre ve kordon kanı bankacılığı gibi o tür faaliyetler var. Özel merkezler kurulması çabaları var. Ama Sağlık Bakanlığı’nın kurmak istediği merkez maalesef çok gelişemedi. Belki başka bir mercii tarafından, başka kimseler tarafından, bu konuyla ilgili dernekler tarafından konunun merkezlerin kurulması için biraz daha ittirilmesi gerekiyor. Konu özellikle halkımız için çok önemli.
Bende buradaki toplantıda öğrendim. Belli aşı gibi bir ilaç yapıyorlarmış ardından beş gün sonra kandan örnek alıyorlarmış ben bile bunu yaptırmaya karar verdim. Çünkü ilerde Allah göstermesin hastalanırsam beni hiç olmazsa bu günkü durumuma döndürecek bir tedavi var. Bunu herkes denemeli. Tüm vatandaşlarımızın bundan faydalanmak hakkı diye düşünüyorum.
Bu konuda gerek alt yapı gerekse akademik insan gücü konusunda yeterli durumda mıyız?
Hayır değiliz. İnsan kaynağımız, hematologumuz az biliyorsunuz. İnşallah artırırız ama TUS’ta öğrenciler seçmeyince zor. Bu tedavisi uzun süren hocalarımıza puan getirmeyen çalışmaları olan bir konu olunca gençler için çok da cazip gelmiyor. Onunlar daha çok hemen tedavi edebilecekleri, bunun sonucunda daha çok Şuan toplayabilecekleri, onu paraya tahvil edebilecekleri dallara gitmek istiyor. O nedenle de insan kaynağı az. Tabi insan kaynağı az olunca faaliyette ister istemez az oluyor. Bu alanı seçmeleri için insanları zorlamıyorsunuz. Doğal olarak da insan kaynağı az oluyor.
İkincisi de bu tür işler kaynak aktarılması gereken işler. O kaynağı bulmamız zor. Herkes kaynak talebiyle geliyor. Hükümetin önemi burada. Eğer hükümet bunun arkasında durursa, bunu desteklerse işte o zaman belki bir yerlere gelebiliriz diye düşünüyorum.
Hematolog sayımız az dedik. Peki YÖK’ün bu konuda insanların hematolojiyi seçmeleri, bu konuya kanalize edilmeleri için bir düşüncesi yada mevcut bir çalışması var mı?
Bizim TUS’ta adayların üniversiteler arasında yada daha doğrusu Sağlık Bakanlığı hastaneleri ile üniversite hastaneleri arasında bölünmesi gibi bir problemimiz var bu günlerde ama hangi adayın hematolojiyi seçeceği konusunda biz karar veremeyiz. O zor bir karar. O başka şeylere bağlı, getirisine bağlı. Getirisi az olunca talibi de az oluyor.
Üniversitelerde öğretim üyesi farklarının kaldırılması ile ilgili tepkiler vardı. Siz bu konuyu nasıl yorumluyorsunuz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz.
Tamamıyla haklı tepkiler. Biz sağlık Bakanlığı ile Tam Gün Yasası çıkmasının arefesinde yaptığımız görüşmelerde, onlara tam güne geçilmesine razı olduğumuzu ama tam güne geçilmesiyle öğretim üyelerinin zarar görmemesi gerektiğini kesinlikle vurguladık. Bu farkların kaybolacağını biliyorduk. Şartlarımızdan bir tanesi olarak, özellikle bu farkların kaybolmamasını talep ettik. Sağlık Bakanımız bize “’farklar kaybolmayacak, bu 400 Trilyon gibi bir para tutuyor. Biz bunu sisteme enjekte edeceğiz’ dedi. Gerçektende bunu bu yıl yaptılar. Bir daha ki yıl içinse ne olacağı belli değil. Böyle bir belirsizlik var.
Sağlık Bakanlığı Tam Güne geçişimizi kolaylaştırmak için bize bir söz daha vermişti. Mesela hocalarımızın 09- 17 mesaisini hastanelerde yapacakları, ondan sonra da saat 5’ten sonra da istedikleri başka bir kurumda, bu Sağlık Bakanlığının bir kurumu olabilir, bir vakıf üniversitesi hastanesi olabilir, kendi kurumu olabilir, üniversite hastanesi olabilir çalışabileceklerini kabul etmişti. Ancak sonradan yargıya giden mesele ilk etapta Sağlık Bakanlığı’nın elini kuvvetlendirir bir sekilde sonuçlanmıştı. Ardından tekrar bozuldu. Şimdi böyle bir belirsizlik ortamı var. Ama zannediyorum daha önce saat 15: 30’dan sonra yapılan o faaliyetleri saat 17’den sonraya almak en mantıklı çözüm olarak görünüyor. Sağlık Bakanımızı YÖK’e davet ediyoruz. Önümüzdeki haftalardan birinde bizim genel kurul toplantımıza katılacak. Bu meseleyi çok konuştuk ama bir kez daha konuşmakta fayda var diye düşünüyorum.
Oldukça tepki çeken, Medimagazin'de de yer alan üniversite önlerinde eylemler yapılan, basın açıklamaları düzenlenen bir diğer konuda performans uygulaması idi. Bunun üniversitelerde eğitim ve öğretimi olumsuz etkileyeceği, eğitime darbe vuracağı söylendi. Hatta daha çok performans toplanabilmesi adına gereksiz uygulamalar, tetkikler yapılmasına yol açacağı pek çok kez dile getirildi. Siz buna katılıyor musunuz neler söyleyeceksiniz?
Performansa geçilmesiyle ilgili öyle bir şey olabileceği gerçekten de insanın aklına gelebiliyor. Para kazanmayı bu kadar faaliyete endekslerseniz, insanlar daha fazla para kazanmak için daha fazla klinik çalışmayla, daha fazla insanla uğraşmak zorunda kalabilirler. Bu araştırma ve eğitimi sekteye uğratabilir gibi bir durum mantıki geliyor. Ancak birkaç üniversitemizde performansın da uygulanabileceğini, çok yüksek bir başarıyla olmasa da tatminkar bir başarıyla uygulanabileceğine dair deliller var. O delillerin varlığında bizim tutup performanstan vazgeçelim diye bir fikirle ortaya çok hoş olmuyor.
Bence yapabileceğimiz şey, bu performans sistemini belki deneyip, araştırma ve eğitim faaliyetlerine daha yüksek puanlar vererek hocalarımızın hastayla, klinik işlerle uğraşacağına yine eksiden yaptığı gibi hatta daha çok eğitimle, öğretimle, araştırmayla uğraşmasını sağlayabiliriz gibi geliyor.
YÖK ve Sağlık Bakanlığı’nın önümüzdeki günlerde birlikte gerçekleştirmeyi, yürütmeyi, hayata geçirmeyi düşündüğü yada planladığı çalışmalar, projeler var mı?
Çok var. Sağlıktaki en büyük problemimiz özellikle eğitim konusunda, eğitimin kimin tarafından yapılacağı konusudur. Bazı haklar Sağlık Bakanlığı’na verilmiş, bazı haklar YÖK’e verilmiş. Böyle bir karışıklık var. Zaten bütün problem de oradan çıkıyor. Sağlık eğitimini kim verecek. Biliyorsunuz Sağlık Bakanlığı hastanelerinde onlar uzmanlık eğitimini kendileri veriyorlar. Bunun böyle olmaması lazım. Bu günlerde uzmanlıkla doktora arasındaki farkı birazcık daha ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Bizim üniversitelerde verdiğimiz, tıp fakültelerinde verdiğimiz dereceleri doktora derecesi, Sağlık Bakanlığının vereceği dereceleri de uzmanlık olarak nitelemek istiyoruz. Örneğin şunu arkadaşlarla yeni düşünmeye başladık. Doçentlikte sadece doktorası olanlara fırsat vermeyi düşünüyoruz. Çünkü bu akademik titredir, akademik pozisyondur. Sağlık Bakanlığı hastaneleri gibi hizmet ortamında değil de akademik bir ortamda elde edilmesi gerekir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’na da hafifçe bilgi verdik ama tartışmasını tam yapmadık. Biraz önce de söylediğim gibi önümüzdeki günlerde yapacağımız genel kurulumuza Sağlık bakanımızı da davet ettiğimiz zaman bu konuyu da konuşacağız.
Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK)’nda, TUK’un kompozisyonu gereği Sağlık Bakanlığı’nın etkisi biraz daha fazla, çünkü orada üyeleri daha fazla. Bizim 5 üyemiz onların daha fazla üyesi var. Belki orada bir değişiklik yapabileceklerini kendilerine teklif edeceğiz.
Ülkemizde Doktorların diplomalarına Sağlık Bakanının imza atması gibi Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bazı garip uygulamalar var. Belki onda8ndan kurtulmasını sağlayacağız. Esasında Sağlık Bakanlığı ile çok güzel çalışmalar yaparak bu güne kadar geldik. İnşallah bundan sonra da yaparız ama şeçim çalışmaları bizim bu hızlı çalışmalarımızı biraz sekteye uğrattı. Seçim biter bitmez daha hızlı bir tempoyla çalışarak bu küçük problemleri halledeceğimizi düşünüyorum.
Teşekkürler…