Cevat AKSAKAKAL[1] Öğr. Gör. Vahit YİĞİT[2]
Temel amacı eğitim, araştırma ve sağlık hizmeti sunumu olan üniversite hastaneleri uygulanan sağlık politikaları sonucu birtakım finansal problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Üniversite hastaneleri bir taraftan değişen rekabet ortamında düşük maliyetli, kaliteli ve etkili bir sağlık hizmeti sunmayı hedeflerken, diğer taraftan ise eğitim ve araştırma fonksiyonunu sürdürmesi gerekmektedir.
Son yıllarda üniversite hastanelerin finansal yapısı üzerinde birçok hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan biri tam gün yasasıdır. Tam gün yasası ile üniversite hastanelerinin mesai dışı gelir etmeleri yasaklanmış ancak üniversite hastanelerin mali dengesini bozmamak ve ek ödeme finansmanında kullanılmak üzere üniversite bütçelerine aktarılmak üzere “torba yasa” ile 447.773.637 TL ödenek verilmiştir. Üniversite hastaneleri bütün plan ve programlarını bu kapsamda yaparken ikinci bir düzenleme ise Global Bütçe sözleşmesinin yapılmak istenilmesidir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 2011 yılında üniversite sağlık hizmetleri sunumu için 3.535.800.000- TL global bütçe belirlemiştir. Ancak öngörülen bütçe, üniversite hastanelerinin mevcut tedavi fatura bedellerinden anlamlı ölçüde (%25-30) düşüktür. Bu durum üniversite hastanelerinin sunmakta olduğu özellikli sağlık hizmetlerinin sürdürülemezliğine ve gelir gider dengesinin bozularak tekrar borçlanmalarına yol açabilecek niteliktedir. Ayrıca hastane sağlık hizmeti sunumunu artırsa bile ödenek sabit olduğu için hastanelerin daha fazla sağlık hizmeti sunmalarını teşvik etmeyecektir. Tam gün yasası ile bu durum çelişmektedir.
Sağlık hizmetleri gibi karmaşık organizasyon yapısına sahip sektörlerde çalışanların ücret politikalarını doğru bir şekilde belirlenebilmesinin; performans, verimlilik, motivasyon, adalet, gibi faktörlere doğrudan etkisi bulunmaktadır. Aynı şekilde sağlık çalışanlarının iş doyumu ve örgütsel bağlılık seviyeleri; çalışanların verimliliği, etkililiği, hasta bakım kalitesi ve hastane performansı üzerinde büyük bir etkisi olduğu bir gerçektir.
Hekimsiz bir sağlık hizmetinden bahsetmek olanaksız olduğuna göre, bu grubu teşvik edici yegane mali destekleri vermek gerekmektedir. Rahmetli davranış bilimleri hocamız Prof.Dr. Ahmet AKGÜN serbest muayeneler ile ilgili düşüncesini “Bir adam ya bilim adamı, ya tüccar olur, ikisi bir arada olamaz…” demişti. Dikkat edileceği üzere bu yazımızda serbest muayenehane hekimliğinden bahsedilmemiştir. Üniversite hastanelerinde eğitim, araştırma yanında tedavi hizmetlerini sunarken eline sıcak para geçmeden, tahsil edilen gelirin yüzde 39’unu hazinepayı, araştırma fonu ve gelir vergisi olarak, yüzde 35’ini tıbbi malzeme, tıbbi cihaz ve bakım-onarım için ödeyen ve kendisine yaklaşık yüzde 26’sı kalan kamu öğretim üyelerinden söz edilmektedir. Üniversite hastanelerinde özel muayene ve tedavi yapan öğretim üyeleri, yıllarca döner sermayeleri sübvanse etmişlerdir. Sadece bir örnek vermek gerekirse: Katma bütçeden yiyecek alımlarına verilen ödenek ile sadece iki aylık ihtiyaç karşılanabilirken, kalan 10 aylık ihtiyaç hastane döner sermaye gelirlerinden karşılanmıştır. Öngörülen global bütçe; üniversite öğretim üyelerinin verimliliğini, motivasyonunu artıracak nitelikte gözükmemektedir. Bu tablonun tüm hizmetleri olumsuz etkiyeceği beklenmektedir.