Medimagazin logo

Üniversite hastaneleri performansa hazırlanıyor

Üniversite hastanelerinde performans uygulaması 1 Şubat 2011’de başlayacak. Uygulanacak performans ile ilgili yönetmeliğin son rötuşları atıldı. Yönetmeliğin Aralık ayı sonunda yayınlanması bekleniyor.
Kaynak: MEDİMAGAZİN - Dr.İbrahim ERSOY
Üniversite hastaneleri performansa hazırlanıyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

ESKİŞEHİR-Üniversite yöneticileri, Eskişehirde bir araya gelerek üniversite hastanelerinin sorunlarını tartıştı. Üniversite Hastaneleri Birliği Derneğinin düzenlediği toplantının ana gündem maddesini 1 Şubat’ta üniversitelerde uygulanmaya başlayacak olan performans sistemi oluşturdu

 

Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Yunus Söylet, dernek olarak amaçlarının üniversite hastanelerinin sorunlarını değerlendirmek, nedenlerini ortaya koymak ve çözüm yolları üretmek, bilgi ve deneyimlerini paylaşmak, çağdaş sağlık hizmetiyle birlikte, eğitim ve araştırma faaliyetlerini etkinleştirmek ve ortak hareket etmelerini sağlamak olduğunu söyledi.

Aslında sadece üniversite hastanelerinin sorunlarını değil, tıp eğitimini ve sorunlarını da bu süreçte yoğun olarak gündemlerine aldıklarını belirten Söylet, “Nisan 2009’da ilk toplantımızı yaptık, şimdi 6. toplantımız. Toplantılarda bu konuyla ilgili tüm tarafları toplamayı ve ortak akılla sorunlarımızı çözmeyi amaçladık” diye konuştu.

 

Üniversite hastanelerinde Performans Uygulaması’nın tartışıldığı oturumda Gazi ve Gaziantep Üniversitelerinde uygulanan performans sistemi uygulayıcılar tarafından anlatıldı. Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Yavuz Coşkun performansa başlamadan önceki gözlemlerinde, üniversite ve eğitim hastanelerinde diğer hastanelerden farklı olarak asistanların yaptığı işlemlerin hocalara yazdırıldığı, performans almak için sekreterleri ayarlayan hocaların bulunduğunu ve bir ameliyatı 5 gösteren hocalar olduğunu gördüklerini söyledi. Bunları ortadan kaldırmanın bireysel performansla çözülemeyeceğini gördüklerini ifade eden Prof. Dr. Coşkun, ayrıca ortada bir maliyet analizinin bulunmadığını da vurguladı. Performans uygularken temel çıkışları kişisel değil, birimler üzerinden yaptıklarına dikkat çeken Coşkun; “Birimlerin elektriğinden suyuna kadar tüm giderleri ve gelirlerini dikkate alan bir sistem oluşturduk ve ortaya bir birim performansı çıkardık. Daha sonra profesörlere 1.2, doçentlere 1, yardımcı doçentlere ise 0.8 katsayı vererek oluşan performansı insanlara dağıttık, böylece bu sistemle adaletsizliği büyük oranda giderdik.” şeklinde konuştu.

 

“En yüksek performansı biz veriyoruz”

Prof. Dr. Coşkun, “Artık kimse bizden hemşire istemiyor, adam istemiyor, elimizdeki elemanları daha efektif çalıştırmaya başladık. Giderleri olduğu için tıbbi cihazları daha az maliyetle almaya başladık. SGK kesintilerimizi yüzde 8’den 2’ye düşürdü. Bu yüzde 6’lık fark verdiğimiz performansı karşılar hale geldik. Ve şu anda Türkiye’nin en yüksek performans dağıtan hastanesi biziz. Sadece performans olarak 6-7 bin lira alıyoruz ve üniversite olarak borcumuz yok. Sonuç olarak verimliliği dikkate alan bir sistem kuracak olursak üniversite hastanelerimizin sorunlarını büyük oranda çözmüş oluruz.

Tevfik Özlü: “Hemşirelerin daha az performans alan bölümlerde görevlendirilmeleri sorun oluşturuyor. Asistanlar seçerek geldiği için sorun yok, ama hemşireler görevlendirildiği için adaletsizlik oluyor.

 

“Puan değil katsayı kullanıyoruz”

Gazi Üniversitesinin 1 yıllık uygulamasını ise Doç. Dr. Orhun Çamurdan anlattı. Faturalandırılmış hizmetler üzerinden performans ödemesi yaptıklarını anlatan Çamurdan “Puan değil, katsayı sistemini uyguluyoruz. Kişisel performans kullanıyoruz, bölüm performansı veya havuz sistemine mevcut mevzuatın uygun olmadığını düşünüyoruz. Biz hizmet bazında gider kullanıyoruz” dedi.

 

“Hay Allah, daha dikkat edeyim”

Hastaların hangi bölüm ve doktor üzerinden yatması gerektiğine döngü sistemiyle karar verdiklerini söyleyen ve performansın kurumsal farklılık yarattığını da bir örnekle anlatan Çamurdan, şöyle devam etti: Performansa başladığımızın dördüncü ayında nükleer tıptaki bir Hocamız beni arayıp ‘Radyofarmasötikleri gider hesabına katıyormuşsunuz, öyle mi?’ diye sordu, Evet Hocam deyince de ‘Hay Allah, bari ben bundan sonra imzaladığım radyofarmasötikleri firmanın bize kaça sattığına dikkat edeyim’ dedi. Bu örnek sanırım farkındalık oluşturma açısından her şeyi anlatıyor.

 

YÖK’ün yönetmelik hazırlığı

Tam Gün Yasası’nın performansa yönelik hükümleri üniversite hastaneleri için 1 Şubat 2011’de yürürlüğe girecek. Üniversitelerde performans uygulaması ana hatlarını YÖK’ün belirleyeceği bir yönetmelik belirleyecek, bu yönetmelik çerçevesinde üniversiteler arasında farklılıklar olabilecek, her üniversite kendine özgü bir model geliştirebilecek.

YÖK Üyesi ve Performans Komisyon Başkanı Prof. Dr. Sait Bilgiç konuyla ilgili sürecin hangi noktaya geldiği konusunda bilgi verdi. Tam Gün’le birlikte yürürlüğe giren mevzuatın performans sistemini daha rahat hazırlamalarına imkân tanıdığını söyleyen Prof. Dr. Bilgiç “Bizim asli görevimiz eğitim, öğretim ve araştırma, aynı zamanda hizmet. Mevzuat bu görevlerin hepsini yürütebilecek bir imkân veriyor. Yeni mevzuatlaYükseköğretim Kurumu, üniversitelerde döner sermaye kuruluş ve işleyişine yönelik ve performansa dayalı ek ödeme için görevlendirildi. Kanun performans yönetmeliğini hazırlarken bize bazı şartları göz önünde bulundurmamızı söylüyor. Mevcut kanun bu işi tamamen YÖK’e veriyor, yani biz YÖK olarak işin esaslarını belirleyip görevi üniversitelere veremiyoruz” dedi.

Bu yönetmeliğin cebi ilgilendiren bir konu olduğu için birçok eleştiriye uğrayacağını öngördüklerini söyleyen Prof. Dr. Bilgiç “Yönetmeliğin hazırlanmasında tıp ve diş hekimliği fakültelerinin dışında önemli bir probleme rastlamadık, özellikle sosyal bilimcilerin önü bu yönetmelikle epeyce açılacak. Bilimsel faaliyetlerin ve eğitim öğretim faaliyetlerinin genel bütçeden karşılanmasına yönelik bir yasa taslak çalışmasını da YÖK olarak yaparak üst kurumlara ilettik.” dedi.

YÖK’teki performans çalışmalarıyla ilgili kurulan Komisyonun üyesi olan Prof. Dr. Alper Cihan ise yönetmelik taslağının bittiğini ve ilgili kurumlara görüş almak için gönderileceğini söyledi. Aralık ayı sonuna kadar yönetmeliği yayınlamayı beklediklerini söyleyen Prof. Dr. Cihan, taslak yönetmelik hakkında bilgi verdi.

 

Performans ve döner sermaye diye iki ayrı tanım yok

Alper şöyle konuştu: Tam Gün Yasası’na göre, kadro-unvana, idari teşkilat şemasına ve birimler/bölümlere göre belli hesaplama sistemleri oluşturmamız gerekiyor. Ancak şu anda uygulanan performans sistemleri buna göre değil, bunların düzeltilmesi gerekiyor. Temelde sorunumuz 2547’nin 58. Maddesini yanlış yorumlayıp yanlış uygulamamızdan kaynaklanıyor. Mevcut yasada döner sermaye ve performans diye iki ayrı tanım yok. Yeni yasaya göre performans dağıtımının kişilerin katkı oranına göre yapılması gerekiyor.

Yeni kanuna göre kişilere geri ödeme olarak dağıtılamayacak pay olan kurumun kendi harcama ve ihtiyaçlarına yönelik yapılacak yüzde 35’lik kesinti, üniversitelere bırakılarak 35, 25 ve 15 olarak değiştirildi. Geri ödeme için yapılacak tavan oran değişmedi, ancak verilen hizmetin saatleri mesai dışına da yayıldı. Mesai içi döner sermayeden 8 katına kadar alabilirken mesai dışında 12 katına kadar döner sermaye alabilecek. Ayrıca Tam Gün Yasası’nda Değişiklik yapılacak kanun tasarısı da hazırlandı, bu tasarıda yöneticilere yönelik dezavantajlar ve tahsilat ayında ödeme koşulu kaldırıldı.

 

 

 

Üniversitelere CEO modeli

Toplantıda, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, “Döner Sermaye İşletmelerinin Yeniden Yapılandırılması: Tek Ortaklı Şirket (CEO) Modeli” başlıklı projesiyle bir öneri dile getirdi.

Küresel gelişmelere bakıldığında eğitim, sağlık, medya ve kâr amacı gütmeyen sektörlerin büyüdüğünün görüldüğünü ifade eden Aydın, Türkiye’nin de dünyadaki bu gelişmelere ayak uydurması gerektiğini söyledi.

Mevcut döner sermaye işletmelerinin en güçlü yanının, arkalarında kamu desteğinin bulunması olduğuna dikkati çeken Aydın, üniversitelerin ise örgütsel ve mali yapılarının zayıf, insan gücü kaynaklarının da yetersiz olduğunu belirtti.

Çözümün, küresel değişimlere ayak uyduracak, kurumsal yönetim ilkelerine dayalı dinamik bir organizasyonla mümkün olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aydın, şu görüşleri dile getirdi:

“Çözüm, tek ortaklı anonim veya limited şirketler kurularak üniversitelerin yönetilmesidir. Yani Koç Holding nasıl davranıyorsa biz de öyle davranmalıyız. Üniversitelere CEO modeli getirilmelidir. Bunun alt yapısı, yeni bir anayasal ya da başka mevzuatlarda yapılacak değişiklikle oluşturulabilir. Ya üniversitelerin mevcut kanununun 58. maddesinde üniversitelerin şirket kurması için düzenleme yapılmalı, ya bu ayrı bir kanunla düzenlenmeli ya da Türk Ticaret Kanunu tasarısına ilave yapılarak döner sermayelerdeki değişiklikler geliştirilmelidir.”

Üniversitelerin temel sorunun işletmecilik olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın, “Yaptığımız çalışmayla döner sermaye işletmeleriyle ilgili yeni bir model önerisi getirmeye çalıştık. Bu, mevcut uygulamaya göre oldukça radikal değişimi getiren bir model. Esnek, piyasadaki rakiplerle mücadele edebilecek, tek ortaklı bir şirket modeli. Özellikle son yıllarda önemi daha da artan eğitim ve sağlık gibi sektörlerde güçlü bir model. Bu önerimizin yararlanılacak yönlerinin olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

 

“Sevk yoksa aile hekimliğinin anlamı yok”

Toplantıda “SGK Geri Ödemeleri” ile ilgili oturuma konuşmacı olarak katılan Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Uzm. Dr. Hasan Çağıl, sevk sistemi getirilmediği taktirde aile hekimliğinin anlamı olmadığını söyleyerek SGK olarak kademeli de olsa sevk zincirini getirmeyi düşündüklerini belirtti.

 

Yatırımlar maliyetlerimizi artırıyor

Son zamanlardaki sağlık yatırımlarının büyüklüğüne de dikkat çeken Dr. Çağıl, büyük hastanelerin aile hekimliğinin tam olarak devreye girmesiyle poliklinik gelirlerinin çoğunu kaybedeceğini söyleyerek “Bir süre sonra sağlıkta yapılan yatırımların atıl duruma geçmesi söz konusu olacak. Bu atıl kapasite sisteme yük oluyor. SUT fiyatlarını bazı hastanelere 2 katı bile ödeme yapsak hastane kendini kurtaramayacak durumda. O yüzden hastane yönetim sorunlarınada dikkat etmek gerekiyor” dedi.

Yakında afiliasyonun dışında 2-3 tıp fakültesinin ortak işletme kurmasının da tartışılması gerekeceğinin altını çizen Çağıl, 2011 yılı için üniversitelerin global bütçeden ne kadar pay alacağı belirlendiğini söyledi.

 

SUT’ta değişiklik zor gözüküyor

SUT’a yönelik eleştirilerin bazılarına katıldığını ifade eden Çağıl “SUT’ta bizi de rahatsız eden fiyatlar var. MEDULA şimdiki yükü bile kaldırmamaya başladı. Şu an MEDULA revize ediliyor. Bazen biz bile bazı bilgilere ulaşmakta zorlanıyoruz. SUT’ta çok yakın dönemde iyileştirmeler beklemiyorum.” diye konuştu.

 

Alınması gereken tedbirler

Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa Özmen de üniversite hastanelerinin hizmet sundukça zarar eden ve borçlanan, basit ve kısa süren işlemlere ağırlık vermeye yönelmek zorunda bırakılan, bir işletme olarak yönetilemez geldiğini belirterek, alınması gereken tedbirleri şöyle sıraladı:

 

üniversite
hastaneleri
performansa
hazırlanıyor
Yorum (3)
Öner Dikensoy
Gaziantep Üniversitesinde Öğretim üyelerinin 6-7 bin lira performans aldığını söyleyerek sayın rektörün neyi kastettiğini tam olarak anlayamadım. Belki bazı öğretim üyeleri bu performansı alıyor olabilir. Ama büyük çoğunluk ortalama 1-2 bin lira civarında alıyor. Tarif edilen sistemde hastanenin elektrik masrafından tutunda hastane yönetim giderleri altında ne olduğu belli olmayan kesintilerin direk öğretim üyelerinin gelirinden yapılması, artık kimsenin ilave hemşire istememesi, yada yeni cihaz talep etmemesi övünülecek bir şey olmadığı gibi ülkenin ve üniversitelerdeki durumun, ne yöne gittiğinin açık bir göstergesi aslında.
0
Cevapla
Eray Caliskan
Elimizde gercek piyasa degerinin altinda belirlenmis islem ucretleri ve nedenini anlamakta gucluk cektigim bir maas tavani uygulamasi var. Gercek hizmet talebine gore fiyatlanir ve ben maasimin 12 katindan fazla hizmet veriyorsam niye sinirlaniyorum? Performansta docent ve profesor katsayisi neden farkli olsun ki? Hizmet ve o hizmete odenen ayni degil mi? Daha sonra puana gecildiginde ne kadar calisirsaniz calisin ayni havuzdan para alacaginizdan ayni parauya hep daha fazla calismak zorunda kalacagimiz bir sistem olusuyor. Farenin odulu almak icin once tekeri 1 kez, sonra 10 kez ve sonra yuz kez cevirmesi gibi hep ayni odule daha cok calistirilacagiz. Tavan katsayimiza cabuk ulasirsak hizmet basina parayi dusurecekler. Sadece Doktor emeginin somurusu uzerine kurulu bir sistem. O zaman yurt disindaki gibi 500 bin bir milyon dolar ucret alabilenler de olsun.
0
Cevapla
Alper Tanrıverdi
Eray Caliskan Hocanın da dediği gibi bu sistemde ucuz işçi yaratılıp birçok üniversite hocası küstürülecek. Küsenler ayrıldıklarında özel hastanelerin kucağına oturmak zorunda kalacaklar. Özel hastaneler bile daha 3 yıl önce %70lere varan hakedis oranları verirken, Sağlık Bakanlığı-SGK gibi çalışanlarını düşünmden karar alan ve uygulayan kurumlar sayesinde hakediş oranlarını %40-50lere çekmiş durumdalar. Performans nedeniyle Devlet hastanelerinin durumu da ortada. Klinik şefleri bile zor performans alır duruma geldi. Sonuçta bir uzman 3000-4000 TL, bir Sef ve Docent 5000-6000TL, Profesör de 7000-8000 TL gibi bir ücretle elini koyabildiği/riske edebildiği kadar çok taşın altına sokarak çalışmak zorunda kalacak. Hayırlı olsun.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir