Defansif Tıp.
Hekimlerin öğrenmek ve kendilerini geliştirmek için motivasyonları, hastalardan aldığı iyi geri bildirimler ve işinden zevk alabilmektir. Bir hastanın hastalığına eklenen yeni semptomları araştırmak, bilinmeyen bir hastalık durumunu keşfetmek ya da yeni tıbbi bilgileri uygulamak bu motivasyonun bir parçasıdır. Daha bir tıp fakültesi öğrencisiyken hekim adayları bu motivasyonları sayesinde yeni şeyler öğrenirler. Ama malpraktis korkusu hekimlerdeki bu “yeni”den uzak durmayı teşvik eder. Komplike durum kötüdür, anlaşılmayan klinik durum kötüdür, hemen sevk edilmelidir. Buradaki motive edici tek şey demotive edici malpraktis korkusudur. Motivasyon ve yeniye duyulacak merak yerini kapkara bir malpraktis korkusuna bırakmaktadır. Defansif tıbbın bu yönüne negatif defansif tıp denir.
Yeni olarak yapacakları tek şey olduğundan daha geniş bir tetkik istemi yaparak bilinen durumları, hastalıkları ekarte etmektir. Bundan ötesi onu aşmakta, ilgilendirmemektedir. Hasta insandan çok her an elde patlayacak saatli bomba gibi görülür. Defansif tıbbın bu yönüne de pozitif defansif tıp denir. Her ne kadar defansif tıp uygulamalarını tam olarak hesaplamak zor olsa da, araştırmacılar istenen tanı testinin ve yapılan tedavi girişimlerinin %5-10’unun, tıbbi hata endişeleri yüzünden olduğunu belirlemişlerdir.(1,2) Sanıyorum bu yüzde, kurumların birbirinden ayrıldığı, performans sistemi getirilerek hekimlerden hastanelerin gelirini arttırmak için çok müdahaleci olması beklendiği, çok müdahale ve harcama beklendiği yeni sistemde, çok çok daha fazladır.
Her gün bir sağlık skandalı haberi yapılsa, 365 günün her gününde bir haber olsa, yıllık 100 milyona yaklaşmış muayene sayısında bu “skandal” durum 365/100.000.000 dur. Ama hastanın gözünde bu, %100’dür. Bu yanılgı hekimlerde de mevcuttur. Hekimler de tıbbi hata riskini olduğundan daha sık olarak hesaplar ve nadir olayları sık olaylar olarak görür. (3) 2008 Amerikan Hekim Sigortacı Birliğinin hesaplarına göre şikayetlerin sadece %5’i mahkemeye gidiyor ve bunların da %90’ı hekim tarafından kazanılıyor olsa da (4), hekimin nadir olarak olan bu olayları gözünde büyütmeye hakkı var sanırım. Çünkü dava edilmek bir çok hekim için duygusal ve fiziksel olarak aşırı derecede strese neden olmaktadır.(5,6)
Hekimlerin hepsi de tedavi belgelerini detaylı tutmanın önemi konusunda hemfikirdir. Özellikle talepkar, duygusal ve sağı-solu belli olmayan hastalar hekimleri tedirgin etmekte, hekim hasta ile arasında kötü iletişim hissettiğinde veya hastanın hekimden istekleri fazla ise gereksiz pahalı tetkikleri devreye girmekte ya da doktorlar yüksek riskli prosedürlerden kaçınmaktadır.(7) Bu arada hastaların özellikle iletişim ve kişilerarası ilişkisi kötü hekimlerle iletişimlerinden tatmin olmadıkları ve bu hekimleri dava ettikleri de bilinen bir gerçektir.(8)
1. Defensive Medicine and Medical Practice. Publication OTA-H-602. Washington, DC: Office of Technology Assessment, US Congress, Jul 1994.
2. Anderson RE. Billions for defense. Arch Intern Med. 1999; 159:2399- 2402.
3. Carrier ER, Reschovsky JD, Mello MM, Mayrell RC, Katz D. Physicians’ fears of malpractice lawsuits are not assuaged by tort reforms. Health Aff (Millwood) 2010; 29:1585–1592.
4. Kane CK. Policy research perspectives: medical liability claim frequency: a 2007–2008 snapshot of physicians. American Medical Association, 2010. Available at www.ama-assn.org. Accessed July 2, 2014.
5. Charles SC, Pyskoty CE, Nelson A. Physicians on trial—self-reported reactions to malpractice trials. West J Med 1988; 148:358–360.
6. Charles SC. Coping with a medical malpractice suit. West J Med 2001;174:55–58.
7. Ridic G, Howard T, Ridic O.Medical Malpractice in Connecticut: Defensive Medicine, Real Problem or a Red Herring – Example of Assessment of Quality Outcomes Variables
Acta Inform Med. 2012; 20(1): 32-39
8. Studdert DM, Mello MM, Brennan TA. Medical malpractice. N Engl J Med 2004; 350:283–292.