Medimagazin logo

Prof. Dr. Özyiğit: 2040 yılında kansere bağlı ölümler yüzde 85 oranında artış gösterebilir

Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) tarafından 6-10 Aralık tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirilen 15'inci Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi'nde konuşan Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, “Son verilere göre ülkemizde her yıl yaklaşık 234 bin yeni kanser tanısı konulmakta ve 126 bin kanser hastasını hayatını kaybetmektedir. 2040 yılında ise ülkemizde her yıl 400 bin yeni kanser tanısının konması ve kansere bağlı ölümlerin de %85 oranında artış göstererek 233 bine yükseleceği tahmin edilmektedir." dedi
Prof. Dr. Özyiğit: 2040 yılında kansere bağlı ölümler yüzde 85 oranında artış gösterebilir
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) tarafından 2 yılda bir düzenlenen ve bilimsel gelişmelerin tartışıldığı “Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi (UROK)”nin onbeşincisi, 6-10 Aralık 2023 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi.

650’yi aşkın katılımcıyla gerçekleştirilen kongre programında yurt içi ve yurt dışından alanında deneyimli 154 bilim insanı bilgi ve deneyimlerini paylaştı. Ayrıca alanında söz sahibi toplam 13 uluslararası konuşmacı kongrede yer aldı.

Hekimlerin 244 poster, 98 sözel olmak üzere toplamda 342 bildiri ile yaptıkları çalışmaları, 4 gün boyunca diğer hekimlerle paylaştı.

Mucizevi bir kanser tedavisi yok

Kanserin dünyada ve Türkiye’de en önemli halk sağlığı problemlerinden biri olduğunu ifade eden 15. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, “Son verilere göre ülkemizde her yıl yaklaşık 234 bin yeni kanser tanısı konulmakta ve 126 bin kanser hastasını hayatını kaybetmektedir. 2040 yılında ise ülkemizde her yıl 400 bin yeni kanser tanısının konması ve kansere bağlı ölümlerin de %85 oranında artış göstererek 233 bine yükseleceği tahmin edilmektedir. Bu oran Avrupa’da %30 düzeyindedir.” dedi.

Her gün ‘mucizevi kanser tedavisi bulundu’ tarzı klinik öncesi farelerde tavşanlarda haberleri işin doğası gereği toplumun ilgisini daha fazla çektiğini ifade eden Prof. Dr. Özyiğit sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak henüz böyle bir mucizevi bir kanser tedavisi yoktur. Bununla beraber birçok kanser türünde tedavi zaten mümkündür. Dahası birçok kanseri önlemek de mümkündür. Yani çözümün önemli bir kısmı aslında gözümüzün önündedir. Küresel düzeyde daha önce defalarca kamuoyuna açıkladığımız üzere kanser ölümleri ülkelerin ekonomik ve bilimsel gelişmişlik düzeyi ile çok yakından ilişkilidir. Bu açıdan bakıldığında kanser ölümlerinin %70’i düşük ve orta gelir seviyeli ülkelerde gözlenmektedir. Kanser tedavisi pahalıdır, üst düzey teknoloji gerektirir. Bu nedenle bilimsel olarak gelişmiş ve ekonomik açıdan refah düzeyi yüksek ülkelerde birçok kanser türünde kanser kontrol programları başta olmak üzere, güncel cerrahi, modern radyoterapi teknikleri ve sistemik tedavilerle tam şifa mümkündür. Bugün Avustralya rahim ağzı kanserini bir aşı ile kıtadan yok etmek üzeredir. Öte yandan ülkemizde halen HPV aşıları gündemde bile değildir. Tütün mamulleri ile mücadelede zayıflama emareleri gözlenmeye başlamıştır. Bu noktada kontrolü sağlayacak idari yaptırım makamlarının etkinliğinin günden güne azalması, gençlerde sigara alışkanlığının önüne geçilememesi ve benzeri birçok faktör ülkemizde kanser kontrol programlarının etkinliğini azaltmaktadır. Bir takım gerçek dışı komplo teorilerinin peşinden koşmak yerine, gözümüzün önünde insanlığı yok eden, bir nevi kitle imha silahı olan tütün ürünlerinin arkasındaki lobilerin takipçisi olmalıyız.”

Kanserin tedavi boyutuna ilişkin konuşan Prof. Dr. Özyiğit,  bu noktada radyoterapinin kanser tedavisindeki önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Özyiğit ayrıca şunları söyledi:

"Kanser tedavisinde yüzyılı aşkın süredir sistemik tedavilerin olmadığı yıllardan beri kullanımda olan radyoterapi hayati önemdedir. Modern ve güncel kanser tedavisinde birçok kanserin tedavisinde radyoterapi uygulanmadan şifa sağlanması mümkün değildir. Günümüzde kanser ölümlerinin en sık gözlendiği yer Sahra altı Afrika ülkeleridir. Bu ülkelerde gelişmiş radyoterapi cihazlarının olmaması nedeniyle her yıl yüzbinlerce yaşam yitip gitmektedir. Halbuki bu ülkelerde de sıklıkla görülen erken evre akciğer, gırtlak, prostat ve rahim ağzı gibi sık görülen kanserlerde tek başına radyoterapi veya eş zamanlı radyoterapi ve ilaç tedavileri ile kür sağlanması mümkündür. Yüksek riskli birçok kanser hastasında cerrahi ve ilaç tedavileri uygulansa dahi, endikasyonu olan radyoterapi verilmezse kanserin tedavi olasılığı ciddi derecelerde azalır. Derneğimizin ‘Bilimin ışığıyla aydınlık yarınlara’ sloganı, diğer ismi ışın tedavisi olan radyoterapinin kanser tedavisindeki önemini en iyi anlatan ifadedir.

Son olarak bir hatırlatmayı daha yapmak isterim. Doğru soruyu doğru kişiye sormak, doğru cevabın alınması için anahtar husustur. Kanser konusunda uzman olmayan, tek bir kanser hastası tedavi etmemiş, bu işin bilimi ile uğraşmamış kişilere lütfen itibar etmeyiniz. Toplum önünde muteber kişiler haline gelmesini sağlamayınız. Çünkü kanser konusunda tek hatalı bir bilgi kırıntısı dahi, biz onkologların işini çok güçleştirmenin yanı sıra, yüz binlerce kanser hastasının hayatını tehlikeye sokabilir. Bu noktada biz hekimlerin de öz kritik yapmamız, sağlık konusunda basınla doğru iletişim kanallarını kurma noktasında kendimizi geliştirmemiz gerekliğinin de farkındayız.

Bu vesile ile toplumu aydınlatma noktasında çok hayati bir vazife üstlenen siz değerli basın mensuplarımızı saygıyla selamlıyor, kanser konusunda toplumu bilgilendirici haberleriniz için şimdiden camiamız ve hastalarımız adına sizlere teşekkür ediyorum."

HPV nedenli kanserlerden aşı ile korunmak mümkün

Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Uğur Selek, HPV’nin (Human Papillomavirus), cinsel yolla bulaşan bir virüs olduğunu ve genital siğiller gibi hafif enfeksiyonlardan, ciddi kanserlere kadar çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini söyledi. Prof. Dr. Selek, HPV’den ve yol açabileceği sorunlardan sakınmak için korunma yollarını bilmenin önem kazandığını söyledi.

"HPV aşısı son 10 yılda gündemimize giren ve bu virüsün önemli türlerine karşı bağışıklığımızı sağlayan çok önemli bir koruma şemsiyesidir. Bu aşının mümkünse ergenlik döneminde yapılabilmesi, değilse genç yetişkinlere uygulanması önerilmektedir; mümkünse cinsel aktivite yaşlarından önce yapılmasının bağışıklığı arttırdığı bilinmektedir. HPV enfeksiyonunun kanser riskini arttırabilecek olan sigaradan da uzak kalmak önemlidir. Sigara ve alkolden uzak sağlıklı bir yaşam tarzı, düzenli egzersizle aktif bir beden, Akdeniz diyeti ağırlıklı dengeli beslenme ve yeterli uyku, bağışıklık sistemimizi destekleyecektir. Ayrıca tüm kanserlerde olduğu gibi erken teşhis yaşam kurtarıcı olduğundan, HPV ile ilişkili kanserler için düzenli tarama testleri gündemimizde olmalı, özellikle rahim ağzı kanseri için kadınların Pap smear testi ve HPV testi yaptırması önerilmektedir. Tarama testi erkekler için rutin önerilmese de, HPV aşısının erkek çocuklar ve genç erkeklerde yapılması HPV enfeksiyonunun yaygınlığını sınırlamak için önemlidir.

HPV’nin yol açabildiği rahim ağzı (serviks) kanseri, anal kanal kanseri ve baş boyun kanserlerinde radyasyon onkolojisi uzmanı hekimlerin tedavide rolü çok önemli bir yer tutmaktadır. Çoğu zaman kemoterapi ile eş zamanlı radyoterapi tedavileri ile çok büyük oranda hastamız sağlığına kavuşabilmektedir. Özellikle güncel teknolojik gelişmeleri hastalarımızın lehine kullanarak, sağlıklı dokuları özenle koruyabildiğimiz etkin tedavilerle HPV ilişkili tümörlerde toplum sağlığına büyük katkı sunduğumuzu söyleyebiliriz. Radyasyon onkolojisi uzman hekimleri olarak, erken ya da geç evrelerde olsun, tüm kanser hastalarının %75-80’inin tedavilerinde yer aldığımız düşünüldüğünde, kanserle savaşta onkolojideki önemli yerimiz görülebilecektir. Bizim önceliğimiz, olabildiğince toplum sağlığını iyileştirmek ve kanseri azaltmak, ortaya çıkmasına yol açan sigara, alkol, şişmanlığa yol açan yanlış beslenme, HPV enfeksiyonu gibi faktörlerle savaşmak, kanser tanısı alındığında ise tüm ilgili branşlarla birlikte hastamıza ve evresine en uygun ve mümkünse organ fonksiyonlarını koruyucu tedavileri uygulayabilmektir. Günümüzün en modern tedavileri konusunda, ülkemizde radyasyon onkolojisi uzman hekimleri bilimsel, teknik donanım ve deneyim açısından gelişmiş ülke standartlarının üzerindedir, ayrıca radyoterapiye ulaşım konusunda da bir zorluk bulunmamaktadır. Hastalarımızın ve yakınlarının kanser tanısı konulduğunda kendilerini değerlendiren ve tedavilerine karar veren ekibin üyeleri arasında bir radyasyon onkolojisi uzmanı bulunup bulunmadığını sorgulaması, tedavilerinde en doğru seçeneğe ulaştıkları konusunda da kendilerini rahat hissettirecektir.

Keşke kanser ve yol açtığı sorunlar hiç olmasa derken, radyasyon onkolojisi uzman hekimleri olarak mümkün olduğunca kanserden korunmanızı sağlamak ve kanser tanısında sizin adınıza savaşmak için yanınızdayız. Yalnız hissetmemeniz için bizler kendimizi sürekli bilimle yenilemeye, birbirimizi pratik ve akademik olarak dinç tutmak için öğrenmeye ve öğretmeye çabalıyoruz, “Bilimin Işığıyla, Aydınlık Yarınlara” sloganımızla sizlere hizmet için sürekli güncelleniyoruz.

“Stereotaktik radyocerrahi” namı diğer “nokta atışı” 

Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Seçilmiş Başkanı ve Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Banu Atalar ise şunları söyledi:

"Bildiğiniz üzere kanser tedavisinde, çok uzun yıllardır “radyoterapi” yani ışın tedavisi kullanılmaktadır. Daha önce çok geniş alanlar üzerine uyguladığımız radyoterapiyi bugün teknolojik gelişmeler sayesinde çok küçük hedeflere dahi uygulayabilmekteyiz. Halk arasında “nokta atışı” olarak da tanımlanan “stereotaktik radyocerrahi” yöntemi sayesinde çok küçük veya ulaşılması zor noktalardaki tümörlere dahi ulaşıp, buradaki tümörü tamamen yok edebiliyoruz. Bu teknik sayesinde aynı anda birkaç bölgeyi dahi kısa sürede ışınlayabilmek mümkün oluyor. Diyelim ki, hastanın vücudunda üç farklı bölgede tümör var ve bu tümörlerin tamamına bir an önce lokal bir tedavi uygulayıp, bir an önce sistemik tedaviye başlamak istiyoruz. Bu durumda bu üç ayrı bölgede 3 tümör için 3 ayrı cerrahi uygulamak hasta için kolay olmayan ve iyileşme süresi uzun olabilecek bir yöntem olacaktır. Halbuki radyocerrahi ile bu üç farklı bölgeye nokta atışı sayesinde tümörü yok etmek mümkün olabilir. Üstelik bu yeni teknoloji sayesinde hastaya kesi, anestezi veya iğne yapmadan üç bölgeye yüksek dozda radyasyon verilip, tümörün kontrolü sağlanabilir ve hastamız hemen ertesi günü alması gereken diğer tedavilere başlayabilir. Ayrıca bu yöntemin gelişmesi sayesinde artık erken evre akciğer kanserlerinde, erken evre prostat kanserlerinde, beyin metastazlarında cerrahi ile aynı sonuçlara ulaşıyoruz.

Son yıllarda yapılan çalışmalarda özellikle az sayıda metastazı olan kanser hastalarında tüm metastazlara uygulanan stereotaktik radyocerrahi sayesinde yaşam sürelerinin uzadığı gösterilmiştir. Gerek erken evre akciğer kanserinde gerekse erken evre prostat kanserinde yapılan çalışmalarda ise cerrahiye oranla yan etkilerin çok daha az olması sebebi ile hastalar tarafından tercih edilen bir tedavi metodu olmuştur. Artık stereotaktik radyocerrahi gibi ileri teknolojilerin kullanıldığı hastalarda daha az yan etki ile daha etkin bir tedavi yapabiliyoruz. Ancak elbette ki bu teknolojiler çok gelişmiş cihazlarla uygulanabiliyor. Şanslıyız ki ülkemizde çok gelişmiş cihazlar mevcut, ama burada dikkat edilmesi gereken deneyimli bir ekip olmadan sadece gelişmiş cihazlar ile tedavi yapılamayacağıdır. Bu ileri teknikleri kullanırken azami dikkat ve maksimum deneyim gerekmektedir."

Kanser kontrol planının ileriye dönük sistematik planlaması nasıl yapılmalı? 

15. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi Bilimsel Sekreteri Prof. Dr. H. Cem Önal açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Kanser tedavisinde radyoterapi önemli ve etkili yöntemlerden biridir. Tedavilerin devam edilebilmesi için geleceğe yönelik doğru bir planlama yapılması gerekmektedir. Uygulanan tedavilerin devamlılığını sağlamak amacıyla, günümüz sosyoekonomik koşulların zorlu olması nedeniyle, kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yapılması esastır.

Radyoterapi uygulamaları üst düzey teknolojik donanım ve aynı zamanda donanımlı ekip gerektirmektedir. Ancak bu istihdamın yeterli bir şekilde yapılması, ülkemizdeki merkezlere eşit bir şekilde dağıtılması ve aynı zamanda etkili bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle, ülkemizdeki radyasyon onkoloji merkezlerini belli başlı bölgelerde değil, ülkenin bütün kısımlarına eşit bir şekilde dağıtılması gerekmektedir. Ayrıca istihdam fazlalığının önüne geçebilmek için de, kontrol mekanizmalarının etkin bir şekilde çalışması ve konu ile ilgili kişiler tarafından da bir takım düzenlemeler yapılması önemlidir.

Bir diğer önemli husus da radyoterapi cihazlarının bulunduğu bölgelerin tedavi cihazlarını en doğru şekilde karşılamasını sağlamak amacıyla, doğru bir şekilde planlama gerekmektedir. Hem ekonomik koşullarının zorluğu hem de radyoterapi cihazlarının pahalı olması nedeniyle doğru planlanmalıdır. Ayrıca, teknolojik gelişmelere paralel olarak da radyoterapi sistemlerinin de aralıklı güncellenmesi gerekmektedir. 

Tanı, tedavi yöntemlerindeki yenilikler ve bilimsel gelişmeler radyoterapi ile direkt olarak ilişkilidir. Ayrıca güncel gelişmeleri takip edebilmek, ülkemizdeki ve dünyadaki radyoterapi alanında gelişmeleri takip edebilmek son derece önem arz etmektedir. Ancak klinik yoğunluk, hasta çeşitliliği ve öğretim elemanı açısından klinikler arası çok büyük farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin brakiterapi işleminin rasyonelini, pratiğini hiç görmeden ve hiçbir brakiterapi hastası tedavi edemeden uzmanlığını almış meslektaşlarımız bulunmaktadır. Benzer şekilde cihaz parkı ve kapasitesi nedeni ile güncel çalışmalarda oldukça önem arz eden stereotaktik beden radyoterapisi gibi özellikli tedavilerin uygulanması ve pratiğe yansıması da bazı meslektaşlarımız açısından eksik kalabilmektedir. Yeni teknoloji ile donanmış cihaz ve öğretim elemanı sayısı fazla olan klinikler ile konvansiyonel yöntemleri uygulayan ve tek öğretim elemanı bulunan veya hiç öğretim üyesi olmayan klinikler arasında klinik uygulamalarda ciddi farklılıklar oluşabilmektedir. Bu açıdan Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği tarafından lokal toplantılar, kurslar ve eğitim seminerleri düzenlenmektedir. Bu eğitim ve öğretimlerin en büyük ve en kapsamlısı olan 15. Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresini, Cumhuriyetin 100. yılına yakışır şekilde düzenlemekte olmanın haklı gururu içerisinde tüm meslektaşlarıma faydalı olmasını diliyorum.""

turk radyasyon onkolojisi dernegi
prof dr gokhan ozyigit
kanser tanisi
ulusal radyasyon onkolojisi kongresi
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir