Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Bakır, “Performans sistemi çalışanların motivasyonlarının sürekli yüksek tutulması gibi bir yarar sağlasa da, üniversiter sistemde şahsi kanaatimce uygun değil” dedi
Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bakır, performans sisteminin üniversiter sisteme uygun olmadığını söyledi. Performans sistemiyle birlikte üniversite öğretim üyelerinin eğitim ve araştırma yerine ağırlıklı olarak hasta sayısı üzerinden kazanç sağlamalarının, orta ve uzun vadede kişilerin hasta hizmetine ağırlık vermesiyle sonuçlanacağını dile getiren Bakır, “Performans sistemi aslında üniversite hastanelerini EAH (eğitim ve araştırma hastanesi)’laştırma ile sonuçlanacaktır” dedi.
Prof. Dr. Bakır, Sağlık Bakanlığı ile ortak kullanıma geçen Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ciddi bir sorun yaşanmadığını, hizmet kapasitesinin eskiye göre iki katına çıktığını ifade etti. Ortak kullanımda akademik işlerden sorumlu bir dekan ile hastanenin işleyişinden sorumlu bir başhekimin uyumlu çalışmasının temel nokta olduğuna dikkat çeken Bakır, “Burada anahtar kelime uyumdur. Akademik ve hizmet faaliyetlerinin bir koordinasyon içinde işlemesi için kurum menfaatlerini üst düzeyde tutacak motivasyon ve kararlılığa sahip başhekim ve dekan seçmiş olmamız bizi başarıya ulaştırıyor” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Bakır, ortak kullanım ve performans sistemi ile ilgili Medimagazin’in sorularını yanıtladı:
Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ilk afiliye hastanelerden biri. Bu yüzden birçok da eleştiri geldi. Afiliyasyon uygulamanız tam anlamıyla oturdu mu, şu an ne durumdasınız?
Afiliyasyon kurumların iş birliği yapması anlamında kullanılıyor. Bizim Sağlık Bakanlığı (SB) ile ilişkimiz “ortak kullanım”. Biliyorsunuz bununla ilgili yeni bir yönetmelik var artık. Bir iki gün içinde Bakanlıkla aramızda yönetmeliğe uygun yeni bir protokol imzalayacağız. Böylelikle üniversite ve SB personelinin kurumda birlikte sorunsuz ve tüm özlük hakları korunarak çalışması garanti altına alınacak. SB için il özel idaresi tarafından yapılan binayı SB ile ortak olarak kullanıyoruz. Binaya öğretim yılına yetişebilmek için biraz erken girmek zorunda kaldık. Bina ve teçhizat ile ilgili eksiklikler gideriliyor. Yakın bir zamanda acil polikliniği, çocuk ve yenidoğan yoğun bakım ünitelerini ve doğumhaneyi de açmayı planlıyoruz. En geç bir ay içinde resmi açılış da yapmak arzusundayız. Başhekim tıp fakültemiz öğretim üyeleri arasından bir arkadaşımız. Ciddi bir sorun yaşamıyoruz. Hizmet kapasitemiz önceki hastanemizin en az iki katına çıkmış durumda.
Afiliyasyon yurt dışında da yaygın uygulanan bir sistem, sizin uygulamanızda örnek alınan bir model var mı?
Bizimki aslında SB ile aramızda ülkemiz koşulları, bürokrasi ve mevzuatına göre geliştirilmiş bir ortaklık. Sorunları yaşayarak saptamış ve gerek yönetmelik gerekse protokol oluşturulması aşamalarında SB ile yakın bir çalışma süreci sonunda geliştirilmiş bir model diyebilirim. Orta ve uzun vadede öngöremediğimiz başka sorunlar çıkarsa çözüm konusunda her iki tarafın iyi niyeti olduğu için bir sorun olacağını sanmıyorum. Biz aslında ülkemiz için bir model geliştirmiş olduk. Özellikle nüfusu 850 binin altındaki illerimizde kaynakların verimli kullanılması adına örnek alınabilecek bir model.
Hâlihazırda diğer tıp fakülteleri hastanelerinde bir dekan aynı zamanda başhekim gibi de davranabilirken, Hacettepe, Gazi gibi bazı üniversitelerde başhekimlik ve dekanlık ayrı ayrı da götürülebiliyor. Sizde ise bu durum tamamen farklı. Hastanelerin yönetilmesi açısından sizce hangi yöntem daha efektiftir?
Akademik işlerden sorumlu bir dekan ile hastanenin işleyişinden sorumlu bir başhekimin uyumlu çalışması temel noktadır. Burada anahtar kelime “uyum” dur. Akademik ve hizmet faaliyetlerinin bir koordinasyon içinde işlemesi için kurum menfaatlerini üst düzeyde tutacak motivasyon ve kararlılığa sahip başhekim ve dekan seçmiş olmamız bizi başarıya ulaştırıyor.
Bir afiliye hastane olarak yönetim açısından ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?
En önemli potansiyel sorun üniversite hastanesi kavramı ile SB EAH kavramının farklılıklar içermesi. Üniversite hizmet üzerinden bilgi üretme ve öğretme odaklı iken, SB hizmet odaklı bir anlayışa sahip. Bir de işin içine performans sistemi girince bu iki kavram biraz daha ayrışıyor bence.
Öğretim üyeleri böyle bir yönetime alışabildi mi? Ne gibi zorluklar çektiler?
Öğretim üyeleri bu sistemden kaynaklanan ciddi bir sorunla karşılaşmadı. Sorunlar daha çok yeni ve çok büyük bir hastanenin hasta hacmine alışmaya çalışmak, yeni hastanenin teçhizat ve yapısal eksiklikleri nedeniyle yaşandı. Bu kapasitedeki bir hastanenin işletilebilmesi için uzman ve yardımcı sağlık personeli eksikliği hissedildi, bu sorunların bir kısmı çözüldü, bir kısmı halen çözüm aşamasında.
Bakanlığın hazırladığını mı, yoksa YÖK tarafından 1 Şubat’tan itibaren uygulamaya geçen performans sistemini mi kullanıyorsunuz?
Hastanenin yeni olması nedeniyle yönetmelik gereği ek ödemeler ilk 6 ay İstanbul’daki diğer SB EAH’ların ortalamaları düzeyinde bu hastanelerden temin edildi. Nisan ayından itibaren protokol gereği öğretim üyelerine YÖK ek ödeme yönetmeliğine göre ödeme yapılacak.
Performans sisteminde en büyük sorun eğitimle ilgili yapılan eleştirilerdi. Eğitime olumlu ve olumsuz etkilerini söyleyebilir misiniz?
Performans sistemi çalışanların motivasyonlarının sürekli yüksek tutulması gibi bir yarar sağlasa da, üniversiter sistemde şahsi kanaatimce uygun bir sistem değil. Üniversitelerin birincil görevi insanlık yararına araştırma-geliştirme, ikincil görevi eğitimdir. Üçüncül fonksiyonu ise diğer hastanelerde çözülemeyen karmaşık hastalar başta olmak üzere nitelikli hastaların tanı ve tedavisidir. Eğitim ve araştırma faaliyetleri de bu tür hastalar üzerinden yapılmaktadır. Üniversite hocalarının eğitim ve araştırma yerine ağırlıklı olarak hasta sayısı üzerinden kazanç sağlamaları orta ve uzun vadede kişileri hasta hizmetine ağırlık vermekle, buna karşılık birincil ve ikincil konuları ihmal etmekle sonuçlanması kaçınılmazdır. Performans sistemi aslında üniversite hastanelerini EAH’laştırma ile sonuçlanacaktır. Bu sistem içinde bilimsel çalışma ve araştırma yerine ağırlıklı olarak sağlık hizmeti teşvik edildiği için öğretim üyeleri zamanlarının en büyük kısmını sağlık hizmetine ayıracak, uzun zaman ve emek isteyen hayli zahmetli olan bilimsel araştırmaların getirisi minimal olduğu için araştırmalar doğal olarak ihmal edilecektir.
Araştırmanın performans sisteminde yeterince değerli görüldüğünü düşünüyor musunuz? Sizce öğretim üyeleri sadece akademik kariyer için mi yayın yapıyor, yoksa performans değerlendirmesinin de araştırmada itici bir etken olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir bilim insanının performansı bilimsel proje ve yayınları, mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim faaliyetleri, sağlık otoritesine ve sağlık endüstrisine verdiği danışmanlık hizmetleri, basın ve yayın yoluyla halkın bilgilendirilmesi veya eğitimi, ulusal ve uluslararası toplantı organizasyonu, mesleki dernek faaliyetleri ve sağlık hizmetleri gibi daha birçok parametrenin bileşkesidir. Mevcut performans yönetmeliği büyük oranda sadece sağlık hizmetlerini kapsıyor. Bilimsel yayınların her ne suretle olursa olsun teşvik edilmesi bir ülkenin geleceği için önemlidir. Ancak bu teşvik sağlık hizmeti teşviki karşısında yetersiz kalır ve dengelenmez ise uzun vadede ihtiyaç duyulan dallarda öğretim üyesi yetişmesi zora girecektir. Gelişmiş ülkelerin en iyi üniversite hastanelerinde öğretim üyeleri kazançlarının önemli bir kısmını bilimsel araştırma projelerinden sağlamaktadır. Bizde “ekmeğini bilimsel araştırmalardan kazanma” geleneği oluşturulamamıştır. Tam tersine üniversitede eğitim ve bilimsel araştırma yapmak öğretim üyesinin motivasyonuna terkedilmiş, bu konuda hevesli ve verimli araştırmacılar, klinisyenliklerinin kurum dışında karşılığı varsa, başka bir deyimle kazandıkları tecrübe nedeniyle özel kurumlarda talep edilen kişilerse yaşam standartlarını sürdürebilmek için üniversitenin karşılayamadığı gelirlerini kendi imkânlarıyla sağlayıp böylelikle üniversitede varlıklarını ve çalışmalarını sürdürebilmişlerdir.
Bildiğiniz gibi yeni bir genelgeyle asistanların baktıkları hastada hocalarının kaşelerini vurmaları “evrakta sahtecilik” olarak değerlendirildi. Bu genelgeye sizin hastanenizde uyulabileceğini düşünüyor musunuz?
Üniversite hastanelerinde bir hiyerarşik sistem geleneksel olarak yerleşmiştir. Hatta zaman zaman bu sistemin asistana yeterince inisiyatif vermediğinden yakınılır. Bizde bu sistem zaten işlemektedir. Asistanın eğitim almadığı ve tecrübesinin olmadığı konularda işlem yapması yasal değildir.
Asistanlar açısından performans sisteminin ne gibi olumsuzlukları var?
Asistanların iş yükü artmıştır. Bu artış devam edecektir. Mevcut binada giderek artan hasta yükü nedeniyle bilimsel ve eğitsel aktiviteler belli zaman aralıklarına sıkıştırılmaya çalışılmaktadır.