LİSTEDEKİLER
Bir bahar günü…
Bulutsuz ve parlak gökyüzü ile aydınlanmış olan şehir; geceyi geride bırakmış, günlük hayatın her sabahki koşuşturmasına başlamıştır.
Bitişik mahalledeki evinden, trafiğe yakalanmamak için erkenden arabası ile yola çıkan doktor, saat sekizi birkaç dakika geçe işyerine gelir. Müstakil bir kamu binasında olan aile sağlığı merkezi; cadde üzerinde, mahallelinin kolayca ulaşabileceği konumdadır. Son on iki yıldır her mesai gününün ilk dakikalarında yaşanan rutinini tekrarlar. Güç düğmesine dokunduğu bilgisayarı açılırken, askıdan önlüğünü alıp giyer. Bazen uzun bazen kısa önlüğü tercih eder. Belli bir nedeni yoktur tercihinin, anlık bir karardır sadece. “Kaç gündür giyiyorum bu akşam yıkatayım bunu.” diye geçirir aklından. Diğer önlüğü temizdir nasılsa. Birinin başına bir şey gelirse öbürü yedekte olsun diye bulundurur ikinciyi.
“Çay hazırlanmıştır, aile hekimliği bilgi sistemi (ahbs) dediğimiz şu programım açılana kadar bir bardak alıp geleyim,” diye düşünür.
Oturduğu yerden gözü, açık kapıya takılır. Kafasını uzatarak kendisini sorgulayıcı bakışlarla izleyen yetmişli yaşlarındaki ihtiyarı görür. “İlacı bitmiştir, reçetesini yazıp göndereyim, sonra alırım çayımı.” diye geçirir aklından. Yıllardır tanıdığı, her seferinde kendisinden önce gelip kapıda bekleyen işçi emeklisi adama :
“Ahmet amca rüyanda mı gördün beni? Yine sabah sabah kapıya dikilmişsin.” der, hafif gülümseyerek.
“Hee böyle diyeceğini biliyodum vallaha dokturum, ne yapim sabah namazından sonra uyku tutmuyor, bizim doktur kalenderdir, bir şey demez dedim erkenden ilacımı yazdırmaya geldim.” der, kelimelerin üzerine basa basa.
Yaşlı adamın ilaçlarını reçete ettiği sırada; arka planda her açılışta otomatik olarak çalışan, kendisine atanan ve kendisinden ayrılan hastaları tespit eden program, bilgisayarının ekranına sonuçları verir. Ayrılan hastalardan birisine şaşırır, otuzlu yaşlarda kibar bir öğretmendir. “Mahalleden taşındı mı acaba? Taşınsaydı ailesinin de hekimi değişirdi.” diye düşünür. İncelemeye devam eder ve o kişinin adının karşısında atanmış olduğu yeni aile hekiminin yazmadığını görür.
Bir aile hekiminin listesinden çıkartılarak başka bir aile hekimine atanmayan kişinin durumu için bildiği üç olasılık vardır. Yurtdışına yerleşmiştir, ölmüştür ya da sistemsel bir hata vardır. İki küçük çocuğu vardır listedeki adamın, içi sızlar hekimin, güçlü sabah enerjisi zayıflar bir anda.
Gayrihtiyari olarak “İnşaallah ölmemiştir!”
Yaşlı adam hekimin kendisiyle konuştuğunu düşünür,
“Kim dokturum?”
Soruyu duymamıştır hekim. Düzenlediği reçeteyi hastasına uzatır, dalgındır.
Kullandığı program üzerinde, kötü bir sonuç alabilirim korkusuyla çalıştırmaya çekindiği “Kişilerin ölüm durumunu Mernis altyapısından sorgulayan,“ bir sekme vardır. Biraz düşündükten sonra o sekmeye dokunur ve heyecanla sonucu bekler. Kısa sürede sonuç gelir; genç öğretmen hayattadır. Garip bir mutluluk hisseder, güne daha güçlü başlayacaktır.
Elinde bardağı ile odasından çıkar. Döndüğünde yeni hastalar gelmiştir, keyifle çayını yudumlarken gelenleri bekletmeden muayene eder.
Birkaç saat sonra sırada bekleyenler biter, bir süreliğine boş kalır.
‘’Yıllardır burada çalışıyorum, hastalarım arasından ne kadar ölen oldu acaba? Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk her yaştan her cinsiyetten vefat eden vardı. Ahbs programı, haklarında yanlışlıkla işlem yapmayalım diye vefat etmiş birçok insanın sanal muayene kartını yeşile boyayıp işleme kapatır. O yüzden yeşili sevmez oldum.’’ diye düşünür. Ahbs programının istatistikleri bulundurduğu kısmını açar ve ölen hastalarının listesini çıkartır. Kendisine kayıtlı iken ölen hasta sayısı yüzün üzerindedir. Kendisine kayıtlı olmayan, misafir hasta olarak baktığı kişilerin de listesini çıkarır, on iki yıl içinde beş yüz den çok kişinin vefat ettiğini hayret içinde görür. Şaşkındır, bu kadar beklememiştir.
Listeyi okudukça; tüm mevtalarını tanıdığı, bildik bir kabristana girmiş, mezar taşlarının üzerindeki isimleri teker teker okumuş, okudukça; simalarını, onlarla yaşadığı anları hayal meyal hatırlamış ve kendisini bir anlığına da olsa tüm hırslarından arınmış hissetmiştir.
Yıllar içinde , sohbet ettiği, derdini dinlediği, muayene ettiği yüzlerce insanın vefatından birer birer haberdar olduğunu anlar. Mevzuat nedeniyle ölü birine yanlışlıkla işlem yapmamak için haberdar olmak ve kayıtlarını tutmak zorundadır çünkü.
Mesleği gereği olağan kabul etmesi gereken bu duruma profesyonelce tepki verememiş, elinde olmadan yüzlerce kez sessizce üzülmüştür.
Kronik hastalıklar, yaşlılık, kaza gibi nedenler haricinde; sıradan olmayan sebep ve yollarla ölenlerin adını da görür listede. Tek çocuğu tarafından cüzdanındaki son para için bıçaklanan orta yaşlardaki anneyi, yatağında ölü bulunan zengin genç müteahhidi, aynı trafik kazasında hayatlarını kaybeden tüm bir aileyi, kalp krizi geçiren sporcu delikanlıyı, hacı olmadan ölmem deyip hac sırasında vefat eden son evre kanser hastasını, ölüm nedenini öğrenemediği fotomodel kızı, gittiği şehirde cinayete kurban giden gelini ve daha başkalarını hatırlar. Hepsini bir anda hatırlaması ruh halinde hüzne neden olur.
‘’Bir taraftan gebelerle, bebeklerle, çocuklarla hayatın başlangıcını diğer taraftan ömrünü tüketip buralardan gidenlerle hayatın sonlanışını takip eden, kayıt altına alan ve onlarla üzülüp onlarla sevinen, aile hekimliği dışında başka meslek var mıdır?’’ diye düşünür.
Hayat, gelişmesine devam edebilmek için; her zaman, her durumda, hiçbir şeyi önemsemeden, akışını değiştirmeden, başlayanlar ve bitirenler arasındaki sayısız sirkülasyonuna tüm hızıyla devam etmektedir …
Kapı çalar, yeni bir hasta gelmiştir. ‘’Hocam muayene olacaktım.’’
Dr. Yavuz Tecimer