Öğretim üyelerinin tam gün çalışıp çalışmaması, dışarıda muayenehane açıp açamaması, hastalardan özel fark alıp alamaması üzerine kurulmuş kayıkçı kavgası içinde gerçek doğruya nasıl ulaşılabilir sorusuna çok az kişi kafa yoruyor. Belki de çözüm, öğretim üyesi kimliği, bilimsel kimlik sağlık sisteminin neresinde olması gerekir sorusunun cevabı içindedir.
35-40 milyara çıkmış sağlık harcaması sürekli artmaya devam etmektedir. Sağlık harcamasının artması üzerine kurulu bir sağlık sistemi, uluslararası ilaç sanayi var. Sistem, bu harcamaları arttırıp vatandaşın vergileriyle toplanan paralarının yurtdışına çıkarılması düzeni tıkır tıkır işletilmektedir. Kamu hastaneleri ile doktorlarının, bu sistemi büyütmemesi, geliştirmesi için devlet kendi eliyle “performans” sistemi oluşturmuştur. Niteliğe değil niceliğe göre işleyen, sayısal rakamların artmasına paralel fazla ödenen döner sermaye ücretleri ise uygulanan sistemin katalizörü (değirmenin suyu) olmaktadır.
2011 yılında beklenen kamunun sağlık harcamaları 35-40 milyarı bulacaktır. Bunun 6-7 milyarı özel hastanelere, 12-13 milyarı devlet hastanelerine, 16-17 milyarı ilaç reçetelerine gidecektir. Üniversite hastanelerinin tamamına ise sadece 3-4 milyar ödeme yapılacaktır.
Çözüm, sağlık harcamalarını arttıran bir sistem yerine bireyin ve toplumun sağlığını koruyan, hekimlik sanatını ve koruyucu hekimliği öne çıkaran sistemi kurmaktır. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ise Üniversitelerin öncülüğünde ve kontrolünde gelişmesi ve yararlanılması sağlanmalıdır.
Bu sistemin kurulabilmesi için, tıp fakültesi öğretim üyeleriyle, üniversitelerle çatışmak yerine bunlardan en fazla yararı sağlayacak uygulamalar geliştirilmelidir. Uygulamada üniversite hastanelerinin faturaları SGK’da memurlar, pratisyen hekimler veya uzmanlarca incelenerek tasarruf edilmeye çalışılmakta, zaman zaman da komik durumlara düşülmektedir. Soru şu: Yukarıda da belirtildiği üzere sağlık harcamalarının artması üzerine kurulu bir düzen ve onu destekleyen “performans” sisteminin kontrolünü kim sağlayabilir, tersine çevirebilir? Sağlık Bakanlığına, SGK’ya kim danışmanlık yapabilir? Sağlık sisteminin toplum yararına gelişmesi için kim öncülük edebilir? Kimin bilimsel yaklaşımına, fikirlerine, bilgisine, tecrübesine güvenilebilir? Tabii ki tıp fakültelerindeki öğretim üyelerine güvenilecektir/güvenilmelidir. Ancak bir şartla. Bu öğretim üyeleri, mevcut sistemden beslenen döner sermaye ek ödeme trafiği dışında tutulmalıdır.
Bu sistem ise şu şekilde olabilir. Tüm tıp fakültelerini, kendi bölgelerindeki özel ve devlet hastanelerinin sağlık uygulamalarını, Sağlık Bakanlığı ve SGK adına ve işbirliği içinde gözlemlemek, sorgulamak, denetlemek, yol göstermek, politikalar oluşturmak üzere görevlendirmek gerekmektedir. Zaten her öğretim üyesi kendi uzmanlık alanında, bölgesinde yaşanan hatalı uygulamaları biliyor, görüyor, çoğu zaman 3. Basamak olarak yaşıyor. Bu görev üniversitelere verildiği takdirde sağlık harcamaları sizce % kaç azalır? %5, %10? %15? %10 azalma sağlansa dahi yaklaşık 40 milyarlık sağlık harcaması içinde 4 milyar eder ki üniversite hastanelerine ödenen tutara eşittir. Bu rakamın %20’si üniversite döner sermayelerine hizmetin karşılığı olarak ödenmesi halinde, üniversitelerdeki tıp fakültesi öğretim üyelerinin tamamına, şimdiki yasal sınırların üstünde dahi ek ödeme yapılabilecek hale gelinecektir.
İşte o zaman, öğretim üyesinin zaten dışarıda muayenehane açmasına gerek kalmayacaktır. Böyle bir yasaklama ihtiyacına da. Muayenehane açan öğretim üyesi de piyasada olması nedeniyle bu sistemden yararlandırılmaz olur biter. Buradaki tek şart; üniversite hastaneleri için sevk zincirinin getirilmesidir. Gelen makul sayıdaki ancak 3. basamak hastasına SGK’ca uygun ödeme yapılmalıdır. Öğretim üyelerinin bu hastalara sürecin belirlenmiş noktalarında mutlak suretle müdahil olması dolayısıyla sadece parasını verene değil tüm hastaların öğretim üyesine ulaşabilmesi sağlanmış olacaktır. Öğretim üyesi eğitim ve araştırma dışındaki zamanının tamamını kendisine gerçekten ihtiyaç duyan hastasına ve bölgesindeki sağlık uygulamalarının hatalarına (gereksiz ilaç, tetkik, girişimsel işlem , ameliyat vs) yoğunlaşarak hem kendisine ulaşamayan hastalara hem de bu vatandaşın vergisiyle toplanan devletin paralarına sahip çıkmış olurlar. Çok mu zor?
Mustafa ŞİMŞEK
(Danışman-ANTALYA)