Medimagazin logo

Bakanlık Hastanesi/Üniversite Tıp Fakültesi Afiliasyonu; Nasıl-2 ?

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Mustafa Demirci, Medimagazin için yazdı...
Bakanlık Hastanesi/Üniversite Tıp Fakültesi Afiliasyonu; Nasıl-2 ?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Daha önceki yazımda Sağlık Bakanlığı hastanelerinin, Üniversite Tıp fakülteleri ile birlikte kullanılmasının tarihi sürecini ve kanımca kök sorunlar üzerine bir yazımı paylaşmıştım. Geri dönüşler ve Danıştay iptali nedeniyle yeniden yayınlanan yönetmelik nedeniyle bazı görüşlerimi biraz daha detay bazda son kez paylaşmak istedim. Öncelikle amacım afiliasyon kurumlarında sorunun kök analizini yapmaya yardımcı olmak ve çözüm önerileri sunmaktır, asla tartışmayı uzatmak değildir. Eleştiriler içinde sıklıkla gelen; birilerinin kadro alması, birilerinin alamaması her halükarda olacaktır. İsteyen fazla, fazla kadro kısıtlıdır. Akademik kadro tercihi yine bütün kurumlarda olan bir süreçtir ve bununda gerçek adaletli uygulaması sanırım oldukça güçtür. Şunun tabii ki hepimiz farkındayız sorunun bir Bakanlık tarafı birde Üniversite tarafı var ve oralardan gelen afiliasyonu da etkileyen kadim sorunlarımız da var. Ve dahi, özellikle sağlık alanında bir çok kadim sorunun çözüldüğü ülkemizde bunlarında çözümü vardır. 


İlk uygulayan Ford şirketinin adını da anarak; 8D problem çözme yönteminin tamda uygulanabileceği bir durum olarak algılanabilir.  Felsefi olarak bir işleyişte sorunlar varsa ve bunların düzeltilmesi isteniyorsa, sorunun ortadan kaldırılması ve tekrarının önlenmesi kök nedenin ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Burada sadece kök neden çözümü bazen yetmeyebilir, belirlenen kök nedene etki eden ikincil, üçüncül ve belki dördüncül nedenlerinde çözümünün sağlanması gerekebilir. Unutulmaması gerekir ki; kök sorun analizi ne kadar doğru yapılırsa, sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar da o kadar doğru ve etkin olacaktır. 


Daha önceki yazımda belirttiğim, sorunun iki ayağından birincisi olan, Eğitim görevlilerinin olduğu Bakanlık Eğitim hastaneleri ile afiliasyon durumunda sorunları sıralayacak olursak; -mevzuatın yeni oluşturulması ve eksiklerin olması, -iki farklı mevzuata tabii iki farklı eğitim personelinin birlikte yaşamaya zorlanması ve özellikle Eğitim görevlisi özlük hakları, -eğitim sorumlusu, idari sorumlu görevlendirme ve görev tanımları sorunları, -ek ödeme açısından yaşanan sorunlar, -yönetim organları görevlendirmesinde yaşanan sorunlar, - ihtiyaç fazlası görevlendirme sorunları hızlıca sayılabilir. 


Burada kanımca esas sorun: iki farklı mevzuata tabii eğitim personelinin birlikte çalışmasıdır. Bir tarafın ötekileşme algısından dolayı da büyük bir sorundur. Eğitim Hastanelerinde yarı akademik kadro olan “Eğitim Görevlisi” kadrosunun geliştirilmesi gerekir. Önerimiz isimlendirmenin ve özlük haklarının da geliştirildiği “Klinik Profesör, Klinik Doçent”  tanım ve kadrolarının eğitim hastanelerinde istihdam edilmesidir. Klinik profesör hastanelerde hizmet ve eğitim ağırlıklı çalışan bir kadro olarak tanımlanırsa, normal profesör araştırmaya daha çok zaman ayırabilen bir pozisyona çekilebilir. Bu tanımlama iyi yapılırsa; üniversitelerin kadim kadro sorununa, Sağlık Bilimleri üniversitesi kadrolarının kullanım sorununa, eğitim araştırma hastanesi personelinin özlük hakları sorununa, bu personelin akademik kadroya nasıl alınacağı sorununa da katkıda bulunacaktır. Belki de ülkemizde akademisyenlerin gerçek bilimsel araştırma yapamama sorununa ve dolaylı olarak araştırma ve eğitimin fonlanması sorununa da katkıda bulunacaktır.   
Eğitim sorumlusu, idari sorumlu görevlendirme ve görev tanımları sorunları konusunda; yeni yönetmelikte belki de Bakanlık kadrolarının yakınmalarına çözüm olarak yeni eklenen, Eğitim sorumlusunun yönetici tarafında ilk cümlede başhekim görüşü alınarak, daha sonraki cümlede Dekanın uygun görüşü alınarak görevlendirilmesi hususu da kanımca sorunu çözmede yetersiz kalacaktır.

Eğitimden Dekan sorumluysa Eğitim sorumlusu görevlendirmesi de Dekanın yetkisinde olmalıdır. Burada yönetici tarafından, anabilim dalı başkanı dışında eğitim sorumlusu görevlendirilmesi durumunda, uzmanlık eğitimi bütünüyle üniversite mevzuatına bırakıldığı için, bu görevlendirme üniversite mevzuatı açısından da sorun oluşturabilecektir. Eğitim sorumlusu, İdari sorumlu görev tanımları için, bakanlığın yayımladığı Eğitim sorumlusu, İdari sorumlu görev tanımları yönergesi sanırım ideale yakındır ve afiliye kurumlarda da aynen uygulanmalıdır. 


Ek ödeme açısından yaşanan sorunlar konusunda detayına girmek istemiyorum ancak farklı kültürlerde farklı anlaşılan ve uygulanan mevzuattan kaynaklandığı görülmektedir. Bakanlık tarafında kurulacak her iki kurum yapısını da bilen bir izleme komisyonu tarafından bu sorunlar hızlıca ortadan kaldırılabilir. Burada üniversitede eğitim almak için görevlendirmeler açısından bazı kayıplar söz konusu olabilir. Ancak Afiliye bir kurumda çalışmaya razı olan akademisyen Bakanlık Ek Ödeme yönetmeliğine uymak zorundadır. Belki Eğitim sorumlusu konusu çözülecek olursa bunların kısa süreli başka kurumlarda eğitim amaçlı görevlendirilmeleri de ek ödeme yönetmeliğine eklenebilir.  


Bir afiliye kurumda olası başarıyı ödüllendirme veya başarısızlık durumunda hesap sorulabilmesi açısından, üst yönetimin, komple afiliasyonda Marmara ve Sakarya örneğinde olduğu gibi, üniversiteden seçilmesi kanımca elzemdir. Ancak iki tarafın akademik kadrolarının bulunduğu kurumlarda bu uygulama her durumda sıkıntılıdır. Her durumda, üst yönetimin üniversite dışından olma durumunda olası sorunlarda üniversiteden hesap sormak anlamsızlaşacaktır. İhtiyaç fazlası görevlendirme de dahil hazırlanan ihtiyaca göre kadrolar ve üniversitenin sorumluluk ve yetkilendirilmesiyle çözülebilinir. Bunun dışında birçok protokolde gördüğümüz, genel sekreterinde işin içinde olduğu kadroların tespiti ve kullanılma izin durumu, yeni yönetmelikte de bulunmakta ancak şimdiye kadar bu konunun sorumsuz işlediğinin görüldüğü bir kurum çıkmamıştır. 


Bakanlık ikinci basamak hastanesinin afiliye yapıldığı İkinci durumda sorun oldukça değişmektedir. Dünyada hepimizin bildiği basit gerçek, sağlık hizmeti aile hekimi düzeyinde hem en uzuz, hem de en yalın şekliyle sunulurken, 3. basamak hastanelerde hem en pahalı, hem de en karmaşık şekliyle sunulmaktadır. Ülkemizde Tıp Fakültesi açılma gerekçesi için bir çok haklı gerekçeler sayılabilir ancak unutulmamalıdır ki gerçek anlamda ihtiyaç olmayan her Tıp fakültesi sorunumuzu katlayarak büyütmektedir. Her ilimizde 2. basamak hastaneleri yok etme pahasına afiliye 3. basamak hastane açılması ilerde işletme, personel ve fiziki mekan açısından yönetilemez bir yapıya doğru gittiğimizi düşündürmektedir. Neyse bu kadim sorunlarımızı bir tarafa bırakacak olursak; sorunlar penceresinde başta; -eğitim hastanesi kültürünün olmaması, garip olarak üniversite kültürünün de olmaması ciddi sorundur, -bu hastanelerde bulunan ve belki de akademisyenliği istemediği için sağlık hizmeti sunumunu seçmiş, yıllarını bu hizmete adamış ve işini de iyi yapan bu kişilerin üzerine daha genç akademisyenlerin getirilmesi sorunu, temelde farklı görülen sorunlardır. 


Afiliasyon yapılan bu ikinci basamak hastanelerdeki uzmanlara, aynı ilde yine ikinci basamak olarak çalışabilecekleri başka bir hastane oluşturulması hem iş barışı hem de ekonomik sağlık işletmesi açısından gereklidir. Yine yukarıda bahsettiğimiz, eğitim hastanesi kültürünün olmamasından kaynaklanan mevzuat yanılgılarının düzenlenebilmesi, her iki kurum yapısını da bilen bir izleme komisyonu kontrolüyle hızlıca sağlanabilir. Her iki tarafında mutsuz olduğu modellerde ısrar edilip en fazla eğitim almış değerli insanlarımızı küstürmemin veya birbirleriyle yıpratmanın bir anlamı olmasa gerekir. Ama burada her ilde Eğitim hastanesi, her ilde Tıp fakültesi durumunun ivedilikle çözülmesi gereken ama büyüklüğü açısından da çözümünü kimsenin bilmek istemediği bir durum olduğu da bir gerçektir. 


Prof. Dr. Mustafa Demirci
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi 

afiliasyon
ortak kullanım
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir