XX. Prof. Dr. A. Lütfü Tat Sempozyumu’nda Astellas (Protopic) tarafından düzenlenen uydu sempozyumunda “Atopik Dermatit; Yüzeydeki Alevlenmeden Daha Fazlası” konusu tartışıldı.
Oturum başkanlığını Prof. Dr. Sibel Alper’in yaptığı sempozyumda, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşen Karaduman atopik dermatitin patolojisi, gelişim mekanizması, klinik ve tanısı hakkında bilgiler verdi.
Genellikle protein yapılı allerjenlere karşı, çok küçük dozlarda dahi olsa IgE üreterek yanıt verme, duyarlı hale gelme ile kendini gösteren, astım, rinokonjonktivit veya ekzema gelişimine yol açan kişisel veya ailesel yatkınlığın atopi olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. Ayşen Karaduman “Atopi durumunda hedef organ deri ise atopik dermatit dediğimiz tablo ortaya çıkar. Atopik dermatit, genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel uyaranlara karşı reaktivite gösteren kronik, tekrarlayıcı, inflamatuar bir deri hastalığıdır” dedi.
Atopik dermatitin sıklığı artıyor
Gelişmiş ülkelerde atopik dermatit sıklığının çocuklarda yüzde 15-30, erişkinlerde ise yüzde 2-10 oranında tespit edildiğini söyleyen Prof. Dr. Karaduman “Atopik dermatit görülme sıklığında son yıllarda iki üç kat artış olmuştur. Hijyenin giderek önem arzetmesi, çocukların bakteriyel ve viral ajanlara daha az maruz kalması, çevresel allerjenlerdeki artış, diyet değişiklikleri gibi nedenler atopik dermatitin artışına neden olmuştur” diye konuştu.
Atopik dermatit gelişiminde kaşınmanın da önemine değinen Karaduman, “Atopik dermatitli kişilerin kaşınma eşikleri düşüktür. Kaşınma ile pek çok sitokin salınır. Bu sitokinler, antijen sunan hücreleri aktive ederek daha çok protein sentezlenmesine, inflamasyonun artışına ve kaşıntının kronik hale gelmesine, bu da döngünün devam etmesine neden olmaktadır” dedi.
Tedavide amaç
Sempozyumda atopik dermatitin tedavisini olgularla anlatan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Gevher Nesibe Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serap Utaş ise atopik dermatit tedavisinde amacı “Hastalığın belirtilerini azaltmak, alevlenmeleri kontrol altına almak, ilaçlardan dolayı oluşabilecek yan etkileri en aza indirmek ve hastaların yaşam kalitesini artırmak olarak belirtti.
Topikal kalsinörin inhibitörlerinin de günümüzde atopik dermatit tedavisinde önemli bir seçenek olduğunu ifade etti.
Atopik dermatitin alevlenmelerinde orta-yüksek potensli bir topikal kortikosteroidin beş yedi gün içerisinde etkisini gösterdiğini, alevlenmeleri kontrol etmede uzun süre düşük potensli steroidli krem kullanmak yerine kısa süre orta potensli bir steroidli krem kullanmanın daha etkili olduğu belirtildi. Düzelme sağlandıktan sonra da proaktif tedavi olarak adlandırılan haftanın 2 günü topikal steroid veya topikal kalsinörin inhibitörleri kullanılmasının etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Utaş, “Böylece hem hastalığı kontrol altında tutabiliyor, hem de kortikosteroidlerin uzun süreli kullanımında oluşabilecek yan etkilerden sakınabiliyoruz” dedi. En iyi kortikosteroid hangisi derseniz, benzer etkili olan bütün preparatları karşılaştıran randomize kontrollü bir çalışma yok. Günde 2 kez kullanımın bir kez kullanımdan daha etkin olduğunu gösteren bir çalışma da yok. Elbette, uzun süreli kullanımda yan etkileri de her zaman göz önünde bulundurmamız gerekiyor” dedi.
Antihistaminiklerin atopik dermatitteki kaşıntıda etkili olduğunu destekleyen yeterli kanıt olmadığını da söyleyen Utaş, “Kaşıntıya doğrudan etkileri olmasa da, sedatif etkili antihistaminler özellikle uyku düzeninin sağlanmasında etkili olabilir” diye konuştu.
Sempozyumun oturum başkanlığını yapan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sibel Alper de, atopik dermatitin proaktif tedavisi hakkında bilgi vererek olgularla yapılan tedavileri anlattı.
“Lezyonsuz deri normal deri demek değildir”
Atopik dermatitin aktif idame tedavisinde amacın, “Lezyonsuz deride de var olan subklinik inflamasyonun kontrolü” olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alper, “Bu şekilde alevlenmelerin ortaya çıkmasını önleyerek kontrol altına almayı hedefliyoruz. Bunu kontrol altına alırsak hem alevlenmeleri azaltabilir hem de lezyonsuz süreyi uzatabiliriz” dedi.
Uzun süreli tedavide takrolimus
Atopik dermatitin uzun süreli ve kronik bir hastalık olması nedeniyle tedavi stratejisinin buna göre ayarlanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Alper “Topikal kortikosteroidler deri atrofisi, strialar, telenjektaziler, hipertrikoz gibi yan etkileri nedeniyle uzun dönem ve özellikle yüksek etkili ilaçlarla ve yüksek dozlarla kullanımı sınırlı olmaktadır. Bu durumda alternatif bir silah var elimizde: Topikal kalsinörin inhibitörleri, takrolimus. Bunları özellikle yüzde ve kıvrım bölgelerinde de kullanabiliyoruz. Bu ajanlar yan etkisi olmaksızın bize bir alternatif sunuyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Alper, topikal kalsinörin inhibitörü takrolimusun etki mekanizmasını ise şöyle açıkladı: “T-hücrelerinin aktivasyonunu ve proliferasyonunu engelliyorlar, sitokinleri etkileyerek bunları inhibe ediyorlar, mast hücreleri ve bazofillerden salınan histamin gibi inflamatuar mediatörlerin salınımını bloke ediyorlar”.
Deriden seçici olarak emiliyor
Takrolimusun deriden seçici olarak emildiğini belirten Prof. Dr. Alper “Bu bizim için çok önemli. Normal deri bariyeri büyük moleküllerin penetre olmasına izin vermiyor, ama atopik dermatitte bu bariyer fonksiyonu bozulduğu için büyük moleküller deriye penetre olabilirler. Takrolimus pomad kullanıldığında bu emilim oranı bariyer iyileştikçe azalıyor. Takrolimus pomad seçici olarak deriye geçiyor, sistemik dolaşıma difüzyonu minimal düzeyde. Uzun dönem kullanacaksak bunu bilmek çok önemli” diye konuştu.
Verilerin, takrolimus pomadın deride atrofiye neden olmadığını gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Alper, takrolimusun deride kollajen sentezi belirteçlerinde azalma oluşturmadığını, deri kalınlığında azalma yapmadığını ve immün sistem disfonksiyonu üzerine etki ederken, atopik dermatitli derideki esas hastalığı hedef aldığını belirtti.
Çocuklarda anlamlı derecede daha etkili
Takrolimusun hidrokortizon asetata kıyasla çocuklarda anlamlı derecede daha etkili bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Alper, “Erişkinlerde ise hidrokortizon bütirat ile benzer etkinlik gösterdiği saptanmış. Orta derece ve şiddetli atopik dermatit olan erişkinlerde, standart kortikosteroid rejimine kıyasla günde iki kez uygulanan takrolimus yüzde 0,1 pomad, anlamlı olarak klinik iyileşme sağlamaktadır. Günde iki kez uygulandığında hem vücut yüzey alanında hem de ekzema alan şiddet indeks yüzdelerinde sürekli iyileşme sağlamaktadır. Yine erişkinlerde ve çocuklarda dört yıla kadar sürekli iyileşme sağlıyor, bu da bizim için çok önemli, çünkü uzun süren bir hastalık var karşımızda. Ayrıca, yaşam kalitesini erişkinlerde ve çocuklarda 12 haftaya kadar artırıyor” diye konuştu.
Yan etki profiliyle kortikosteroidlere bir alternatif
Kısa dönem ve uzun dönemde dört yıla kadar atopik dermatit tedavisinde takrolimusun iyi tolere edildiğini söyleyen Prof. Dr. Alper, uygulama yerindeki başlıca yan etkiler olarak ise hafif yanma, kaşıntı ve eritem görüldüğünü, bunların da genellikle bir haftada geçtiğini, takrolimusun daha iyi bir yan etki profiliyle kortikosteroidlere bir alternatif oluşturduğunu belirtti.
24 bin hastada yapılan çalışmada güvenli
Birçok bulgunun topikal takrolimusun güvenliğini desteklediğini de belirten Alper, “24 bin hasta üzerinde yapılan çalışmalarda güvenli bulunmuş. Son altı yılda dünya çapında 20 milyondan fazla reçete edilmiş” diye konuştu.
Takrolimusun alevlenme tedavisi
Prof. Dr. Alper, takrolimusun akut ve idame tedavideki endikasyonlarını ise şöyle açıkladı: “Erişkinlerde ve 2 yaş üzeri çocuklarda orta ve şiddetli atopik dermatitin alevlenme tedavisinde tek başına ya da topikal kortikosteroidler ile birlikte veya topikal kortikosteroidlere intoleransı olan, yanıt alınamayan hastalarda kullanıyoruz. Erişkinlerde günde iki kez takrolimus yüzde 0.1, çocuklarda ise ilk üç hafta günde iki kez, üç haftadan sonra ise günde bir kez takrolimus yüzde 0.03 kullanıyoruz.
PROAKTİF tedavi endikasyonları
Orta/şiddetli atopik dermatitin idame tedavisinde alevlenmelerin önlenmesi, lezyonsuz dönemlerin uzatılması için kullanıyoruz. Yani yılda dört kez ve daha fazla ortaya çıkan alevlenmelerde kullanıyoruz. Ayrıca, altı hafta boyunca günde iki kez takrolimus pomad ile yapılan tedaviye yanıt veren hastalarda kullanıyoruz.