Yüksek lisans ve doktora ne için yapılıyor? Hayatı ertelemek için mi, yoksa akademik kariyer için mi? Dün bu konudaki tedirginlikleri dile getirmiştim. Müthiş sayıda geri dönüş oldu. Hem de dünyanın dört bir yanından.
Genel kanı; mevcut durumun, yazılanlardan, duyulanlardan, görünenlerden daha vahim olduğu yönünde. 60'a, 70'e, hatta bazı üniversitelerde 100 kişiye varan sınıf mevcutları, beni de şoke etmedi desem yalan olur. Lisans eğitiminde anladık ama yüksek lisans ve doktorada 100 kişilik sınıflar olur mu? Meğer oluyormuş.
Yayınsız, hele hele uluslararası yayınsız doktor unvanı verilir mi? Eğer burası Türkiye ise neden olmasın diyenler var. Bir öğretim üyesi, rektörlerin, YÖK üyelerinin ne kadar uluslararası yayını var ki doktora öğrencilerinin olsun diyor? Haksız da sayılmaz. Önceki ay yayımladığımız listeleri hatırladım da yüzüm kızardı...
Bu konuda çok sayıda mesaj geldi. Bu da gösteriyor ki bu konuya daha uzunca bir süre değinmemiz gerekiyor. Gelenlerin bir bölümünü sizlerle paylaşacağız. Ayrıntıya gireceğiz.
Elbette sadece olumsuz örnekleri sergilemeyeceğiz. Bu konuda atılan ciddi adımları da yine sizlerin dikkatine sunacağız.
Elimize ulaşan öylesi çarpıcı örnekler var ki bu konuya acilen el atılması gerektiği çok net ortaya çıkıyor. Her zaman olduğu gibi olup bitenleri yazıp bekleyeceğiz. İyileşme olduğunda alkışlayacağız. Sanki hiçbir şey olmamışçasına üç maymunu oynayanları da hiç yılmadan uyarmaya devam edeceğiz.
İngiltere'deki bilim insanlarımızdan, dünkü sözlerimize, alınanlar olmuş. Onun gerekçelerini de açıklayacağız. Bizim sözümüz, tabii ki işini ciddiyetle yapan üniversitelere değil, eğitimi ticarete dönüştürenlereydi. Yoksa İngiltere'nin dünya bilimine katkı sıralamasındaki yeri ortada.
YÖK yine abarttı
YÖK Başkanı Teziç, şaşırtıcı açıklamalar yapmaya devam ediyor. Afla gelen öğrenciler yüzünden üniversiteye alınacak öğrenci sayısında ciddi bir düşüş olabilirmiş. Pes doğrusu. Bu sözleri sokaktaki bir vatandaş söylese şaşırmazdım ama YÖK Başkanı söyleyince donup kalıyorsunuz.
YÖK ve üniversiteler öğrenci affına karşı. Buna bir şey diyemem. Ama eğer, tek gerekçeleri üniversiteleri kalabalıklaştırma yönündeyse, vay halimize.
YÖK diyor ki, afla gelecek 210 bin öğrenci, üniversitelerdeki düzeni altüst eder, bunun için önümüzdeki öğretim yılında yükseköğretim kurumlarına daha az öğrenci alınabilir. Pes doğrusu.
Onlara sormak gerekir, eğer bu öğrenciler atılmamış olsalardı, şimdi üniversitede olmayacaklar mıydı? Ya da şu sorunun cevabını verebilirler. Son beş yılda 210 bin öğrenci atıldı diye üniversitelere fazladan 210 bin öğrenci alındı mı?
Daha da önemlisi, YÖK kendisi açıkladı: Afla dönen öğrencilerden en fazla yüzde 3-5'i başarılı olup öğrenimine devam edebiliyor. Bu da demek ki hepsi hepsi 8-10 bin öğrenci söz konusu. Bu kadarcık rakam da üniversiteleri kilitleyecekse pes doğrusu!..
Cumhurbaşkanı Sezer, öğrenci affı yasasını henüz imzalamış değil. Veto eder diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bekleyip göreceğiz. Sezer'in yasaları onaylamak ya da geri çevirmek için 15 günlük inceleme süresi bulunuyor. Sürenin dolmasına daha bir hafta var...
Özetin özeti: Şeffaflık her zaman için iyidir. Kalitenin düşmesine elbette herkes karşı çıkmalı. İlle de kalite diyen YÖK'ün, yüksek lisans ve doktora eğitimiyle uluslararası yayını olup olmayan akademisyenleri mercek altına yatırması, samimiyetinin bir kanıtı olacaktır.
Abbas Güçlü-Milliyet