MEDİMAGAZİN - Yakın zamanda Annals of Internal Medicine dergisinde yayınlanan bir çalışma, tiyazid diüretiklerin tıbbi uygulamada kullanımına ilişkin önemli endişeleri gün ışığına çıkardı. Dr. Niklas Worm Andersson ve ekibi tarafından Kopenhag, Danimarka'daki Statens Serum Institut'ta yürütülen çalışma, tiyazid diüretik tedavisinin başlamasıyla ilişkili olarak kanda düşük sodyum seviyeleriyle karakterize bir durum olan hiponatremi riskinin artmasına odaklandı.
Araştırmada, hedef deneme emülasyonu olarak bilinen bir yöntem kullanılmış ve bu yöntem 40 yaş ve üzeri bireylerden oluşan bir kohort üzerinde uygulandı. Bu bireylerin yakın zamanda herhangi bir antihipertansif ilaç reçetesi ve hiponatremi öyküsü yoktu. Çalışma, bir tiyazid diüretik olan bendroflumethiazide (BFZ) ile bir kalsiyum kanal blokeri (CCB) ve hidroklorotiyazid artı bir renin-anjiyotensin sistemi inhibitörü (HCTZ-RASi) ile tek başına bir renin-anjiyotensin sistemi inhibitörü (RASi) kullanımını karşılaştırdı.
Bulgular, iki yıllık kümülatif hiponatremi insidansının BFZ için %2,83 ve HCTZ-RASi için %3,51 olduğunu ortaya koydu. BFZ ve CCB arasındaki ve HCTZ-RASi ve RASi arasındaki risk farkları sırasıyla %1,35 ve %1,38'di. Özellikle, yaşlı hastalarda ve komorbidite yükü daha fazla olanlarda risk daha yüksekti. Hiponatremi için tehlike oranları tedavi başlangıcının ilk 30 gününde belirgin şekilde yüksekti - BFZ için 3,56 ve HCTZ-RASi için 4,25 - ve bir yıl sonra da yüksek kalmaya devam etti.
Çalışmanın yazarları, advers reaksiyon olarak hiponatreminin sık görülmesi nedeniyle tiyazid diüretik tedavisine başlarken klinik farkındalığın ve izlemenin artırılması gerektiğinin altını çizdi. Bu çalışma, hasta güvenliğinin çok önemli bir yönünü ve hipertansiyon tedavisinde kişiselleştirilmiş tıbbın önemini vurguluyor.