'Dersane' lafını söylemeye korkar olduk bu günlerde, malum gündemimiz..
Biz, nasıl olmuşsa, gündem dışı kalmayı başarmış 'dersane'lerden bahsedeceğiz: TUS dersanelerinden. Ülke gündemi olmasa da, sağlık camiasının gündemini meşgul etmesi gereken bir konu.
Dr. İbrahim Ersoy'un ve birkaç hocamın TUS dersaneleri hakkında kaleme aldığı yazıları okuduktan sonra, dışarıdan görünmeyen, 'öğrenci kulislerinde' yaşananlardan da bahsedilmesi gerektiğini düşünerek, yazıma başladım.
Bu dersaneler nihayetinde tıp öğrencilerini TUS'a hazırlayan bir ticari kurum, ama aynı zamanda 'sistemimizin' (fakülte eğitimimizin değil) açığını kapatan bir oluşum. Bundan dolayı hemen kestirip atamayacağımız bir durumla karşı karşıyayız.
'Öğrenci kulislerinde' neler oluyor?
Müşteri kitlesi, günümüz doktor adaylarından oluşan bu kurumların ticari amaçları, hekim adaylarını hoş olmayan durumlara düşürüyor. Bazı hekim adaylarının sadece dersaneye ücretsiz gidebilmek adına ticari kurumların pazarlamacısı rolüne düşmeleri, kulisteki rahatsız edici olaylardan biri.
Dersane temsilcisi olan hekim adaylarının 'pazarlamacı rolü'..
*İlk iş birkaç sene sonra hekim olacağını unutur.
*Tüm amfiye durmadan broşürler dağıtır.
*Herkese defalarca TUS'un zorluğunu ve dersaneye gitmezlerse kesinlikle işlerinin çok zor olduğunu anlatır.
*Hiç dersaneye gitmemenin, karşı dersaneye gitmekten daha avantajlı olduğunu bile savunur.
*Kişinin başarı durumuna göre fiyat pazarlığı yapar, dersane yöneticisiyle beraber. Öğrenci pazarlık sırasında kimi zaman arkadaşının babası konumuna geçer, kimi zaman da dersane sahibi, orta yolu bulana dek...
*Genelde akşam saatinde olan, ikramlar ve çekilişlerle süslenen tanıtım toplantılarına çağırır.
Gelelim tanıtım toplantılarına, yani toplu öğrenci avına..
İşte ilk toslama, tam da burasıdır. Güzel grafikler ve renkli tablolarla 'bize gelin' çağrısı yapılır. Artık kaçış yoktur. Herkes korku ve panik içindedir. Çünkü, indirimli fiyatlar sadece birkaç ay öteye kadardır. Eğer bu ay geçerse, çok daha yüsek meblalardan söz edilmektedir. Günler geçtikçe kaydolanların sayısı geometrik olarak büyümektedir. Tek tek aile büyükleri aranır, aile üyelerini de kendi gibi şaşkın pozisyona düşüren öğrencinin gereken eylemi yapması uzun sürmeyecektir. Ne yapacağını bilmeyen genç hekim adayımız, defalarca tekrarlanan 'herkes gidiyor' cümlesiyle mest olmuştur. Bu artık onun kaydolması için yeterli bir nedendir. Zaten TUS'u bir kazanırsa, bu para iki-üç aylık maaşıdır.
Yukarıdaki paragraf, dramatik bir senaryo gibi görünse de, ne yazık ki yaşananların formatı böyle. Bir süre sonra insanları tedavi edecek hekim adayları, ticari kaygıların kurbanı olabiliyor.
Önceden nasıl olduğunu bilemiyorum, ama şu an 2. sınıf öğrencisi olup yazılan birçok öğrenci arkadaşım var. Ben birinci sınıftayken, öğrenci temsilcisi olduğum zamanlar, (numaramı nasıl buldular bilemiyorum) bir dersane tarafından aranmıştım. "Biz zaten temsilcileri ücretsiz alıyoruz, ama bizim afişlerimizi dağıtmanız, öğrenci bulmanız..." sözleriyle bu gerçeklerle yüzleşmiştim. Başlangıç çizgisini buralara kadar indirmek, biraz sistemin olsa da, asıl olarak TUS dersanelerinin marifeti. Tavlanan birkaç öğrencinin, bir süre sonra onlarca öğrenciyle geldiği bir döngü...
Yazdıklarımdan 'para tuzağıdır' vs kanısı çıksın istemiyorum. Gayet iyi biliyoruz ki sistem böyle gerektiriyor. Mesleki hayatımızda karşılaşmayacağınız, hocalarımızın dahi anlatmayı gereksiz gördüğü konuları bilmek zorunda olduğumuz bir sınav varsa..Bu dersaneler fakülte eğitimindeki yetersizliğin değil, TUS'un içeriğinin değişmesi gerektiğinin (sistemin yetersizliğinin) bir göstergesidir. Dersanelerin varlığını sistemimizin gereği diyerek açıklarken; hekim adaylarının düştükleri durumu, ancak 'pazarlama sistemi' ile açıklayabiliyorum.
Hekim adaylarının ticari rant kurbanı olmaması dileğiyle...
KORAY GÖRKEM SAÇINTI