Tıp Haftası nedeniyle TV’lerde bazı doktorların katıldığı programlar yapıldı.
Bunlardan birinde tanınmış cerrahlar da vardı. Operatör Münci Kalayoğlu’nun 10 bin ameliyata imza attığını ben bu programı izleyerek öğrenmiş oldum.
10 bin dile kolay. Üstelik bazısı yanılmıyorsam 18-20 saat sürebilen ameliyatlar bunlar. Yani hayat kurtarmak zannedildiği kadar kolay değil.
* * *
Yine benim hiç bilmediğim bir şey de, bazı cerrahların ameliyat sırasında müzik dinleme meraklarının olduğuydu.
Tabii bu müzik ameliyathaneden ameliyathaneye değişebiliyor, klasik batı müziğinden, rock müziğine ve İbrahim Tatlıses’e kadar uzanabiliyor!..
* * *
O programa katılan erkek ve kadın doktor profesörler vardı.
Hemşire Okulu’nda müdür olan bir hanım profesör bazı şeyleri eleştirerek, benim ve benim gibilerin bol bol “bravo”sunu aldı.
Bu kadın profesör, tıp kurumlarının, hastanelerin pek çoğunun ticari müesseseler halini aldığını, söylüyordu. Çalışanlar, verilen kazanç seviyesine, kazanç hedefine varabilmek amacıyla adeta etik kuralları ihmal edebiliyorlardı.
Doğru mu? Bana göre doğru. Ve buna acele çare bulmak gerek.
* * *
Bu tartışma programına katılan hocalardan biri de Prof. Dr. Cengiz Kuday idi.
Ben, yıllar önce bir sabah yataktan kalktığımı hatırlıyorum o kadar.
Sonra beni ambulansla acele meşhur bir özel hastaneye yetiştirmişler.
“Ümit yok, yaşamaz” cevabı; eşimi ve kızlarımı çıldırtmış...
Gazetemin de çabasıyla beni en hızlı şekilde Prof. Dr. Cengiz Kuday’ın çalıştığı hastaneye nakledip, Dr. Kuday’a da haber vermişler.
Dr. Kuday o anda Yeşilköy’de uçağa binmek, İstanbul’dan ayrılmak üzereymiş.
Seyahatten vazgeçip hastaneye dönmüş...
Ve yıllardır ben ayaktayım. Onun sayesinde...
* * *
İşte doktorluk böyle bir meslek. “Öldü” denilenleri bile yaşatan onlar.
Ama onların çalıştığı mekanları ticari müesseseler haline getirmeyelim.