Milliyet'ten Serpil Çevikcan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi kadın doğum uzmanı Dr.Sare Davutoğlu ile muayenehanesinde görüştü. Röportajın sağlık alanını ilgilendiren bölümü şöyle gerçekleşti:
‘Doktorlar beklediği saygıyı görmüyor’
Sare Davutoğlu, son dönemde doktorlara karşı artan saldırılarla ilgili ‘Bu çok rencide edici bir şey’ diyor. Sare Hanım, eşinden mesleğiyle ilgili de mesleğin kötü ve hatalı icrası ve sonuçlarına ilişkin düzenleme içeren ‘Malpractice Yasası’nın çıkarılmasını istemiş...
Türkiye’de doktorların bir numaralı sorunu sizce nedir?
Toplumdan bekledikleri kadar saygı görememeleri. Bir de sağlık sisteminde aksayan, öngörülemez olaylar olabiliyor. Buna karşı tahammülsüzlük var. Böyle bir anlayış değişikliği de var, tevekkül azaldı. Bazen hiç kimsenin suçu olmayan konularda karşısında doktoru gördüğü için onu suçlayabiliyor insanlar. Bu çok rencide edici bir şey.
Siz bu konuda şanslı bir doktorsunuz.
Çok şükür. Benim alanım biraz öyle. Çok yakın temastayım. Hastanede iş yükleri çok fazla, beklenti de çok fazla.
‘Talebim malpractice yasası’
Siz doktor olarak Başbakan olan eşinizden hiçbir şey istediniz mi?
‘Malpractice (mesleğin kötü ve hatalı icrası ve sonuçlarına ilişkin düzenleme) yasamızı biran önce çıkartabilseniz’ diye söylüyordum. Hekimlerle hastalar arasında ciddi bir güvensizlik maalesef var. Hekimler de suçlanma korkusu ile çok defansif davranabiliyorlar. Bu da uzun vadede hastalara da zarar veriyor. Komplikasyonlar durumunda sigorta taleplerini karşılayabilecek meslek sigortası var hekimlerin ama bunlar çözüm değil. Bizde bir söz vardı eskiden, ‘yardıma giden suçlanmaz’ diye. Hekim orada yardıma gidiyor aslında. Tabii ki yapması gereken bir şeyi yapmadıysa bedeli olmalı ama bunun da bir sınırı olmalı. Aksayan her şeyden hekim sorumlu tutuluyor.
Hekim olarak da çok halkın içindesiniz? Çok talep geliyor mu size?
Ak Parti hükümetleri döneminde en bariz vasıflardan biri halkla daha yakın temasta olunması. Eskiden ulaşılamaz insanlarla göz mesafesinden ilişki kurulmasına insanlar çok alıştı. Olumlu yanları var. Çözülebilecek şeyleri rahatlıkla halledebiliyorsunuz. Ama o kadar imkânsız talepler de oluyor ki. İstanbul’da Çekmeköy’de bir akşam, bir hanım kendini paralıyor. ‘Ben Ataşehir’de oturuyorum, 700 lira kira veriyorum. Çok zorlanıyorum, yeşil alanlı bir yerden iki oda ev yapacağım, bir arsa istiyorum Sayın Başbakanım.’ Ve hakkıymış gibi istiyor, bu biraz üzüyor beni. Mesela ‘ben KPSS’ye girdim. Geçtim ama atanamadım.’ Her birine tekrarlıyorum; ‘Bakın KPSS üniversite sınavı gibi. Benim çocuğum sizin çocuğunuzun arkasında olsa benim çocuğum alınsa siz nasıl tepki gösterirsiniz?’
‘Talepler geliyor’
Doktor camiasından bir talep geliyor mu meslektaş bağlamında?
Geliyor tabii. Torpil tarzı değil ama sıkıntılı tayinler, mecburi hizmet tayinlerinde… ‘Çocuğumun, eşimin durumu nedeni ile burada kalmam gerekiyor’ diye talepler oluyor. İletiyorum ama sonuçta gideceği yerde de onun bakımına ihtiyacı olan hastalar var. Hekim açığımız da var ondan kaynaklanıyor. Daha ziyade hekimlerin çalışma şartları, saygınlığı ile ilgili talepler geliyor.
Çalışma şartlarının ağırlığı konusunda mı?
Çalışma şartlarının ağırlığı, sağlık çalışanlarına şiddet. Şiddete uğramış her sağlıkçıyı aramaya çalışıyorum. Farkındalık oluşturmak için ‘şifa veren ele vefa’ diye bir program yaptık. Toplumumuzda bazı alanlarda ciddi bir dejenerasyon var. Mesela bir doktor arkadaşım bebeğin cinsiyetini göremedi diye saldırıya uğradı. Toplumda bazı alanlarda çabuk sinirlenme, hakkından fazlasını isteme durumu var.
Ücretsiz baktığınız hasta sayısı çok mu?
Çok ama hep öyleydi. O insanlar çok saygılı. Geçen gün bir doğum yaptırdım. Normal doğum bekliyordum. Çok ciddi bir romatizma problemi var hastanın. Ben ona dedim ki ‘sen verebildiğin zaman ver.’ Fakat sezaryen oldu. Sonra kontrolde annesi ile çok güzel bir mektup yazmış. Bir miktar para göndermiş. ‘Yok’ dedim ‘siz onu götürün.’ Ben onunla zengin olmayacağım ama onun için çok şey ifade ediyor. O insanlar emeğinizin, ilminizin kıymetini biliyorlar. Ama inanın o bereket oluyor.
Muayenehanenizde haftanın kaç günü çalışıyorsunuz?
Pazar günü bütün gün hasta baktım, bugün tekrar geldim. Cumartesi-pazar tekrar bakacağım. İstanbul’a her geldiğimde, her fırsatta buradayım.
Mutlu Kaya için destek
Daha çok sağlıkla ilgili mi talepler geliyor size?
Sağlıkla ilgili şöyle talepler geliyor; ‘Hastam var, nerede tedavi ettireceğim bilemiyorum.’ Mesela Mutlu Kaya (ses yarışmasıyla tanınan, Diyarbakır’da vurulan genç kız) gibi. ‘GATA’da çok zamana gün veriyorlarmış, bize destek olur musunuz’ gibi talepler. Engellilerle ilgili, deneme aşamasındaki tedavilerle ilgili talepler var. Diyelim ki kök hücre nakli kas hastalarında. Aslında hayalim, inşallah siz de vesile olursunuz. Sağlık haberciliği gibi bir şey olsa biz de zaman zaman bu konuda bilgilendirsek.
‘Gerekmiyorsa sezaryen yapılmamalı’
Normal doğumu teşvik ediyorsunuz her fırsatta.
Çok geç kalındı. Geçenlerde Ege Üniversitesi’nden bir çocuk profesörü hocamız dedi ki, ‘sezaryenle dünyaya gelmiş bir bebeğin bağırsak mikroplarının normal ve sağlıklı olması için 20 yıl anne sütü alması gerekiyor.’ Anneler buna tam olarak vakıf olsalar elinden geleni yaparlar. Esas olan doğum korkusunu ortadan kaldırmak. Anne normal doğumu başarınca müthiş mutlu oluyor. Bebeklerin de bağışıklık sistemleri güçlü oluyor, anne ile bağlanmaları, emmeleri... Ömür boyu sağlığını etkileyecek katkısı oluyor. Sezaryen bebeklerde süt çok daha geç geliyor. Hele genel anesteziyle de olmuşlarsa. Bir de doğar doğmaz ilaçla karşılaşıyorlar. Gerekmiyorsa yapmamalı. Endikasyonlarla yapılan sezaryenler neticesinde mükerrer sezaryenler çok arttı Mesela bugün iki tane sezaryen doğum yaptırdım. Bu hastalarda da üçüncü sezaryenmiş.
‘Tamamlayıcı tıp kullanılmalı’
Alternatif tıpla ilgilendiniz mi? Hastalarınızda kullanıyor musunuz?
İlgilendim, aslında alternatif tıp demeyelim, tamamlayıcı tıp diyelim. Birebir, ‘bu konuda artık iyiyim, bunu kullanıyorum diyeceğim’ bir şey yok ama hemen hepsiyle ilgili bir fikrim var. Yönlendirmeler yapabiliyorum uzman arkadaşlara. Akupunktur mesela. Homeopati aynı şekilde. Etken maddeyi çok seyrelterek, enerji katarak uygulanan bir yöntem. Binlerce yıldır insanlar tedavi oluyorlardı. Bizim kullandığımız yöntemler çok yeni, 150-200 yıllık. İnsanlık birikimini de kullanmak lazım. Ama doğru kullanmak. Çünkü istismara da çok müsait bir konu.