Şiddet kavramı sertlik, kaba kuvvet, baskı, eziyet, insanları sindirme, korkutmak, cezalandırma olarak günlük yaşantımızda malesef karşımıza çıkabiliyor.
Günden güne artış gösteren toplumsal şiddet insanların birbirine olan güvenini sarsmaya devam etmekte. Barış, refah içinde yaşamaya çalışırken artan bu şiddet olayları her an başıma bişey gelir mi korkusu yaşatarak insanları tedirgin olmaya mecbur bırakıyor.
İnsanların şiddeti sorun çözme yöntemi olarak kullanmaları aile içi şiddetin artmasında da büyük rol oynamakta. Sağlıklı bir toplum, hiç bir şiddet olaylarının yaşanmadığı sorunların konuşarak çözüleceği ve insanların birbirine hoş görüyle yaklaşacağı bir topluluktan oluşur. Malesef artış gösteren şiddet olaylarına her gün bir yenisi eklenmekte.
17 Nisan 2012'de hasta yakını tarafından öldürülen Doktor Ersin Arslan'ın ölüm yıl dönümünde Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Necdet Ünüvar ve Komisyon Üyeleri sağlıkta şiddeti önlemek adına Meclis Başkanına hazırladıkları raporlarını sundular.
Sağlıkta şiddetin diğer sektörlerden 16 kat daha fazla olduğunu, şiddetin esasında insanların aceleciliğinden biran evvel tedavi olmak istemelerinden kaynaklanabileceğine ve bütün dünyada şiddetin olduğuna vurgu yapan Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Necdet Ünüvar sözlerine şöyle devam etti;
"Sağlıkta şiddet diğer sektörlerden 16 kat daha fazla. İnsanların yoğunluğundan aceleciliğinden biran evvel tedavi olma isteği sağlıkta şiddetin nedenleri olabilir. Tabi bütün dünyada şiddet var. Bulgaristan'dan Brezilya'ya, Japonya'dan Amerika'ya kadar yapılmış araştırmalarda ömrünüzde hiç şiddete maruz kaldınız mı diye sorulduğunda yaklaşık yüzde 50'den fazlası şiddete maruz kaldığını ifade etmiş. Türkiye'de farklı yöntemlerle, farklı yıllarda, yapılmış çalışmalarda şiddet mağduriyeti gerek sözlü gerekse darpla tespit edildiği görülmüştür. Ama Türkiye'de farklı olan bir şey var. İngiltere ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerden farklı, sivil çoğunluğun fazla olduğu acillerde sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalmasıdır.
Türkiye'de şiddet uygulayanların yüzde 91'i hasta yakınlarından oluşuyor. Tabi bu şiddetlerin bir çok sebebi var. En başta gelen sebepler bekleme süreleri. Sistemden kaynaklanan, iletişim kusurlarından kaynaklı, alan yetersizliğinden kaynaklı nedenler ya da şiddet uygulayan kişilerin ruhsal durumundan kaynaklı nedenler. Uzun süreli bekleyenlerin daha çok şiddet uyguladığı söz konusu" dedi.
ARAŞTIRMA RAPORUNUN AYRINTILARI
Sağlık Müşteşarından sektör temsilcilerilerine sendikalardan, tıp mensuplarına ve şiddete uğrayan sağlık çalışanlarına kadar herkesi tektek dinlediklerini söyleyen Necdet Ünüvar, 287 sayfadan oluşan rapordan, 3 başlık altında toplanan 66 maddelik önerilerden bazılarını şöyle sıraladı:
"Sağlık çalışanlarına psikolojik ve fiziksel şiddetin önlenmesi için her türlü hukuki, idari önlemlerin eksiksiz alınması, uygulanması. Kamu-özel sektör ayırımı yapılmaksızın sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine dair politika oluşturulması. Adli süreçlerin hızlıca başlatılması, aktif olarak uygulanması. Toplumun ve sağlık sektörünü oluşturan bütün paydaşların, siyasetçilerin, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet karşısında söz ve eylem birliği içinde olması. Sağlık çalışanlarının şiddete maruz kaldığında her türlü hukuki, tıbbi ve sosyal desteğin sağlanması. Hasta ve hasta yakınlarının bilgilendirilmesine özel önem verilmesi. Şiddete maruz kalan sağlık personelinin hizmetten çekilme hakkının olduğu konusunda halkın bilgilendirilmesi. Sağlık çalışanlarının mesai, nöbet saatlerinin yeniden gözden geçirilerek, uzun çalışma sürelerinden vazgeçilmesi.
Her bir konuyla ilgili şunu söyleyebilirim, şiddet olaylarının en yoğun yaşandığı yerler ile ilgili çok detaylı çalıştık ve onlara yönelik öneriler getirdik. Dolayısıyla her bir önerinin kendine özgü özellikleri caydırıcı yanları var" dedi.
‘PANİK BUTONLU' ÇÖZÜM, ÇÖZÜM OLACAK MI?
Panik butonunun amacının, sağlık çalışanlarının şiddete uğramaları durumunda panik butonuna basarak en yakın güvenlik birimden daha kolay yardım almalarını sağlamak olduğunu söyleyen Ünüvar;
Bu butonların kullanılması halinde ‘güvenlik güçlerinin eşzamanlı olarak olay mahalline intikalini sağlanacak.Eğer orda şiddet varsa kayıt altına alındığında idari işlemler daha rahat yapılabilir. Panik butonunun çözüm olacağına inanıyoruz. Şiddet görmüş doktor görevini yerine getiremez. Toplumun bu konuyla ilgili duyarlı davranmalı ve toplumsal bilinç oluşturulması gerekiyor. Hastanede hasta hakları birimi var. Olurda hastanın mağduriyeti varsa bildirilsin diye. Unutulmamalı ki hastaların hakları var ama sorumlulukları da var. Bunun yanında tabi ki sağlık çalışanlarının da sorumluluğu var ama hakları da var. Şiddet bir hak değil, sağlık hizmetini şiddetle almak istemek hiç hak değildir" dedi.
ARAŞTIRMA KOMİSYONUNUN RAPORU YETERLİ Mİ?
Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarının araştırılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun sunduğu rapor için, hasta-çalışan arasında ciddi bir iletişim sorunu olduğunu Hasta İletişim Merkezleri'nin kurularak bu sorunun aşılması gerektiğini belirten Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş sözlerine şöyle devam etti;
"Sağlıkta şiddete gelmeden önce toplumsal şiddetinde arttığına dikkat çekmek istiyorum. Toplumun her kesiminde şiddet var. Hasta memnuniyeti 39'lardan 76'lara çıktı ama şiddetin boyutunun artması gerçekten dikkat çekilmesi gereken bir nokta. Şiddetin artmasının temel nedenleri yoğun iş temposu, iletişim hataları ve sağlık çalışanlarının üzerindeki ağır yük.
Özellikle çalışan hakları kavramı yeni gelen bir kavram. Bugüne kadar şiddet uygulayan kişilerin almış olduğu ceza caydırıcı olmadığı için sağlık ortamındaki şiddetlerde her gün artıyor. Sağlık çalışanlarının da hakları olması gerekiyordu. Bu gecikmeli olsa da Bakanlık tarafından genelgeyle çıkartıldı. Bu şiddetin önünü kesecek mi? Mümkünü yok kesmeyecek çünkü şiddetin önünün kesilmesi için daha caydırıcı kararlar alınmalı. 2011 yılında Sağlık Bakanlığıyla bir sempozyum gerçekleştirdik. ‘Emeğe saygı, şiddette sıfır tolerans' kampanyası başlattık. Bakanlıkta genelgeyle bir takım tedbirler aldı. Beyaz kod uygulaması, güvenlik tedbirlerinin arttırılması, çalışan haklarının korunması gibi ama her şeyden öte şiddet uygulayan vatandaşa caydırıcı tedbirler alınmadı" dedi.
RAPORDA EKSİKLER VAR!
Rapordan beklentilerinin yüksek olduğunu ama tedbirlerin yeterli olmadığını eksiklerin olduğunu vurgulayan Memiş devam etti;
"İngiltere modelinin aynısını Türkiye'de de uygulayabiliriz. Ülkemizde şiddet uygulamış kişileri kayıt altına alınarak bu kişiler Türkiye'nin neresinde olursa olsun hastaneye gittiği zaman ‘kişi şiddet uygulamıştır' kaydı çıkmalı ve bu kişi kolluk kuvvetleri nezaretinde muayene olmalı. Bir nevi öfke kontrolünü sağlanacak bir yöntem. Tabi bunun yanında kabahatler kanununa göre zabıta bile sokağı kirletenlere ceza yazabilirken, sağlık personeline şiddet uygulayanların yanına kar kalıyor. Bir an önce yasal bir düzenleme yapılmak kaydıyla sağlık ortamlarında şiddet uygulayanlara ağır maddi manevi cezalar uygulanmalı. Panik butonunun yeterli olmadığını düşünüyoruz. Vatandaşlar bilinçlendirilmeli ve sağlık çalışanlarına farkındalık sağlanmalı. Şiddet sıfırlanamasa bile minimize edilebilir" dedi.
SAĞLIK OKUR YAZARLIĞI BAŞLATILSIN
Hastanın sağlık hizmetine ulaşmasının bir marifet olmadığını söyleyen Memiş, "Mutlaka ülkemizde sağlık okur yazarlığının başlatılması lazım. Ne zaman hastaneye gidilmeli hangi durumlarda acile gidilmeli gibi sağlık okur yazarlığının vatandaşımızın bilinçlendirilmesi için mutlaka başlatılmalı" dedi.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI MESLEKLERİNİ BIRAKMAK İSTİYOR
Asistan hekimlere çalışma saatlerinin çok uzun tutulmasından dolayı adeta zulüm yapıldığını iddaa eden Memiş devam ett;
"Sağlık Bakanlığıyla bir görüşme yaptık hem çalışma saatleriyle ilgili hem de maaşlarıyla ilgili. Bakanlık bir çalışma yapılacağını söylemişti. Biz olumlu bir adım bekliyoruz. Asistan hekimler bu çalışma şartlarını bırakıp maalesef pratisyen hekimliğe geçiş yapıyorlar. Üniversiteler asistan hekimlere çok yükleniyor. Sağlık çalışanları çok ağır şartlarda hizmet veriyorlar. Sağlık çalışanlarının artış oranına baktığımızda maalesef yüzde 50 oranında artış sağlandı. 120 bin hekimimiz var ülkemizde ama 120 bin hekime daha ihtiyacımız var. Avrupa Birliği standartlarına ulaşmamız için gerekli.
Sayın Bakanımız yaptığı açıklama da 30 bin 50 bin sağlık personeli, hekime şu an da acil ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Ama mevcut sağlık çalışanlarının yüzde 60.8'i fırsatım olsa mesleğimi değiştiririm diyor. Bu çok acı bir tablo Sağlık çalışanları olarak her türlü fedakârlığı yapmaya devam edeceğiz ama artık bu şiddetin son bulması gerekmekte. İşimizi bırakarak değil milletimize değer vermek kaydıyla işimizi yapmaya devam edeceğiz" dedi.