Bir akademisyen kendi çalışmalarını yapıp kendi kariyerini yükseltirken çevresine de yararlı olmalıdır.
Öz geçmişinizi anlatır mısınız?
1949 yılında Nevşehir’de doğdum. Eczacılık eğitimimden sonra tıp fakültesinde farmakoloji dalında akademik kariyerimi yaptım. Diyarbakır Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalında çalıştım. Mart 1995 tarihinde profesör oldum.
Solunum yolu ilaçları, otonom sinir sistemi ilaçları, ilaç etkileşmeleri, ilaçların toksik tesirleri, kemoterapötikler, bitkisel ilaçlar, insektisidler özel ilgi alanlarım oldu. Ayrıca uyuşturucu, alkol ve sigaranın zararları ile ilgili konferanslar veriyorum. Beynimize zararlı ve faydalı maddeler de özellikle ilgilendiğim konular.
Eşim KBB profesörü Dr. Emre Cingi’dir. İki oğlumuz var. Büyük oğlumuz Nejat, ODTÜ Elektronik ve Matematik bölümlerini bitirdi, şimdi kongre tercümanı olarak çalışıyor. Tıp kongreleri üzerinde de ihtisaslaştı. Küçük oğlumuz Mithat, Eskişehir’de mimarlık yapıyor.
Sizce işinizin en zor tarafı nedir?
Akademisyenlik ancak çok sevilerek yapılabilir. Zorluklara da severek katlanılır. Beni en çok üzen ve zorlayan, çocuklarım küçükken onlara yeterli zaman ayıramamaktı.
Bir akademisyen nasıl olmalıdır? Nasıl tanımlarsınız?
Bir akademisyen kendi çalışmalarını yapıp kendi kariyerini yükseltirken çevresine de yararlı olmalıdır. Bizler şanslı insanlar olarak çeşitli imkânlardan yararlandık, belli bir yere geldik. Ancak ülkemize ve çevremizdeki insanlara borçluyuz. O nedenle “Ben ülkem için ne yaptım?” diye her zaman sorgulamalıyız. Ben de bunları yapmaya çalışıyorum. İmkânı olmayan gençleri okumaları için maddi, manevi olarak destekliyorum. Çevrem ile ilgileniyorum.
Branşınızda kendinize örnek aldığınız biri var mı?
Farmakoloji alanında Prof. Dr. S. Oğuz Kayaalp her zaman örnek aldığım bir kişidir.
Türkiye’deki sağlık ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sağlık alanında yıllardan beri çeşitli yöntemler denendi. Halkın sağlık kuruluşlarına kolay ulaşımı sağlanmaya çalışılıyor. Ancak değerli hekimlerimizin onore edilmesi ve daha çok hastaya ulaşması kolaylaştırılmalıdır. Tıp alanında dünyada iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyorum.
Yurt dışında mesleki deneyiminiz oldu mu?
İngiltere’de Bristol Üniversitesi Farmakoloji Departmanında çalışmak üzere 3 ay görevlendirildim ve orada üç adet araştırmaya katıldım. Amerika Birleşik Devletleri’nde de, Stanford Üniversitesi Medical Center’da 3 ay süre ile klinik farmakolojide çalıştım.
Yurt dışında aynı işi yapmak ister miydiniz?
Hayır. Ben ülkemi çok seviyorum, başka bir ülkede yaşamak istemezdim.
Yurt içi ve yurt dışı dergilerde yayımlanmış kaç yayınınız var?
Yurt içi dergilerde 75, yurt dışı dergilerde ise yayımlanmış 39 yayınım ve 100’ün üzerinde yurt içi ve yurt dışı kongrelerde sunulmuş bildirilerim var.
Türkiye’deki tıbbi yayıncılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda sizce yapılması gerekenler nedir?
Türkiye’de tıbbi yayıncılığın daha iyi düzeye getirilmesi için önce akademik kariyerde üst sırada puanlandırılması gerekiyor. O zaman akademisyenler en değerli çalışmalarını Türkçe dergilerde yayımlamaya çalışacaklardır. Dolayısıyla tıbbi yayıncılık teşvik edilecektir.
YÖK hakkında ne düşünüyorsunuz?
YÖK üniversitelerde koordinasyonu sağlamak için kurulmuştur. Üniversitelerin daha özgür çalışmasını desteklemek ülkemizin geleceği açısından daha yararlı olacaktır.
Mesleğinizde hedeflediğiniz yere ulaşabildiniz mi?
Evet. Benim için öğrencilerimle iyi iletişim ve onlara bir şeyler öğretebilmenin zevki çok önemli. Yirmi otuz yıl önce öğrencim olan kişilerin iyi yerlere gelmesi ve bu arada beni unutmayıp “Farmakoloji dersleri çok yararlı ve zevkli geçerdi.” gibi sözler söylemeleri hedefime ulaştığımın bir göstergesi olmaktadır.
Mesleğinizle ilgili ilginç bir anınızı anlatır mısınız?
Tıp fakültesi 3. sınıfa ilaçların yan tesirlerini anlattığım dersin sonunda bir öğrencim yanıma geldi. “Hocam annemin bazı şikâyetleri var, acaba aldığı ilacın yan tesiri olabilir mi?” diye sordu. Söylediği semptomlar menopoz belirtilerine benziyordu. Ben de aldığı ilaçların yan tesirine benzemediğini, kadın hastalıkları ve doğum ana bilim dalında menopoz merkezine müracaat etmesini söyledim ve “Annen kaç yaşında?” diye sordum. “Annem yaşlı hocam, 46 yaşında.” dedi. Ben o tarihte 55 yaşındaydım. Kendi yaşımı söyledim ve bir daha bu yaşlardaki kişiler için yaşlı sıfatını kullanmamasını önerdim. Yirmi yaşındaki bir genç için 46 yaş yaşlı oluyor. Şimdi 63 yaşındayım, bu anıyı zaman zaman düşünürüm.
Kendi sağlığınıza yeterli özeni gösterebiliyor musunuz?
Evet. Sağlık kalitemizi artırmak için yapmamız gerekenleri kendim için uyguladığım gibi, bilgilerimi çevremdeki insanlarla da paylaşıyorum ve onları daha sağlıklı olmak için yapmaları ya da yapmamaları gerekenler konusunda uyarıyorum.
Tıp dışında uğraşlarınız ya da hobileriniz var mı?
Dikiş dikmek, ebru, boyama ve el sanatlarını hobi olarak yapıyorum ve kurslarına da katıldım.
Hiç keşke dediniz mi? Pişmanlıklarınız oldu mu?
Yaşantım boyunca keşke dediğim oluyor. Ancak günün koşulları nedeniyle yanlış kararlar vermiş olabilirim. Her zaman en iyiyi hedefliyoruz, ama bazen hatalar yapabiliyoruz.
Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Ayırmaya çalışıyorum. Ama bazen yeterli olmuyor.