Türk Nöroloji Derneği üyesi Prof. Dr. Zülküf Önal 14 Şubat Sevgililer Günü’ne özel açıklamalarda bulunarak aşkı kimyasal bir senfoniye benzetti. Aşık olan kişilerde adrenalin, noradrenalin, dopamin, serotonin ve feniletilenamin hormonlarının arttığını söyleyen Prof. Dr. Önal “Aşık olmak sadece ruhta değil, beyinde de fırtınalar koparıyor” diye konuştu.
Ne zeka, ne statü; Aşkı tetikleyen “Görsellik”
Romantik aşkı tetikleyenin görsel uyarıdan başka bir şey olmadığını belirten Prof. Dr. Zülküf Önal ses, zeka, cazibe veya sosyal ve finansal statünün sanıldığı gibi bir önemi yok dedi.
Görsel verilerin işlendiği bölgelerdeki hareketlilikte yaşanan artış aynı zamanda erkeklerin neden kadınlardan daha kolay “ilk görüşte aşık” olduklarının da açıklaması olabilir.
Sadakatin temelinde hormonlar yatıyor
Ayrıca aşkın kimyasal yönünü inceleyen bilim adamlarına göre, insanları evlilik ve tek eşliliğe iten sadece sosyal gelenekler değil. Bu görüşü savunan uzmanlar, sadakatin temelinde, dışarıdan farkedilemeyen kimyasal ve hormonal bir karışımın yattığını iddia ediyor.
Karışımın varlığı, hayatın en önemli kararlarından olan evlilik kararının alınmasını kolaylaştırıyor. Bu görüş, birbirine uymaz gibi görünen kişilerin, birbirini nasıl çekici bulduğu ve en kötü zamanlarında bile nasıl ayrılmadıklarını açıklıyor.
Aşkın ömrü 937.5 gün
Yapılan araştırmalar aşkın ömrünün 937.5 gün olduğunu gösteriyor; bu süreden sonra, kocalar düzenli, kadınlar da bakımlı olmayı bırakıyor. Araştırmaya katılan çiftlerin yüzde 83'ü, evliliklerinin ilk aylarında el ele tutuştuğunu açıklarken, 937,5 gün sonra bu oran yüzde 38'e düşüyor.