Akar, düzenlediği basın toplantısında Türk Kızılayının üzüntü ile karşıladığı bir olayla karşı karşıya olduklarını ifade ederek, HIV'li kan verilen ve hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine başsağlığı dileğinde bulundu.
Bugün bazı basın ve yayın organlarında konuyla ilgili haberlerin yer aldığını dile getiren Akar, ''Öncelikle şunu belirtmek isterim ki haberlerde Kızılay kanı olarak belirtilen kan, Kızılay kanı değil toplumumuzun kanıdır. Bu kan Kızılay tarafından üretilmemiş, hastalık bulaştırılmamış sadece bir ihtiyaç sahibine ulaştırılmak için toplumumuzdan emanet alınmıştır'' dedi.
Akar, şöyle konuştu:
''Kan bankacılığı bilgi, yönetim sistemimize kayıtlı olan söz konusu kan bağışçısı 17 Mart 2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi tarafından organize edilen sivil ekibe gönüllü olarak ilk kan bağışında bulunmuştur. Aynı gün Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliğinde belirtilen zorunlu testler yapılmış, test sonuçları negatif çıkmış ve test sonuçları çerçevesinde üç kan bileşeni üretilmiştir.
Aynı bağışçı yaklaşık 6 ay sonra, 28 Eylül 2011 tarihinde de ikinci defa kan bağışında bulunmuştur. 29 Eylül 2011 tarihinde bağışa ilişkin serolojik testlerin pozitif çıkması üzerine sırasıyla doğrulama laboratuvarında 3 Ekim 2011'de test pozitifliği doğrulanmış, alınan numune İl Sağlık Müdürlüğü Referans Laboratuvarına gönderilmiş ve pozitif sonuç 14 Ekim 2011 tarihinde kesinlik kazanmıştır. Kesinlik kazanan pozitif sonuç 24 Ekim 2011'de Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezine ulaştığında bağışçıdaki ciddi, istenmeyen olayın Sağlık Bakanlığına sunulması amacıyla bölge kan merkezi tarafından D-86 isimli raporlama formu doldurularak İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilmiş ve bağışçı bölge kan merkezine davet edilerek durum kendisine aktarılmıştır.''
-''Pencere dönemi''-
Bağışçının ikinci kan bağışının HIV pozitif olması üzerine kan bileşenlerinin imha edildiğini aktaran Akar, ''pencere dönemi'' ihtimali nedeniyle bağışçının mart ayındaki bağışının ardından elde edilen kan bileşenlerinin nakledildiği hastaların kontrolü için hastanelere yazılı bildirimde bulunulduğunu söyledi.
Türk Kızılayında kan bankacılığı alanında dünyada kullanılan en modern tarama testlerinin kullanıldığını belirten Akar, 2011 yılı içinde 49 adet HIV bulunduran kan bağışının tespit edildiğini ve bulaşma durumunun engellendiğini kaydetti. Ancak pencere dönemi nedeniyle kan bankacılığındaki laboratuvar testlerinin her zaman yüzde 100 kesinlikte sonuç veremeyeceğini ifade eden Akar, şöyle konuştu:
''Pencere dönemi kişinin virüse maruz kalması ile kanındaki virüs ve virüs belirteçlerinin henüz testlerde saptanabilir düzeye ulaşmadığı, dolayısıyla negatif bulunduğu zaman dilimidir. Kişinin vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde yani bulaştırıcı olmasına karşın testlerin negatif bulunduğu dönemdir. Söz konusu bağışçının ilk bağışı sırasında HIV enfeksiyonunun pencere döneminde olduğu, bu nedenle laboratuvar testlerinin negatif bulunduğu, ancak 6 ay sonra gerçekleşen ikinci bağışına kadar HIV virüsü ve belirteçlerinin testlerde saptanabilir düzeye gelmesinden dolayı testin pozitifleştiği anlaşılmaktadır.''
-''Sağlık Bakanlığının da vebali söz konusu değildir''-
Türk Kızılayının yönetmelik gereği bağışlanan kanları Hepatit B, Hepatit C, HIV ve Sifilis testlerinden geçirdiğini ifade eden Akar, bu testler yapılmadan kanların hastanelere gönderilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını kaydetti. Akar, ''Türk Kızılayının bu bulaşmada hiçbir taksiratı, eksiği söz konusu değildir. Sağlık Bakanlığımızın da bu işle alakalı hiçbir eksiği, prosedürel ve diğer bakımlardan vebalı söz konusu değildir'' dedi.
Bunun Türkiye'de 4 milyon 500 bin kandan sonra ortaya çıkmış bir olay olduğunu ifade eden Akar, ''Binlerce hasta, lösemili insanlar, kan ihtiyacındaki kişiler, Türk Kızılayından kan beklemektedir. HIV, hepatit veya bulaşıcı hastalıklar ile Kızılayın ismini yan yana getirmek, kan bekleyen hastalarımıza ihanettir'' diye konuştu.