Hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliği konusunda yazmaya karar verdiğimde psikologlardan olumsuz tepki alacağımı biliyordum. Buna rağmen aldığım mailler beni şaşırttı.
Şimdiye kadar hiçbir yazıma bu kadar çok tepki almadım. Beni bundan daha çok şaşırtan bu cevapların bazılarının düzeysizliği oldu. Bugüne kadar aldığım maillerin hemen hemen hepsini, hemen hemen hiç dokunmadan yayımlıyorum. İsteyenler bugün Milliyet.com.tr’de yazımın altında okuyabilir.
Neden o kadar kızdı bazı psikologlar?
Sadece resmin bir başka yanı olduğunu göstermeye çalıştım.
Ne kadar kızarlarsa kızsınlar resmin o yanı var.
Belki bunun, ilk defa, ciddi bir gazetede yüksek sesle ve herkesin açıklıkla anlayabileceği bir şekilde söylenmesi hoşlarına gitmedi.
Doktor olmadığım için bu konularda yazmamalıymışım. Neden?
Futbol konusunda yazanların futbolcu, uzay konusunda yazanların astronot, yemek konusunda yazanların aşçı mı olması gerekir?
Cahil ve sorumsuzmuşum.
Kardeşim şizofren, yakın bir akrabam bi-polar olduğu için uzun yıllardan beri bu konularla ilgileniyorum. Birçok kitap okudum, iyileşeceğim diye nafile, ilaçtan ilaca geçen şizofrenler ve hayatlarının bir bölümünü cehennemde yaşayan bi-polarla ilgili olarak. Geçen haftaki yazı dizisini okumadan önce de bir buçuk ay konuyu inceledim.
Gerçekler değişmez
Sorumsuz değilim. Bir konuda birden çok düşünce ve seçenek olduğunun, her şeyin siyah beyaz olmadığının söylenmesini istedim. Ben söylemese idim kim söyleyecekti? Bu dilsizler ülkesinde kim çocuklar için ilaçtan başka yollar olduğunu, kim bulup anlatacaktı? Kim anlatacaktı Hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliğinin çok katmanlı, bilinmeyenlerle dolu olduğunu?
Halkın bilme hakkı vardır ve bu hakkı onlara kullandırmak gazetecilerin işidir.
Hiddet ve hakaret gerçekleri değiştiremez:
Bu ülkede değerli birçok psikoloğun olduğunu biliyorum. Psikiyatrinin ve psikotik ilaçların bazı kişilere ve hastalıklara iyi geldiğini de kabul ediyorum. Prof. Dr. Cüneyt İşeri’nin sözleri ile “Psikiyatrik hastalıklar da aynı diğerleri gibi (enfeksiyon, kanser, vs...) ilaçlarla tedavi edilme potansiyeline sahiptir ve nitekim edilmektedir de.”
Ama bu bazı gerçekleri değiştirmez. Psikiyatri tıp meslekleri arasında bilimsel temeli en zayıf olandır. Akıl hastalıklarının vücuttaki uzantısına dair bilgi olağanüstü ilkeldir. Çoğu zaman psikiyatristlerin koydukları teşhislerin yeteri kadar bilimsel geçerliliği yoktur. İnsanların modern hayata verdikleri normal tepkileri, ilaçla “tedavi etmeye” geçirmeye olağanüstü hevesli psikolog sayısı az değildir. Bunu ben de değil dünya çapında psikologlar söylüyor.
Dikkat eksikliği için reçetelenmesi gereken hapları, yapacakları yan etkiyi ve bağımlılık tehlikesini göz ardı edip lise ve üniversite öğrencilerine kırmızı reçete ile veren doktorlar var. Bunu da okuyucularım ve konuştuğum eczacılar söylüyor.
Aslında gözleri kör, yürekleri mühürlü değilse biliyorlar: Psikiyatrik “hastalıkların” çoğu aslında bir hastalık değildir. Doktor Uğur Yılmaz’ın sözleri ile: “Mekanizması belli değil; tahlil ve tetkiki yoktur. Tedavide kullanılan ilaçların da neye etki ettiği belli değildir.”
Yarın: Titiz doktorun hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliği muayenesi nasıl olur