Ben Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 6 öğrencisi Sinan Hiçdönmez. Bugün size yazmaktaki hedefim, çok vahim sonuçlar doğurabilecek bir konuya arz ettiği tehlikelerle birlikte dikkatinizi çekmektir. Bildiğiniz üzere Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, birkaç gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütçe görüşmeleri sırasında Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’nda (TUS) yapılması planlanan bir dizi değişiklik hakkında bilgi verdi. Sayın Bakanın yaptığı açıklamaları, devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı şu şekilde aktardı:
“Bu noktada reform niteliğinde bazı değişiklikler yapmak istiyoruz. Mart ayındaki sınavda da geçerli olmasına çalışıyoruz. Yıl sonuna kadar bunu netleştirmek istiyoruz. Özellikle uzmanlıkla ilgili bildiğiniz gibi 4. sınıftan itibaren tıp öğrencilerimiz dershaneye gider. 4, 5, 6'ncı sınıfta okulla pek ilişkisi olmaz demek istemiyorum ama genelde pratikte uygulama böyle.
Soruların çekirdek müfredattan sorulması, dershanelerdeki küçük nüanslarla farklılığın oluşturulmasının önüne geçilmesi gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla çekirdek müfredattan soruların sorulması, lise başarı puanı gibi okul başarı puanının mutlak ilave edilmesi, özellikle görev süresinde beşinci, altıncı bölgelerde çalışma durumuna göre, yaptığı hizmet esas alınarak bir hizmet puanının ilave edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yani okulda verilen derslerden soruların sorulması, okulda bir şekilde ilginin daha yoğunlaşmasından bahsediyorum. Dershaneyi kapatmaktan bahsetmiyorum.
Şu anda özellikle öğrenciler TUS'ta 4-5 branş dışında tercih etmiyor. O 4-5 branşa giremediğini düşünen hekimler ise genellikle yurt dışını düşünüyor. Bizim köklü bir değişiklik yapmamız gerekiyor. Hem mali durumunu hem emeklilik durumunu hem çalışma durumunu hem de uzmanlık sınavını revize etmemiz gerekiyor. Bunu da önümüzdeki sınava mutlak yetiştirmemiz gerekiyor. Yani çocuklarımız gelecekten umutlu olmalılar, istediği branşa girebilme imkanının zor olmadığına inanıyor olmalılar. Bununla birlikte asistanlık eğitimiyle nitelikli klinik sayılarının artırılmasıyla birlikte 36 saat çalışmayı da zaten biz istemiyoruz, insani bulmuyoruz. 24 saat çalışmayı da insani bulmuyorum. Hedef bana göre 16 saate doğru inmeli. Bunun bugünden yapamayabiliriz ama iki, üç yıl sonra bunun yapılabilirliğini şimdiden planlamamız gerektiği kanaatindeyim.” (1)
Söz konusu planlar, TUS’a girmenin arifesinde olan bizler ve bizden sonraki kuşaklar için endişe verici niteliktedir.
Öncelikle Sayın Bakan, bu değişikliklerin Mart 2022 sınavında geçerli olması yönünde bir irade olduğunu, bunun içinse değişikliklerin yıl sonuna kadar yapılmasını istediğini beyan etmiştir. Binlerce hekimin geleceğini, gelecekte tatbik edeceği uzmanlık dalındaki mesleki tatminini ve dolayısıyla mesleki başarısını etkileyecek böyle bir çalışmanın bir ay kadar kısa bir sürede, TUS’un en büyük paydaşı olan biz tıp fakültesi öğrencilerine danışılmadan, adeta yangından mal kaçırırcasına yapılmaya çalışılmasını anlamlandırmak mümkün değildir.
“[L]ise başarı puanı gibi okul başarı puanının mutlak ilave edilmesi”, biz tıp fakültesi öğrencileri için apayrı bir endişe konusudur. Konunun tüm paydaşlarının da bildiği ve takdir edeceği üzere, fakülteler arası notlandırma standartları çok farklıdır. Bazı fakültelerde öğretim üyelerinin eli çok sıkıyken diğer bazı fakültelerde yüksek not almak çok daha kolay olabilmektedir. Böyle bir durumda, farklı fakültelerde eşit olmayan şartlarda okuyan tıp fakültesi mezunlarını “okul başarı puanı” ile aynı kefeye koyup yarıştırmak çok sağlıksız olacaktır. Öte yandan, okul başarı puanının sınav puanına eklendiği durumlar, okullar tarafından manipülasyona da çok açıktır. Okul başarı puanının eklendiği Seviye Belirleme Sınavı (SBS; 2008, 2009, 2010 yılları) sisteminden ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi’nden (YGS-LYS; 2016 yılı) geçmiş bir öğrenci olarak bu konuda tecrübe sahibiyim. Bazı okullar, kendi öğrencileri okul başarı puanı nedeniyle akranlarından geriye düşmesin diye kendi içlerinde ikişer sınav düzenleme adeti geliştirmişlerdir: aynı konu üzerine yapılan bu ikili sınavlardan ilki gerçek bir sınavdır ama okul içinde gizli kalır, ikincisi ise notu Milli Eğitim Bakanlığı’na gerçek sınavmış gibi bildirilen ve her öğrencinin 100 tam puan aldığı sınavdır. Bu şekilde öğrenci ne kadar başarısız olursa olsun okul başarı puanı 100 olmakta ve lise/üniversite yerleştirmelerinde akranlarının önüne haksız şekilde geçmektedir. Tahmin edebileceğiniz üzere bazı okullar da bu zahmete bile girmeyip öğrencilerine çok kolay sınavlar yaparak 100 tam puan vermekte ve kendi öğrencilerini yine akranlarının önüne haksız bir şekilde geçirmektedir. Okul başarı puanının TUS’a eklendiği bir durumda fakültelerin bu tür taktiklere başvurma ihtimali ne yazık ki çok büyüktür.
Okul başarı puanının TUS puanına eklenmesinin yaratacağı bir diğer vahim sonuç, tıp fakültesinde okumak isteyen ve daha yolun başında olan öğrencilerin üniversiteye girerken fakülte tercihlerini o okullardan mezun hekimlerin okul başarı puanlarına göre yapmalarıdır. Şayet bir fakülte çok rahat ve yüksek not verip bu şekilde kendi mezunlarını TUS yarışında öne geçiriyorsa Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) üniversite öğrenci adaylarına sunduğu Mezun Başarı Atlası’ndaki (2) TUS başarı sıralamasında diğer fakültelerin önüne geçecektir. Bu eğilimi gören müstakbel Tıbbiyeliler ise iyi eğitim alacakları fakülteyi değil, fakülte sınavlarında kolaylıkla yüksek not alıp TUS’ta meslektaşlarının önüne geçecekleri fakülteleri tercih edeceklerdir. Bu durumda iyi eğitim veren ve öğrenciye hak ettiği kadar not veren fakülteler, YÖK’ün Mezun Başarı Atlası sıralamasında geriye düşmemek ve kendilerini başarısız göstermemek için öğrencilerine yüksek not vermeye başlayacaklardır. Bunun sonucunda ise ülkemizdeki tıp eğitimi niteliksel olarak gerileyecektir. Bu, üzerine düşünülmesi gereken, hayli endişe verici bir ihtimaldir.
Beşinci ve altıncı bölgelerde görev yapan hekimlerin çabasını ve özverisini şahsen takdir ediyorum. Birçok insanın gitmeyeceği, gitmekten korkacağı bölgelerde halkımıza sağlık hizmeti sunmaktadırlar. Ne var ki güncel tıbbi bilgiye dayalı bir sınav olan TUS’ta, güncel tıbbi bilgiye dayanmayan ek “hizmet puanı”, hekimler arasındaki rekabeti olumsuz etkileme potansiyeli taşımaktadır. Özellikle adaylar arasındaki farkın virgülden sonraki iki basamakla, yani yüzdeliklerle belirlendiği bir rekabet ortamında kaynağını güncel tıbbi bilgiden almayan bir hizmet puanı verilmesi, adaletsizliklere yol açabilecektir. Öte yandan, söz konusu “hizmet puanı”nın koşulları ve azamî miktarı da izaha muhtaçtır. TUS sektöründe dillendirilen “her hizmet senesi için bir puan”, güncel tıp bilgisine hakim olmayan ama beşinci ya da altıncı bölgede on sene görev yapmış bir hekimi güncel bilgi donanımına sahip binlerce meslektaşının önüne atlatabilecek bir adaletsizliktir.
TUS’ta yapılması öngörülen değişiklikler, büyük adaletsizliklere yol açma potansiyeline sahiptir. Sayın Bakan, yukarıda sunduğum demecinde hekimlerin yurt dışında uzmanlık yapmayı düşündüğü tespitini yaptıktan sonra, biz Tıbbiyelilere umut aşılamaya çalışmış ve istediğimiz uzmanlık alanında eğitim görmemizin zor olmayacağına bizi inandırmak istemiştir (1). Maalesef Sayın Bakanın sözünü ettiği değişiklikler, biz geleceğin doktorlarına umut değil, umutsuzluk vermektedir. Sayın Bakanın önerilerinin yol açacağı adaletsizlikler, yetenekli Tıbbiyelilerin yurt dışına kaçışını önlemek bir yana, hızlandırmak potansiyeline sahiptir. Bu adaletsizliklerin önüne geçmek için Tıbbiye camiası olarak elimizden gelen çabayı göstermek durumundayız. Bu mektubumu camiamızın diğer üyeleriyle paylaşırsanız ve ufuktaki tehlikelere karşı meslektaşlarımızı uyarabilirseniz çok mutlu olurum.
Yukarıda atıfta bulunduğum kaynaklarımı aşağıda sizlere sunuyorum:
1. https://www.aa.com.tr/tr/saglik/bakan-koca-tipta-uzmanlik-egitimi-giris-sinavi-ile-ilgili-reform-niteliginde-duzenlemeler-gundemde/2431047, erişim 30.11.2021.
2. https://yokatlas.yok.gov.tr/mezun-basari-atlasi-tablo.php?s=1, erişim 30.11.2021.
Saygılarımı arz ederim,
--
Sinan Hiçdönmez
Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 6 Öğrencisi