Sağlık Bakanlığı, Karatay devrimi yaptı kutlarım
Canan Karatay “Prof. Dr.” kimliğini kullanarak son iki üç yılda Türk insanına maddi, manevi büyük zarar verdi. Bilimsel araştırmalara dayanmayan araştırmalarla kafaları karıştırdı, birçok insana rahatsızlık duygusu verdi, doktorlarıyla karşı karşıya getirdi. Tedavilerini yarım bıraktırdı, gerekli testleri yaptırmadı.
Bilimsel bilginin nasıl üretildiğini bilen bizler, tıp alanından hocalar “hocanın hocalığına” saygımızdan bir süre sustuk. O da biraz alçak perdeden atıyordu açıkçası o yüzden fazla ciddiye almadık. Çünkü Türkiye popüler kültür arenasında bunlardan oldukça fazla ve etki alanları fazla değil. Ama Canan Karatay’ın arkasında planlı bir “halkla ilişkiler” desteği olunca zıvanadan çıktı, artık verdiği zarar dayanılmayacak durumlara geldi. Sonunda ben de dayanamayıp geçen hafta “Canan Karatay ünün şehvetine yenildi” başlıklı bir yazı yazdım ve sonunu şöyle bitirdim:
“Medya karakteri Canan Karatay artık tutulamıyor ve kendi internet sitesinden bile “Lahmacun yiyerek zayıflamak mümkün” gibi tribünlere oynayan “çekicilik” cümleleri kuruyor. Bu cümle bile Canan Karatay’ın artık resmi olarak durdurulmasının gereğini ortaya koyuyor. Ya Sağlık Bakanlığı ya da bakanlığa bağlı Halk Sağlığı Kurumu Canan Karatay’a yanıltıcı beyanlarıyla ilgili dava açmayı düşünüyor mu acaba? Düşünmüyorsa neden?”
Dün gazetelere düşen haberleri okumuşsunuzdur. Sonunda Sağlık Bakanlığı bizi dinledi ve Canan Karatay’a kamuoyu önünde gerekli ayarı verdi. Bana sorarsanız Sağlık Bakanlığı burada da kalmamalı Canan Karatay hakkında “kamu sağlığını bozucu yanıltıcı beyanda bulunmaktan” savcılığa suç duyurusunda bulunmalı. Bulunmalı ki bilimsel olmayan araştırmalara dayanarak kamuoyunu yanıltanlara örnek olsun, halk sağlığıyla göz göre göre oynanmasın.
Sıra Maranki ve Yavuz Dizdar’da
Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’nın Canan Karatay gibi gıdalarla ilgili bilimsel olmayan kanıtlarla açıklamalar yapan, kesin konuşan, halkı yanıltan, kafalarını karıştıran, sağlıklarıyla oynayan iki kişi konusunda da açıklama yapması gerekiyor.
Bunlardan biri Maranki. Maranki ilk olarak, profesör olmadığı her yerde “Prof.” etiketi kullanılmasını engellemeyerek etiket sahtekârlığı yapıyor. Maranki ikinci olarak yararı kanıtlanmamış hatta ilaç olsa doktor kontrolünde kullanılması gereken otu, börtü böceği binbir ikna taktiğiyle pazarlıyor. Bunları “iksir” olarak sunup, işin içine biraz din biraz “mistisizm” katıp ruhani argümanlarla insan sağlığını tehdit ediyor.
İkinci kişi ise Yrd. Doç. Dr. Yavuz Dizdar. Radyasyon onkoloğu. Gıda sanayiine “ideolojik” olarak karşı. Bunda sorun yok. Sorun Canan Karatay gibi uzmanlık alanı dışında, gıdalarla ilgili yeterince kanıta dayanmadan kesin ifadelerle “ye-yeme” önerisinde bulunması.
Örneğin et ürünleri konusunda takıntılı bir şekilde, bazen birbirini doğrulamayan araştırmalarla insanları şüpheye, sektörleri suçlu durumuna düşürecek açıklamalarda bulunması. Kanıt olarak da “ben kanser çalışıyorum, çok kanserli hücre gördüm” argümanını sunması. Sünnetçinin “bevliye” konusunda atıp tutması gibi bir şey bu.
Anlayacağınız bakanlıkların zaman kaybetmeden bu iki kişiye de “ayar” vermesi, kamuoyunu yanıltılmasını engellemesi şart. Eğer yapılmayacaksa Canan Karatay’a verilen ayar bu kubbede hoş bir seda kalır hepsi bu.